Ceza Genel Kurulu 2017/1090 E. , 2018/628 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 21. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 28-208
Resmî belgede sahtecilik suçundan sanıklar ..., ... ve ...'in TCK'nın 204/1, 43/1 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına, ayrıca sanık ... hakkındaki cezanın aynı Kanun'un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2011 tarihli ve 801-816 sayılı hükümlerin, sanıklar ... ve ... müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesince 06.12.2016 tarih ve 3600-7429 sayı ile;
“1-)Sanıklar ... ile ...'in, sanık ...'a ait ........ plakalı aracın 04.02.2005 ve 21.03.2006 tarihli muayene işlemlerini sahte bir şekilde yaptırmak suretiyle üzerilerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia ve kabul olunduğu somut olayda; ...’ın kolluk ifadesinde, aracın trafik takip işlerini sanık ...’ın takip ettiğini, onun patronun da diğer sanık ... olduğunu beyan etmesi, diğer savunmasında ise, sanık ...’ın telefon numarası vermesi üzerine diğer sanık ...’i arayarak aracın fenni muayenesini Hüseyin’e yaptırdığına dair çelişkili beyanda bulunması, sanıklar ... ile ...'in ise, suça konu aracın muayene işlemini yaptırmadıklarını ve suçlamaları kabul etmediklerini savunmaları karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından, aracın muayenesi bölümünde bulunan yazı, rakam ve imzaların sanıkların eli ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi,
2-)5237 sayılı TCK'nun 43/1. maddesine göre 'Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda' zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olup; aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağının olmadığı cihetle; sanık ...’ın motorlu araç trafik belgesini değiştirmek için Trafik Tescil Büro Amirliğine yapmış olduğu başvuru sonrası yapılan incelemede 04.02.2005 ve 21.03.2006 tarihli muayenelerin sahte olduğunun tespit edilmesi üzerine sanıklar hakkında başlatılan soruşturmada söz konusu muayenelerin belge üzerinde yazılı tarihleri farklı ise de; her iki muayeneninde sahte olarak oluşturulduğu ve bu muayenelerin farklı tarihlerde düzenlendiğine dair de kesin delil bulunmadığından, olayda TCK'nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden sanıklar hakkında yazılı şekilde fazla ceza tayini,
3-)Sanık ...’ın tekerrüre esas alınan ilamının para cezası içerip kesin hüküm niteliğinde olduğundan tekerrüre esas teşkil etmeyeceğinin gözetilmemesi,
4-)T.C. Anayasa Mahkemesi'nin, TCK.nun 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk bulunması' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme 11.04.2017 tarih ve 28-208 sayı ile, (2), (3) ve (4) numaralı bozma nedenlerine uymuş ise de, (1) numaralı bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Bu hükümlerin de sanıklar ... ve ... müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.08.2017 tarihli ve 31807 sayılı 'onama' istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 tarihli ve 398 sayılı kararı ile kararına direnilen Yargıtay 21. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 11. Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 12.10.2017 tarih ve 14226-6666 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı resmî belgede sahtecilik suçunun sübutu bakımından eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1- Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümler yönünden dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin,
2- Zamanaşımının gerçekleşmediğinin kabulü hâlinde tüm sanıklar yönünden, gerçekleştiğinin kabulü hâlinde ise, yalnızca sanık ... yönünden Yerel Mahkeme direnme kararının yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
1- Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümler yönünden dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ...’ın yetkilisi olduğu şirkete ait 35 KSL 26 plakalı aracın, motorlu araç trafik belgesi üzerindeki 04.02.2005 ve 21.03.2006 tarihli araç muayene işlemlerinin sanık ... aracılığı ile diğer sanık ... tarafından sahte olarak yapıldığının veya yaptırıldığının iddia ve kabul olunduğu,
Belgeyi kullanan sanık ... yönünden suç tarihi suça konu muayene işlemlerinin sahte olduğunun tespit edildiği 14.07.2008 tarihi ise de; muayene işlemini sahte olarak yaptıkları iddia ve kabul olunan sanıklar ... ve ... yönünden suç tarihinin son muayene işlem tarihi olan 21.03.2006 olduğu, atılı suçu daha ileri bir tarihte işlediklerine dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı,
21.03.2006 tarihi itibarıyla sanıklar Haydar ve Hüseyin’in on sekiz yaşından büyük oldukları,
Sanıklar hakkında 23.12.2010 tarihinde iddianame düzenlenmiş olup dava zamanaşımının, son olarak sanıklar hakkında verilen 11.04.2017 tarihli mahkûmiyet kararıyla kesildiği,
Anlaşılmıştır.
Sanık ... soruşturma evresinde; şirketinin bütün araçlarının takip işlerini sanık ...’ın yaptığını, patronunun da sanık ... olduğunu,
Kovuşturma evresinde ise; aracının muayene işlemini yaptıracağı sırada, iş yeri komşusu olan sanık ...’ın kendisini telefonda diğer sanık ... ile tanıştırdığını, söz konusu muayenelerin ikisini de ...’e yaptırdığını, soruşturma aşamasındaki ifadesi okunup sorulduğunda; o ifadesinin bir kısmının doğru olduğunu, bir bölümünün tutanağa yanlış geçtiğini, mahkemedeki ifadesinin daha doğru olduğunu,
Sanık ... aşamalarda; iş yeri komşusu olan sanık ...’in aracının muayene işlemini kime yaptırabileceğini sorması üzerine, trafik takipçiliği yaptığını bildiği sanık ...’in telefonunu verdiğini, sanık ...’in sahte muayene işlemi yaptığını bilmediğini, sanık ...’i bu konuda sanık ...’e yönlendirmesi dışında hiçbir şey yapmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık ... aşamalarda; diğer sanıklar Seyfettin ve Haydar’ı tanımadığını, kendisinin trafik takip işleri yapmadığını, bir dönem oğlunun trafik takip bürosunun olduğunu, onun da askere gittiğini, bu büronun kapalı olduğunu, atılı suçu kabul etmediğini,
Savunmuşlardır.
Sanıklar Haydar ve Hüseyin’e atılı resmî belgede sahtecilik suçu, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 204/1. maddesinde;
'Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Yine suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun'un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 tarihli ve 978–250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Sanıklar Haydar ve Hüseyin’e atılı resmî belgede sahtecilik suçunun yaptırımı, suç tarihinde yürürlükte olan TCK’nın 204/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Buna göre, TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, aynı Kanun'un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise on iki yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve sanıklar Haydar ve Hüseyin yönünden 21.03.2006 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan eylemle ilgili olarak, iddianame tarihinin 23.12.2010 olduğu ve zamanaşımının son olarak sanıklar hakkında verilen 11.04.2017 tarihli mahkûmiyet kararıyla kesildiği de gözetildiğinde, TCK'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen on iki yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi, adı geçen sanıklar yönünden 21.03.2018 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanıklar ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçu yönünden Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükmün, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'un, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar ... ve ... hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
2- Yerel Mahkeme direnme kararının yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğine gelince;
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin aynen tekrarlanması suretiyle Özel Dairenin (1) numaralı bozmasına yönelik direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağından kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel Mahkemece, ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle hüküm kurulduğu anlaşıldığından, sanıklar ... ve ... hakkında atılı suç yönünden dava zamanaşımının gerçekleştiği sonucuna ulaşılması nedeniyle yalnızca sanık ... hakkında direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.04.2017 tarihli ve 28-208 sayılı direnme kararına konu hükümlerinden;
A- Sanıklar ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçu yönünden kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'un, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar ... ve ... hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
B- Sanık ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçu yönünden kurulan direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün ise usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.