Ceza Genel Kurulu 2014/168 E. , 2014/370 K.
Mahkemesi : SİLİVRİ Ağır Ceza
Günü : 06.06.2012
Sayısı : 100-123
Sanık hakkında kasten öldürme suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, eylemin olası kastla gerçekleştirildiği kabul edilerek sanığın 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 21/2 ve 62. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Silivri Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.09.2009 gün ve 79-06 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün sanık müdafii ve katılan Aysu tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.04.2012 gün ve 1089-2002 sayı ile;
'...2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın maktul Cevcet'e yönelik eyleminin sübutunun kabulünde isabetsizlik görülmemiştir. Ancak:
Oluşa ve dosya kapsamına göre; maktul Cevcet'in sanığın hem arkadaşı hem de uzaktan akrabası olduğu ve aralarında her hangi bir husumet bulunmadığı, olay günü sanığın tanık Ercan ve maktulle birlikle boş bir depoda alkol aldıkları, tanık Ercan ile sanık arasında çıkan tartışma sırasında tanık Ercan'ın sanığa yönelik hakaretli sözler söylemesi ürerine sanığın oradan ayrılarak evine gittiği ve 12 kalibrelik av tüfeğini alarak tekrar deponun önüne geldiği ve 'ben şerefsiz değilim' dedikten sonra ses üzerine deponun kapısının önüne çıkan maktule ve tanık Ercana doğru etkili mesafeden bir el ateş ettiği, sol omuz ve kol bölgesinden saçma isabeti alan maktulun iç organ ve büyük damar yaralanması sonucu hayatını kaybettiği, tanık Ercan'ın ise isabet almadığı; yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, atışın 5-6 metreden yapılmış olduğu, olay yerine yaklaşık 20 metrede bulunan sokak aydınlatma lambasının depo giriş kapısını tam olarak aydınlatmadığı, depo giriş kapısındaki şahısların çıplak gözle bakıldığında yüzlerinin belli olmadığı, ancak kıyafet olarak tanınabileceğinin belirtildiği olayda;
Sanığın etkili mesafeden maktule ve tanık Ercan'ın bulunduğu yöne doğrudan tek atış yapması ve kavga ettiği kişinin de tanık Ercan olması dikkate alınarak, tanık Ercan'a yönelik eyleminden dolayı dava açılması sağlanarak, davaların birleştirilmesi, delillerin birlikle değerlendirilmesi ve buna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği düşünülmeden, eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece 06.06.2012 gün ve 100-123 sayı ile;
'...'Sanık Aykut’un mağdur Soner’i öldürme kastıyla hareket ettiği ancak mağdurun isabet almadığı ve maktulün yaralanarak öldüğü olay nedeniyle, sanığın Soner’e yönelen eyleminin kasten insan öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu ve 5237 sayılı TCK’nın 81 ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği halde hedefte hata kabulü ile mağdura yönelik eylemden ceza verilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
a) Sanık Aykut’un öldürme suçu yönünden kurulan hükmün incelenmesinde;
Olay günü sanık Soner’in ağabeyi tanık Aşkın Kaya’nın işlettiği birahanenin önünde sanık Soner ve maktül Özdoğan’ın yan yana durdukları ve karşı çaprazlarında tanık Aşkın olduğu halde sohbet ettikleri sırada, önceden Soner ile aralarında husumet bulunan sanık Aykut’un sokağa girdiği ve belinden çıkardığı ruhsatsız tabanca ile Soner’e doğru 4 el ateş ettiği, Soner’in yanında durmakta olan maktulün üç ateşli silah yarası alarak vefat ettiği, Soner’in ise yara almadığı, Soner’in de ruhsatsız tabancası ile ateş ederek karşılık vermesi üzerine yaralanarak yere düşen Aykut’un elindeki silaha Soner ve tanık Aşkın’ın müdahale ettikleri, polislerin de olay yerine gelmeleri üzerine sanıkların ellerindeki silahları teslim ettikleri olayda, Aykut’un maktule karşı eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu ve 5237 sayılı TCK’nın 81, 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiğinin düşünülmemesi' (Yargıtay 1.C.D.’nin 16.09.2008 tarih ve 3392/6483 sayılı kararı)
'Olay tarihinden tanıklar Cumali, Murat . Ömer ile sanık...ve çocukları arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında tanık Cumali’nin annesi ve kız kardeşinin olay yerine gelerek Cumali, Murat ve Ömer’i aldığı ve komşuları olan tanık Belkıs’ın evine girdikleri, kısa bir süber sonra sanığın, evinin damından sokakta toplanan kalabalığı gördüğü halde hedef gözetmeksizin av tüfeği ile 6 kez ateş ettiği, yapılan atışlar sonucunda sokakta toplanan kalabalık içerisinde bulunan ve olayla ilgisi olmayan maktulün av tüfeğinden çıkan iri saçma tanelerinin isabet etmesi nedeniyle yaralanarak öldüğü, sanığın maktulü öldürme kastının bulunmadığı, ancak yapılan atışlar nedeni ile sokakta bulunanların vurularak ölebileceği öngörmesine rağmen fiili işlediği anlaşılmakla, eylemine uyan olası kastla öldürme suçundan cezalandırılması gerektiğinin düşünülmemesi, kasten öldürme suçundan hüküm kurulması'(Yargıtay 1.C.D.’nin 20.1.2010 tarih ve 1964-176 sayılı kararı)
Yine Yargıtay CGK’nın 08.07.2008 tarih ve 1/99-185 sayılı kararı, Yargıtay CGK’nın 27.12.2005 tarih ve 131-167 sayılı kararı, Yargıtay 1.C.D.’nin 18.06.2008 tarih ve 2008/5285 Esas-2008/5155 Karar sayılı kararı, Yargıtay 1.C.D.’nin 21.04.2008 tarih ve 2008/1179 Esas-2008/3192 Karar sayılı kararı, Yargıtay 1.C.D.’nin 25.12.2007 tarih ve 2007/414 Esas-2007/9718 Karar sayılı kararı ile benzer bir çok kararda olası kastın tanımı, kapsamı, müstakilen uygulanıp uygulanamayacağı ve hangi şartlarda uygulanabileceği açıklanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; sanığın maktul Cevcet ..karşı gerçekleştirdiği eylemle ilgili olarak yapılan değerlendirme neticesinde, sanığın olay öncesinde gerek maktul Cevcet ile gerekse tanık Ercan ile arasında herhangi bir öldürmeyi gerektirir husumet bulunmayıp aksine akraba ve arkadaş olup sürekli birlikte dolaştıkları, olay günü akşamı da birlikte alkol aldıkları ancak muhtarlık seçimleri nedeniyle yapmış oldukları konuşma esnasında tanık Ercan’ın alkolünde vermiş olduğu etki ile sanığa yönelik hakaret içeren sözler söylediği, buna kızan sanığın herhangi tepki göstermeden maktul ve tanığın yanından ayrılıp evine giderek burada bulunan suça konu av tüfeğini aldıktan sonra maktul ve tanıkla alkol aldıkları deponun önüne gelip yüksek sesle 'ben şerefsiz değilim' dediği akabinde bu ses üzerine bulundukları deponun kapısını açan ve sima olarak ayırt edilemeyecek, fakat giydikleri giysilerden tanınabilecek durumda olan maktul Cevcet ve tanık Ercan’ın bulunduğu yöne 5-6 metre etkili mesafeden hedef gözetmeden bir el ateş etmek sureti ile maktulün ölümüne neden olduğu, mahkememizce sübutu bu şekilde kabul edilen olayda sanığın doğrudan maktulü hedef olarak belirlemeksizin maktul Cevcet ve tanık Ercan yan yana dururken her ikisinin bulunduğu yöne doğru ateş etmesi göz önüne alındığında, sanığın olay mahallinde iki kişinin bulunduğunu ve yapacağı atış neticesinde iki kişiden herhangi birsinin yaralanabileceğini ve bu yaralanma neticesinde bunlardan birinin ölebileceğini öngörebilecek durumda bulunduğu halde eylemine devam etmek sureti ile TCY’nın 21/2 maddesinde düzenlenen olası kasıtla işlenen insan öldürme suçunu işlediği sabit olmuştur. Bu tespit doğrultusunda sanığın maktul Cevcet’e yönelik söz konusu eyleminin yukarıda izah edilen kusurluluk hallerinden kast, bilinçli taksir yada taksirle işlenen bir eylem olmadığı da mevcut delilerden açıkça anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte olası kasıtla işlenen suçların müstakilen işlenebilen suçlardan olduğu ve öncesinde doğrudan kasıtla işlenen bir suça bağlı olmadan işlenebileceği hususu nazara alındığında, somut olayımızda sanığın doğrudan maktul Cevcet’i yada tanık Ercan’ı hedef almaksızın maktul ve tanık yan yana dururken her ikisinin bulunduğu yöne doğru ateş ederek maktul Cevcet’in ölümüne neden olmasının tek başına, olay yerinde bulunan ve yara almayan tanık Ercan’a karşı gerçekleştirildiği varsayılan eylemden bağımsız olarak olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu, buna göre sanığın maktul Cevcet’e karşı gerçekleştirdiği bu eyleminin maktulün yanında bulunan ve kendisine olay öncesinde küfür eden tanığa karşı gerçekleştirildiği iddia edilen kasten öldürmeye teşebbüs suçuna bağlı olarak vasıflandırılamayacağı, zira Yargıtay 1.C.D.’nın değişik tarihli yerleşik kararları ve olası kasıtla ilgili yasal düzenlemenin gerekçesinde belirtilen örnek kapsamında varsayımsal olarak değerlendirme yapıldığında, örneğin sanık elindeki tüfekle kalabalık bir ortamda rastgele ateş ederek bir kişinin ölümüne neden olması ya da somut olayda ateş ettiği deponun kapısının önünde bulunan kişilerin daha önce birlikte alkol aldıkları maktul Cevcet ve tanık Ercan olmadığı halde sanığın bu kişiler olduğunu düşünerek o yöne ateş ederek aynı şartlarda tanımadığı bir kişinin ölümüne neden olması durumunda yine yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği şekilde sanığın ölen kişiye karşı eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturup, olay esnasında sanığın ateş edilen yönde bulunan ve yaralanmayan diğer kişilere yönelik eyleminin netice olarak meydana gelen (olası kasıtla öldürme) suçun vasıflandırması yönünden dikkate alınmayacağı dolayısıyla eylemin müstakilen ölen kişiye hasren değerlendirilerek yargılamanın kapsamının buna yönelik yapılacağı açıktır. Velev ki aksi düşünülse ve somut olayda sanığın tanık Ercan’a yönelik eylemi var kabul edilse dahi Yargıtay C.Başsavcılığının tebliğnamesinde belirtildiği üzere bu eylem yönünden aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında tanığa karşı eyleminden dolayı dava açılmaması hususunun mahkememizce verilen karar yönünden bir eksiklik oluşturmayacağı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu konu ile ilgili Yargıtay 1.Ceza Dairesi tarafından verilen 16.09.2008 tarih ve 3392-6483 sayılı karar da aynı yönde bulunmaktadır' gerekçesiyle direnilerek, ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Taraflarca temyiz edilmeyen hükmün resen temyize tâbi olması nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 'onama' istekli 06.03.2014 gün ve 45274 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel Dairece hükmün bozulmasından sonra yerel mahkemece, 'sanığın doğrudan maktul Cevcet’i ya da tanık Ercan’ı hedef almaksızın maktul ve tanık yan yana dururken her ikisinin bulunduğu yöne doğru ateş ederek maktul Cevcet’in ölümüne neden olmasının tek başına, olay yerinde bulunan ve yara almayan tanık Ercan’a karşı gerçekleştirildiği varsayılan eylemden bağımsız olarak olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu, buna göre sanığın maktul Cevcet’e karşı gerçekleştirdiği bu eyleminin maktulün yanında bulunan ve kendisine olay öncesinde küfür eden tanığa karşı gerçekleştirildiği iddia edilen kasten öldürmeye teşebbüs suçuna bağlı olarak vasıflandırılamayacağı, zira Yargıtay 1.C.D.’nın değişik tarihli yerleşik kararları ve olası kasıtla ilgili yasal düzenlemenin gerekçesinde belirtilen örnek kapsamında varsayımsal olarak değerlendirme yapıldığında, örneğin sanık elindeki tüfekle kalabalık bir ortamda rastgele ateş ederek bir kişinin ölümüne neden olması ya da somut olayda ateş ettiği deponun kapısının önünde bulunan kişilerin daha önce birlikte alkol aldıkları maktul Cevcet ve tanık Ercan olmadığı halde sanığın bu kişiler olduğunu düşünerek o yöne ateş ederek aynı şartlarda tanımadığı bir kişinin ölümüne neden olması durumunda yine yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği şekilde sanığın ölen kişiye karşı eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturup, olay esnasında sanığın ateş edilen yönde bulunan ve yaralanmayan diğer kişilere yönelik eyleminin netice olarak meydana gelen (olası kasıtla öldürme) suçun vasıflandırması yönünden dikkate alınmayacağı dolayısıyla eylemin müstakilen ölen kişiye hasren değerlendirilerek yargılamanın kapsamının buna yönelik yapılacağı açıktır. Velev ki aksi düşünülse ve somut olayda sanığın tanık Ercan’a yönelik eylemi var kabul edilse dahi Yargıtay C.Başsavcılığının tebliğnamesinde belirtildiği üzere bu eylem yönünden aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında tanığa karşı eyleminden dolayı dava açılmaması hususunun mahkememizce verilen karar yönünden bir eksiklik oluşturmayacağı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu konu ile ilgili Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından verilen 16.09.2008 tarih ve 3392-6483 sayılı karar da aynı yönde bulunmaktadır' şeklinde, ilk hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulduğu, kararda Ceza Genel Kurulu ve Özel Daire kararlarına yer verildiği görülmektedir.
İlk hükümde yer almayan bu hususlar Özel Dairece denetlenmemiş olup, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bu hususların ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Silivri Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.06.2012 gün ve 100-123 sayılı karar, eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.07.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.