Ceza Genel Kurulu 2020/302 E. , 2021/553 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 260 - 346
Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık Abdülkadir Kaydı’nın TCK’nın 103/2, 103/6, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 109/2, 109/3-f, 109-5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl; çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık ...'in TCK’nın 103/1-b, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl; hapis cezaları ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, sanık ... yönünden ayrıca mahsuba ilişkin Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.10.2012 tarihli ve 122-282 sayılı hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 04.06.2013 tarih ve 3192-7027 sayı ile;
'...Mağdure soruşturma aşamasındaki 26.04.2012 tarihli beyanında; sanık ...'in zorla pantolonunu indirerek cinsel organına baktığını, bu sırada diğer sanığın telefonu ile görüntülerinin kaydedilmiş olduğunu, üç gün sonra sanık ...'nın telefonla arayarak kendisini çağırdığını, yanına gittiğinde sanığın zorla elbiselerini çıkarıp kendisini oral yoldan boşaltmaya zorladığını ifade ettiği halde, bu olayın hemen akabinde olayları anlattığı anlaşılan arkadaşı tanık ...'ın soruşturma aşamasında alınan 26.04.2012 tarihli beyanında; mağdurenin olayı kendisine anlatırken sanık ...'in cinsel organına baktığı takdirde bakire olup olmadığını anlayacağını ve o zaman kendisine inanacağını söylemesi üzerine kendisinin kabul ederek cinsel organını sanığa gösterdiğini, sanık ...'in ise telefondaki görüntülerle tehdit etmek suretiyle kendisini ilişkiye zorladığını beyan etmesi ve mağdurenin soruşturmadaki anlatımları ile olayı arkadaşına anlatışı arasında çelişkiler bulunması, mağdurenin bilahare dosyaya ibraz ettiği 01.10.2012 tarihli dilekçesinde kendisine hiç bir şekilde şiddet kullanılmadığını belirterek sanıklar haklarındaki şikâyetlerinden vazgeçmesi, tanıklar ..., ... ve ...'nin Cumhuriyet Savcılığı ve duruşmadaki beyanlarında, mağdurenin tanık ...'nın erkek arkadaşı olan sanık ...'den hoşlanması ve bu sanık ile tanık ...'nın birlikteliklerini kıskanması nedeniyle mağdure ile ... arasında tartışma olduğunu ifade etmeleri, sanık ...'in cep telefonu üzerinde yapılan incelemede, mağdurenin iddia ettiği şekilde cinsel içerikli bir görüntüye rastlanmamış olması, mağdurenin cinsel organınına sanık ... tarafından bakıldığı ilk olayda kendisi evden ayrılırken sanık ...'in kanepenin üzerine bir telefon attığı, bu telefonun sanık ...'e ait olduğu ve kendisinin hemen aşağı indiğinde ...'in aşağıda beklediği ve aynı telefonunun bu kez onun elinde olduğuna dair beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olmaması ve sanıkların aşamalardaki savunmalarında suçları kabul etmemeleri karşısında; sanıkların mağdureye karşı eylemlerini kendisinin rızası hilafına cebir, tehdit veya hile ile gerçekleştirdiklerine dair her türlü şüpheden uzak mahkûmiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından şüpheden sanıkların yararlanacağı gözetilerek atılı suçlardan beraatlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 03.12.2013 tarih ve 260-346 sayı ile;
'...Muğdurenin sanıklardan ... ile olay tarihi itibariyle arkadaşlık yaptıkları, sanık ...'in mağdureyi telefonla arayarak 'senin kız olmadığını öğrendim, elimde video görüntüleri var' dediği, suç tarihinde mağdurenin arkadaşı ... ile birlikte sanık ...'in evine gittikleri, bu arada ...'nın arkadaşı ...'in evde olmadığını belirtip evden ayrıldığı, sanık ...'in mağdureye yönelik 'soyun kız olup olmadığına bakacağım' dediği, mağdurenin bu isteği kabul etmediği, buna rağmen sanık ...'in mağdurenin pantolonunu indirdiği ve mağdurenin kız olmadığını söyleyerek cinsel ilişkiye girmek istediğini belirttiği, mağdurenin bu isteği kabul etmediği, sanıkla tartıştığı ve evden ayrıldığı, sanık ...'in böylece mağdureye yönelik olarak çocuğun basit cinsel istismarı ve cinsel amaçlı olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olduğu, atılı suçlardan cezalandırılması gerektiği, mağdurenin evden ayrıldığı sırada sanık ...'in mağdureyi evin çıkışında beklediği, sanık ...'in mağdurenin ...'le tartışırken ve ...'in mağdurenin cinsel organına bakarken olan görüntüleri gösterdiği, budan sonra ben ne dersen yapacaksın dediği, sanık ...'in de olayı kimseye anlatmamasını, elinde görüntülerinin olduğunu söylediği, sanık ...'in bir süre sonra mağdureyi tekrar arayarak buluşmak istediğini söylediği ve istiklal mahallesinde bir eve götürüp mağdureyi tehditle ilişkiye zorladığı, mağdurenin istemediğini belirtip ağlamaya başladığı, bunun üzerine sanığın 'ilişkiye girmeyeceksen beni boşalt' dediği ve cinsel organını mağdurenin ağzına soktuğu, daha sonra evden ayrıldıkları, sanığın eylemleri nedeni ile mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu anlaşılmış, sanık ...'nın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı ve cinsel amaçlı olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları sabit görülmüş, atılı suçlardan cezalandırılması gerekmiş, her ne kadar mağdurenin rızasıyla söz konusu olayların gerçekleştiği yada söz konusu olayların gerçekleşmediği, mağdurenin anlatımlarının sanık ...'i kıskanmasından kaynaklandığı savunulmuşsa da, tanık ...'nın anlatımları ve sanıkların savunmaları dikkate alındığında sanıklar ... ve...'in mağdurenin sanık ...'in evine gelmesi için plan kurdukları, bu amaçla tanık ...'nın da olayda rol aldığı, tanık ...'nın mağdureyi...'in evine götürdüğü, buradan bir bahane ile ayrıldıktan sonra sanık ...'in mağdureye yönelik istismarda bulunduğu ve bu sırada sanık ...'in mağdurenin görüntülerini çektiği ve bu görüntüleri kullanarak söz konusu eylemleri gerçekleştirdiği, mağdurenin anlatımlarının bu nedenle gerçeği yansıttığı sonucuna varılmış, savunmalara itibar edilmemiş,..'' şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerinde sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.03.2016 tarihli ve 93975 sayılı 'onama-bozma' istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 504-1704 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 19.04.2017 tarih ve 374-2141 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 21.03.2019 tarih ve 647-239 sayı ile; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yokluğunda verilen kararların tebliğ edilmesi için dosya Yerel Mahkemeye iade edilmiş, tebligat eksikliğinin giderilmesinin ardından anılan Bakanlık tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.09.2019 tarihli ve 89458 sayılı 'onama-bozma' istekli ek tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği ve 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 29.06.2020 tarih ve 7035-2759 sayı ile 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesine göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağından Bakanlık vekilinin temyiz istemi reddedilip direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar hakkında Yerel Mahkemece özel hayatın gizliliğini ihlâl suçu yönünden mağdurenin şikâyetten vazgeçmesi nedeniyle verilen düşme kararları ve şantaj suçu yönünden verilen beraat kararları temyiz edilmeden kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme; sanık ... hakkında mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık ... hakkında mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerlerine atılı suçların yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdure ...’in suç tarihinde 17 yaşında olduğu, sanıklar ... ve ...’nın ise 23 yaşında oldukları,
26.04.2012 tarihinde kolluk görevlileri tarafından düzenlenen tutanakta; mağdurenin, Hacıkaplanlar Mahallesi 1093. Sokak, tek katlı müstakil evde sanıklar ... ve ... tarafından cinsel istismara maruz kaldığını belirttiğinin, bu hususa ilişkin araştırma yapıldığının, sanıkların verilen bu adreste birlikte yaşadıklarının tespit edildiğinin, ...’in 23.03.2012 tarihinden itibaren Uşak cezaevinde tutuklu olduğunun ve ...'in bulunması için araştırmaların devam ettiğinin bildirildiği,
Tanık ... 03.05.2012 tarihli dilekçesinde; mağdurenin, tanık ...’yla sanık ... arasındaki ilişkiyi bozmak istediğine şahit olduğunu, mağdureyle ... arasında bu mesele yüzünden tartışmalar yaşandığını, mağdurenin psikolojisinin bozuk olduğunu, daha önce mağdurenin sınıfta, arkadaş ortamında, duştayken ağabeyinin kendi videosunu çektiğini anlattığını, yine mağdurenin, kendisine önceki ilişkilerinde cinsel ilişki yaşadığını söylediğini belirttiği,
Tanık ... 03.05.2012 tarihli dilekçesinde; mağdure ve tanık ...’yla sınıf arkadaşı olduğunu, okulda ...’yla mağdure arasında mağdurenin ...’i sevmesinden dolayı tartışmalar yaşandığını bildirdiği,
02.07.2012 tarihinde sanık ...’in cep telefonları ve hafıza kartında yapılan incelemeye ilişkin bilirkişi raporunda; cinsel içerikli fotoğraf ve kamera kaydının bulunmadığının belirtildiği,
Mağdurenin 01.10.2012 tarihli dilekçesinde; şikâyetten vazgeçmeye karar verdiğini, okuldaki arkadaş çevresinin mağduru olduğunu, arkadaşlıkları süresince sanıklarla telefondan görüştüklerini ve mesajlaştıklarını, arkadaş oldukları için sanıkların evlerine bazen yalnız bazen de tanık ...’yla birlikte gidip geldiklerini, zaman zaman arkadaşlar arasında isteklerin olduğunu, kendisine hiçbir zaman şiddet uygulanmadığını, olayın kapanmasını istediğini, gençliğinin ve arkadaş çevresinin etkisiyle hareket ettiğini, davacı ve şikâyetçi olmadığını ifade ettiği,
Mağdurenin 07.05.2013 tarihli dilekçesinde; olaylar hakkında bilgisinin olmadığını, mağdure ve sanıkların arkadaşlıklarından aylar öncesinden beri haberdar olduğunu, gençler arasındaki olayların toplum baskısı nedeniyle farklı anlatılabileceğini, kimsenin günahını almak ve vebalini üstlenmek istemediğini, bu nedenle şikâyetinden vazgeçtiğini belirttiği,
17.07.2017 tarihinde Pamukkale Üniversitesince mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdurenin beden sağlığının bozulmadığının ancak ruh sağlığının bozulduğunun tespit edildiğinin mütalaa edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdure ... Kollukta; tanık ...’ın okuldan arkadaşı olduğunu, sanık ... ve ...’ın sevgili olduklarını, yaklaşık 7-8 ay önce ...’nın kendisini sanık ...’le tanıştırdığını, sanıkların aynı evde yaşadıklarını, ...’le tanıştıktan sonra sevgili olduğunu ancak ilişkilerinin iyi gitmediğini, telefonda konuşurlarken...’in, kendisine 'Senin kız olmadığını öğrendim. Elimde video görüntülerin var.' dediğini, ...’e kimseyle ilişkiye girmediğini ve kız olduğunu söylediğini, ...’in ise 'Seni doktora götüreceğim. Orada kız olup olmadığın ortaya çıkar.' dediğini ancak bunu kabul etmediğini, olaydan yaklaşık 1 ay önce ...’yla birlikte sanıkların evine gittiklerini, evde sadece...’in olduğunu, ...’nın...’e, ...’in nerede olduğunu sorduğunu, ...’in 'Sanayiye gitti.' dediğini, bunun üzerine ...’nın 'Siz birlikte kalın. Aranızdaki konuyu konuşup halledersiniz.' diyerek evden ayrıldığını, hatta giderken kendisine 'Bir şey olursa bana telefondan mesaj gönder.' dediğini, ...’nın evden ayrılmasının ardından...’le evde yalnız kaldıklarını, bir süre oturduklarını, sonrasında...’in 'Soyun. Cinsel organına bakacağım. Ben kız olup olmadığını anlarım.' dediğini, istemediğini ancak...’in kendisini zorla kucağına alıp odaya götürdüğünü, odadan çıktığını ancak... tarafından kucaklanarak tekrar odaya götürüldüğünü, ...'in odada zorla pantolonunu çıkarttığını ve cinsel organına baktığını, 'Sen kız değilsin. Benimle ilişkiye gir.' dediğini, bu teklifi kabul etmediğini, pantolonunu giyinip evden ayrıldığını, o sırada...’in kanepenin üzerine bir cep telefonu attığını, bu cep telefonunun ...’e ait olduğunu bildiğini, evden çıkıp aşağı indiğinde ...’le karşılaştığını, ...’in cep telefonundan kendisine bir video izlettiğini, videonun biraz önce...’in cinsel organına baktığı görüntüleri içerdiğini, ...’in o an evde bulunduğunu ve gizlice görüntüleri kayda aldığını tahmin ettiğini, ...’in 'Ben ne dersem onu yapacaksın.' dediğini, kendisinin o esnada cep telefonundan mesaj göndererek ...'yı çağırdığını, ...’nın yanlarına geldiğini ancak ...’yla görüşmesine sanıkların izin vermediğini, bunun üzerine eve gittiğini, yaklaşık 3 saat sonra...’in telefonla arayarak 'Canını sıkma. ...’ya konuşma yoksa videoyu babana ve okula gönderirim.' dediğini, bu olaydan 3 gün sonra ...’in telefonla aradığını ve buluşmak istediğini, buluştuklarını ve İstiklal Mahallesinde bulunan İstikbal Sitesinde, katını ve numarasını bilmediği bir daireye girdiklerini, burada ...’in televizyonun sesini açarak kendisini cinsel ilişkiye girmeye zorladığını, üzerindeki kıyafetleri zorla çıkardığını, kendisine vurmadığını ancak ellerinden tuttuğunu, ağlamaya devam etmesi üzerine ...’in 'İlişkiye girmeyelim ama beni boşalt. Ondan sonra git.' dediğini, bunun üzerine ...’in cinsel organını ağzına alarak, onu boşalttığını, birlikte aşağı indiklerini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
19.06.2012 tarihli duruşmada; psikolog bilirkişinin mağdureyle konuştuğunun, mağdurenin olayları kendisine anlattığının, mağdurenin psikolojik tedavi görmesi sebebiyle olayı tekrar anlatmasının mağdureye zarar vereceğinin bildirdiği,
Müşteki... Kandeğer Kollukta; mağdurenin annesi olduğunu, İzmir’de oturan büyük kızı ...’in, kendisini telefonla arayarak mağdurenin zor durumda olduğunu söylediğini, bunun üzerine aynı gün mağdureyle konuştuğunu, mağdurenin, kendisine tanık ... tarafından sanıklarla tanıştırıldığını, sanıkların, kendisine cinsel tacizde bulunduklarını, görüntülerini çektiklerini ve şantajda bulunduklarını söylediğini, mağdureden duydukları karşısında şok olduğunu, mağdurenin stajının olması nedeniyle 3 gün sonra müracatta bulunduklarını, sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; söz konusu olayları bir hafta sonra büyük kızından öğrendiğini ve sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Tanık ... Kollukta; yaklaşık 5-6 ay önce erkek arkadaşı sanık ...’in arkadaşı olan sanık ...’le mağdureyi tanıştırdığını, mağdure ve...’in tanıştıkları gün sevgili olduklarını ancak ilişkilerinin çok iyi gitmediğini, ayrılıp barıştıklarını, 1 ay kadar önce mağdurenin, kendisine...'in elinde görüntülerinin olduğunu, ne isterse onu yapması gerektiğini, yapmaması hâlinde görüntülerini babasına ulaştıracağını söylediğini, bunun üzerine mağdureye böyle bir görüntünün olup olmadığını sorduğunu, mağdurenin olmadığını söylediğini, 1 gün sonra mağdureyle sanıkların evinde sanıklarla buluştuklarını ancak ...’in evde olmadığını, daha sonra işleri olması sebebiyle evden ayrıldığını ve...’le mağdurenin evde yalnız kaldıklarını, sonradan mağdureden öğrendiği kadarıyla...’in, mağdureye kız olup olmadığını cinsel organına bakarak anlayabileceğini söylediğini, mağdurenin kabul etmesi üzerine...’in mağdurenin cinsel organına bakarak ona kız olmadığını söylediğini, ...’in bu anları gizlice sanık ...’in cep telefonuyla videoya çektiğini, ...’in mağdureyi, kız olmadığını babasına söyleyeceği tehdidiyle cinsel ilişkiye girmeye zorladığını, mağdurenin...’in elinden kurtularak evden çıktığını, o esnada ...’le karşılaştıklarını, ...’in mağdureyi ikna ederek tekrar eve götürdüğünü, aralarında konuştuklarını ancak ne konuştuklarını mağdurenin söylemediğini, mağdurenin cep telefonundan kendisini arayarak hemen eve gelmesini istediğini, eve gittiğinde ...’in de orada olduğunu ve mağdureyle konuşmamasını söylediğini, bunun üzerine mağdurenin bir şey söylemeden evden çıkıp gittiğini, bir süre evde sanıklarla birlikte oturduğunu ancak sanıkların bir şey söylemediklerini, aradan 2 gün geçtikten sonra ...’in mağdureyi telefonla aradığını, buluşup mağdurenin adresini bilmediği bir eve gittiklerini, elindeki görüntülerle şantaj yapıp mağdureyle cinsel ilişkiye girmek istediğini ancak mağdurenin kabul etmemesi üzerine sanık ...’in 'O zaman beni ağzınla boşalt.' dediğini, bunun üzerine mağdurenin sanık ...’i ağzıyla boşalttığını, bu olayları mağdurenin, kendisine anlatması üzerine öğrendiğini, bu olayları duyması üzerine mağdureyle tartıştıklarını, mağdurenin 2 gün önce de olayları annesi...’e anlattığını bildiğini, hatta annesinin isteği üzerine mağdurenin şikâyetçi olduğunu, kendisinin yanında sanıkların mağdureye sarkıntılık etmediklerini,
Savcılıkta; mağdureyi sınıf arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, sanık ...'in erkek arkadaşı olduğunu, mağdurenin ...'in arkadaşı olan sanık ...’le tanışıp sevgili olduğunu, ...’le olan birlikteliğini mağdurenin kıskandığını, mağdurenin '...'den ayrıl. Ben ondan hoşlanıyorum. Sizin birlikte olmanızı istemiyorum.' şeklinde telefon mesajı gönderdiğini, mağdurenin, sanıklar tarafından görüntülerinin kaydedildiğini kendisine söylediğini ancak bunun sanıklar tarafından doğrulanmadığını, kendisinin de böyle bir görüntüye rastlamadığını, mağdurenin okulda, sınıfta bulundukları bir zamanda banyodayken ağabeyinin görüntülerini çektiğini ve yaklaşık 1 yıl önce sevgili olduğu kişiyle cinsel birliktelik yaşadığını anlattığını,
Mahkemede; olay tarihinde sanık ...’in mağdureyi eve çağırdığını ancak mağdurenin, kendisini telefonla arayarak birlikte gitmek istediğini, sanık ...'le kitap almaya gidecekleri için dışarı çıkacağını, bu nedenle mağdurenin teklifini kabul ettiğini, evde ... ve...’in olduğunu, ...'le birlikte kitap almak için evden çıktıklarını, mağdureyle...’in evde kaldıklarını, her ikisinin de gayet neşeli olduğunu ve döndüklerinde de...’le mağdure arasında herhangi bir problem olmadığını, daha sonra mağdurenin eve geç kalacağını söyleyerek ayrıldığını, ...’in evde kaldığını, mağdurenin ...’den hoşlandığını önceden bilmediğini ancak mağdurenin iddia ettiği olay tarihinden sonra ...'i sevdiğini kendisine söylediğini, mağdurenin görüntülerinin kaydedildiğinden haberdar olmadığını, mağdurenin, kendisine görüntülerinin kaydedildiğini ve birtakım şeyler yapıldığını söylediğini, bunun üzerine durumu araştırdığını ve öncelikle ...'in cep telefonunu gizlice incelediğini, cep telefonunda mağdurenin görüntülerine rastlamadığını, yine ...’in, kendisine böyle bir şeyin olmadığını belirtip 'Gidip ailesiyle konuşalım.' dediğini ancak lise son sınıfta okuduklarından mağdurenin okul hayatının zarar görmemesi için Abdukadir’i engellediğini,
Tanık ... Savcılıkta; mağdureyi sınıf arkadaşı olması, sanık ...’i ise aynı sınıfta okuyan tanık ...’nın sevgili olması sebebiyle tanıdığını, mağdurenin kendilerine anlattığı şeylerden ... ve ... arasındaki ilişkiyi kıskandığını anladıklarını, kıskançlık nedeniyle mağdurenin böyle bir anlatımda bulunduğunu düşündüğünü,
Mahkemede; olayla ilgili bilgisinin duyuma dayalı olduğunu, mağdurenin doğru söylemediğini düşündüğünü, mağdurenin daha önce ağabeyi ve başka kişilerle ilgili olarak da birtakım iddialarda bulunduğunu,
Tanık ... Savcılıkta; sanık ...’in tanık ...’nın sevgilisi olduğunu bildiğini ancak kendisini tanımadığını, mağdurenin, ...’yla ... arasındaki arkadaşlığı kıskandığını, bu nedenle bir keresinde ...'ya '...’le çıkmanı istemiyorum.' şeklinde telefon mesajı gönderdiğini bildiğini, bunun dışında mağdurenin herhangi bir görüntüsünü görmediğini, mağdurenin daha önce bir başkasıyla birlikte olup olmadığını bilmediğini, sadece bir defasında mağdurenin duşa girdiğinde ağabeyini, görüntülerini çektiğini söylediğini,
Mahkemede; mağdure ile tanık ... arasında bir problem olmadığını, çok iyi anlaştıklarını, daha sonra aralarının bozulduğunu, mağdurenin ...’ya sanık ...’i sevdiğini söylemesi üzerine aralarının açıldığını bildiğini, mağdurenin bu durumunun sınıfta herkes tarafından bilindiğini, olayla ilgili başka bilgisinin olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta ve Savcılıkta; tanık ...’yla yaklaşık 5 ay önce tanıştıklarını ve arkadaş olduklarını, sanık ...’in asker arkadaşı olduğunu ve ...’nın arkadaşı olan mağdureyle...’i tanıştırdığını, onların da arkadaş olduklarını ancak mağdurenin...’i beğenmemesi sebebiyle 3-4 gün sonra ondan ayrıldığını, mağdurenin, ...’in arkadaşlık teklifini aslında kendisine yakın olmak için kabul ettiğini öğrendiğini, ...’le mağdurenin ilişkilerinin yaklaşık 1 hafta sürdüğünü, aralarında cinsel konunun geçtiğini düşünmediğini, ne...’in ne de kendisinin mağdureyi evlerine götürdüğünü, cep telefonuyla herhangi bir görüntüsünü çekmediğini, suçlamaları kabul etmediğini, mağdurenin hem kendisine hem de...’e iftira attığını, mağdureyle birlikte olmadığını ve mağdurenin psikolojisi bozuk olduğu için mağdurenin bunları yaptığını düşündüğünü,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; mağdurenin kendisi dışında başkalarıyla ilgili olarak da bu tip iddialarda bulunduğunu, mağdurenin psikolojik olarak rahatsız olduğunu, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, mağdureyle hiçbir zaman yan yana veya baş başa konuşmadıklarını,
Mahkemede; mağdureyi, kız arkadaşı tanık ...’nın arkadaşı olması sebebiyle tanıdığını, mağdurenin aynı zamanda arkadaşı olan diğer sanık ...'in kız arkadaşı olduğunu, ...’in ve mağdurenin...'le kaldıkları eve gidip geldiklerini ancak onlar geldiğinde kendisinin evde olmadığını, iddia edilen olay tarihinde kız arkadaşı ...’nın, kendisini telefonla arayarak buluşmak istediğini, bunun üzerine eve doğru gittiğini, ...'yı evin yakınında gördüğünü, birlikte eve çıktıklarını, evde... ve mağdurenin bulunduğunu, 5-10 dakika birlikte oturduklarını, sonrasında önce mağdurenin daha sonra...’in evden ayrıldığını, mağdurenin evden neden ayrıldığını bilmediğini ancak aralarında bir soğukluk olduğunu, söz konusu olaylardan ve görüntülerden herhangi bir şekilde haberinin olmadığını, mağdureye cinsel istismarda bulunmadığını, ...'nın anlattıklarına göre mağdurenin, kendisinden hoşlandığını, bu nedenle kendisini suçlamış olabileceğini,
Sanık ... Savcılıkta; dolandırıcılık suçundan Uşak cezaevinde tutuklu olduğunu, asker arkadaşı olması nedeniyle sanık Abdülkadir’i tanıdığını, onunla bir süre Denizli ilinde birlikte oturduklarını, mağdureyi ve tanık ...’yı tanımadığını,
Mahkemede; iddia edilen olay tarihinde sanık ...’le aynı evde yaşadıklarını, mağdureyi, sanık ...'in arkadaşı tanık ... aracılığıyla tanıdığını ve aralarında duygusal ilişki başladığını, iddia edilen olay tarihinde ...'nın ve mağdurenin, evlerine geldiğini, kendisinin evde tek başına olduğunu, ...’nın ...’i bulmaya gitmek için evden ayrıldığını, mağdureyle evde yalnız kaldıklarını, sohbet ettiklerini, mağdurenin başkalarıyla cinsel ilişkiye girdiği konusunda herhangi bir konuşma geçmediğini, mağdureye “Sen kız değilsin.” şeklinde bir söz sarf etmediğini, mağdurenin görüntülerini de çekmediğini, birlikte bir şeyler içtiklerini, o esnada mağdurenin 'Ayrılmamız lazım.' dediğini, mağdureye nedenini sorduğunu, mağdurenin ise 'Başka birisi var.' dediğini, bu kişinin ismini sorduğunu ancak mağdurenin söylemediğini, aradan 5-10 dakika geçtikten sonra ... ile ...’in eve geldiğini, ondan 5-10 dakika sonra da mağdurenin evden ayrıldığını, mağdurenin peşinden dışarı çıktığını, mağdureye bu kişinin kim olduğunu sorduğunu ancak mağdurenin söylemeyerek oradan ayrıldığını, kameralı cep telefonunun bulunmadığını, ...'in evden çıkarken cep telefonunu alıp gittiğini, mağdurenin kendilerini neden suçladığını bilmediğini, cezaevinde olduğu suçtan dolayı ifadesinin alındığını düşündüğü için savcılıktaki ifadesinde mağdureyi tanımadığını söylediğini, bu beyanlarının doğru olduğunu,
Savunmuşlardır.
Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde;
'(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.' şeklinde düzenlenmiş iken,
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 59. maddesi ile;
'(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.',
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile de;
'Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.
Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.'
Hâlini almıştır.
5237 sayılı TCK’nın 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' başlıklı 109. maddesi ise;
'(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.' şeklinde düzenlenmiştir.
14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7133 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile;
'(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2)...
(3)...
e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4)...
(5)...
(6)...”,
Hâlini almıştır.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' şeklinde, Latince'de ise 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’le tanık ...’nın sevgili oldukları, sanık ...'in sanık ...’in hem askerlik hem de ev arkadaşı olduğu, sanık ...’le mağdureyi ... ve sanık ...'in tanıştırdığı, mağdure ve sanık ...'in sevgili olduklarını mağdurenin Kollukta; sanık ...'le sevgili olduklarını, ...’le telefonda konuşurlarken kendisine 'Senin kız olmadığını öğrendim. Elimde video görüntülerin var.' dediğini, ...’e kimseyle ilişkiye girmediğini ve kız olduğunu söylediğini, ...’in ise 'Seni doktora götüreceğim. Orada, kız olup olmadığın ortaya çıkar.' dediğini ancak bunu kabul etmediğini, sonrasında sanıkların evine gittiğini ve orada...’le yalnız kaldığını, ...’in 'Soyun. Cinsel organına bakacağım. Ben, kız olup olmadığını anlarım.' dediğini, ... tarafından kucaklanarak odaya götürüldüğünü, odada zorla kendisinin pantolonunun çıkartıldığını, cinsel organına bakıldığını ve kendisine 'Sen kız değilsin. Benimle ilişkiye gir.' denildiğini, bu teklifi kabul etmediğini, pantolonunu giyinip evden ayrıldığını, evden çıkıp aşağı indiğinde sanık ...’le karşılaştığını, ...’in cep telefonundan kendisine bir video izlettiğini, videonun biraz önce...’in, cinsel organına baktığı görüntüleri içerdiğini, olaydan 3 gün sonra ...’in telefonla aradığını, buluşmak istediğini söylemesi üzerine buluştuklarını, birlikte daha önce gitmediği bir eve gittiklerini, ...'in, kendisini cinsel ilişkiye girmeye zorladığını, üzerindeki kıyafetleri zorla çıkardığını, kendisine vurmadığını ancak ellerinden tuttuğunu, ağlamaya devam etmesi üzerine ...’in 'İlişkiye girmeyelim. Ama beni boşalt. Ondan sonra git.' dediğini, bunun üzerine ...’in cinsel organını ağzına alıp onu boşalttığını, birlikte aşağı indiklerini ve sanıklardan şikâyetçi olduğunu iddia ettiği, 01.10.2012 tarihli dilekçesinde ise; şikâyetten vazgeçmeye karar verdiğini, okuldaki arkadaş çevresinin mağduru olduğunu, sanıklarla telefonla görüştüklerini ve mesajlaştıklarını, arkadaş oldukları için sanıkların evlerine bazen yalnız bazen de tanık ...’yla birlikte gidip geldiklerini, zaman zaman arkadaşlar arasında isteklerin olduğunu, kendisine hiçbir zaman şiddet uygulanmadığını, olayın kapanmasını istediğini, gençliğin ve arkadaş çevresinin etkisiyle bu durumun ortaya çıktığını, davacı ve şikâyetçi olmadığını belirttiği; sanıkların ise aşamalarda atılı suçları işlemediklerini savundukları olayda;
Mağdurenin olayı 26.04.2012 tarihinde kolluğa intikal ettirmesine karşın 01.10.2012 tarihli dilekçesiyle sanıklardan şikâyetçi olmadığını ve kendisine karşı herhangi bir şiddet uygulanmadığını beyan etmesi yine mağdurenin annesi olan müşteki...’in de ilk beyanında sanıklardan şikâyetçi olmasına karşın 07.05.2013 tarihli dilekçesiyle kimsenin günahını almamak ve vebalini üstlenmemek adına şikâyetinden vazgeçtiğini belirtmesi, sanıkların aşamalarda özde değişmeyen ve suçlamaları kabul etmeyen savunmaları, mağdurenin telefonla görüntü kaydı yapıldığı iddiasına karşın telefonlar üzerinde yapılan incelemede cinsel içerikli herhangi bir görüntü kaydının bulunmaması, tanıklar Destan ve Gamze’nin, mağdurenin, tanık ...’nın sevgilisi olan sanık ...’i kıskandığına ve bu hususta taraflar arasında tartışmaların yaşandığına ilişkin anlatımları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanıkların mağdureye yönelik eylemlerini, onun rızasına aykırı olarak gerçekleştirdikleri hususunun şüphede kalması ve bu şüphenin sanıklar lehine değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle sanıkların üzerlerine atılı suçların, yasal unsurları itibarıyla oluşmadığına karar verilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklara atılı suçların unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.12.2013 tarihli ve 260-346 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklara atılı suçların unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.11.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.