12. Ceza Dairesi 2016/4390 E. , 2017/7395 K.
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Şantaj, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal
Hükümler : 1- Sanık ... hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı beraat
2- Sanık ... hakkında şantaj suçundan dolayı TCK'nın 107/1-2, 29/1, 52, 62/1, 51, 51/3. maddeleri gereğince mahkumiyet
3- Sanık ... hakkında hakaret suçundan dolayı TCK'nın 125/1-2-4, 29/1, 62/1, 50/1-a, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet
4- Sanık ... hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK'nın 134/2, 29/1, 62/1, 51, 51/3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanık ...'ın beraatine, şantaj, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanık ...'in mahkumiyetine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
A) Sanık ... hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik yapılan incelemede;
1- Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.05.2013 tarihli iddianamede; sanık ...'ın, kız arkadaşı olan mağdur ...'in cinsel içerikli görüntülerini 2007 yılında kaydettiği ve aynı yıl aralarındaki ilişki sona ermesine rağmen bu görüntüleri imha etmediği, bilgisayarında yapılan incelemeye göre söz konusu görüntülere en son 19.08.2011 tarihinde erişim yapıldığının tespit edildiği, ancak, bu görüntüleri bilerek yaymadığının değerlendirildiği belirtildikten sonra, sanık ...'ın, mağdura ait görüntüleri onun rızası dahilinde çekmiş olsa bile bu görüntüleri uhdesinde tutması eyleminin TCK'nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu iddia edilerek, sanık ...'ın, TCK'nın 134/1, 43/1, 53. madde ve fıkraları gereğince cezalandırılmasının talep edildiği ve sanık ... hakkında TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeksizin, sanık ... hakkında TCK'nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı bir hüküm kurulması yerine, CMK'nın 225/1. maddesindeki, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” düzenlemesine aykırı şekilde iddianame dışına çıkılarak, açılmamış olan görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı beraat kararı verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan kanun ve maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. madde ve fıkrasına aykırı hareket edilmesi,
B) Sanık ... hakkında şantaj suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede;
1- Mağdur ...'in kendisi hakkında söylediği “kaşar” sözünü işiten ve mağdura ait cinsel içerikli görüntüleri ele geçiren sanık ...'in, mağdura iletilmek üzere, “Sezin benden özür dileyecek, yoksa görüntüleri internete veririm” biçiminde sözler söylemekten ibaret eyleminde, sanığın, kendisine veya başkasına haksız bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmediğinin anlaşılması karşısında, sanığa yüklenen TCK'nın 107/2. madde ve fıkrasındaki şantaj suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanığın, mağdura vereceği zararın ne olduğu ve nasıl bir ağırlıkta olacağını açık ve net olarak bildirmeyip genel anlamda ona kötülük yapıp zarar vereceği düşüncesini uyandıracak ve mağdurun üzerinde objektif olarak ciddi bir korku yaratmaya elverişli nitelikte sözler söylemesi eyleminin genel kast ile işlenebilen ve TCK'nın 106/1-2. madde, fıkra ve cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında şantaj suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) TCK'nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanun'un 3/1. madde ve fıkrası gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
b) Mağdurun sanığa “kaşar” demesinin sanık lehine haksız tahrik nedeni olarak kabul edilmesine ve mağdurdan kaynaklanan haksız fiilin haksızlık boyutuna göre, sanığa hükmedilen cezada TCK'nın 29. maddesi gereğince aynı Kanun'un 3. maddesindeki orantılılık ilkesi de gözetilerek makul düzeyde bir indirim yapılması gerekirken, oluşa ve dosya kapsamına aykırı şekilde üst sınırdan ¾ oranında indirim yapılmak suretiyle sanığa eksik ceza tayini,
c) TCK'nın 51/1-(b) madde, fıkra ve bendi uyarınca, sanığın suçu işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık duyup duymadığı irdelenip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılması gerektiği gözetilmeden, sanığa hükmolunan hapis cezasının, “sanığın sabıkasız oluşu mevcut delillere göre bir daha bu suçu işlemeyeceği kanaatına varıldığından” biçimindeki soyut ve yetersiz gerekçelerle ertelenmesine karar verilmesi,
d) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında vurgulandığı üzere, CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendi gereğince nazara alınacak “zarar”ın, kanaat verici, basit bir araştırma ile belirlenebilir maddi zarar olması ve sanık hakkında sübutu kabul edilen şantaj suçundan dolayı mağdurun maddi bir zararının bulunmaması karşısında, 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle CMK'nın 231. maddesinin altıncı fıkrasına eklenen, “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” hükmü de nazara alınıp, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, duruşmadaki hal ve davranışları nedeniyle takdiri indirim maddesi uygulanarak cezasında indirim yapılan, geçmiş hali olumlu değerlendirilip, hükmedilen hapis cezası ertelenen ve adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında, CMK'nın 231/6. madde ve fıkrasında gösterilen objektif ve sübjektif koşullar değerlendirilmeksizin, “tazmin şartı yerine getirilmediği için şartları oluşmadığından” biçimindeki yetersiz gerekçelerle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
C) Sanık ... hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede;
1- TCK'nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanun'un 3/1. madde ve fıkrası gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
2- Sanığın hakaret eylemlerini, mağdurun eşinin cep telefonu ile mağdurun facebook hesabına gönderdiği mesajlarla işlemesi ve belirsiz sayıdaki birden fazla kişinin algılamasına elverişli biçimde işlememesi karşısında, aleniyetin gerçekleşmediği gözetilmeden ve aleniyet öğesinin ne suretle oluştuğu tartışılıp açıklanmadan, sanık hakkında hakaret suçundan dolayı hükmedilen cezada TCK'nın 125/4. madde ve fıkrası gereğince artırım yapılarak sanığa fazla ceza tayini,
3- Sanık hakaret suçunu bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlemesine rağmen hakkında TCK'nın 43/1. madde ve fıkrasında düzenlenen zincirleme suç hükmünün uygulanmaması suretiyle sanığa eksik ceza tayini,
4- Sanığın haksız tahrik altında işlediği kabul edilen hakaret eylemi yönünden, daha lehe düzenlemeler içeren TCK'nın 129. maddesindeki özel tahrik maddesinin uygulanması gerekirken, genel tahrik hükmü olan aynı Kanun'un 29. maddesinin uygulanması,
5- Sanık hakkında seçimlik cezalardan hapis cezası tercih edilip, sanığın daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olması nedeniyle sanığa hükmedilen 21 gün hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, uygulanan kanun maddesinin, “TCK'nın 50/3. madde ve fıkrası atfıyla aynı Kanun'un 50/1-a madde, fıkra ve bendi” yerine, sadece “TCK nun 50/1.a Maddesi” olarak gösterilmesi suretiyle CMK'nın 232/6. madde ve fıkrasına aykırı hareket edilmesi,
6- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında vurgulandığı üzere, CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendi gereğince nazara alınacak “zarar”ın, kanaat verici, basit bir araştırma ile belirlenebilir maddi zarar olması ve sanık hakkında sübutu kabul edilen hakaret suçundan dolayı mağdurun maddi bir zararının bulunmaması karşısında, 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle CMK'nın 231. maddesinin altıncı fıkrasına eklenen, “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” hükmü de nazara alınıp, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, duruşmadaki hal ve davranışları nedeniyle takdiri indirim maddesi uygulanarak cezasında indirim yapılan, hükmedilen 21 gün hapis cezası adli para cezasına çevrilen ve adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında, CMK'nın 231/6. madde ve fıkrasında gösterilen objektif ve sübjektif koşullar değerlendirilmeksizin, “tazmin şartı yerine getirilmediği için şartları oluşmadığından” biçimindeki yetersiz gerekçelerle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
D) Sanık ... hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede;
1- TCK'nın 6/1-g madde, fıkra ve bendinde ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağı belirtilmiş olup, sanık ...'in, mağdura ait özel görüntüleri, 17.09.2011 tarihine kadar, pornografik içerikli bir internet sitesinde yayımlayarak, üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edilmesi ve mahkemenin hükmün gerekçesindeki kabulünün de bu yönde olması karşısında, sanık hakkında, karar tarihinden önce 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” biçimindeki hüküm gereğince, kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasının 1. cümlesinde, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerinin ifşası halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, aynı madde ve fıkranın 2. cümlesinde, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 81. maddesi ile TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasında yapılan değişiklikle temel ceza miktarı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş ve ifşanın basın ve yayın yoluyla gerçekleşmesi halinde de aynı cezaya hükmolunacağının belirtilmiş olması karşısında, TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun hükmün gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm tesisi gerektiği gözetilmeden, TCK'nın 134/2. madde ve fıkrası uyarınca takdiren 2 yıl hapis cezası tayin edildiği belirtilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
b) Mağdurun sanığa “kaşar” demesinin sanık lehine haksız tahrik nedeni olarak kabul edilmesine ve mağdurdan kaynaklanan haksız fiilin haksızlık boyutuna göre, sanığa hükmedilen cezada TCK'nın 29. maddesi gereğince aynı Kanun'un 3. maddesindeki orantılılık ilkesi de gözetilerek makul düzeyde bir indirim yapılması gerekirken, oluşa ve dosya kapsamına aykırı şekilde üst sınırdan ¾ oranında indirim yapılmak suretiyle sanığa eksik ceza tayini,
c) TCK'nın 51/1-(b) madde, fıkra ve bendi uyarınca, sanığın suçu işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık duyup duymadığı irdelenip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılması gerektiği gözetilmeden, sanığa hükmolunan hapis cezasının, “sanığın sabıkasız oluşu mevcut delillere göre bir daha bu suçu işlemeyeceği kanaatına varıldığından” biçimindeki soyut ve yetersiz gerekçelerle ertelenmesine karar verilmesi,
d) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında vurgulandığı üzere, CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendi gereğince nazara alınacak “zarar”ın, kanaat verici, basit bir araştırma ile belirlenebilir maddi zarar olması ve sanık hakkında sübutu kabul edilen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mağdurun maddi bir zararının bulunmaması karşısında, 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle CMK'nın 231. maddesinin altıncı fıkrasına eklenen, “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” hükmü de nazara alınıp, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, duruşmadaki hal ve davranışları nedeniyle takdiri indirim maddesi uygulanarak cezasında indirim yapılan, geçmiş hali olumlu değerlendirilip, hükmedilen hapis cezası ertelenen ve adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında, CMK'nın 231/6. madde ve fıkrasında gösterilen objektif ve sübjektif koşullar değerlendirilmeksizin, “tazmin şartı yerine getirilmediği için şartları oluşmadığından” biçimindeki yetersiz gerekçelerle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 11.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.