Ceza Genel Kurulu 2019/631 E. , 2021/547 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 924-784
Maktul : ...
Kasten öldürme suçundan sanık ...’nun TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 81/1, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin Artvin Ağır Ceza Mahkemesince verilen resen istinafa tabi 05.02.2018 tarihli ve 73-38 sayılı hükme yönelik olarak sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.04.2018 tarih ve 924-784 sayı ile; istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.04.2019 tarih ve 286-2366 sayı ile; temyiz itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.09.2019 tarih ve 81273 sayı ile;
“...Sanık ...'nun adli sicil kaydı incelendiğinde kişilere ve mal varlığına karşı işlenmiş hiçbir suç kaydının olmadığı, 50 yaşında olup ailevi veya maddi bir sıkıntısının bulunmadığı, çevresinde itibar edilen bir iş insanı olduğu anlaşılmaktadır. Hayatın olağan akışına göre sanık ...'nun, küçük yaşından itibaren yardımcı olduğu ve kendisinden 20 yaş küçük olan maktul ...'yı hiçbir neden olmaksızın öldürmesi pek mümkün görülmemektedir. Mahkeme kabulünde 'maktulün sanık ...'dan istediği paranın, aralarındaki hukuka aykırı bir faaliyete dayalı iş ilişkisinden kaynaklandığının kabulünün gerektiği, sanık ...'ın maktulün kendisinden haraç istediğine ve kendisini tehdit ettiğine dair adli mercilere bir başvurusunun bulunmadığını' belirterek mevcut şüpheyi sanığın aleyhine değerlendirmiştir. Sanık ... ile maktul ... arasındaki ilişkinin hukuka aykırı bir ilişki olduğunu belirtmek kanaatimizce şüpheli bir kabul olacaktır. Bu nedenle Mahkemece TCK'nın 29. maddesinin ayrıntılı bir şekilde tartışılması, özellikle maktulün ısrarlı aramalarından bıkan sanık ...'nun maktulün telefonunu engellemesi hususu ile olayı öncesi ve sonrasıyla gören ...'nun kovuşturma evresindeki hayatın olağan akışına uygun beyanına neden itibar edilmediği hususunun yorumlanması, tahrik tartışılırken bu delillere neden itibar edilmediğinin belirtilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede hüküm haksız tahrik yönünden yetersiz gerekçeye dayandırılarak oluşturulmuştur. 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık hâlleri arasında hükmün CMK'nın 230. maddesinde gösterilen gerekçeyi içerip içermediği de sayılmıştır. Kural olarak 20.07.2016 tarihinden sonra bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından kurulan hükümlerde maddi olayın kabulüne ilişkin delil değerlendirilmesi yapılamayacak ise de, kanaatimizce hükmün gerekçesinin yetersiz olması hâli, temyiz incelemesinde olduğu gibi, CMK'nın 308/1. maddesine göre olağanüstü itiraz incelemesinde de değerlendirme konusu yapılabilecektir.
...Maktulden kaynaklanan haksız söz ve davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak verilen cezada TCK'nın 29. maddesi uyarınca asgari düzeyde indirim yapılması gerektiği gözetilmeyerek yetersiz gerekçe ile fazla ceza tayin edildiği,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.11.2019 tarih ve 3321-5133 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar itiraz edilmeksizin, sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan verilen beraat kararı ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanık ...’nun maktul ...’a yönelik kasten öldürme suçunun sübutuna ve suç niteliğine ilişkin herhangi bir uyuşmazlık bulunmayan somut olayda; Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının, Mahkemece sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasına ilişkin gerekçenin yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
25.10.2016 tarihli olay yeri tespit ve yakalama tutanaklarında; 25.10.2016 tarihinde saat 22.30 sıralarında ... Emniyet Haber Merkezine yapılan ihbarda; Sahil Caddesi'nde bulunan Koyuncuoğlu Petrol isimli iş yerinde silahlı kavga olduğunun bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, petrol istasyonu içerisindeki odada koltuk üzerinde bir erkek şahsın ateşli silahla yaralanmış vaziyette olduğu, şahsın yanında, yerde ateşli silah mermi kovanlarının bulunduğu, koltuğun arka sırt yüzeyinde kana benzer kırmızı renkli sıvı lekesi olduğu, olay yerine intikal eden sağlık ekibinin yaralı erkek şahsı alarak hastaneye intikal ettirdiği, olayda kullanıldığı iddia edilen 9 mm çapında fişek atan yarı otomatik tabancanın muhafaza altına alındığı, olaydan hemen sonra kaçan sanık ...’nun Arhavi ilçesindeki petrol istasyonuna gittiği, ardından ticari taksi ile Sarp sınır kapısı yönüne giderken görevlilerce yakalandığı bilgilerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Artvin Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 18.01.2017 tarihli otopsi raporunda; “Giriş yaraları vücut ön yüzde yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru sıralandıklarında; 1- Burun kökü sol yanda 0,5 cm çapında ve ön kısmında 0,4 cm'lik hilal şeklinde vurma halkası bulunan mermi çekirdeği giriş yarası, 2- Sağ omuz ön kısımda 0,5 cm çapında ve alt kısmında hilal şeklinde 0,7 cm genişliğinde sıyrık bulunan mermi çekirdeği giriş yarası, 3- Sağda sternoklavikular birleşkenin 2 cm üzerinde 0,6 cm çapında ve medial alt kısmında 0,6 cm'lik ekimozlu sıyrık bulunan mermi çekirdeği giriş yarası, 4- Solda midkilavukular hattın 3 cm solunda ve manibirium sterni hizasında 0,7 cm çapında, çevresinde 3 mm genişliğinde vurma halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, 5- Solda orta aksiller hat üzerinde ve meme başı hizasında, 0,9 cm çapında ve üst kenarında hilal şeklinde 0,5 cm genişliğinde ekimoz alanı içeren mermi çekirdeği giriş yarası, 6- Sol kol orta 1/3 arka kısımda 0,5 cm çapında ve ön alt kısmında hilal şeklinde 0,7 cm genişliğinde sıyrık bulunan mermi çekirdeği giriş yarası görüldüğü, kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmalarına bağlı kemik kırıkları, beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması, iç organ ve büyük damar yaralanmasından kaynaklanan iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğu, maktulün kanında (83 mg/dl), göz içi sıvısında (102 mg/dl) alkol, kanında ve idrarında esrar etken maddesi ile kandaki miktarları sırası ile (60,7 ng/ml) ve (1,6 ng/ml) olan MDMA (metilendioksimetamfetamin) ve MDA (metilendioksiamfetamin) bulunduğu, maktulün vücudunda 6 adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası mevcut olduğu, tespit edilen bu giriş yaralarından dış muayenede 5 ve 6 numarada tanımlanan yaraların tek atışla da husulünün mümkün olduğu, dış muayenede 5 ve 6 numarada tanımlanan yaraların tek atışla husulünün mümkün olduğu da değerlendirildiğinde, kişinin vücuduna 5 adet mermi çekirdeği isabet etmiş olduğu, dış muayenede giriş delikleri 1, 3 ve 4 numarada tarif edilen ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmalarının müstakilen öldürücü nitelikte oldukları, baş bölgesinde tanımlanan ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının cilt, cilt altı bulgularına göre uzak atış mesafesinden yapıldığı,” tespitlerine yer verildiği,
İletişimin tespitine ilişkin bilirkişi raporunda; sanık ...'nun ..., maktul ...'ın ..., inceleme dışı sanık ...'nun ise ... numaralı GSM hatlarını kullandıkları, 25.10.2015 tarihi ile 25.10.2016 tarihleri arasında ...'ın kullandığı GSM hattı ile sanık ...'nun kullandığı GSM hattı arasında 192 kez, ...'nun kullandığı GSM hattı ile sanık ...'nun kullandığı GSM hattı arasında 13 kez iletişim kaydının bulunduğu, ... ile maktul ...'ın kullandığı GSM hattı arasında herhangi bir iletişim kaydının bulunmadığı, ...'nun kullandığı ... numaralı GSM hattından ...'ın kullanmış olduğu ... numaralı GSM hattını son olarak olaydan önce 09.09.2016 tarihinde arayarak 71 saniye görüşme yaptığı, maktul ...'ın ise ...'yu en son 21.10.2016 tarihinde arayarak 222 saniye görüşme yaptığı, maktul ve sanık ... Koyucu'nun kullandıkları GSM hatları arasında olay tarihi olan 25.10.2016 tarihinde görüşme kaydının bulunmadığı, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün hazırladığı inceleme raporunda; maktul ...'nın sanık ...'yu görüşme yapılmaması için telefonundan engellediği, sanık ...'nun da maktul ...'ı görüşme yapılmaması için telefonundan engellediğinin ifade edildiği,
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen 04.04.2018 tarihli ve 924-784 sayılı kararda sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasına ilişkin olarak; 'Maktulün kendisinin kardeşi olan sanık ...'in cep telefonundan arayıp 'Abi 10 dakikaya eve gidiyorum, beni arayacaktın, aramadın' diyerek, aralarındaki kesin olarak tespit edilemeyen iş ilişkisi kapsamında, araba borcu için para istediğini, kardeşi ...'in kendisi ile maktul arasındaki iş ilişkisini öğrendiğini, maktulün kardeşi ...'i para için tehdit ettiğini düşünen sanık ...'ın bu nedenlerle öfkelenerek maktulü yukarıda açıklanan şekilde öldürdüğü anlaşılan olayda; sanık ...'ın maktulün kendisinden para istemesinin nedenini açıklayamadığı, bu nedenle yukarıda belirtildiği üzere maktulün sanık ...'dan istediği paranın, aralarındaki hukuka aykırı bir faaliyete dayalı iş ilişkisinden kaynaklandığının kabulünün gerektiği, sanık ...'ın maktulün kendisinden haraç istediğine ve kendisini tehdit ettiğine dair adli mercilere bir başvurusunun bulunmadığı, sanık ...'in abisi ...'la olay günü yaptığı telefon görüşmesinde maktulün kendisini tehdit ettiğine dair bir beyanda bulunmadığı dikkate alındığında, maktulün bahse konu iş ilişkisi kapsamında kendisinden para istemesinin, kendisini kardeşi ...'in cep telefonundan aramasının ve 'Abi 10 dakikaya eve gidiyorum, beni arayacaktın, aramadın' demesinin haksız tahrik olarak kabul edilemeyeceği,' şeklinde gerekçe gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; 'Maktul benim oğlum olur, ...'yu yaklaşık 12 sene önce oğlumun Ustabaş Otel'de çalıştığı zamanlarda tanıdım, oğlum ... ile beraber bazen iş yapardı, ara sıra oğlum ile görüşmek için arabasıyla bizim evin önüne gelir oğlum ile arabanın içerisinde konuşurlardı, yaklaşık bir yıl önce oğlumun telefonundaki ... tarafından atılmış içerisinde küfür de olan ‘Benimle oynama’ şeklindeki mesajı görünce ...'nun Arhavi ilçesinde bulunan petrolüne giderek ...'ya ‘Benim oğluma neden para veriyorsun, onun yerine iş ver' dedim o da 'İş de vereceğiz zaten yanımızdadır’ dedi. Sonra oradan ayrıldım, o zamandan beri ... ile hiç görüşmedim. Oğluma sürekli baskı yaparak '... sana parayı neden veriyor?' dedim o da bana ‘Vermek zorundadır, hakkım olanı alıyorum’ derdi. Oğlumun vurulması olayı ile ilgili ... ve bağlantısının olduğunu düşündüğüm ...'dan davacı ve şikâyetçiyim',
Mahkemede; “15 sene evvel oğlumu bir sabah işe kaldırmak için yatağa gittiğimde oğlumun boynunda kalın bir zincir gördüm, oğlum ... Otel’de çalışıyor, gittim dedim ki 'Bu zincir nedir?', Ustabaşlar’ın altında bu şahısların kuyumcu dükkânı vardı, orada çalışıyordu bu beyefendi, dedim 'Oğlum bu altın nereden geldi?' dedi anne falanca bana hediye etti, 'Ne yaptın' dedim 'Senin aldığın parayı biliyorum 10 lira para alıyorsun, senin paran yetmez bunu almaya', tuttu elimden gidelim kendi ile görüşelim dedi. Beni aldı gittik beyefendinin dükkânında ilk defa orada tanıştık, durumu anlatınca ‘Sarhoştum, ben düşmüştüm, beni kurtardı, çocuğa bir hediye aldım’ dedi, beni ikna ettiler gönderdiler eve, ben de saf kafam ikna oldum, ondan sonra bir ay oldu bilmem benim çocuğum, yataktan tık tık indi baktım ki arka balkondan siyah cip duruyor, gittim baktım orada kapıyı açtım tartışıyorlar, dedim 'Sen ne istiyorsun benim çocuğumdan, buraya niye geldin benim çocuğuma ne yaptın?' dedim, 'Yenge bir şey yok, benim silahım kayboldu mu? ... mı kaldırmış?' dedi, '...'ya soruyorum yenge' dedi güldüler, beni yine ikna ettiler gönderdiler, iki gün geçti yine aynı cip geldi, dedim 'Ne istiyorsun benim çocuğumdan?', 'Bir şey yok yenge silahımı buldum ...'dan özür dilemeye geldim' dedi. Ondan sonra ne oldu, ondan sonra çocuk orada çalıştı, ha daha bilmem ondan gitmişim de iş istemişim bilmem, ha gittim iki sene oldu iki sene, onlar zengindirler, iyidirler dedim 'Maaşımın kartını vereyim bana 2.000 TL borç para ver', dedi 'Şu an durumum iyi değil ben sana sonra vereyim', elime vermediler daha sonra ... ile gönderdiler. 2.000 TL, ...’nın eşi gelinim bana telefonla mesaj geldiğini söyledi, ben de korktum gittim, çocuklarımın haberi yok, sadece gelinimin haberi vardı. Ben de gittim, ‘Söyle yenge niye geldin,’ dediler, ‘Sen konuşacaksın ben dinleyeceğim, bu çocuk seni üzüyormuş' diye sordum. Gelen mesajda ‘Benim ile oynama’ bir de küfür yazıyordu, onu demeyeceğim, ben de onu sormaya gittim, benim çocuğuma harçlık veriyorsun, bize yardım ediyorsun, ben de haklı olarak gideyim diyeyim ki bu çocuk seni üzüyormuş diye sormaya gittim, niye demedi bana bu çocuk beni üzüyor, büyüklerine söyle bu çocuğu benden uzaklaştırsın diye, benim çocuğum kumar oynuyor, o parayı benim yemeğime koymuyor, kumar oynadığı parayı benim bu kumar oynamışım diyor bu çocuk gidecek haraç isteyecek, benim çocuğum öyle insan değil, ben şimdi yüzüne bakmayacağım, bana orada niye demedi, ‘Senin çocuğun beni üzüyor, git milletine söyle bu çocuk beni üzüyor’ niye demedi, sonra bu ... beni tanıyormuş ya bir gün çarşıda bu belediye başkanlığına adaylığını koydu, bizim akrabadır, ben de anneyim çocuğumu işe yerleştirmek istiyorum, dedim ona 'İyi ki sana rast geldim, seni arıyorum, ha bu benim ...'mı bir yerlere yerleştir, çöpçülük bile yapacak,' sonra dedi ki ‘Yenge, çocuk zaten bizim yanımızdadır.',',
Katılan ... Kollukta; “Maktul eşim olur, eşimi vuran ... isimli şahsı eşim ... iş yaptığından ötürü tanımaktayım, daha önce kendisini görmüşlüğüm yoktur. Aralarında bir husumet olduğundan haberdar değildim. ... ile eşim arasında iş münasebeti vardı ve eşim ...'nın ...'dan alacaklı olduğunu bilmekteyim. ...'nun eşime karşılıksız olarak yardım yaptığını düşünmüyorum. Zaten böyle bir yardımı eşim ... kabul etmezdi, ne iş yaptıkları hakkında herhangi bir bilgi vermezdi, ...'dan aldığı paranın hakkı olduğunu beraber iş yaptıklarını söylerdi. Eşimin vurulması olayı ile ilgili olarak ... ve olay yerindeki kardeşi ...'nun bu olayla ilgili bağlantılı olduğunu düşünüyorum fakat ne gibi bir bağlantısı olduğu hakkında bir bilgim bulunmamaktadır. ... ve ...'dan davacı ve şikâyetçiyim',
Mahkemede; “Ben şahsı tanımıyorum, 2-2,5 sene önce yani ... işten ayrıldıktan sonra, çay ocağını sattıktan sonra işsiz kaldı, ondan sonra belli bir kuruş, üç kuruş, 200 lira para gördükten sonra biz sormaya başladık, bu paralar neyin nesi diye, ‘İşte ... verdi vs iş yapıyorum.’ diye cevap veriyordu, ne iş yaptığını söylemiyor, ne iş yapıyorsun diye diretiyoruz, 'Size lazım değil, erkek işidir.' deyip susturuyordu bizi ama her zaman diyordu bize 'Size haram yedirmem', harama helale çok dikkat ediyordu, benim çocuklarım var, ben eşimi 17 senedir tanıyorum, benim eşim hiç kimseden hakkı olmayan hiçbir şeyi istemez, sayın Başkan'ım, yardım bile istemez, eşinden annesinden bile para isteyemeyen bir kimse el alemin adamından hakkı olmayan hiçbir şeyi istemez.”,
Katılan ... Mahkemede; “Maktul ağabeyim olur, abim ilk başta bir kafede ‘bodyguard’ olarak çalışmaya başladı, 15-16 yaşında iken abim ... Oteli'n sahibinin oğlu ile arkadaştı, orada çalışırken fazla para kazanamadığını falan söylüyordu sürekli, sonra başka işler aradığını söyledi, bu adam hiç işe sokmadı abimi, sonra büyüdüm, askere gittim, geldim, abim bunlarla fazla ilişkisi yoktu o zaman 10-15 seneye dayalı ilişkileri var ama fazla bir ilişkisi yok o zaman, ondan sonra son 3 yıldır 2013'ten sonra abimle sürekli görüştüğüne şahidim, sürekli arıyordu, sürekli konuşuyorlardı, 2-3 sene sonra ben ...'dayım, abim beni aradı dedi ki ‘Oğlum araba aldım,’ 'Paramız yok, maddi gücümüz yok' dedim, abi bu arabayı nasıl aldın, dedi 'Oğlum o adam aldı, kefil oldu, aldı.' dedi ya dedim abi niye aldı ya dedi, 'Ne yapacaksın, aldı.' dedi, sonra hastane meselesine gelelim, iki sene önce abim ...'da arkadaşı var Osman diye abim oraya gideceğini söyledi bana da söyledi 'Benim tedavilik hiçbir işim yok,' yani annemde korkuyordu içki içiyor bilmem ne yapıyor diye annem de korkuyordu sürekli tedirgindi o yüzden annem diyor 'Sürekli git' diyor, 'Tedavi gör' falan diyor, ben de abime dedim işte git, abim esrar kullanıyordu, sonra maaşımı çektim, kendi paramı verdim, hani harçlık falan diyorlar onlara cevap veriyorum, abimde zaten bu şahsa ait çek vardı, onu bozdurdu gitti, o para ile birlikte ...'a gitti, ...'da 3 gün kaldı, 4 gün kaldı 3-4 gün içinde zaten tedavi olmak durumu yoktu, döndü geldi, abim silah kaçakçılığı yapıyordu, ben de diyordum 'Parayı nereden buluyorsun?' diyordu işte bu şahıs bana parayı veriyor diyordu, bu şahıs parayı veriyor haftanın 3-4 günü gidiyor Ardeşen’e bu şahıs para veriyor ben de gidiyorum Ardeşen'e diyordu yani çok zorlayınca bana öyle diyordu, bunları söyledi, yalan doğru bilmem.”,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında ve aşamalarda benzer şekilde; “Olay gecesinde, olayın olduğu yerde bulunan otelde idim. Silah sesleri üzerine aşağıya inmiştim. 4 - 5 el silah sesi duyar duymaz önce pencereye koştum. Daha sonrada aşağıya indim. Aşağıya inince şüpheli ...'nun seslerini duydum. ‘Abi bizi yıktın, biz battık, adamı niye vurdun, sen bizi mahvettin’ tarzında cümleler kurduğunu duydum. Ayrıca ..., ...’dan ısrarla silahı istiyordu. Silah ...'ın belindeydi. ..., ...'a sarılmış ağlıyordu. Vefat eden ise koltuğun üzerinde öylece oturuyordu. Ben ...'dan silahı aldım. Silah krom rengiydi, kabzası parlaktı. Silahı aldıktan sonra otel odamda yastığın altına koydum. Daha sonra Zafer isimli polis memuruna teslim ettim. Teslim ederken de ağzında mermi bulunabilir diye uyardım. Ben silahta herhangi bir oynama yapmadım. ..., vurduktan sonra ağızdaki mermiyi çıkarmışsa onu bilemiyorum. Şüpheli ...’yu çok uzun süredir tanırım. Bu tarz bir eylemi gerçekleştirecek en son insandı. Gayet sakin ve kimseye zararı olmayan bir kişiydi. Ancak aşağıya indiğimde ...'nun feryat figanları ve silahı ...'dan almış olmam dolayısıyla eylemi ...'nun yaptığını düşünüyorum. Zaten ... çok sık gelmezdi. Ben vefat edeni de hiç petrolde görmemiştim. Ölen kişi ve şüpheliler arasında ne tür bir ilişki olduğunu bilmiyorum.”,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında ve aşamalarda benzer şekilde; “Sanığa ait benzin istasyonunda pompacı alarak çalışırım, vefat edeni gelip mazot alışverişi yapmasından tanırım. Kendisini şüpheli ... ile çok fazla bir araya geldiğini görmedim. Vefat eden bana ...’nun petrolde olup olmadığını sordu. Ben de ...'nun bana telkin ettiği şekliyle orada olmadığını ifade ettim. Vefat eden tekrar arabasına bindiği sırada sanıyorum ...'nun aracını fark etti ve doğrudan ...'nun bulunduğu odaya girdi. Girmesinden itibaren herhangi bir tartışma veya bağırma emaresine denk gelmedim. Yaklaşık 20 dakika yalnız kaldılar. Dikkatimi çeken olağanüstü herhangi bir durum olmadı. Daha sonra şüpheli ... geldi. Normal gözüküyordu. Doğrudan içeriye girdi. Ardından bağırma sesi duydum. Daha sonra 4 veya 5 el silah sesi duydum. Daha sonra ... ‘Sen ne yaptın, sen bizi bitirdin, adamı vurdun, adamı öldürdün, sen ne yaptın, biz ne yapacağız’ dediğini duydum. Daha sonra dışarıya çıktılar. Ben şok hâlinde olduğum için olayın olduğu odaya girmedim. Dışarıda da ...'nun ...'yu tutarak ‘Teslim olacaksın’ diye bağırdığını gördüm. Bize de ‘Hemen polisi arayın’ diye bağırdı. ... kendini kaybetmiş hâldeydi. ... ise sakin davranmaya devam ediyordu. Silah ...'daydı. ... onu tuttu, silahı istedi. Sonra ... geldi silahı aldı. Daha sonra ... uzaklaştı. Ambulans geldi. Daha sonra da polisler geldi.”
Tanık ... Mahkemede; “Taraflarla aramda husumet yoktur. Ben ... Bey'i sık sık ziyaret ederim. Yanında ...'yı gördüm, oturuyorlardı. ... 1.000 TL civarında parayı ...'ya verdi. Bu parayı ... istemedi. ... kendisi verdi. ...'ya neden verdiğini sorduğumda ‘Çay ocağını kapatmış, paraya ihtiyacı var. Harçlık verdim’ dedi. Bu anlattığım olay 2015 yılında olmuştur. Bir süre sonra tekrar ...'nun yanına gittiğimde karşılıklı oturuyorlardı ve aralarında masada silah vardı. Sonra başka bir gün yine gittiğimde ... Bey'in misafirleri vardı giremedim. ...'yı gördüm. 'Ne yapıyorsun?' dedim. '... abi ile işim var, beni işe aldıracak.' dedi. Ben daha sonra eve geçtiğimde ...'ya bir iki defa daha denk geldim. ... ile ...'nın beraber iş yapıp yapmadıklarını bilmiyorum. ...'nun illegal bir işine de tanık olmadım. Sadece olaydan bir hafta önce ... Bey'i çok alkollü gördüm. Aralarındaki ilişki birbirlerini tanımaları nedeniyle oluşan bir ilişkidir. Ben birlikte iş yapmalarına tanık olmadım. Ben ...'nın çevreye borç yapıp yapmadığını ve ...'nın yapmış olduğu borçların ... tarafından ödenip ödenmediğini bilmiyorum. ...'nın öldürülme anını görmedim. Öldürülme anına herhangi bir bilgim yoktur.”,
Tanık ... Mahkemede; “Taraflarla aramda husumet yoktur. ... ölmeden bir yıla kadar çay ocağı vardı fakat ölmeden dört beş ay önce satmıştı. Ölmeden de bir iki ay boş kalmıştı. ... geçimini, annesinin emeklilik maaşı ve çay bahçelerinden gelen gelirlerden ve kardeşinin çalışmasından dolayı sağlayabiliyordu. ... ile ... arasında belli bir samimiyet vardı. ... küçük bir yerdir herkes herkesi tanıyabiliyor. Onlar da böyle tanışmış olabilirler. Biz de ...'ın ...'ya yüksek meblağlarda para vermesine şaşırdık. Biz tehdit olayları falan duyduk fakat böyle bir şeyin de olanağı yoktur. ... küçük bir yerdir. Ben ...'ın ...'ya para verdiğine şahit olmadım. Fakat ...'ın ...'yı yeğenim diye sevdiğinden dolayı para verdiğini duydum. Ben ...'nın ...'a bıçak çekmesine, zorla para almasına dair bir şeye tanık olmadım. ...'ın petrol istasyonu vardı bunu biliyorum. Ben ...'nın nasıl öldürüldüğüne ilişkin bir görgüye ya da bilgiye sahip değilim. Ben kuaförüm, ... da iki günde bir saç tıraşı olan biriydi. Tıraş olurken ... ...'yı arıyordu fakat ... telefonu açmıyordu. Sonra geri dönüş yapıyordu. Benim dükkânımın dışında tahmin ettiğim kadarıyla ... ile on ile on beş dakika civarında konuşuyordu.”,
Tanık ... Mahkemede; “Taraflarla aramda husumet yoktur. Ben ... Mobilya isimli iş yerini işletmekteyim. ...'dan bizim yaklaşık 40.000 TL'lik alacağımız vardı. ... ise evini ölen ...'ya satmış. Bize ...'nın kendisine olan borcunu bana ödeyeceğini söyledi. Benim ...'dan alacağım olduğu için ben kabul ettim. Ölen ... benim yanıma geldi. Nakit parası olmadığını, ...'a 60.000 TL borcu olduğunu, 55.000 TL'lik kısım için üç buçuk, dört ay sonrası için çek verebileceğini söyledi. Üç buçuk, dört ay bizim için uzunca bir süre olduğundan ben kabul etmedim. Sonra ...'yu aradı. Onunla konuştu. ..., ... ile konuştuktan bir süre sonra ... dükkânımıza geldi. '10.000 TL'sini peşin veririm. Kalanını da 2016 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında öderim.' dedi. Belirtmiş olduğu tarihlerde borcu ödedi. Ben ... dükkânımıza ilk geldiği gün ...'ya neden ...'nun kendi borcunu ödediğini sordum. O da bana 'Beraber iş yapıyoruz.' dedi. Ne işi olduğunu söylemedi. Sadece beraber iş yaptıklarını söyledi. ...'nın öldürülme anına ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. ...'nın ...'la dükkândaki diyaloğu iyiydi. Ben ...'nın ...'a karşı şiddet içerikli eylemlerde bulunduğuna yönelik herhangi bir şey duymadım ve görmedim,”,
Tanık Levent Altınkaya Mahkemede; “Taraflarla aramda husumet yoktur. ... ve ...'nın arasındaki ilişkinin ...'nın otelde çalıştığı dönemde olduğunu düşünüyorum. ...'ın eşi ile ...'nın annesi de uzaktan akraba olur diye biliyorum. ... ... Oteli’nde güvenlik görevlisiydi. Bir de çay ocağını işletiyordu. Öldüğü tarihten bir sene öncesine kadar işsizdi. Çay bahçesi vardı. Çay bahçesinden bir miktar geliri oluyordu. Başkaca bir geliri yoktu. ...'ın ...'ya para vermesi olayına tanık olmadım. Fakat ... bazen ...'nun kendisine para verdiğini söylüyordu ancak ne karşılığında verdiğini söylemiyordu. ... ile ...'nın beraber yasa dışı iş yapıp yapmadıklarını bilemiyorum. ...'nın ...'a şiddet uyguladığına tanık olmadım. Bıçak ya da silah çekerek ...'dan para istediğine tanık olmadım. Tartışmalarına da tanık olmadım. Benim yanımda sadece bir kez ... ... ile telefonla görüştü. ...'a telefonda abi diye hitap etti. Konuşması normal bir konuşmaydı. Tartışmadılar.”,
Hakkında verilen beraat kararı kesinleşen inceleme dışı sanık ... Kollukta; 'Sanık ... abim olur, 25.10.2016 tarihinde saat 18.00 sıralarında Sundura Mahallesi’ndeki sahibi olduğum Koyuncular Petrol’e geldim burada bulunan ofisime geçtim, aynı gün saatini tam olarak hatırlamadığım ama 22.15 olarak tahmin ettiğim bir zamanda daha önceden tanıdığım ... isimli şahıs ofisimin kapısını açtı ve bana ‘... Abi müsait misin?’ diye sordu, ben de kendisine ‘Gel buyur ...’ dedim ve masamın önündeki sandalyeye oturdu ve biz kendisiyle ne haber, ne var ne yok , Hopaspor hakkında bir süre muhabbet ettik, bu muhabbetlerden sonra ben de kendisine ‘Ne yapıyorsun ... burada, annen çocuğun evde yalnız sen buralarda ne geziyorsun, bu gece işlerini bırakmadın mı?' dedim. Kendisi de bana ‘Fener Restoran’da birkaç kadeh içtim, abi bırakacağım bu işleri’ dedi ve geçiştirdi. Benim bu işleri ne zaman bırakacaksın diye kastettiğim şey kendisinin eskiden silahlı kavgaları ve disko barlarda 'bodyguard'lık yapmasıydı, ofisime geldiği zaman zaten ...'ın ayakta duracak hâli yoktu ve çok sarhoş görünüyordu, bu yüzden yaklaşık 5 dakika kadar hiç konuşmadan öylece oturdu. Daha sonra bana ‘... Abi benim hattım aramalara kapalı senin telefonundan birini arayabilir miyim?' diye sordu. Ben de herhangi bir art niyet gözetmediğimden ve kendisini de tanıdığımdan telefonumu kendisine vererek arama yapmasına müsaade ettim, ... telefonumu eline alarak ezbere bildiği bir numarayı çevirdi ve karşıdaki kişi ile konuşmaya başladı ben o anda ...’nın kimi aradığını bilmiyordum telefondaki konuştuğu kişiye ‘Abi 10 dakikaya eve gidiyorum beni arayacaktın aramadın’ dedi ve telefonu kapatarak bana verdi ben o anda kimi aradığına bakmadım ve ...'ya ‘Kimi aradın ..., kimi bekliyorsun bu saatte, bu işleri bırakmadın mı sen hâlen akıllanmadın mı?' dedim, ... da bana ‘Abi bırakacağım, birkaç işim kaldı’ dedi. Yaklaşık iki dakika sonra telefonum çaldı arayan abim ...’ydu. Telefonu açtığımda bana ‘Neredesin?’ dedi, ben de kendisine petrolde olduğumu söyledim. ‘O yanındaki orada ne yapıyor?’ dedi. Ben de ofiste otururken yanıma geldiğini söyledim. Abim, ...’nın kendisini neden benim telefonumdan aradığını sordu. Ben de ‘Seni mi aradı?’ dedim ve ...’ya döndüm, telefon açıkken ‘Sen benim telefonumdan benim abimi mi aradın, senin abimle ne işin var?’ dedikten sonra abim karşı taraftan telefonu kapattı. Benim ...’yla konuşmam devam etti ve kendisine ‘10 dakika zamanı ona mı veriyordun, sen neyin peşindesin, onun benim abim olduğunu bilmiyor musun, senin derdin nedir, bir sıkıntı sorun varsa bana anlat, alıp veremediğin nedir hayırdır?’ dedim. ... da bana ‘... Abi, abini yanlış aradım.’ dedi, ben de kendisine hangi numarayı aradığını sordum; o da ‘0532 274 82 38 numarayı aradım’ dedi. Ben de ‘Bu numara abime ait, senin onunla ne alıp veremediğin var, ne varsa bana söyle’ dedim; o da bana ‘Senin abin benim abim değil mi arayamaz mıyım onu?' dedi. Ben de ‘Benim telefonumdan niye arıyorsun?’ diye sordum, cevap vermedi. O esnada abim tekrar beni aradı ve ‘O orada mı?’ diye sordu, ben de ‘Evet’ dedim, abim de ‘Geliyorum orada bekleyin’ dedi. Biz o esnada ... ile hiç konuşmadan kendisinin de konuşacak hâli olmadığından takriben 10 dakika kadar bekledik. Ben o esnada beklerken sigara içtiğimden dolayı, abimin de yanında sigara içmediğimden sigara içtiğimi anlamasın diye ofisin kapısını açık bıraktım. Yerime geçip oturduktan sonra abim kapıdan içeri girdi. ...’nın yanına gelir gelmez ‘Sen kimsin? Sen ne diye benim kardeşimin telefonundan beni arıyorsun, burada ne işin var?' deyip ...'ya ... attı ve belindeki silahı çekti ‘Sana verdiklerim yetmedi mi, şerefsiz' dedi ve silahıyla 4 veya 5 kez ...'ya ateş etti. Ben de hemen oturduğum yerden kalkarak abime engel olmaya çalıştım fakat yetişemedim. Daha sonra abimi tartaklayarak ‘Sen bizi bitirdin, sen ne yaptın, bununla ne işin var, sen nasıl böyle bir şey yaparsın, bizi rezil ettin, ailemizi bitirdin, Allah belanı versin’ bunun gibi hakaretler ederek elindeki silahını almaya çalıştım kendisi bana direndi o esnada ofisten dışarı çıktık, ben silahını almak için uğraşırken otelde işletme sahibi olan ... yanımıza geldi, ben silahı almak için uğraşırken İbrahim abi silahı istedi, ... abim de silahı İbrahim Abi’ye teslim etti. Daha sonra ... Abim elimden sıyrılarak olay yerinden otobüs terminali tarafına hızlıca gitti. Daha sonra emniyet ekipleri geldikten sonra saati tam olarak hatırlamadığım bir vakitte kendisini aradım ve nerede olduğunu sordum, kendisinden cevap alamadan telefon kapandı ben de tekrar aradım nerede olduğunu sordum, ‘Batum'a geçiyorum’ dedi. Ben de bunu orada bulunan emniyetteki arkadaşlara söyleyerek alınmasını istedim.”,
Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben, maktul ile yalnız kaldığım 15 - 20 dakika boyunca olay yerinde herhangi bir olağanüstü durum yaşamadık. Kendisiyle karşılıklı konuştuk. Kendisine telkinlerde bulundum. Benim telefonumdan benim haberim olmadan abimi aramasından dolayı da kendisine kızdım, bağırdım. Bunların dışında ...'nın abimden özellikle son zamanlarda sürekli para aldığını, bunu yaparken de abimi zorladığını, çeşitli şekillerde abimi kefil kıldığını olaydan sonra öğrendim. Ayrıca bu hususları diğer kardeşlerim de benimle beraber yeni öğrenmişlerdir. Abim bu hususu bize şu sebepten dolayı yansıtmamış olabilir. Kendisinin ... ile yaşadığı bu problemleri ailesine yani bize yansıtmamak istemiş olabilir. Bunun dışında ... ile ne tür bir ilişki içerisinde olduğu detaylarını bilmiyorum. Kolluk aşamasında verdiğim ifademe ek olarak abimin maktulu tokatlamasının ardından, maktulun elini beline atarak doğrulduğunu eklemek istiyorum. Bunun dışında Arhavi’de abimin sahibi olduğu ve işlettiği petrol tesisine sürekli gittiğini de eklemek isterim. Abim ...’nun yakalanmasını sağlayan kişi, olaydan sonra silahın kendisinden alınarak teslim edilmesini sağlayan da benim. Abim olay gerçekleştikten sonra Arhavi'de bulunan petrol tesisine giderek bir miktar para almış. Sanıyorum niyeti kaçmaktı.”,
Mahkemede; “Oturuyorum iş yerinde kapı açıldı, baktım ..., ‘Abi müsait misin?’ dedi, ‘Buyur ...’ dedim, oradan buradan muhabbet ettik, yalnız ... içeriye girerken ayakta duracak hâlde değildi, yine dedim 'Neyin peşindesin, bu saatte ne yapıyorsun burada? Yine alkollüsün, ayakta duracak hâlin yok', ya oğlum dedim bırak bu işleri dedim, abi bir tane işim kaldı, sonra bırakacağım bu işleri, ... dedim seninle çok uğraştım, işe koyamadım diye muhabbet ediyorduk, o arada koltukta uyudu, iki dakika sonra uyandı şuradan buradan muhabbet ettik, sonra dedi 'Abi benim telefonum dışarıya açık değil senin telefonunu kullanabilir miyim', açtım şifresini verdim, aradı birini, ben sonradan fark ettim, aradı aynen şöyle bir kelime, ‘Abi’ dedi, ‘Neredesin, ben seni arıyorum, telefonlarıma bakmıyorsun, ben eve gidiyorum, sana 10 dakika müsaade veriyorum, benim işimi göreceksin 10 dakika içinde benim işimi göreceksin,’ dedi pat diye telefonu kapattı, dedim '... sen kimi aradın, oğlum benim telefonumdan kimi aradın, sen kimi tehdit ettin, benim ne işim olur böyle tehditle falan ben iş adamıyım oğlum sen kimi aradın?' dedi 'Abi yanlış aradım' falan derken telefonum çaldı baktım abim, dedi sen neredesin, dedim petroldeyim, o yanında ne yapıyor dedi, ‘... seni mi aradı?’ diye sordum, ‘... beni aradı dedi az önce,’ dedi, benim rengim falan gitti, kalktım telefonu elimden bıraktım, dedim '... sen kimi aradın, kimi tehdit ettin, sen neyin peşindesin?' alacağım vereceğim var dedi dedim bırak sen şimdi abimi, alacağı vereceği, senin işin benle varsa abimin borcu ödeyeyim senin işin benle ben bak bunu Allah söylüyorum, dedim sen abimden neyin parasını istiyorsun dedim, dedi abi sen beni yanlış anladın, benim dedi eniştem değil mi, ben dedi eniştemi aradım, abiyim eniştesi oluyor, ... dedim sen neyin peşindesin, sen aradın abimi ne var ne yok demedin, tehdit ettin, dedim nedir senin derdin, o esnada telefonum bir daha çaldı, arayan abimdi, ‘Neredesin’ diye sordu, petrolde olduğumu söyleyince ‘Geliyorum,’ dedi, ‘İyi abi gel’ dedim, konuşalım, gelsin konuşalım, ne alacağı var ne vereceği var gelsin konuşalım, geçmişten haberim yok dedim gelsin konuşalım o esnada içerisi sigara dumanı oldu diye kapıyı açık bıraktım, telefon konuşmasından sonra ne kadar zaman geçti bilmiyorum, beş dakika geçti, geçmedi abim geldi, kapıdan içeri girdi selamün aleyküm, aleyküm selam, geldi ...'nın yanına kadar geldi, ‘Ulan’ dedi ‘Benim senden çektiğim nedir, sen benden ne istiyorsun, haraç mı istiyorsun,’ buna saydı saydı, sövdü buna bir tane ... patlattı, ikide bir ne arıyorsun, verdiklerim yetmedi mi dedi, bir tane patlattı, dedim oh be rahatladı, ... bizim çocuk diyorum da sayın Başkan'ım, ne bileyim ben ne olduğunu dedim oturur konuşuruz, yoksa ben bunları bilsem alır çıkartırım ...’yı, hayatımızda böyle şeyler gelmemiş ki başımıza, ...'ya ... patlattı, rahmetli kafasını büktü, o esnada rahmetli ayağa kalkmaya çalışır gibi yaptı, abim çekti verdi ağzına tak tak tak vurdu, ben kendimi attım aşağı dedim bu beni de vuracak kendime gelene kadar 5-6 saniye geçti efendim, sonra silahı almak için epey mücadele ettim, dedim ne oluyor niye vurdun bu adamı, böyle durumlar vardı niye bize söylemedin, yani bu iş buraya gelene kadar hallolabilirdi dedim, sonra da silahı bana vermedi, otelde çalışan İbrahim Abi vardı, İbrahim Abi aldı silahı.”,
Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Sanık ... Kollukta; “Ben Arhavi ve ...’daki Koyuncular Petrol’ün sahibiyim, Ortahopa Mahallesi’nde ikamet etmekteyim. 25.10.2016 tarihinde şu an saatini tam olarak hatırlamadığım saatte bende kayıtlı olmayan bir numaradan ... beni aradı ...’den bir araç aldığını ve paraya sıkıştığını söyledi, sürekli benden gelip ihtiyaçları için harçlık alırdı, babası rahmetli olduğu için ben de merhametle yardımcı olurdum, fakat son zamanlarda daha sık para istemeye başladı sık sık Arhavi’de sahibi olduğum petrole gelirdi, yeni aldığı evin içini döşemesine de yardımcı oldum fakat araç konusunda yardımcı olamayacağımı söyledim bu konuda beni çok sık rahatsız etmeye başladı, benim ...’a herhangi bir borcum yoktur. Artık işi haraç istemeye çevirdiğini anladığım için mesafe koymaya çalıştım ancak sahibi olduğum petrol işletmesinde benimle çok defa tartışmaya girdi. Yine 25.10.2016 tarihinde saatini tam olarak hatırlamadığım ancak 22.30 olarak tahmin ettiğim bir vakitte kardeşim ... beni aradı, ben bu sırada ...’daki evimdeydim, telefonu açtığımda karşımdaki kişinin kardeşim ... olmadığını beni arayan kişinin ... olduğunu anladım kendisi bana telefonda ‘Bu işi 10 gün içinde hallet’ gibi tehdit içeren konuşmalarda bulundu. ...’ın kardeşimin telefonundan beni araması ve beni tahrik edecek sözler sarf etmesi beni çok sinirlendirdi kardeşimi de para için tehdit ettiğini düşündüm. Ben de bunun üzerine ...’daki Koyuncular Petrol’e geçtim. Sahibi olduğum ...’daki petrol ofisine gittiğimde ... koltukta bacak bacak üstüne atmış vaziyette oturmaktaydı, kendisine ofise girdiğimde ‘Yetmedi mi verdiklerim’ diyerek iki ... attım, sonrasında ... elini beline götürdü daha önceden sabıkaları olduğunu bildiğim ve Etem ... isimli birini ayağından vurduğunu bildiğimden beni de vuracağından korkarak paniğe kapıldım. Daha sonrasında ... ile aramda ne geçtiğini hatırlamıyorum. Benim kardeşim ... ile aramda herhangi bir husumet yoktur.”,
Cumhuriyet Başsavcılığında; “... ile tanışıklığımız bundan 10 veya 15 sene öncesine dayanmaktadır. Annesi benimle iletişim kurarak ...'nın yetim olduğunu, kendisine sahip çıkmam gerektiğini bu konuda benden yardım istediğini söylemişti. Ben de bunun üzerine kendisinin ... Oteli’nde çalışması için aracı olmuştum. Burada yaşadığı tartışmalar ve kavgalardan sonra bu işten ayrıldı. Annesi yeniden benden aynı taleplerde bulundu. Ben de kendisinin çalışmaya niyeti olmadığını ancak yine elimden ne gelirse yapabileceğimi söyledim. Kendisine belli bir süre her ay belli bir miktar para yardımı yaptım. Bu şekilde ilişkimiz yardım eden ve yardım isteyen biçimiyle sürdü. Yaklaşık bir ay önce de ev aldığını söyleyerek benden yardım istedi. Ben de abisi ve büyüğü olarak kendisine yardım etmeyi taahhüt ettim. Arhavi ilçesinde faaliyet gösteren Gürkan Mobilya isimli iş yerinden mobilya alışverişi yaparak 19.000 TL harcama yapmış. 9.000 TL'sini de Gürkan Mobilya’nın petrol ofisime olan borcundan düştüm. Ben de bunu karşıladım. Bu yardımdan yaklaşık bir hafta veya on gün sonrasında satın aldığı evle ilgili olarak borç altında bulunduğunu bana tekrar söyledi. Ben de konuyla ilgili ... ilçesinde faaliyet gösteren ... Mobilya isimli iş yerine gittim. Orada ben, ..., ... Mobilya’nın sahibi ... ve ...'nın borçlu olduğu kişi ile bir araya geldik. Yaklaşık 20.000 TL bir meblağdan söz edildi. Bunun için de yardımcı oldum. Fakat yaptığım bu yardımların arkasında hem iyi niyetle destek olmak fikri varken öte yandan da ...'nın şahsından kaynaklanan özellikleri dolayısıyla kendisinden çekindiğim ve daha öncesinden uyuşturucu kullandıktan sonra bana bıçak ve silah çektiği gerçeği de vardır. Bıçak ve silah olayına Arhavi’de sanayide çatı işi yapan ... da şahittir. En son olay ise ... ... Otomotiv’e giderek bana danışmadan araç satın alması üzerine gerçekleşti. Aracın bedeli 40.000 TL’dir. Aracı alırken ... Otomotiv’e benim ismimi söylediği için adamlar da henüz parayı almadan aracın devrini sağlamış, ardından ... Otomotiv beni aramaya başladı. Ben de kendilerine haberim olmadığını ilettim. Kendisi de bana gelerek bu araç borcundan dolayı yardım istedi. Ben de kendisini sert bir şekilde reddettim. O da kapıyı çarptı gitti. Daha sonra beni muhtelif defalar ve muhtelif telefonlar üzerine arayarak ‘Bu parayı vereceksin’ şeklinde üzerime küfürler ve hakaretler ederek istedi. Ben de defalarca reddettim. Soruşturmaya konu olayın yaşandığı akşam lokale giderek arkadaşlarla oyun oynadık. Arkadaşlarımın arasında ... ve ... ... da bulunmaktaydı. Alkol aldım. Daha sonra ticari taksiyle eve geçtim. Saat 22.00 ile 22.30 arasında kardeşim ...’nun hattı ile telefonumun arandığını gördüm. Telefona baktım. Karşımdaki kişinin ... olduğunu anladım ve şaşırdım. Bana ‘Bu işi on gün içerisinde hallet ve petrole geldim, çöktüm, sana daha önce çökmüştüm’ dedi. Ben de telefonu kapatıp petrole gittim. Bunun sebebi kardeşime zarar vereceğinin korkusuyla tedirgin oldum, paniğe kapıldım. Bana ettiği telefondan beni kardeşimle tehdit ettiğini anladım. Evde bulunan silahımı almış olabilirim. Normalde silah taşımamaktayım. Ancak olay yerine giderken ...'yı vurmak gibi bir niyetim yoktu. Beni kardeşimin telefonundan aramasının hemen ardından ben kardeşimi tekrar aramıştım. Konuşmamızdan onun da bu durumdan haberi olmadığı sonucuna vardım. Kardeşimi ikinci arayışımdan tam emin değilim sanıyorum taksinin içerisinde aradım. Olay yerine taksiyle vardım. İçeriye girdim. Bacak bacak üstüne atarak oturduğunu gördüm. ‘Ulan şerefsiz verdiğimiz yetmedi mi, yardım ettiğimiz yetmedi mi, yine gelmişsin buraya’ şeklinde konuştuktan sonra kendisine iki ... attım. Bu esnada elini beline götürdü. Daha önce yarattığı olaylar, karıştığı kavgalar, silah taşıması, uyuşturucu kullanması, bana daha önceden silah çekmiş olması, aramızda artık gerginleşmiş hâle gelen para isteme mevzuları bir arada aklıma gelince elini beline atmasından tedirgin oldum ve bana silah sıkacağını düşündüm. Ben ...'ya kaç el ateş ettiğimi kesinlikle hatırlamıyorum. Emin olduğum şey oraya onu vurmaya gitmediğimdir. Olay esnasında kendimi kaybettim. Ne yaptığımdan emin değilim. Kendisi oğlum gibiydi. Böyle olsun istemezdim. Kendisine çok yardımım olmuştu. Pişmanım.”,
Mahkemede; “Efendim öncelikle çok pişmanım, çok üzgünüm efendim, ben adam vuracak birisi değilim, bundan 15 yıl önce annesi ile birlikte iş yerime geldiler, iş için benden yardımcı olmamı, iş vermemi, aynı zamanda akraba sayıldığımızı söylediler. Ben de kendilerine yardımcı olacağımı söyledim, 3-4 gün sonra arkadaşlarıma haber verdim, iş arkadaşlarıma iş arkadaşlarımdan otelci olan arkadaş aradı beni, eleman istediğini söyledi, ben de rahmetliye söyledim, gitti orada işe başladı, arada sırada yanıma geliyordu, işinin iyi olduğunu, memnun olduğunu bir iki defa söyledi bana yani işinin iyi olduğunu daha sonra orada bir zaman çalıştı, daha sonra orada restoran açılmış, orada kavga çıkarmış müşteriler, bu müdahale etmiş, kavga sırasında buna vurmuşlar, silah çekmişler, ateş etmişler, yaralandığını, hastaneye gittiğini, daha sonra hastaneden çıktıktan sonra işten çıkarttıklarını söyledi bana, iş için tekrar yardımcı olmamı, iş bulmamı istedi benden, ben de yardımcı olacağımı söyledim, maddi manevi destekte bulunacağımı söyledim, iş bulana kadar gelip arada sırada harçlık istedi, onları verdim, daha sonra duydum bir çay ocağı açtığını, çay ocağı çalıştırdığını, yani ortak olduğunu, ‘İşler iyi, çalışıyoruz’ dedi, para kazandığını söyledi, daha sonra o iş yerlerinde uyuşturucu satıldığını, hap satıldığını duydum, o iş yerinin kendisine iyi gelemeyeceğini, o iş yerlerinden uzak durmasını söyledim, her zaman nasihat veriyordum, ilk zamanlarda dinliyordu beni, saygısı vardı, daha sonra ne olduysa tamamen değişti, küfürler, hakaretler, yani ne konuştuğunu bilmiyordu, son bir gün, bir Allah biliyor ondan çektiğimi, sayın Başkan'ım, annesi biliyor, ailesi hepsi biliyor, ben böyle birisi değilim efendim, ben elimden geldiği kadar her türlü yardımcı oldum, daha sonra ... Otel’in sahibi bunu işten attığını söyledi bana, ben kendisine yardımcı olacağımı, iş bulacağımı söyledim, epey bir zaman boş gezdi sonra ben bunu çağırdım, gel doğru düzgün iş kuralım sana çalış, beni hiç dinlemedi, araba alacağını söyledi, ‘Bana bir araba al’ dedi, ‘Para yok neyle alayım,’ dedim daha sonra kardeşini evlendireceğini, kardeşine ev alacağını söyledi, ben de ‘Doğru düzgün işe girersen kardeşine de yardımcı olursun, evini alırsın, ben de yardımcı olurum’ dedim, daha sonra çay ocağını sattığını söyledi, bir arabası vardı elinde, arabasını da satacağını ev alacağını söyledi, bir gün geldi bana anlattı dedi ki çay ocağını sattım ev aldım, bir kısmını ödediğini bir kısmını da iki ay zarfında vereceğini söyledi, o gün geldi bana ‘Tekrar ev sahibi parasını istiyor ne olur bana yardımcı ol’ dedi, ne kadar olduğunu sordum, 20 .000 ile 23.000 TL arası bir rakam söyledi, dedim çok para, ben sana yardımcı olamam, bir gün telefonum çaldı, ... Mobilya’da oturduğunu söyledi, gittim oraya ev sahibi oturuyor, iş sahibi vardı, diğer bayan eleman vardı orada, dedim buyur ne oldu, abi dedi ev sahibi para istiyor, vermememiz lazım, ... Mobilya kendisinden mobilya aldığını söyledi, 23.000 TL borcu olduğunu söyledi, bana üç dört ay müddet ver ben öderim, dedim, tamam dedi verdi, oradan çıktık, üç dört ay zarfında ben borçlu olduğu parayı oraya ödedim, daha sonra iki de bir iş yerime geldi, harçlık istedi, para istedi, iş yerinde müşteriler rahatsız oluyor, bir sene iş yerime gitmek istemedim, onu görmek istemiyordum, ona rastlamak istemiyorum efendim, ondan sonra ödemesini falan üç ay içinde yaptım mobilyaya, daha sonra bir baktım bir gün telefonum çaldı, ... Otomotiv’in sahibi Emin diye bir arkadaşım beni aradı, rahmetliyi gördün mü dedi, hayırdır, ne işi var senle, dedim, senin ismini verdi geldi benden araba aldı dedi. Daha sonra ...’ya bu arabayı getir dedim, adam parasını istiyor, bir ay içinde parasını vereceğim demiş arabanın, ben de kızdım buna, daha ben senin hiçbir şeyine karışmıyorum, daha sonra kapıyı çarptı gitti, daha sonra arabayı getireceğim diye söz verdi, daha sonra ben bunun telefonunu engelledim, beni bir daha arama dedim, beni bir daha arama, üç beş gün geçtikten sonra beni tekrar başka telefonlardan aradı, tabi bu arada telefonu kapattı, sinkaflar havada uçuşuyor, ne dediğini bilmiyorum, son akşam saat 10'u çeyrek geçe civarıydı, daha sonra kulüpten eve gittim, daha sonra bir baktım kardeşim beni arıyor Allah Allah dedim bu saatte kardeşim beni niye arıyor, telefona baktım bu, ... dedi ne yapıyorsun, biz dedi iş yerine geldik bastık dedi, sen dedi nerelerde geziyorsun, şaşırdım, kapa dedim telefonu, telefonu kapattım, montumu giydim, silahımda sehpanın üzerindeydi silahımı belime koydum, iş yerine doğru hareket ettim. Bu arada taksim yoktu, otelin önünde taksi vardı, daha sonra tekrar aradım bunları neredesiniz dedim, Petrolde olduklarını söyledi dedim bekleyin geliyorum, gittim oraya dedim utanmadın mı sana verdiğim paralar yetmedi mi, siz ne diyorsunuz dedi siz çalışacaksınız, ben yiyeceğim dedi, ondan sonrasını hatırlamıyorum. O kelimeyi söyledikten sonra yani ona kızarak yani iki tane de tokta attım ona, yani o şeyi söyledikten sonra kalkmıştı ayağa, döndüğünde elini beline getiriyordu, sürekli silah taşıyordu, bıçak taşıyordu, bir gece ben buna mesaj çektim efendim, gece saat 11 civarıydı, gündüzden kızmıştım, benim üzerime fazla gelme diye mesaj çektim, bu olay olmadan önce bir ay önce oluyor, hanımı okumuş annesine okutmuş mesajı annesi yanıma geldi. ‘Sen ne yapıyorsun, oğlum yine sana ne yaptı bu mesajı yazdın’ dedi ‘Bak oğlun senin başına iş açacak, senin kapına bela getirecek gel buna sen bir şeyler söyle’ dedim, ‘Oğlum beni dinlemiyor,’ dedi, ‘Hastahaneye gönderelim’, dedim 'Hangi hastahaneye?' dedi, 'Senin elin geniştir, sen bir bak bana yardımcı ol.' dedi, 'Sana yalvarıyorum, bunu tedavi ettirelim' dedi, dedim tamam yardımcı olacağım, ...’da arkadaşlarımı aradım, ...’da, Zeytinburnu’nda tedavi merkezi olduğunu söylediler, ben kendisini aradım, adresi verdim, harçlığını da verdim, ‘Git oğlum tedavi ol gel,’ dedim, babasının üstüne yemin etti, çocuklarının üstüne yemin etti, ‘Ben bu pislikten kurtulacağım gidip geleceğim,’ dedi, gitti geldi efendim, 10-15 gün hiç uğramadı, 4-5 kere telefon ile aradım telefonlarıma cevap vermedi, aynı şekilde devam etti, 10-15 gün sonra geldi yine para istedi, başıma bela oldu ya bir sene bilfiil ne çektiğimi ben biliyorum, annesi biliyor, çıksın konuşsun, oğlunun nasıl bir insan olduğunu biliyor. 18 Ekim günü Efendim aniden geldi 7-8 milyar acil para lazım dedi, dedim ya nereden bulacağım, 7-8 milyar ben sana veremem, yok abi ben burayı terk edeceğim, ya abi gideceğim buradan memleketi terk edeceğim şunu yapacağım, bunu yapacağım, ne konuştuğunu bilmiyor, dedim 7-8 milyar ben sana veremem, üstümde 300-500 TL var, bunu vereyim, çıkardım masanın üstüne koydum, dedi bu bana yetmez sen iş adamısın bunu tamamlayacaksın dedi, ‘Ya yapma kurban etme yalvarıyorum,’ dedim, o sırada üzerimde 1.000 TL vardı çıkarttım orada verdim, o esnada üzerinde silah olur bıçak olur diye kasamda silah vardı çıkarttım belime koydum, vuracak olan orada vurmaz mıydı, sayın Başkan'ım bir sene çektiğimi ben biliyorum, annesiyle konuştuğum için annesine acıdığım için ya, yine oğlu bir gün kaza yaptı karşı tarafa 4.000 TL masraf yaptı, geldi ağladı sızladı, oğlum yardımcı ol, çay zamanında geri vereceğim, yardımcı ol,’ dedi, ‘Abla, ben sana her zaman yardımcı oldum, al 2.000 TL'yi benden al, benden yana helal olsun,’ dedim, aldı gitti, bana her gün dua ediyordu, her gün, şimdi ocağını düştük, düşmeyen kalkmayan bir Allah var, ben o kadar kendisine yardım ettim, şimdi kendisi yardım etsin,”
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati.)
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir. (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir. (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
'Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir' şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan 'ağır – hafif tahrik' ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık ...’nun olay tarihinde 50 yaşında olduğu, evli ve iki çocuğunun bulunduğu, Artvin’in ... ve Arhavi ilçelerinde petrol istasyonlarının bulunduğu, varlıklı bir iş adamı olduğu, maktul ...’ın olay tarihinde 30 yaşında olduğu, evli ve iki çocuğunun bulunduğu, otel kapıcılığı, bar fedailiği, kahvehane işletmeciliği gibi işlerle uğraştıktan sonra kahvehanesini kapattığı ve işsiz olduğu, sanığın yaklaşık 15 yıldır maktulü tanıdığı ve savunmasına göre yetim olan maktule akrabalık ilişkisi nedeniyle ve hayır yapmak maksadıyla yardımcı olduğu, maktule iş bulduğu, harçlık verdiği ve on binlerce lirayı bulan borçlarını ödediği, maktulün ve sanığın aralarındaki bu ilişkinin mahiyetinin tanık olarak dinlenen akrabaları ve arkadaşları tarafından da izah edilemediği, olaydan önceki 1 yıllık süre içerisinde sanıkla maktul arasında karşılıklı 192 görüşme yapıldığı, sanığın son bir yıl içinde görüştüğü 487 kişi içerisinde sıklık sırasına göre 6. sırada maktul ile görüştüğü, olay tarihinden 1 hafta önce 18.10.2016 tarihinde sanık ... ile maktulün Arhavi ilçesinde bulunan sanık ...'a ait petrol istasyonunda görüştükleri, CD çözümleme tutanağına göre sanık ...'ın maktule bir miktar para verdiği, maktulün ise bu parayı masanın üzerine bıraktığı, sanık ...'ın paraları masadan aldığı ve kasadan çıkardığı silahını beline takarak dışarı çıktığı, sanığın maktulden gelecek telefon aramalarına 26.09.2016 tarihinde engelleme koyduğu, maktulün de sanığın aramalarına engel koyduğu, olay günü hakkında kasten öldürme suçundan verilen beraat kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen inceleme dışı sanık ...'in, ...'da bulunan petrol istasyonunun ofis kısmında tek başına oturduğu sırada alkollü olduğu anlaşılan maktulün saat 22.07’de ...'in yanına gelerek sohbet etmeye başladığı, bir süre sonra maktulün ...'den telefon görüşmesi yapmak için cep telefonunu istediği ve onun telefonu ile sanık ...'ı arayıp “Abi 10 dakikaya eve gidiyorum, beni arayacaktın, aramadın' dediği, sanık ...'in maktulün kimi aradığını başlangıçta bilmediği, ancak abisi olan sanık ...'ın kendisini arayıp 'O yanındaki orada ne yapıyor' diye sorması üzerine, ofiste otururken yanına geldiğini söylediği, maktulün neden kendisinin telefonundan arama yaptığını sorduğunda ise 'Seni mi aradı?' diyerek maktule 'Abimi neden aradın, abimle ne işin var?' diye çıkıştığı, abisinin telefonu kapatmasından sonra da maktulle bu hususta görüşmeye devam ettiği, sanık ...'ın kısa bir süre sonra ...'i tekrar arayıp maktulü kastederek 'O orada mı?' diye sorup maktulün hâlâ ofiste olduğunu öğrenmesi üzerine 'Geliyorum orada bekleyin' dediği ve saat 22.32’de ofise girerek maktule 'Sen kimsin, sen ne diye benim kardeşimin telefonundan beni arıyorsun, burada ne işin var, verdiklerim yetmedi mi şerefsiz' diyerek iki kez ... attığı ve adli emanette kayıtlı tabancası ile maktule 5 el ateş ettiği, maktulün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmalarına bağlı kemik kırıkları, beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması, iç organ ve büyük damar yaralanmasından kaynaklanan iç ve dış kanama sonucu öldüğü, maktulün kan ve idrarında alkol, uyuşturucu ve MDMA etken maddelerini bulunduğu anlaşılan olayda;
Olay sırasında maktulden kaynaklanan, sanığa yönelen ve haksızlık oluşturan herhangi bir söz ve eylem bulunmadığı, aksine sanığın tokatlayıp 'Şerefsiz' diyerek hakaret ettikten sonra silahla ateş ederek maktulü öldürdüğü, olay öncesine ilişkin olarak ise; mahiyeti ve sebebi sanık tarafından tatmin edici şekilde açıklanamayan para isteme ve alma eylemlerinin zora dayandığına ilişkin sanığın yargı mercilerine herhangi bir müracaatının olmadığı, maktulün tehditle kendisinden para aldığına şahit olduğunu bildirdiği tanık ...'ın sanığın bu iddialarını doğrulamaması, dinlenen diğer tanıkların da sanıkla maktul arasında husumet bulunmadığına aksine sık sık görüşüp iyi geçindiklerine ilişkin beyanda bulunmuş olmaları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamına uygun olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; 'Maddi olayın oluşuna ilişkin kabulde tartışma bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu sanığın öldürme eylemini haksız tahrik etkisi altında gerçekleştirip gerçekleşmediğinin belirlenmesine dairdir.
Uyuşmazlık konusunun isabetli şekilde çözüme kavuşturulması için hükme esas alınan bir kısım delililerin değerlendirilmesi gerekecektir.
Olayın tek görgü tanığı olan ve şüpheli sıfatıyla beyanda bulunan ...; 'maktul, olay gecesi aşırı alkollü şekilde büroya geldikten kısa bir süre sonra telefonunda kontörünün olmadığını beyan ederek kendisinden telefonunu istediği, ezbere çevirdiği bir numara ile aradığı kişiye 'Abi 10 dakikaya eve geliyorum, beni arayacaktın aramadın' şeklinde söyledikten sonra telefonu kapattığı, iki üç dakika sonra sanığın kendisini arayıp ' o yanandaki orada ne yapıyor' şeklinde sorduğu, maktulü benim telefonumla abimi mi aradın diye azarladığını, bir süre sonra abisi olan sanığın arayıp maktulün ofiste olduğunu öğrenince 'bekleyin orada, geliyorum' dediği ve saat 22.32’de ofise gelerek maktule 'sen kimsin, sen ne diye benim kardeşimin telefonundan beni arıyorsun, burada ne işin var, verdiklerim yetmedi mi şerefsiz' diyerek iki kez ... attığı ve daha sonra maktule tabancayla 5 el ateş ettiğine ilişkin beyan Yerel mahkemenin kabulüne esas teşkil etmiştir.
Maktulün annesi tanık ... oğlu ile sanık arasındaki ilişkinin mahiyetini bilmediğini, ancak oğluna karşılıksız para verdiğini, bir seferinde sanığın, 'benimle oynama' şeklinde maktule mesaj çektiğini görünce, oğluna nedenini sorduğunda 'vermek zorundadır, hakkımı alıyorum' diyerek bu konuyla ilgili konuşmak istemediğini;
Tanık ..., maktulün eşi olduğunu, sorduğunda ne iş yaptığını söylemediğini gibi, elde ettiği paranın kaynağını sorunca 'erkek işidir, nedeni size lazım değil' şeklinde geçiştirdiğini;
Tanık ..., maktul olan ağabeyim esrar kullanır, silah kaçakçılığı yaptığını tahmin ediyorum;
Tanık ..., maktulün ev alış verişinden kaynaklanan 60.000 TL’lik borcunu 2016 yılında sanığın ödediğini;
Beyan ettikleri görülmüştür.
Güvenlik kameralarına yansıyan görüntüler ve sanığın anlatımına göre, hadiseden bir hafta önce, sanığa ait olan Arhavi'deki benzinlik istasyonun da, maktulun, sanıktan yüklü miktarda para istediği, verilen bir miktar parayı beğenmeyerek masanın üzerine bıraktığı, 40 dakika boyunca sinirli şekilde büro içinde dolaştığı ve eliyle hareketler yaparak hararetli şekilde sanığa bir şeyler anlattığı, maktulün bu tavrından tedirgin olan sanığın kasadan çıkardığı silahı beline soktuğu, görülmüştür.
Sanık olay öncesinde cep telefonundan maktulün aramasını engellemiştir.
5237 sayılı TCK’ya esas alınan suç teorisi üç ilkeye dayanmaktadır. Bunlar; kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve insanilik ilkeleridir. Haksız tahrike, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri kısmında 'ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler' başlığı altında yer verilmiştir. Uygulama ve öğretide ittifakla haksız tahrik kusurluluğu azaltan hallerden kabul edildiğinden kusur kavramı üzerinde durulacaktır. Kusur ilkesi, kusursuz ceza olmaz prensibine dayanmaktadır. Failin işlemiş olduğu suçtan dolayı şahsen kınanabildiği hallerde cezalandırılmasını ifade eder. İlke ile amaçlanan, cezanın kusuru gerektirdiği ve kusurlu hareket etmeyen kişinin cezalandırılmayacağıdır. Bu ilkeden çıkartılacak birinci sonuç; netice sorumluluğunun kaldırılmış olması; ikinci sonuç ise cezanın kusur derecesini aşmayacağı yani ceza hukukunda kusurla orantılı ceza tayininin esas alınacağıdır.
Suç bir sonuçtur. Olgu ve olaylar zincirinin son halkasını oluşturur. (Zafer, Hamide, Ceza Hukuku Genel Hükümler, beta yayınları, ... 2016, s.410)
İnsan iradesine yön veren dış etkenler kişiyi suç işlemeye yöneltebilir.
'...Haksız tahrikte aslında failin suç işleme kararı yoktur; failin suç işlemesine sebebiyet veren husus, başkasının haksız fiil/davranışıdır. Esasen haksız fiil davranış olmasaydı fail üzerine atılı suçu işlemeyecek idiyse, bu halde haksız tahrikten söz edilebilir.'(YCGK, 2016/14-1123E, 2017/270K)
Haksız tahrikin etkisi altında suç işleyen kişinin kusur yeteneği azalmış, normal bir kişiye göre davranışları hukukun icablarına göre yönlendirme yeteneği etkilenmiştir. Gerçekten böyle bir etki altında suç işleyen kişinin irade yeteneği ile haksız tahrik altında suç işleyen kişinin iradesini yönlendirme yeteneği aynı değildir. Haksız fiile maruz kalan kişinin içine düştüğü hiddet veya şiddetli elem şeklindeki psikolojik durum, kişinin iradesinde bir zayıflama meydana getirerek, onu kolaylıkla suç işlemeye götürebilmektedir. Bu itibarla haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili bir neden olduğu için failin cezasında indirime gidilmektedir. (Önder, Ceza Hukuku Dersleri sayfa:347; Dönmezer/Erman Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku 2. Cilt, 12. Baskı No:1088) Haksız tahrik kusurluluğu etkileyen bir neden olduğundan, haksız tahrikin etkisiyle işlenen fiilin haksızlık içeriğinde herhangi bir azalma söz konusu değildir. Ancak haksız tahrikin kusur üzerindeki etkisi de sınırlıdır. Yani kusuru tamamen kaldırmamakta, sadece azaltmaktadır. (Koca, Üzülmez, TCK’nın Genel Hükümler 14. Baskı Sayfa:359)
Öğretideki yazarlar tarafından haksız tahrik ; 'failin haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli üzüntünün etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesi halidir. (.../Devrim, Yeni TCK’da haksız tahrik, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2005, sayı:226) “Suçu ortaya çıkaran ve faili suç işlemeye yönelten bir sebeptir.' (Şen, Ersan TCK Suçun Genel Esasları ve Unsurları Der Yayınları .../2002 Sayfa:476) 'Haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin meydana getirdiği gazabın, hiddetin etkisi altında bir suç işlemesi halinde kusur yeteneğindeki azalma' (İçel/Kayılan/Akıncı, Füsun Sokullu/Özgenç, İzzet/Sözüer Adem/Mahmutoğlu, Fatih Selami/Ünver, Yener; Suç Teorisi, Beta Yayınları, ... 2000 baskı Sayfa:283) 'Haksız tahrik, insan psikolojisinde bir buhran haline hukuki neticeler tanınması' (Eren/Danışman/Artuk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. baskı, ..., sayfa:591) şeklinde tanımlanmaktadır.
Yerleşik uygulama ve öğretideki görüşlere göre haksız tahrikin koşulları, mağdur tarafından gerçekleştirilen haksız bir fiilin olması, haksız fiilin failde hiddet ve şiddetli bir elem oluşturması, bu haksız fiilin etkisi ile suçun işlenmesi, bir başka deyimle işlenen suç ile tahrik teşkil eden fiil arasında illiyet bağının bulunması, suçun tahrik teşkil eden hareketi yapana yönelik gerçekleştirilmesi, şeklinde sıralanmaktadır.
Konu ile ilgisi bakımından tahrik teşkil eden fiilin haksızlığı üzerinde ayrıntılı biçime durmak gerekecektir.
5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde tahrik teşkil eden fiilin haksız bir fiil olması gerektiği açıkça belirtilmiş fakat kanunda haksız fiil tanımına yer verilmemiştir. Bu nedenle tahrik teşkil eden fiilin haksız olması hususunda diğer hukuk dalları aracılığıyla ve fakat tamamen onlara bağlı kalmaksızın bir değerlendirme yapmak mümkündür. Borçlar Hukuku alanında haksız fiil olarak nitelendirilemeyecek bazı fiillerin dahi tahrik teşkil etmesi mümkündür. Tahrik teşkil eden fiilin haksızlık niteliğinin ölçütü, fiilin ceza hukuku anlamında suç teşkil etmesi de değildir. Bu kapsamda suç teşkil etmeyen bir fiile hukuk düzeni tarafından kabul görmüyorsa tahrik teşkil eden haksız bir fiil olarak kabul edilebilecektir. (Erem, Faruk Ümanist Doktirin açısından Türk Ceza Hukuku Cilt 2, 10.baskı sayfa: 54)
Zira şu hususta hiç şüphe yoktur ki, ceza hukukunda suç olarak belirlenen davranışlar haksız tahrik bakımından evveliyetle birer haksız fiil olarak kabul edilmektedir. (Kapoğlu, Tuğrul, Ceza Hukukunda Hukuka Aykırılık Seçkin Yayıncılık, 2003 baskı, s 234)
'Bizim de katıldığımız diğer yöndeki görüşe göre ise; haksız tahrike konu teşkil eden fiilin aynı zamanda suç oluşturması ve hakkında takibat yapılması, bu fiile karşı işlenen suç bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.' (Epözdemir Rezan, Haksız Tahrik, Adalet Yayınevi, ... 2021, syf. 216 )
'Öte yandan eylemin tahrik nedeni sayılabilmesi için haksız olması yeterlidir. Ayrıca Ceza Kanunlarında öngörülen bir suç kalıbına uyması, başka bir deyişle suç oluşturması gerekli değildir. Bu nedenle, tahrik teşkil eden fiilin faili, bu eylemi nedeniyle yargılanarak mahkum olmuş ve cezası infaz edilmiş olsa bile, haksız fiilin doğurduğu öfke ve şiddetli eylemin etkisi altında kalıp bu ruhi durumun tepkisi ile suç işleyen kimse hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 11.05.2004 gün ve 74-18 ile 16.02.2003 gün ve 143/183 sayılı kararlarında, üzerinden uzun zaman geçmesi, taraflar arasında önceden gerçekleşmiş bulunan olayın yargılamaya konu edilmesi ve hatta mahkumiyetle sonuçlanıp cezanın infaz edilmesi ya da fiilin suç oluşturmaması nedeniyle kişinin beraat etmesi, dava ve cezanın afla ortadan kalkması gibi durumların haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği vurgulanmıştır'. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2014 /1-255 Esas, 2014/374 Karar)
5237 sayılı TCK’ya esas alınan teoride suç; 'haksızlık teşkil eden bir insan davranışıdır.' ( Özgenç, TCK Genel Hükümler, 12. baskı s.162) şeklinde tanımlanmıştır. Yerleşik uygulama ve doktrindeki görüşler itifakla kabul edildiği üzere; haksız tahrikin kusurluluğu etkileyen ve cezada indirim yapılmasını gerekli kılan hallerden olduğu, haksız hareketten kastedilenin hukuk düzeni tarafından meşru görülmeyen toplumca kınanabilen davranışlardır. Haksızlık teşkil ettiği için kanun koyucu tarafından suç olarak tanımlanan bir fiilin haksızlık oluşturmadığını savunmak kanunilik karinesi karşısında abestle iştigal olacaktır. Bu nedenle haksızlık olan bir davranışın(suçun) sanık açısından tahrik teşkil edeceğine kuşku yoktur. Bu suçun şikayete konu edilmemesi ya da yargılamaya konu edilerek failin cezalandırılmış olması dahi sonucu değiştirmeyecektir. Yeter ki bu haksız fiil ile sanığın eylemi arasında illiyet bağı kurulabilsin.
Maktul tarafından meydana getirilen haksız hareketin aynı zamanda bir şantaj suçunu oluşturduğu ileri sürüldüğünden bu suçun unsurlarına değerlendirilmelidir.
Şantaj suçu TCK’nın 107 maddesinde 'hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi' şeklinde tanımlanmıştır. Maddenin gerekçesine bakıldığında; … 'kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle başkasını zorlamaktadır. Örneğin kişinin suç işlemiş olan bir kimseyi ihbar edeceğinden bahisle, kendisine bir menfaat temin etmeye zorlaması halinde şantaj suçu oluşur. İşlenmiş olan bir suç vakıası karşısında ihbarda bulunmak, kişiler açısından hem bir haktır hem de bir yükümlülüktür. Aynı şekilde, bir gazetecinin bir siyasi şahsiyeti, kendisine muayyen miktar para verdiği taktirde, hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarını haber konusunu yapmayacağından bahisle, menfaat teminine zorlaması halinde şantaj suçu oluşur… keza, taahhüt işleriyle uğraşan bir kişinin, belediye başkanının bir yol inşaatına ilişkin ihalenin kendilerine verilmemesi halinde hakkında rüşvet suçundan dolayı ihbarda bulunacağından bahisle bu ihaleyi mevzuata aykırı olarak kendisine verdirmeye zorlaması, şantaj suçunu oluşturur. Aynı şekilde yolsuzluk yapan bir iş adamanın yolsuzluk olaylarını haber konusu yapmamak için menfaat teminine zorlanmasıyla şantaj suçunu oluşturacaktır… şantaj suçunun arz ettiği özellik, kişinin hak veya yükümlülüklerini kötüye kullanarak haksız bir çıkar sağlamaya çalışması ya da başkasını bir şeyi yapmaya veya yapmamaya mecbur etmesidir.'
Görüldüğü üzere kişi, hak veya yükümlülüğünü kötüye kullanarak haksız çıkar sağlama eylemi şantaj suçunu oluşturacaktır.
Somut olayda; Sanık suç tarihinde 50 yaşında, varlıklı bir aile mensup, geçmişte önemli bir suçtan sabıkasının olmadığı, çevresinde yasa dışı bir faaliyetle uğraştığına dair duyumun bulunmadığı bir şahıstır.
Maktul ise olay tarihinde 30 yaşında, evli iki çocuklu, bir kısım suçlardan sabıkalı, otel kapıcılığı, bar fedailiği ve kahvehane işletmeciliği gibi işlerle uğraştığı, son dönemde işsiz olduğu ve uyuşturucu kullandığına dair beyanların bulunduğu, yaklaşık 15 yıldır sanığı tanımaktadır.
Sanık tüm aşamalarda maktulün kendisine yönelik şantajda bulunarak maddi yardımda bulunmaya zorladığını, ancak şantajın hangi nedene dayandığını açıklamamıştır. Bu savunmayı doğrulayacak nitelikte delil elde edilmiş olmasına rağmen, sanığın maktulü hangi nedene dayalı olarak şantajda bulunduğunu açıklamaması ve bu suç nedeniyle yetkili mercilere şikayet etmediği gerekçesine dayalı olarak, tahrik hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmiştir.
Ceza Muhakemesi hukukunun amacı, bir suç yargılamasında, her ne şekilde olursa olsun değil, hukuka uygun şekilde elde edilen delillerle maddi gerçeğe erişmektir. Susma hakkı sanıklara tanınmış olan evrensel haklardan olup, ispat yükünü değiştirmediği gibi, sanık aleyhine de değerlendirilemez. Bir olayda tahrik savunmasına dayanılmamış olsa dahi, tahrikin koşullarının gerçekleştiği mahkemece tespit edilmesi halinde, adaletin tecellisi için ilgilinin yararlandırılması zorunludur. Kaldı ki 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi sadece maddi olaya ilişkin suçun sübutu bakımından söz konusu olmayıp, sanık lehine uygulanabilecek tüm hükümler için geçerlidir. Bu nedenledir ki karşılıklı kavgalarda kavgayı kimin başlattığına dair savunmanın aksi ispat edilememesi halinde dahi her iki taraf lehine de tahrik hükümlerinin uygulanması yerleşik bir uygulama haline gelmiştir.
Şantaj suçu gayrı meşru zeminde bulunan kişilere karşıda işlenebilir. Sosyal yaşantı veya ahlaki açıdan açıklandığında ailesi veya yaşadığı çevrede zor duruma düşürecekse veya herhangi bir saikle şantaj nedeni gizlenebilir.
Genel olarak suç işleme eğilimi bulunmayan kişilerde, faili suç işlemeye yönelten nedenlerin bulunduğu yadsınamaz bir gerçektir. Haksız bir hareket kişinin kusurunu etkileyebilecektir.
Varlıklı olan sanığın başlangıçta yardım amacıyla maktule para vermesi, maktulün bu durumu istismar ederek sanıktan ısrarlı şekilde yüklü miktarda para istemeye başlaması, onbinlerce lira tutan borçlarını sanığa ödetmesi, alışveriş yaptığı yerlere sanığın adını vererek onu borçlandırması, sanığın bu durumdan alacaklıların kendisine müracaat etmesi ile öğrenmesi, yapılan nasihatlere kulak asmaması şeklinde gerçekleşen davranışların, haksız hareket oluşturacağı kuşkusuzdur. Diğer taraftan hayatın olağan akışına uygun teşkil etmeyecek şekilde çok uzun süre görünür bir karşılığı olmaksızın yüklü miktarda ayni ve nakdi şekilde para ödeme, borçları karşılama durumlarını gerçekleşmesi, olaydan bir hafta önce sanık ile maktulün bir benzin istasyonu bürosunda gerçekleşen tartışma, maktulün yakın çevresine kendisine para vermek zorunda olduğunu ifade etmesi, sanığın maktulle görüşmeleri keserek, telefondan engellemesi, olay anında sanığın silahla ateş etme sırasında 'sana verdiklerim yetmedi mi' şeklinde ifade kullanması birlikte değerlendirildiğinde; maktulün, sanığa karşı gerçekleştirdiği eylemin müteselsil tarzda şantaj suçunu oluşturduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu suçun işlendiği şüphede kalsa dahi sanığın yararlandırılması zorunludur. Bu açıklamalar ışığında kendisine yönelik olarak işlenen suç nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekirken yasa ve yerleşik uygulamaya aykırı gerekçe ile tahrik hükümlerinin uygulanmamasında isabet görülmediğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.' düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; benzer düşüncelerle,
Çoğunluk görüşüne değişik nedenle katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ... ise; 'Sanığın maktule ateş etmeden hemen önce sarf ettiği 'Sen kimsin? Sen ne diye benim kardeşimin telefonundan beni arıyorsun, burada ne işin var? Sana verdiklerim yetmedi mi, şerefsiz.' şeklindeki sözler ile maktulün annesinin 'Oğluma sürekli baskı yaparak ... sana parayı neden veriyor?' dedim o da bana ‘Vermek zorundadır, hakkım olanı alıyorum’ derdi.' şeklindeki beyanı, sanık ...'a ait Arhavi ilçesinde bulunan benzin istasyonunda olaydan bir hafta önce kaydedilen görüntülerde, sanığın maktule bir miktar para vermesi, maktulün ise bu parayı masanın üzerine bırakması, sanık ...'ın paraları masadan alması, hararetli şekilde konuşmaları ve kasadan çıkardığı silahını beline takarak dışarı çıkması, ve yine sanığın maktulden gelecek telefon aramalarına 26.09.2016 tarihinde engelleme koyması bir arada değerlendirildiğinde; sanıkla maktul arasındaki ilişkinin mahiyetinin ve haksız fiil oluşturup oluşturmadığını net olarak ortaya konulmadan eksik araştırma ile sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasına karar verildiği,' düşüncesiyle ve farklı gerekçeyle;
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.11.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.