Ceza Genel Kurulu 2010/4-87 E. , 2010/112 K.
İtirazname : 2008/2080
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 13. Asliye Ceza
Günü : 03.10.2007
Sayısı : 706-773
Sanık E. A..ın, görevli memura hakaret suçundan 5237 sayılı TCY’nın 125/1-3-a ve 125/4. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, anılan Yasanın 51. maddesi uyarınca cezanın ertelenmesine, sanığın 1 yıl denetim süresine tabi tutulmasına, denetim süresinde sanığa rehberlik edecek uzman kişinin görevlendirilmesine, denetim süresi iyi halli olarak geçirildiği taktirde cezanın infaz edilmiş sayılmasına ilişkin, Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.10.2007 gün ve 706-773 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 08.03.2010 gün ve 9301-3613 sayı ile;
“Adli sicil kaydına göre 3 aydan fazla hapis cezasına hükümlülüğü bulunan sanığın cezasının ertelenemeyeceği ve 5237 sayılı TCY’nın 51/3. maddesi uyarınca belirlenen denetim süresinin, aynı fıkranın son cümlesi uyarınca, hükmolunan ceza süresinden az olamayacağı gözetilmeden, bir yıl olarak belirlenmesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır” eleştirisi ile onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 02.04.2010 gün ve 2008/2080 sayı ile;
“5237 sayılı Yasanın 51. maddesi hapis cezasının ertelenmesi müessesini düzenlemiş, 1. fıkrada hapis cezasının ertelenmesine ilişkin koşullar belirtilmiş, hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesinin hakim-mahkeme kararıyla koşula bağlanabileceği, maddenin 2. fıkrasında hükme bağlanmıştır.
Maddenin 3. fıkrasında, cezası ertelenen hükümlü hakkında bir yıldan az üç yıldan fazla olmamak üzere bir denetim süresinin belirlenebileceği ve bu sürenin alt sınırının mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağı öngörülmüştür.
Bu hükümlere göre, hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi durumunda 3. fıkrada belirtilen sınırlar içinde, mahkemece bir denetim süresi belirlenmesi zorunlu bulunmaktadır. Hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, hakimin takdir yetkisi 3. fıkrada belirtilen sınırlar içerisinde kalmak zorundadır.
Denetim süresi içinde bir yükümlülük yüklenip yüklenmeyeceği, uzman görevlendirilip görevlendirilmeyeceği hususlarında ise hakimin takdir hakkı bulunmaktadır.
Hapis cezasının ertelenmesi halinde, denetim süresi belirlenmesi zorunluluğu, erteleme kurumunun niteliği, amacı ve işlevinin doğal sonucudur. Zira, hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yükletilen yükümlülüklere, hakimin uyarısına karşın uymamakta ısrar etmesi halinde, ertelenen cezanın kısmen ya da tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi, (f.6) denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, cezanın infaz edilmiş sayılması, (f.8) söz konusu olacaktır.
Hapis cezasının ertelenmesi ile birlikte herhangi bir denetim süresine hükmedilmemesi halinde de, bu hususun aleyhe bozma yasağına konu hükmün kesinleşmesiyle birlikte ceza infaz edilmiş sayılacaktır.
Güvenlik tedbirleri TCY’nın 53 ila 60. maddelerinde düzenlenmekle birlikte, hükmedilecek güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümler bu maddeler ile sınırlı değildir. Yasallık ilkesine uygun olmak koşuluyla (m.2) ve Yasanın 5. maddesine uygun olarak diğer konularda da güvenlik tedbirleri öngörülebilir.
5271 sayılı Yasanın 223. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, yüklenen suçun sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunabilir.
1412 sayılı Yasanın 326. maddesinde yazılı aleyhte bozma yasağı, kazanılmış hak ilkesi yalnızca ceza süresi ile sınırlıdır. Güvenlik tedbirleri ceza niteliğinde olmadığından aleyhe bozma yasağına konu olamaz.
YCGK’nun 10.03.2009 gün ve 2008/2-241, 2009/57 sayılı kararında, 5395 sayılı Yasanın 23/1. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile birlikte öngörülen denetim süresinin güvenlik tedbiri niteliğinde bulunduğu ve kazanılmış hakka konu olmayacağı vurgulanmıştır.
Müsadere de bir güvenlik tedbiridir. Müsaderesine karar verilecek eşyanın zoralımına karar verilmemesi veya iadeye karar verilmesi hallerinde; CMUK’nun 326. maddesinde aleyhe bozma yasağının ceza ile sınırlı olması bu kuralın güvenlik tedbirlerine uygulanamayacağı belirtilerek, kararın bozulmasına eşyanın müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir. YCGK’nun 19.09.2006 gün ve 2006/8-199-188, 12.12.2006 gün 2006/11-301-296 sayılı kararları bu doğrultudadır.
Hapis cezasının ertelenmesi halinde, öngörülen denetim süresi güvenlik tedbiri niteliğinde bulunduğundan aleyhe bozma yasağına konu olamaz, kazanılmış hak oluşturmaz.
Mahkemece denetim süresinin hapis cezasının miktarı olan 1 yıl 2 aydan aşağı olamayacağı gözetilmeksizin 1 yıl olarak belirlenmesi yasaya aykırıdır. Denetim süresinin güvenlik tedbiri olması nedeniyle aleyhe bozma yasağına tabi olmadığından Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenle bozulmasına ve CMUK’nun 322. maddesi uyarınca hükümlünün (1 yıl 2 ay denetim süresine tabi tutulmasına) karar verilmek suretiyle, hükmün düzeltilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde karar ittihazının yasaya aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire onama kararının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ve 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık E. A..hakkında görevli memura hakaret suçundan verilen hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; özgürlüğü bağlayıcı cezanın 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilen hallerde; aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca belirlenmiş bulunan “denetim süresinin” kazanılmış hakka konu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı CYY’nın 307/4. maddesinde de yer alan “aleyhe değiştirememe yasağı” 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 326. maddesinin son fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” biçiminde düzenlenmiş olup; ceza usul hukukumuzda bu madde dışında kazanılmış hakkı düzenleyen başka bir hüküm bulunmamaktadır.
Buna göre, ceza hukukunda genel anlamda bir “kazanılmış hak” kavramından bahsedilemeyeceği ancak, 1412 sayılı CYUY’nın 326. maddenin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” “Reformatio in pejus” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Aleyhe değiştirme yasağı münhasıran “cezalar” ile ilgili olup; cezalar da 5237 sayılı TCY’nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirileme¬yeceği Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilegelmiştir.
Bu bağlamda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunca,
10.03.2009 gün ve 241-57 sayılı kararında; 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesine ilişkin olarak belirlenen “denetim süresi” cezaya ilişkin olmadığından kazanılmış hakkın söz konusu olmayacağı,
19.09.2006 gün ve 199-188 sayılı kararında; bir güvenlik tedbiri olan “zoralımla” ilgili olarak, “ceza” ile sınırlı tutulan aleyhe değiştirmeme yasağının uygulanamayacağı,
12.12.2006 gün ve 301-296 sayılı kararında; 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin güvenlik tedbirleri arasında sayılması nedeniyle, bu konudaki hataların kazanılmış hakka konu teşkil etmeyeceği,
17.04.2007 gün ve 71-98 sayılı kararında ise; “5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan tekerrür, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer almakta ise de, anılan düzenleme maddi ceza hukukuna ilişkindir. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Yasanın 98. ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığı, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı ve hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığının hükümde gösterilmesi gerekir” gerekçesiyle, hükümde 58. maddenin 6. ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olmasının “aleyhe değiştirmeme yasağına” konu oluşturacağı,
Yönünde kararlar verilmiştir.
765 sayılı TCY’nda “bir koşullu af” olarak düzenlenmiş bulunan, “hapis cezasının ertelenmesi” müessesesi 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinde, “bir ceza infaz kurumu” olarak öngörülmüştür. Buna göre, cezası ertelenen kişi, belirlenen denetim süresini yükümlülüklere uygun ve iyi halli olarak geçirdiği takdirde cezası infaz edilmiş sayılacaktır.
Dolayısıyla 5237 sayılı TCY’ndaki düzenlemeye göre, erteleme bir güvenlik tedbiri olmadığı gibi ceza da değildir. Bununla birlikte, infaz hukukundan ziyade maddi hukuka ait bir müessese olduğu görülmektedir. Nitekim 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 ve devamı maddeleri uyarınca erteleme ile ilgili olarak infaz aşamasında karar alınması mümkün değildir. Bu nedenlerle aynen tekerrürde olduğu gibi, hükümde yer alan ve “hapis cezasının ertelenmesine” ilişkin olan kısmın da aleyhe değiştirmeme yasağına konu teşkil edeceğinin kabul edilmesi gerekir.
Buna karşılık, ertelemenin yasal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken “denetim süresi”ne ilişkin hataların infaz aşamasında ve 5275 sayılı Yasa hükümleri uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan, bu husus “aleyhe değiştirme yasağına” konu oluşturmaz.
5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinin 3. fıkrası “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz” şeklinde olup; somut olayda, mahkûm olunan ceza süresinin 1 yıl 2 ay olmasına karşılık, denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi yasaya açıkça aykırılık oluşturduğu gibi, bu husus aleyhe değiştirme yasağı kapsamında da değerlendirilemez.
Diğer yönden, Ceza Genel Kurulunca hükmün her yönüyle incelenmesi zorunluluğu bulunduğundan, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazında yer almamış olmakla birlikte, incelenen dosyada yerel mahkemece, sanığın kasıtlı bir suçtan özgürlüğü bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasına karar verilmesi karşısında, TCY’nın 53. maddesinde öngörülen güvenlik tedbirlerine hükmedilmemesi yasaya aykırıdır.
5237 sayılı TCY’nın 53. maddesindeki hak yoksunlukları kural olarak hapis cezasının infazı ile sınırlandırılmış, infaz tamamlanmakla, herhangi bir yargı kararına gerek olmaksızın, bu hak yoksunluklarının ken¬diliğinden ortadan kalkacağı öngörülmüş, ancak, aynı maddenin 5. fıkrasındaki düzenleme uyarınca, 1. fıkrada sayılan hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlarda, infazın sona ermesinden sonra da, kararda ayrıca hükmedilmesi koşuluyla, hak yoksunluğunun bir süre daha devam etmesi sağlanmıştır. Yine maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlü hakkında 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinin kullanılmasına ilişkin yasaklama hükmü uygulanamayacak, ayrıca cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1. fıkranın (e) bendindeki hak yoksunluğunun uygulanmamasına da karar verilebilecek, ancak kısa süreli hapis cezası ertelenenler ile suçu işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış kişiler hakkında, 1. fıkradaki hak yoksunluğuna hiçbir şekilde karar verilemeyecektir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı gibi, “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkûmiyetin yasal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, mah¬kûmiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlen¬dirilemezler.
Öte yandan, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinin 5. fıkrasında, yüklenen suçun sabit olması halinde sanık hakkında mahkûmiyet kararı verileceği, 6. fıkrasında ise, “yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunacağı” öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi, mahkûmiyet halinde, mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirlerinin uygulanması gereken hallerde buna da hükmolunması esasen zorunludur. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere, mahkûmiyetin yasal sonucu olması, kazanılmış hakka konu olmaması ve infaz aşamasında da bu konuda karar alınması olanağı karşılığında bu husus yalnız başına bozma nedeni olarak değerlendirilmemekte ve uygulamada eksikliğe işaret edilmekle yetinilmektedir. Ancak, hükmün bir başka nedenle bozulması halinde bu hususun da bozma nedenlerine ekleneceği açıktır.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, Ceza Genel Kurulunca saptanan neden de nazara alınarak kabulüne, Özel Dairenin sanık E.A... ile ilgili onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün, sanık hakkında hükmolunan ceza süresinin 1 yıl 2 ay olmasına karşılık, denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi ve sanığın kasıtlı bir suçtan özgürlüğü bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasına karar verilmesi karşısında, TCY’nın 53. maddesinde öngörülen güvenlik tedbirlerine hükmedilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin verdiği yetki kullanılmak suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle ;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin sanık E. A..hakkındaki 08.03.2010 gün ve 9301-3613 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- “Sanığın adli sicil kaydında 3 aydan fazla hapis cezasına hükümlülüğü bulunmasına karşın 5237 sayılı TCY’nın 51/1-a maddesine göre cezanın ertelenmeyeceğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni” yapılamayacak ise de,
Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.10.2007 gün ve 706-773 sayılı hükmünün; 5237 sayılı TCY’nın 51/3. maddesine aykırı olarak eksik denetim süresi belirlenmesi ve kasıtlı bir suçtan özgürlüğü bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında TCY’nın 53. maddesinde öngörülen güvenlik tedbirlerine hükmedilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince Ceza Genel Kurulunca da karar verilmesi olanaklı bulunduğundan;
a- “1 yıl müddetle denetim süresine tabi tutulmasına, denetim süresinde sanığa rehberlik edecek uzman kişinin görevlendirilmesine, denetim süresinin iyi halli olarak geçirildiği taktirde cezanın infaz edilmiş sayılmasına”
Cümlesinin hüküm fıkrasından çıkartılarak,
b- “1 yıl 2 ay müddetle denetim süresine tabi tutulmasına, denetim süresinde sanığa rehberlik edecek uzman kişinin görevlendirilmesine, denetim süresinin iyi halli olarak geçirildiği taktirde cezanın infaz edilmiş sayılmasına” ve “sanık hakkında cezasının ertelenmiş olduğu ve 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin uygulanmadığı da nazara alınarak; aynı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, ve d bentlerinde belirtilen haklardan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, (e) bendindeki hak yoksunluğunun ise uygulanmamasına”
İbareleri eklenmek suretiyle, eleştirisi dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.05.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.