4. Ceza Dairesi 2020/1443 E. , 2020/6383 K.
Silahla tehdit suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/04/2015 tarihli ve 2013/596 esas, 2015/505 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 24/02/2020 gün ve 94660652-105-41-455-2020-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/02/2020 gün ve 2020/27497 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 225. maddesindeki; 'Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.' şeklindeki düzenleme gereğince, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebileceği, her ne kadar sanık hakkında müştekiye yönelik silahla kasten yaralama ve silahla tehdit suçlarından Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/11/2013 tarihli ve 2013/20133 soruşturma, 2013/6830 esas, 2013/3551 sayılı iddianame ile kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine karar verilmiş ise de; müştekinin soruşturma aşamasında alınan beyanında sanığın kendisine yönelik yaralama eyleminin bulunduğunu belirtmesine rağmen tehdit eylemi ile ilgili her hangi bir beyanının bulunmadığı gibi sanığın müştekiyi tehdit ettiğine yönelik mahkumiyetine yeter dosya kapsamı itibariyle delilin olmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Silahla tehdit suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/04/2015 tarihli ve 2013/596 esas, 2015/505 sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 225. maddesindeki; 'Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.' şeklindeki düzenleme gereğince, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebileceği, her ne kadar sanık hakkında müştekiye yönelik silahla kasten yaralama ve silahla tehdit suçlarından Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/11/2013 tarihli ve 2013/20133 soruşturma, 2013/6830 esas, 2013/3551 sayılı iddianame ile kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine karar verilmiş ise de; müştekinin soruşturma aşamasında alınan beyanında sanığın kendisine yönelik yaralama eyleminin bulunduğunu belirtmesine rağmen tehdit eylemi ile ilgili her hangi bir beyanının bulunmadığı gibi sanığın müştekiyi tehdit ettiğine yönelik mahkumiyetine yeter dosya kapsamı itibariyle delilin olmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ... hakkında silahla yaralama suçundan verilen mahkumiyet kararının yanında, adı geçene yükletilen silahla tehdit suçunun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. 5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilerek tehdit suçunun temel şekli düzenlenmişken, anılan fıkranın ikinci cümlesinde malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit düzenlenmiş ve failin mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bahsi geçen maddenin üçüncü fıkrası ise, 'Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.' biçimindedir.
Bu düzenlemeden hareketle hayat, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlık ve malvarlığı değerlerine yönelik tehdit dışında kalan bir ifadenin, sair tehdit olarak kabul edilebilmesi için açık bir kötülük bildirimi ve kastını içermesi veya oluşa göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde bu yönde algılanması gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarfedildiği doğal ortamın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir. Sair tehdit eyleminde hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK'nın 26. maddesinde 'hakkını kullanan kişiye ceza verilmez' hükmü yer almaktadır. Anayasa'nın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez. Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Tehdit suçunun şarta bağlanması durumunda mahkumiyet kararı verilebilmesi için sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi hususunda etkili olması gerekir. Sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi yönünde ne şekilde etkili olacağı tartışılıp açıklanmalı eğer sanığın şartın gerçekleşmesi için herhangi bir etkisinin olmayacağı açıksa suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20.06.2017 tarihli, 2014/345 esas, 2017/345 sayılı kararında da vurgulandığı gibi; TCK’nun 106. maddesinin üçüncü fıkrasında tehdit suçuyla ilgili özel bir içtima kuralına yer verilmiş, bu fıkraya ilişkin madde gerekçesinde; “...tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. Kişi tehdidinin ciddiliğini vurgulamak için, bir başkasını öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Fail, tehdidin ciddiliğini göstermek için bir başkasını öldürebilir, yaralayabilir ya da malına zarar verebilir. Bu gibi durumlarda fail sadece gerçekleşen bu araç suçlardan değil gerçek içtima hükümlerince hedef suç olan tehditten dolayı da cezalandırılacaktır. Örneğin; A, komşusu B’nin evini kendisine satmak üzere boşaltmasını istemektedir. Bu nedenle korkup kaçsın diye av tüfeğiyle evinin duvarlarına ve pencerelerine ateş etmiştir. Bu durumda fail hem silahla tehdit suçundan, hem de mala zarar verme suçundan cezalandırılacaktır. Yine bir kimse, geceleyin mağduru korkutmak için evine ateş ettiğinde hem mala zarar verme, hem de silahla tehdit suçunu işlemiş olacaktır. Aynı durum, tehdit amacıyla topuktan vurma olaylarında da uygulanacak, eylemin bu amaçla gerçekleştirildiği ispat edilirse fail kasten yaralama suçunun yanı sıra silahla tehdit suçundan da cezalandırılacaktır.
İncelenen dosyada;
Sanık ... ile şikayetçi... arasında eskiye dayalı bir husumetin olduğu, bu nedenle çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, sanığın, soruşturma aşamasında ele geçmeyen ve şikayetçinin beyanına göre çakı bıçağı olduğu değerlendirilen bıçak ile şikayetçiyi göğüs boyun bileşkesi sol yanda 8 santimlik sıyrık oluşturmak suretiyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaraladığı, ayrıca aynı bıçakla şikayetçiyi öldürmekle tehdit ettiği iddiasıyla sanık hakkında, TCK'nın 86/2, 86/3-e, 106/2-a, 53. maddelerine göre silahla yaralama ve silahla tehdit suçları kapsamında yargılanıp cezalandırılması talebiyle 22/11/2013 tarihinde kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde, Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/04/2015 tarihli ve 2013/596 esas, 2015/505 sayılı kararıyla sanığın, yaralama suçundan 3600 Tl adli para cezası ile cezalandırılmasına, silahla tehdit suçundan ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükümlerin temyiz edilmeksizin kesinleştiği, silahla tehdit suçu açısından ise kanun yararına bozma başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Şikayetçi Adem Elgün kollukta alınan ifadesinde; saat 13.30 sıralarında, Mevlana Parkı'ndan geçerken daha önce husumeti bulunan sanık ile karşılaştığını, sanığın kendisine 'ben sana buralarda gezmeyeceksin demedim mi?' diye bağırdığını, elindeki çakı ile üzerine yani boynuna doğru salladığını ve boynunu çizdiğini, bundan yaklaşık 7 ay önce sanığın kardeşi olan...'yı kaçırdığını, daha sonra cezaevine girdiğini, çıktıktan sonra ...'ya bir daha ulaşamadığını, bu konu nedeniyle sanık ile arasında husumet olduğunu beyan etmiş, yargılamada ise sanığın kendisini boynundan bıçakla yaraladığını ayrıca elinde bıçak olduğu halde kendisine 'öldürürüm seni' dediğini ileri sürmüş, kolluk ifadesi okunup sorulduğunda ise o beyanının da doğru olduğunu ve tekrar ettiğini belirtmiştir.
Sanık ... kollukta müdafiisiz olarak alınan ifadesinde; şikayetçinin daha önceden kız kardeşi ...'yı kaçırması nedeniyle aralarında husumet olduğunu, çevreye bu konu ile ilgili olarak lekeleyici sözler söylediğini, kız kardeşinin de şu an kayıp olduğunu, olay günü ikametinin önünden geçen şikayetçiye, neden kardeşi hakkında ileri geri konuştuğunu sorduğunda, şikayetçinin 'evet konuştum, her yerde konuşacağım' demesi üzerine, sözlü olarak tartıştıklarını, iddiaların asılsız olduğunu belirtmiş, kovuşturma evresinde de benzer ifadelerde bulunarak, şikayetçiye sadece tokat attığını, bıçakla yaralamadığını, tehdit de etmediğini savunmuştur.
...Devlet Hastanesi Başhekimliğince düzenlenen 09.11.2013 tarihli adli rapora göre şikayetçinin, göğüs boyun bileşkesi sol yanda 8 santimlik sıyrık oluşturmak suretiyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralandığı belirlenmiş, olaya ilişkin görgü tanığı bulunmadığı anlaşılmış, yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece somut olay; '..sanık her ne kadar o gün müştekinin boynunu bıçakla yaralamadığını ve bıçakla tehdit etmediği savunarak kardeşimi niye kötü yola düşürdün şeklinde çıkışarak ona bir tane tokat attığını savunmuş ise de müştekinin aşamalarda değişmeyen anlatımlarının samimi olduğu ve müştekinin anlatımını doğrular nitelikte müştekinin doktor raporunda göğüs ile boynu arasındaki bölgede 8 cm lik sıyrık bulunduğu bu raporun müştekinin anlatımlarını doğruladığı ve bu raporun müştekinin şikayet ettiği tarihte alındığı anlaşıldığından...' şeklindeki gerekçeyle 'İddia, sanık savunması, müşteki beyanı, doktor raporu ve tüm dosya incelendiğinde; müşteki ile sanık arasında olay günü aralarında ki eskiye dayalı husumet nedeniyle çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi neticesinde, sanığın ele geçemeyen müştekinin beyanına göre çakı bıçağı olduğu anlaşılan bıçak ile müştekiyi etkisi basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde yaraladığı, ayrıca aynı bıçakla öldürmekle tehdit ettiği' biçiminde kabul edilmiştir.
Çözülmesi gereken sorun; sanığın, ele geçirilemeyen bıçakla şikayetçiyi yaraladığı kabul edilen olayda, sanık hakkında ayrıca silahla tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sanık ile şikayetçi arasında önceye dayalı husumet bulunduğu her iki tarafın da beyanıyla sabit olup, bu husumetin, sanığın kız kardeşini şikayetçinin kaçırmasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, gerek dosya kapsamında, gerekse UYAP'ta yapılan incelemede, şikayetçi ile sanık arasındaki bu husumeti belgeleyen, husumetin varlığı kabul edilse dahi detayını ortaya koyan bir delil bulunamamış, her iki şahıs arasında daha önceden yargılamaya konu edilen bir adli olaya rastlanmamıştır. Yine, sanığın şikayetçiye ölümle tehdit sözü söylediğine dair, şikayetçinin, kolluk ifadesiyle çelişen yargılama beyanı haricinde kanıtın olmadığı, sanığın olay günü karşılaştığı şikayetçiye 'ben sana buralarda gezmeyeceksin demedim mi' şeklinde konuştuğuna dair de bir delil bulunmadığı gibi bu sözü söylemediğine ilişkin beyanı da gözetildiğinde; Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, sanığın, şikayetçiyi bıçakla yaraladığı kabul edilen eyleminde, korkutma kastıyla hareket ettiğine, tehdit fiilinin ciddiliğini göstermek için yaralama suçunu işlediğine dair mahkumiyete yeterli delil bulunmadığı anlaşılmış, dolayısıyla TCK'nın 106/3. maddesinin uygulanma koşullarının gerçekleşmediği ve sanığın eyleminin yalnızca silahla yaralama suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, silahla tehdit suçundan kurulan, Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/04/2015 tarihli ve 2013/596 esas, 2015/505 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Karardaki hukuka aykırılık sanığın cezasının kaldırılmasını gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca,
Sanığın silahla tehdit suçundan mahkumiyetine dair hüküm fıkrasının,
'Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın BERAATİNE', şeklinde DÜZELTİLMESİNE, bozulan kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına,
3)Silahla tehdit suçundan sanık ... hakkında, Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13/04/2015 tarihli ve 2013/596 esas, 2015/505 sayılı kararıyla hükmolunan ve halen başka hükümlülükleriyle birlikte içtimalı olarak cezaevinde infaz edildiği anlaşılan 2 yıl hapis cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA, sanık ...'ın, bu suç dışında başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu değilse, bu suçtan derhal TAHLİYESİNE, bu konuda mahalline müzekkere yazılmasına 11/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.