10. Ceza Dairesi 2021/19065 E. , 2022/6037 K.
Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/02/2021 tarihli ve 2020/85 esas, 2021/93 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 05/11/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında, 02/05/2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonunda; tarihsiz ve 2014/88873 soruşturma, 2014/443 sayılı karar ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi gereğince beş yıl süre ile kamu davası açılmasının ertelenmesine, aynı Kanunun 191/3. maddesi gereğince bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, erteleme kararında itiraz kanun yolunun gösterilmediği, erteleme kararının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 27/10/2014 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, 11/03/2015 tarihinde tedbirin infazı için İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2- İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yükümlülüklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi nedeniyle dosyanın kapatıldığının bildirilmesi üzerine, erteleme kararının kaldırılarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 11/04/2017 tarihli ve 2017/54605 soruşturma, 2017/10651 esas, 2017/7957 sayılı iddianamesi ile İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
3- İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/193 esas, 2017346 sayılı kararı ile; uyarı tebligatının usulsüz olduğu, bu nedenle ısrar şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle kamu davasının durmasına karar verildiği, durma kararının 02/02/2018 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
4- Durma kararından sonra, İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/12/2019 tarihli ve 2019/469 esas, 2019/1340 sayılı kararı ile; sanığın 24/02/2019 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma eylemi nedeniyle TCK’nın 191/6. maddesi uyarınca doğrudan açılan kamu davasında, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/193 esas, 2017/346 sayılı kararı ile durma kararı verildiği gerekçesiyle kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden davanın düşmesine karar verilmesi ve İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesine ihbarda bulunulması üzerine dosyanın ele alınarak;
“İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli ve 2015/318 esas, 2015/339 karar sayılı dosyasına konu 16/08/2015 tarihindeki eylemin ihlal niteliğinde olduğu ve
böylelikle sanığın hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesinden sonra tekrar aynı suçu işlediği ve cezalandırma koşulunun oluştuğu” gerekçesiyle İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 18/02/2021 tarihli ve 2020/85 esas, 2021/93 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma İstemi :
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen tarihsiz ve 2014/88873 soruşturma, 2014/443 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve sanık hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, sanığın denetimli serbestlik tedbirine uygun davranmadığından bahisle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 11/04/2017 tarihli ve 2017/54605 soruşturma, 2017/10651 esas, 2017/7957 sayılı iddianame ile kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından sanığa çıkarılan uyarı tebligatının usulüne uygun olmadığı ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediğinden bahisle durmasına ilişkin İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/193 esas ve 2017/346 sayılı kararının 02/02/2018 tarihinde kesinleşmesini takiben, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, yapılan yargılama sonucunda sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/02/2021 tarihli ve 2020/85 esas ve 2021/93 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre;
1- Benzer bir konuya ilişkin olarak Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 23/12/2019 tarihli ve 2019/5427 esas, 2019/8638 karar sayılı ilâmında '...somut olayda kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının tebliğ edildiği, ancak erteleme kararında ve tebliğ evrakında erteleme kararına itiraz hakkı bulunduğunun gösterilmediği, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğ edildiği ancak bu aşamada da şüpheliye erteleme kararına itiraz hakkı bulunduğunun hatırlatılmadığı ve TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca kamu davası açılma koşulları oluştuğu gerekçesiyle dava açılarak yapılan yargılama sonucunda mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmışsa da, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başlatılan soruşturmada TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına şüphelinin itiraz hakkının bulunduğu, bu nedenle erteleme kararında itiraz mercii ve süresiyle birlikte itiraz hakkının gösterilmesi gerektiği, somut olayda ise kararda itiraz hakkı belirtilmediği gibi ne soruşturma ve denetimli serbestlik sürecinde ne de kovuşturma sırasında hiçbir aşamada itiraz hakkı bildirilmeden yargılamanın sonuçlandırıldığı anlaşılmış olup, karar içeriğindeki yasa yolu bildirimi de usulsüz olduğundan, bu kararın şüpheli tarafından öğrenilmiş olmasına rağmen, kesinleştiğinden söz edilemez. Bu durumda usulüne uygun bir tedavi ve denetimli serbestlik infaz süreci de bulunmadığından, TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kamu davası açılma koşulunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekir.' şeklinde belirtildiği üzere, 5237 sayılı Kanun'un 191/2. maddesi uyarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının itiraza tabi olduğu, bu nedenle erteleme kararında itiraz hakkının gösterilmesi gerektiği, somut olayda ise; sanık hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tarihsiz ve 2014/88873 soruşturma, 2014/443 kararı ile verilen kamu davasının ertelenmesi kararının itiraza tabi olduğunun belirtilmediği gibi, söz konusu kararda itiraz süresi ve merciine ilişkin bir bilginin de yer almadığı, ne soruşturma ve denetimli serbestlik sürecinde ne de
kovuşturma sırasında hiçbir aşamada sanığa itiraz hakkının bildirilmediği, kaldı ki kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın sanığa tebliğ edildiğine dair dosya kapsamında tebligat parçasına da rastlanamadığı, sanık hakkında denetime başlanmasının ise sonucu değiştirmeyeceği, dolayısıyla şüpheliye itiraz hakkı tanınmadan ve ayrıca usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeyen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği cihetle, mahkemesince, açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden durma kararı verilerek, geçerli tebligat işlemleri yapılarak denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Kabule göre de;
Suç tarihi olan 02/05/2014 tarihi itibari ile yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olduğu, daha sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle ceza miktarının artırılarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” olarak düzenlendiği, anılan Kanunun 7/2. maddesi uyarınca suç tarihi itibari ile sonuç ceza yönünden sanığın lehine olan kanun maddesinin uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bu nedenle ceza miktarının suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve ceza miktarı itibari ile sanık aleyhine olan 6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesinde yer alan ceza miktarına göre temel cezanın “2 yıl hapis” olarak belirlenmesi suretiyle fazla cezaya hükmedilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilerek İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/02/2021 tarihli ve 2020/85 esas ve 2021/93 sayılı kararının kanun yararına bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Sanık ... hakkında, 02/05/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tarihsiz ve 2014/88873 soruşturma, 2014/443 sayılı karar ile, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve sanık hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, sanığın denetimli serbestlik tedbirine uygun davranmaması nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 11/04/2017 tarihli ve 2017/54605 soruşturma, 2017/10651 esas, 2017/7957 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/193 esas ve 2017/346 sayılı kararı ile, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından sanığa çıkarılan uyarı tebligatının usulüne uygun olmadığı ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle kamu davasının durmasına karar verildiği, durma kararının 02/02/2018 tarihinde kesinleşmesinden sonra, İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/12/2019 tarihli ve 2019/469 esas, 2019/1340 sayılı kararı ile, sanığın 24/02/2019 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma eylemi nedeniyle TCK’nın 191/6.maddesi uyarınca doğrudan açılan kamu davasında, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/193 esas, 2017/346 sayılı kararı ile durma kararı verildiği gerekçesiyle kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden davanın düşmesine karar verilmesi ve İstanbul 15.Asliye Ceza Mahkemesine ihbarda bulunulması üzerine dosyanın ele alınarak; İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/02/2021 tarihli ve 2020/85 esas, 2021/93 sayılı kararı ile, 16/08/2015 tarihinde yeniden aynı suçu işlediği gerekçesiyle sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
1- 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik
herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, şüpheli hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru hakkı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan tebligatlar hukuki sonuç doğurmayacağı gibi;
2- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde ; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; Cumhuriyet savcılığınca ve denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan tebligatların öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, somut olayda, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine gore tebliğ edildiği, tebligatın usulsüz olduğu, kararın kesinleşmemesi nedeniyle de infaza başlanamayacağı,
2- Kabule göre de;
Suç tarihi olan 02/05/2014 tarihi itibari ile yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olduğu, suç tarihinden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle ceza miktarının artırılarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” olarak düzenlendiği, anılan Kanun'un 7/2. maddesi uyarınca suç tarihi itibari ile sonuç ceza yönünden sanığın lehine olan kanun maddesinin uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğu, Mahkemesince ceza tayin edilirken alt sınırdan uzaklaşıldığına dair bir ibareye yer verilmediği de dikkate alındığında, ceza miktarının suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve ceza miktarı itibari ile sanık aleyhine olan 6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesinde yer alan ceza miktarına göre temel cezanın “2 yıl hapis” olarak belirlenmesi suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi, kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
Sonuç olarak yukarıda (1) ve (2) numaralı nedenlerle; Mahkemece, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında
kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
D-) Karar:
Açıklanan nedenlerle, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazın sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/02/2021 tarihli ve 2020/85 esas ve 2021/93 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
11/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.