Ceza Genel Kurulu 2017/645 E. , 2019/468 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 186-321
Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan sanık ...'ün beraatine ilişkin Kocaeli 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.05.2010 tarihli ve 194-259 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 03.03.2014 tarih ve 34826-4818 sayı ile;
'Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; katılana gönderilen kredi kartını ele geçirdikten sonra bankanın müşteri hizmetlerini arayarak kredi kartının şifresini öğrendiği ve bu suretle kredi kartını kullandığı iddia olunan sanığın ses kaydının banka tarafından gönderilen görüşme kaydını içerir CD ile karşılaştırmasının yapılması amacıyla TÜBİTAK'a gönderilerek dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırmayla yazılı şekilde sanığın beraatine hükmolunması,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Kocaeli 6. Asliye Ceza Mahkemesi ise 06.05.2014 tarih ve 186-321 sayı ile;
'Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında bir kez de TÜBİTAK'tan rapor aldırılması istenilmiş ise de, bu kararın kanuna ve hayatın olağan akışına uymadığı düşünülmüştür. Zira TÜBİTAK yeminli bir bilirkişi olmadığı gibi, adli tıp veya kriminal kurumlarının üstünde bir kurum da değildir. Ayrıca bir mahkemeyi sınırlandıracak şekilde sadece TÜBİTAK'tan rapor alınması gerekliliği şeklinde bozma yapılması kanuna aykırıdır. Zira mahkeme gerekli gördüğünde başkaca kurumlardan veya bilirkişilerden de rapor alabilir.
Yargıtay kararında dosya içerisinde bulunan adli tıp raporu ile kriminal raporu arasında çelişki olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar adli tıp raporunda 7/9 oranında sesin sanığa ait olduğu, kriminal raporunda ise 2/9 oranında sesin sanığa ait olduğu belirtilmiş ve bu bir çelişki olarak gösterilmiş ise de, neticede herhangi bir çelişki yoktur. Zira oransal anlamda bulunan çelişki kayda değer değildir. Her iki raporda da sesin tam olarak sanığa aidiyeti hususu belirtilmemiştir. Teknik olarak hâkimin de raporları irdeleyip birini diğerinden üstün tutması da mümkün değildir.
Kaldı ki TÜBİTAK veya başka bir kurum veya bilirkişiden rapor alınması hâlinde dosya kapsamı değişmeyecektir. Zira dosyada bulunan her iki raporda da, ses kaydının sanığa ait olduğu hususunda tam bir tanıma söz konusu değildir. TÜBİTAK'tan rapor alındığı hâlde birkaç ihtimal doğacaktır. TÜBİTAK'tan alınacak raporda sesin tam olarak sanığa ait olduğu yönünde rapor verildiği taktirde, bu kez dosya kapsamında 2 ayrı raporda da sesin tam olarak sanığa ait olmadığı, bir raporda ise sanığa ait olduğu şeklinde bir durum oluşacaktır. Bu kez de bir başka kurumdan daha rapor alınması ve devamlı raporlar alınması sonucu doğacaktır. TÜBİTAK'tan alınacak raporda şayet tam tanıma dışında hangi tür rapor çıkarsa çıksın, bu kez de her 3 raporda da tam tanıma şeklinde sanığa ait bir ses kaydı elde edilememiş olacaktır. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın çelişki doğacaktır. Ceza hukukunun temel prensibi olarak şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, başka bir delille desteklenmeyen, sadece banka aramasındaki sesin kısmen sanığa ait sese benzemesi delilinin her hâlükârda yeterli delil olmadığı,' gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.07.2014 tarihli ve 222886 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 22.12.2016 tarih ve 479-2144 sayı ile 5320 sayılı Kanun'un geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 03.04.2017 tarih ve 443-3544 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun sabit olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan adına düzenlenen 4543 .... .... 9003 numaralı İş Bankası kredi kartına ilişkin 07.10.2007 hesap kesim tarihli hesap özetine göre; suça konu kredi kartı ile 13.09.2007 tarihinde ATM’den 1.000 TL nakit çekim işlemi ile “Sarraf Tüysüzler” isimli iş yerinden 220 TL tutarında alışveriş yapıldığı, yine 17.09.2007 tarihinde ATM'den 600 TL nakit çekim işlemi yapıldığı,
Türkiye İş Bankası AŞ’nin 03.12.2007 tarihli yazısına göre; söz konusu kredi kartının şifresini almak amacıyla 13.09.2007 tarihinde çağrı merkezini arayarak kendisini ... olarak tanıtan kişinin kendisine yöneltilen güvenlik sorularına yanıt vermek suretiyle kredi kartının mevcut şifresini öğrendiği, ilgili kredi kartına ilişkin yapılan incelemede herhangi bir şifre değişikliğine rastlanılmadığı ve yapılan görüşme kaydının gönderildiğinin belirtildiği,
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.12.2007 tarih ve 15101-10344 sayı ile; şikâyetçinin iddia ettiği suçun işlendiğine dair somut ve yeterli delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Katılan ...’un 28.01.2008 tarihli itiraz dilekçesinde; savcılıkça verilen takipsizlik kararı henüz eline ulaşmadan başka bir nedenle savcılığa uğradığında soruşturma dosyasında, konu ile ilgili bir ses kaydının olduğunu öğrendiğini, bu ses kaydını iş yerinden arkadaşları olan şahıslar ile birlikte dinleyince şifreyi öğrenmek için müşteri hizmetleri temsilcisi ile görüşme yapan kişinin Derince Müftülüğünde memur olarak çalışan sanık ... olduğunu tespit ettiklerini, bu şahsın şifreyi alabilmek için gerekli olan anne kızlık soyadını, evlerini arayarak, müftülükte bir iş için gerekli olduğundan bahisle eşinden öğrendiğini belirterek takipsizlik kararının kaldırılmasını talep ettiği,
Sakarya Ağır Ceza Mahkemesince 04.02.2008 tarih ve 26 değişik iş sayı ile; itirazın kabulüne ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 25.12.2007 tarihli ve 15101-10344 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kaldırılmasına karar verildiği,
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 25.02.2008 tarihli tutanakta; katılan ...’un kredi kartının izinsiz kullanılması olayı ile ilgili olarak Türkiye İş Bankası Kartlı Ödeme Sistemleri Müdürlüğünün 03.12.2007 tarihli ve 41302 sayılı yazısı ekinde gönderilen CD'de yer alan görüşme kaydının tanıklar Kenan Gölcü, Harun Uğur, Ali Yaman ve Yılmaz Yaykın’a dinletilmesi sonucunda görüşme kaydındaki şahsın sanık ... olduğunun teşhis edildiğinin belirtildiği,
Sanık ...’e ait dosya kapsamında bulunan iki adet yıllık izin belgesine göre; sanığın 2007 yılı içerisinde 18.05.2007-19.05.2007 tarihleri arasında bir gün, 06.08.2007-05.09.2007 tarihleri arasında ise otuz gün olmak üzere izin kullandığı,
Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 03.09.2008 tarihli rapora göre; İş Bankası müşteri hizmetleri görüşme kaydı ile kolluk tarafından sanıktan mukayese amaçlı alınan ses kaydının yapılan karşılaştırmasında, asıl kayıt içerisinde “...”, “27.08.1982” ve “Teşekkür ederim.” gibi diyalogda aynı kişi tarafından üretilmiş tüm sözcükler ile sanık ...’e ait olduğu belirtilen konuşma örnekleri arasında farklılıklar görülmüş ve bu farklılıklara atfen söz konusu konuşmaların sanığa ait olmamasının muhtemel [muhtemel eleme, (-1)] olarak değerlendirildiği,
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen 28.07.2009 tarihli raporda; kolluk tarafından sanıktan mukayese amaçlı alınan ses kaydının metin okutularak alındığının, bu kaydın karar vermek için yeterli görülmediğinin, mahkemece en az beş dakika olacak şekilde sanığa öz geçmişi, günlük olaylar anlattırılarak kendi olağan akıcı konuşmasını yapması sağlanarak doğala yakın bir konuşma kaydı sağlanması veya sanığın kendi laboratuvarlarınca ses kaydının alınması hâlinde rapor düzenlenmesinin mümkün olabileceğinin belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen 16.04.2010 tarihli raporda; İş Bankası müşteri hizmetleri görüşme kaydı ile sanıktan 06.01.2010 tarihinde kurumlarınca mukayese amaçlı alınan ses kaydının yapılan karşılaştırmasında inceleme konusu CD’deki ses kaydının sanığa ait olmasının mümkün ve muhtemel (+2) olduğu yönünde kanaat bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; 2007 yılı Ağustos ayında izne gittikten sonra eski kredi kartının süresinin dolması nedeniyle yeni kredi kartının banka tarafından Derince Müftülüğüne gönderildiğini, söz konusu kartın Derince Müftü Vekili ... tarafından kuryeden teslim alındığını, 15.09.2007 tarihinde Derince İş Bankası ATM’sinden eski kredi kartı ile borç miktarını öğrenmek istediği sırada ATM’nin kartına elkoyduğunu, bunun üzerine banka şubesine gittiğinde kartının süresinin bitmesi nedeniyle yenisinin gönderildiğini ve ... isimli şahsa teslim edildiğini ayrıca eşi olan Fatma Cesur'dan da evlerinde bulunan 239 29 78 numaralı telefonu arayan bir şahsın annesinin kızlık soyadını sorduğunu öğrendiğini, 18.09.2007 tarihinde İş Bankası müşteri hizmetlerini arayarak kartını iptal ettirdiğini, kredi kartından 13.09.2007 tarihinde 1.000 TL’nin İzmit İş Bankası Şubesindeki ATM’den, 17.09.2007 tarihinde ise 600 TL’nin Derince Sopalı Devlet Hastesindeki İş Bankası ATM’sinden çekildiğini, Mahkemede ise; ilgili bankanın müşteri hizmetleri ile yapılan görüşmeye ilişkin ses kaydını dinlediğinde müftülükte çalışan sanığın sesi ile aynı olduğunu anladığını, kredi kartı ile 1.600 TL nakit çekildiğini, ayrıca 220 TL’lik altın alışverişi yapıldığını, zararının giderilmediğini, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; Derince Müftülüğüne bağlı cami imamı olarak görev yaptığını, söz konusu olayın olduğu dönemde ise ilçe müftülüğüne vekâleten baktığını, bu dönemde bankadan iş yerine üç dört adet zarf geldiğini, bunları imza karşılığında teslim aldığını, bu zarfların veri hazırlama memurunun masası üzerinde durduğunu, şikâyetçiye ait kartları kimin aldığını bilmediğini, Mahkemede ise; ilçe müftülüğünde hizmetli olarak görev yapan sanığın 06.09.2007 tarihinde izinden dönerek görevine başladığını,
Tanıklar Harun Uğur, Kenan Gölcü, Ali Yaman ve Yılmaz Yaykın Cumhuriyet Başsavcılığında; Derince Müftülüğünde çalıştıklarını, sanığın da Derince Müftülüğünde hizmetli olarak çalıştığını, kendilerine dinletilen bant kaydındaki sesin sanığa ait olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Sanık aşamalarda; Derince Müftülüğünde hizmetli olarak görev yaptığını, katılan ve tanıkları da tanıdığını, katılanın kredi kartının alındığı ve kullanıldığı tarihlerde yıllık izinde olduğunu, o tarihlerde Derince Müftülüğüne gitmediğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler nazara alınarak, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu bağlamda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan ...’un Derince ilçesinde imam, sanığın ise Derince Müftüğünde hizmetli olarak görev yaptıkları, katılan adına düzenlenmiş olan İş Bankası kredi kartının, katılanın izinli olduğu bir tarihte Derince Müftülüğüne kurye tarafından getirildiği, müftü vekili olan tanık ... tarafından teslim alınan söz konusu kredi kartının müftülükte bırakıldığı veri kontrol memurunun masasından katılanın bilgisi dışında alındığı, akabinde katılanın evi telefonla aranmak suretiyle annesinin kızlık soyadı eşi olan Fatma Cesur'dan öğrenildikten sonra banka müşteri hizmetleri aranarak katılanın annesine ait kızlık soyadı da dahil olmak üzere kişisel bilgileri kullanılmak suretiyle kredi kartının mevcut şifresinin öğrenildiği, daha sonra da bu kredi kartı ile 13.09.2007 tarihinde ATM’den 1.000 TL nakit çekim işlemi, aynı tarihte “Sarraf Tüysüzler” isimli iş yerinden 220 TL tutarında alışveriş ile 17.09.2007 tarihinde ATM'den 600 TL nakit çekim işlemi yapılan olayda;
Her ne kadar Özel Dairece ses analizine ilişkin düzenlenen mevcut raporlar arasında çelişki bulunduğundan bahisle bu çelişkinin TÜBİTAK’tan rapor alınması suretiyle giderilmesi hususu bozma nedeni yapılmış ise de dosya kapsamına göre Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 03.09.2008 tarihli raporun banka müşteri hizmetleri görüşme kaydı ile kolluk tarafından sanıktan mukayese amaçlı alınan ses kaydının karşılaştırılması; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen 16.04.2010 tarihli raporun ise banka müşteri hizmetleri görüşme kaydı ile sanıktan 06.01.2010 tarihinde Adli Tıp Kurumunca mukayese amaçlı alınan ses kaydının karşılaştırılması sonucunda düzenlendiği, bu anlamda banka müşteri hizmetleri ses kaydı ile sanığa ait farklı ses kayıtlarını karşılaştırmak suretiyle düzenlenen her iki bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğundan bahsedilemeyeceği gibi ayrıca sanığın Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi tarafından alınan doğal ses kaydı ile banka müşteri hizmetleri görüşme kaydının karşılaştırılması suretiyle düzenlenen 16.04.2010 tarihli raporun bilimsel bir şekilde düzenlenmiş olduğundan hükme esas alınabileceği değerlendirilmiştir.
Öte yandan, katılanın Cumhuriyet Başsavcılığı ifadesi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz dilekçesinde 239 29 78 numaralı ev telefonunu olay öncesi arayan bir şahsın annesinin kızlık soyadını eşine sorarak öğrendiğini beyan etmesi, suça konu kredi kartı ile 13.09.2007 tarihinde “Sarraf Tüysüzler” isimli iş yerinden 220 TL tutarında alışveriş yapılması ve yargılama sırasında ifadeleri alınmayan tanıklar Harun Uğur, Kenan Gölcü, Ali Yaman ve Yılmaz Yaykın'ın Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadelerinde incelemeye konu ses kaydının birlikte çalıştıkları sanık ...'e ait olduğunu beyan etmeleri karşısında; öncelikle suça konu kredi kartının teslim tarihinin araştırılması, daha sonra katılanın eşi Fatma Cesur ile Derince Müftülüğü çalışanları Harun Uğur, Kenan Gölcü, Ali Yaman ve Yılmaz Yaykın'ın yine 'Sarraf Tüysüzler' isimli iş yeri çalışanlarının tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması, varsa bahse konu alışverişe ilişkin faturanın getirtilerek incelenmesi, katılanın ev telefonu ile banka müşteri hizmetlerini arayan numaraların araştırılarak sanık ile irtibatlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesinden sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırmayla hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün eksik araştırmayla kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kocaeli 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.05.2014 tarihli ve 186-321 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.