DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/1317 E. , 2021/1712 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1317
Karar No : 2021/1712
KARAR DÜZELTME
İSTEMİNDE BULUNAN (DAVACI) : … Şeker Fabrikası A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : …
İSTEMİN ÖZETİ : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2018/1054, K:2019/4485 sayılı kararının onanmasına ilişkin 02/12/2020 tarih ve E:2020/1579, K:2020/2840 sayılı karara karşı, davacı karar düzeltme isteminde bulunmaktadır.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Şeker Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının gereği yerine getirilmeyerek (C) şekerinin yurt içi piyasada satıldığından bahisle, 4634 sayılı Şeker Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca davacı şirkete 24.288.271,34-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı yazı ile bildirilen … tarih ve … sayılı Kurul kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2018/1054, K:2019/4485 sayılı kararıyla;
Dairelerinin dava konusu işlemin iptali yolundaki 06/06/2014 tarih ve E:2009/5041, K:2014/2333 sayılı kararının Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulunun 02/12/2015 tarih ve E:2014/3505, K:2015/4752 sayılı kararıyla bozulması üzerine işin gereğinin yeniden görüşüldüğü belirtilerek;
Dava konusu işlemin dayanağı olan … tarih ve … sayılı Kurul kararının iptali istemiyle açılan davada, Dairelerinin 10/12/2013 tarih ve E:2009/3440, K:2013/3508 sayılı kararıyla anılan Kurul kararının iptaline karar verildiği, bu kararın davalı idare tarafından temyizi üzerine Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulunun 10/12/2014 tarih ve E:2014/2699, K:2014/4857 sayılı kararıyla Dairelerinin iptal kararının bozulduğu, davacının karar düzeltme isteminin de İdarî Dava Daireleri Kurulunun 02/12/2015 tarih ve E:2015/3644, K:2015/4750 sayılı kararıyla reddedildiği;
Bu durumda, dava konusu idarî para cezasının, … tarih ve … sayılı Kurul kararıyla (C) şekeri olarak belirlenen şekerin, davacı şirket tarafından yurt içine satıldığından bahisle verildiği; anılan Kurul kararının iptali istemiyle açılan davanın da, Dairelerince, İdarî Dava Daireleri Kurulunun 10/12/2014 tarih ve E:2014/2699, K:2014/4857 sayılı kararı gereğince reddedildiği anlaşıldığından, anılan Kurul kararının gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararının özeti: Davacının temyiz başvurusu üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02/12/2020 tarih ve E:2020/1579, K:2020/2840 sayılı kararıyla temyize konu Daire kararı hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.
KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, 20/09/2021 tarihinde Danıştay kaydına giren dilekçe ile davadan feragat edilmiştir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından, karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Davacının davadan feragat ettiği anlaşıldığından, dosyanın feragat konusunda ek karar verilmek üzere ilgili Daireye gönderilmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 02/12/2020 tarih ve E:2020/1579, K:2020/2840 sayılı onama kararı kaldırılarak, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2018/1054, K:2019/4485 sayılı kararına yönelik davacının temyiz istemi yeniden incelendi, gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava, davacı tarafından, Şeker Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının gereği yerine getirilmeyerek (C) şekerinin yurt içi piyasada satıldığından bahisle, 4634 sayılı Şeker Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca 24.288.271,34-TL idarî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı yazı ile bildirilen … tarih ve … sayılı Kurul kararının iptaline karar verilmesi istemiyle açılmış ise de, davacı tarafından 20/09/2021 tarihinde Danıştay kaydına giren dilekçe ile davadan feragat edilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile yollamada bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 'Davadan feragat' başlıklı 307. maddesinde; feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış, 'Feragat ve kabulün şekli' başlıklı 309. maddesinin 1. fıkrasında; feragat ve kabulün, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanun'un 'Feragat ve kabulün zamanı' başlıklı 310. maddesinde ise;
'(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.' kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesi uyarınca, idari yargılamada feragat konusunda 6100 sayılı Kanun hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Bu kapsamda Danıştayın yerleşik uygulaması, temyiz veya karar düzeltme aşamasında davadan feragat edilmesi durumunda, temyize veya kararın düzeltilmesi istemine konu kararın feragat sebebiyle bozularak, feragat dikkate alınmak suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi yönündedir.
Bununla birlikte, kanun koyucu tarafından 7251 sayılı 'Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun' ile 6100 sayılı Kanun'da bir kısım değişiklik yapılmış, bu kapsamda Kanun'un; Beşinci Kısmının İkinci Bölümünün başlığı “Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması” şeklinde değiştirilmiş, “Hükmün tamamlanması” başlıklı 305/A maddesi ihdas edilmiş ve hükmün tamamlanması müessesesine paralel olarak 'Feragat ve kabulün zamanı' başlıklı 310. maddeye yukarıda metinlerine yer verilen 2. ve 3. fıkralar eklenmiştir.
Anılan değişikliklere göre, dava dosyasının temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra davadan feragat edilmesi halinde, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderecektir.
İdari rejimin ve idari yargının varlık sebebi, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanan işlem ve eylemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların bünyelerindeki özellik, bunlara uygulanacak kuralların aynı zamanda hem hukuki ve hem de teknik bir mahiyet arz etmesidir. İdari uyuşmazlıkların bu niteliği, İdari Yargılama Usulünde uygulanacak temel ilkeleri, Hukuk Yargılaması Usulünden farklılaştırmaktadır.
İdari yargılamanın bu kendine özgü niteliği yanında, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanan işlem ve eylemlerin hukuki denetiminin yapılması, hukuk devleti ilkesinin tesisi bakımından da özel bir önem arz ettiğinden, bu farklılaşma kuvvetlenmektedir.
Bu durumun en belirgin sonucu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri asıl olarak taraflarca hazırlama ilkesine göre düzenlenmiş olmasına karşın, idari yargıda resen araştırma ilkesinin uygulanmasının kabul görmesidir. Bu temel farklılıkların tezahürü ise en çok 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile 6100 sayılı Kanun'a atıf yapılan konularda gündeme gelmekte, yerleşik Danıştay içtihatları ile 'davanın ihbarı ve davaya katılma', 'ehliyet' 'feragat ve kabul' gibi konularda idari yargılamanın kendine özgü niteliği dikkate alınarak karar verilmektedir.
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde belirli konularda Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış ise de, idari davaların nitelikleri de dikkate alındığında, ek karar müessesesinin görülmekte olan uyuşmazlık kapsamında uygulama imkânı bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, bakılan uyuşmazlıkta, davacının davadan feragat etmesi üzerine ne şekilde hareket edileceği, yukarıda yer verilen ilke ve tespitler çerçevesinde değerlendirilmelidir.
6100 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerin idari yargılamada uygulanabilirliğini tespit ve tayin bakımından yeni düzenlemelerde yer alan 'ek karar müessesesi' üzerinde durulması önem arz etmektedir. Zira anılan hükümlere göre, feragatin temyiz aşamasında gündeme gelmesinden sonra temyiz mercii gönderme kararı vererek dosyayı mahkemesine gönderecek ve mahkeme tarafından feragat hakkında bir ek karar verilecektir. Oysa idari yargılama usulünde ek karar müessesesi düzenlenmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak, feragat hakkında verilecek ek kararın hangi usul ile alınacağı, kanun yollarına tabi olup olmayacağı, tabi olacaksa bunun süresi gibi pek çok konuda, ek karar müessesesi ile 2577 sayılı Kanun'un çelişmesi sonucu çeşitli sorunlar gündeme gelebilecektir.
Medeni Usul Hukuku açısından da geçerli olan bu sorunlar adli yargıda 6100 sayılı Kanun düzenlemeleri çerçevesinde hükmün tamamlanması kurumu için öngörülen usul uygulanarak çözülebilecektir. Ancak gerek 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde gerekse feragate ilişkin düzenlemelerde hükmün tamamlanması müessesesine atıf yapılmadığından idari yargı mercilerinin 6100 sayılı Kanun'un 305/A maddesinde yer alan hükmün tamamlanması müessesesini ve bu düzenlemenin uygulanma usulünü gösteren 306. maddesini uygulama imkanı bulunmamaktadır. Zira, idari yargılamada hakimin adli esaslardan ilham alabileceği genel olarak kabul edilebilir ise de, Danıştayın 05/02/1954 tarih ve E:1952/154 K:1954/33 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, HUMK’un idari yargıda uygulanabilecek olan hükümlerinin “hasren tayin ve tahdit edilmiş” bulunduğu görüşünden hareketle HUMK'un yollama yapılmayan hükümlerinin idari yargıda uygulanamayacağı yolunda içtihada varılmış ve bu anlayış 2577 sayılı Kanun döneminde de Danıştay içtihatları üzerindeki etkisini sürdürmüştür. Nitekim benzer bir yaklaşımla, Anayasa Mahkemesinin 12/06/2008 tarih ve E:2004/103, K:2008/121 sayılı kararında da, 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde sayılan hususların sınırlı olarak belirlendiği vurgulanmıştır.
Yine, 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesine eklenen 3. fıkraya ilişkin gerekçede; 'Düzenlemeyle, mevcut hükümden kaynaklanan ve feragat veya kabulün hükmün verilmesinden sonra gerçekleşmesi halinde yapılan farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.' denilerek, hükmün getiriliş amacının Özel Hukuk yargılamasında mevcut olan farklı uygulamalara ilişkin sorunları çözmek olduğu açıkça ifade edilmiştir. İdari Yargılama Hukuku bakımından ise böyle bir sorun söz konusu değildir.
Bu itibarla, İdari Yargılama Hukukunda ek karar müessesesinin yer almaması ve bu kurumun adli yargıda mevcut olan bir kısım sorunu ortadan kaldırmak amacıyla düzenlenmiş olduğu dikkate alındığında, 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesinin 3. fıkrasının, İdari Yargılama Hukukunda uygulanma imkanının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, davacı tarafından, karar düzeltme aşamasında verilen dilekçe ile davadan feragat edildiği anlaşıldığından, taraflar arasında uyuşmazlığı sona erdiren bu beyan dikkate alınarak, feragat nedeniyle Dairece yeniden bir karar verilmesini teminen kararın bozulması gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının karar düzeltme isteminin kabulüne;
2. Danıştay Onüçüncü Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2018/1054, K:2019/4485 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Feragat nedeniyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Onüçüncü Dairesine gönderilmesine,
4. 11/10/2021 tarihinde, oyçokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
X- Uyuşmazlık, dosyanın karar düzeltme incelemesine gönderilmesinden sonra yapılan feragatin 6100 sayılı Kanun'un 'Feragat ve kabulün zamanı' başlıklı 310. maddesine eklenen 2. ve 3. fıkralar uyarınca ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde belirtilen hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin (dolayısıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun) uygulanacağı emredici olarak düzenleme altına alınmıştır. Kanun'un bu açık hükmü karşısında yorum yolu ile hüküm daraltılarak belirtilen atfın uygulanmaması mümkün bulunmamaktadır.
Ayrıca kanun koyucunun bu açık iradesi karşısında idari yargılamada ek karar müessesesinin bulunmadığı söylenemez. Zira söz konusu değişiklikler ile ek karar müessesesi idari yargılama hukukuna girmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesinde yapılan değişikliklerin yasama gerekçesi incelendiğinde; 'Maddeye eklenen ikinci fıkrada feragat veya kabulün, ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince hükmün verilmesinden, bir başka ifadeyle anılan mahkemelerin dosyadan el çekmelerinden sonra yapılması hali düzenlenmektedir. Bu durumda hüküm aleyhine taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek bir karar verileceği ve dosyanın kanun yolu incelemesi için ilgili merciye gönderilmeyeceği hüküm altına alınmaktadır.
Maddeye eklenen üçüncü fıkrada ise feragat veya kabulün dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılması halinde Yargıtay’ın temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye göndermesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır. Düzenlemeyle, mevcut hükümden kaynaklanan ve feragat veya kabulün hükmün verilmesinden sonra gerçekleşmesi halinde yapılan farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca Yargıtay’ın, davaya son veren taraf işlemleri olan feragat ve kabulün kanun yolu süresi içinde yapılması halinde, hükmü veren mahkemenin davadan el çekmiş olması sebebiyle dava hakkında bir karar veremeyeceği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesi gerektiği şeklindeki içtihadı ile feragat veya kabulün dosya Yargıtay’da iken yapılması halinde kararın bozularak gerekli kararın verilmesi için dosyanın hükmü veren mahkemeye gönderilmesi yönündeki içtihadından kaynaklanan usul ekonomisine aykırılığın da önüne geçilmesi hedeflenmektedir.' denilerek değişikliğin temel gerekçesinin usul ekonomisi ilkesi olduğu belirtilmiştir.
Gerçekten de, uygulamada mahkemece karar verilmesinden sonra davadan feragat edilmesi halinde mahkemece dosyadan el çekilmiş olduğundan, dosya kanun yolu incelemesini yapacak merciie gönderilmekte, ilgili mercii tarafından feragat nedeniyle bozma kararı verilmekte ve dosya yeniden mahkemeye gönderilerek feragat beyanı dikkate alınarak yeniden karara bağlanmaktadır. Bu durum ciddi ölçüde zaman kaybına ve yargılamanın gereksiz şekilde uzamasına, ayrıca yargılama giderlerinin artmasına sebebiyet vermekte ve usul ekonomisi ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Söz konusu değişiklikler kapsamında özellikle 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesine ikinci fıkra olarak eklenen hüküm ile yargılama merciine dosyadan el çekmiş olmasına rağmen bir ek karar ile feragat konusunu karara bağlama imkanı tanınması yukarıda belirtilen usul ekonomisine aykırılığı bertaraf edecek bir çözüm yoludur.
Bu itibarla, gerek 2577 sayılı Kanun'un yargılama yapan makamları bağlayan açık hükmü, gerekse hükmün getiriliş amacı dikkate alındığında kararın düzeltilmesi istemi incelenen dosyanın feragat konusunda ek karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.