20. Hukuk Dairesi 2018/5507 E. , 2019/915 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 12/02/2019 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı ... vekili Av. ... ile diğer taraftan davacı ... Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili 04/06/2014 havale tarihli dilekçesi ile vekil eden şirketin tapu maliki bulunduğu ..., İsmetpaşa mahallesi 3 ada 7 parsel sayılı taşınmazın, ... Kadastro Mahkemesinin 2002/2 E. - 2004/20 K. sayılı kararıyla kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle tescil harici bırakıldığını ve kararın 16/02/2006 tarihinde kesinleştiğini, bunun üzerine Hazinenin 'Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu' esasına dayanarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 250.000,00.-TL'sinin tahsili için ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/46 sayılı dosyasında açtıkları davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtayca onandığını ve Hazinenin karar düzeltme isteminin reddi ile kesinleştiğini, yapılan yargılamada, taşınmazın toplam değerinin 16/02/2006 tarihi itibariyle ....221,989,00.-TL olarak belirlendiğini, bu değer esas alınarak hüküm kurulduğunu, açılan ilk davanın kesinleşmesi ile birlikte gerek davanın konusuna ilişkin ve gerekse miktara ilişkin tüm hususların bu dava için kesin hüküm oluşturduğunu, bakiye 3.971.989,00.-TL asıl alacağın, ...965.089,00.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.937.078,00.-TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, zamanaşımı süresinin saklı tutulan bölüm yönünden geçtiği, kadastro mahkemesinin kararının kesinleştiği tarihten itibaren faiz istenmesinin hukuki dayanağı olmadığı, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/46 sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığı, belirlenen değerin çok fazla olduğu, faize faiz talep edilmesinin haksız olduğunu, tasfiye halindeki şirketi mahkemeler nezdinde vekilin takip edemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne; 3.971.989,00.-TL asıl alacak ile ...965.089,00.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.937.078,00.-TL'den 3.971.989,00.-TL asıl alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ...965.089,00.-TL işlemiş faizin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/11/2015 gün ve 2015/10615 -11276 E.K. sayılı bozma kararı özetle; 'İncelenen dosya kapsamına göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki, davacı vekili dilekçesinde asıl alacak ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.937.078,00.-TL’ye hükmedilmesini talep etmiş ve başvuru harcı ile 26,50.-TL maktu harç yatırmıştır. Davalı vekilinin harcın tamamlatılmasına yönelik itirazı üzerine mahkemenin 26/11/2014 gün ve 3 numaralı ara kararı ile dava sonucunda her halükarda maktu harç alınacağından itirazın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteklerine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanununun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında aynen “(...) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/7/2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanunun 18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez” düzenlemesine yer verilmiş, aynı Kanunun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır” hükmü getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen hükümlerden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim 492 sayılı Kanunun 30. maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı; HUMK'nın 409. maddesinde de gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirtildiğine göre, yargılama sırasında tespit olunan yeni dava değeri üzerinden tarife uyarınca alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcı ilgilisince tamamlanmadan davaya devam edilemez.
Nitekim vurgulanan bu ilkeler, HGK'nın 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut olayda, 6.937.078,00.-TL tazminat talep edilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi “Değer ölçüsüne göre harca tâbi işlemlerde (...) sayılı tarifede yazılı değerler esastır...' hükmü uyarınca eldeki uyuşmazlıkta nispi harç alınması gerekmektedir.
Ne var ki; davacı eldeki davayı açarken, başlangıçta başvurma harcı ile maktu harcı yatırmıştır. Yargılama sırasında dava değeri üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcının ilgilisince tamamlandığına veya mahkemece eksik harcın tahsil edildiğine ilişkin bir belge ya da bilgi dosyada yer almamaktadır.
Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, belirlenecek dava değeri üzerinden eksik peşin nispi karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça, eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, yargılama sırasında usulünce yatırılmış yargı harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından; davacı tarafa yürürlükte olan tarife uyarınca belirlenen dava değeri üzerinden eksik peşin karar ve ilam harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre karar verilmelidir.' şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne; 3.971.989,00.-TL asıl alacak ile ...965.089,00.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.937.078,00.-TL'den; 3.971.989,00.-TL asıl alacağı dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ...965.089,00.-TL işlemiş faizin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 28.03.2017 tarih ve 2017/71 – 2017/2509 E.K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Mahkemece çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleştiği 16/02/2006 tarihi itibarıyla hesaplanan değeri dikkate alınmak suretiyle karar verilmiştir.
Ancak; mahkemece, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle, alacağın 250.000 TL kısmı için açılan ve kabul edilen, .... Hukuk Dairesince de onanarak kesinleşen 2007/46 sayılı dosyada hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş, eldeki davada mahkemece 26/11/2014 tarihli celsenin ... sayılı ara kararında yeniden keşif yapılması hususunda davacıya delil ikame avansı yatırması yönünden kesin süre verilmiş ise de süresi içinde yatırılmadığından keşif ara kararından dönülmüş ve 2007/46 sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunun, eldeki dosya için kesin delil niteliğinde olduğu kabul edilerek, o raporda belirlenen asıl alacak miktarı üzerinden karar verilmiş, eldeki davada yalnızca faiz hesabı yönünden yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkemece, kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan raporun tümü ile inceleme ve itiraz konusu yapılıp, yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden usulü kazanılmış hak gerçekleşmiş olduğu ve kesin delil olarak değerlendirilmesi gerekeceği gerekçesinden hareketle yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı açıklanmıştır.
Ancak önceki hükme esas alınan 02/09/2008 tarihli bilirkişi raporunda emsal araştırması ve karşılaştırması yapılmadan çekişmeli taşınmazın m2 birim fiyatının 'yaklaşık 200.-TL' olduğundan hareketle, soyut, afaki bir değerlendirme üzerinden değer tespiti yapılmış olup, Yargıtay .... Hukuk Daireside 250.000.-TL dava değerine göre, davanın kabulü yolunda verilen kararı, davalı Hazinenin temyizi üzerine, hüküm altına alınan miktar gözetildiğinde, BK 43. maddesi uyarınca (kira geliri) indirim yapılmamış olmasının sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle onamıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, az yukarıda sözü edilen değerlendirme hatası nedeniyle, kısmi davada alınan rapor içeriğinin ve raporda tespit edilen miktarın, eldeki ek dava yönünden bağlayıcı kabul edilmesi mümkün değildir; eldeki davada alacak miktarının belirlenmesi için mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir. Kural olarak bilirkişi raporları, takdiri delil niteliğindedir ve sözü edilen raporun kesin delil olma durumu, ancak ilk davada talep edilen miktar için sözkonusudur.
Bu nedenle, mahkemece, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihi olan 16.02.2006 tarihine yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re'sen emsal araştırılması ve bunların kayıtlarının celbi yoluna gidilmesi ve fen elemanı ile inşaat ve mülk bilirkişiden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile taşınmaz başında yeniden keşif ve inceleme yapılarak rapor alınması, değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, satışına ilişkin belgeler ilgili tapu müdürlüğünden; Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri de ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre eksik veya üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, önceki kısmi davada alınan yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması, doğru değildir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; davacının davasının kabulü ile; taleple bağlı kalınarak 3.971.989,00 TL asıl alacak ile ...965.089,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.937.078,00 TL'den;
a)3.971.989,00 TL asıl alacağı dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b)...965.089,00 TL işlemiş faizin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı tarafın talebi üzerine mahkemece 12/09/2018 tarihinde; “iş bu gerekçeli kararda dava tarihi olarak belirtilen '24/05/2017' tarihinin '18/06/2014' olarak tashih olunur.” şeklinde tashih şerhi verilmiş, tashih kararı da Hazinece temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile tespit harici bırakılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur. Şöyle ki bilirkişilerce arsa niteliğindeki taşınmazın değeri belirlenirken somut emsal olarak 35 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 29/07/2011 tarihinde yapılan satışı esas alındıysa da, bu satış tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınan değerlendirme tarihinden (kadastro dosyasının kesinleşme tarihi olan 16/02/2006) daha sonra yapılan bir satış olduğu için uygun bir emsal kabul edilemez.
Somut emsal olarak incelenen satışın uygun bir emsal olduğu kabul edilse dahi, mahkemece emsal taşınmazın imar parseli olup olmadığı, emsalden ... düşülüp düşülmediği, dava konusu ve emsal taşınmazların emlak vergisine esas m2 değerleri araştırılmalı, bilirkişilerce düzenlenen rapor denetlenmeden hüküm kurulmuştur.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, taraflara dava konusu taşınmaza mümkünse aynı beldeden ve değerlendirme tarihi olan 16/02/2006 tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınmalı, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmeli, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazların ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, imar planının ölçeği ve onaylama tarihi ile dava konusu taşınmazın emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından re'sen belirlenen emlak vergisine esas metrekare değeri ilgili belediye başkanlığından ayrı ayrı sorularak ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılıp dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu taşınmazın değeri belirlenmeli, davacı tarafından dava dilekçesi ile işlemiş faiz de talep edildiğinden, kısmi davada karar verilen miktar ile bilirkişilerce belirlenecek hesap arasındaki miktar ve kısmi davanın kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih dikkate alınarak bilirkişilerce faiz hesabının nasıl yapıldığı açıklanmalı, faize faiz işletilmeyeceği de düşünülerek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Bundan başka taşınmaz üzerinde yapılar mevcut olup bu yapıların değeri belirlenirken resmi birim fiyatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin gözönüne alınmasında zorunluluk vardır.
Bunun sonucu olarak, arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, kişinin yapılanmada iyi niyetli sayılıp sayılamayacağının tespiti bakımından bu binanın ne zaman ve hangi aşamada yapıldığının da gözönünde tutularak hasıl olacak sonuca göre davacı isteği de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre de dava tarihinin gerekçeli karara yanlış yazılmış olması nedeni ile dava tarihinin tashih şerhi ile düzeltilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2037,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, 12/02/2019 günü oy birliği ile karar verildi.