Ceza Genel Kurulu 2017/514 E. , 2019/84 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 413-534
Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ...'ın TCK'nın 85/1, 62 ve 50/4. maddeleri gereğince 12.100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.03.2009 tarihli ve 1033-229 sayılı hükmün, sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 26.02.2013 tarih ve 11139-4472 sayı ile;
“Sanığın idaresindeki kamyonla gündüz vakti, meskûn yerde, kontrolsüz kavşakta benzinlik girişini biraz geçtiğini fark edince benzinliğe girmek için ana yolda geri geri gelirken arkasından ve yolun karşısına geçmek isteyen yaya ölene çarpması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın oluşa uygun olarak asli kusurlu kabul edilmesine rağmen adalet ve ölçülülük ilkelerine aykırı olarak temel cezanın tayininde asgari sınırdan uzaklaşılmaması,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi ise 23.10.2013 tarih ve 413-534 sayı ile;
'...TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi yelpazesinde verilecek ceza, tamamen mahkemenin takdirinde olan bir husustur. Asgari hadden ceza verilmesi hususunda adalet ve ölçülülük ilkelerine aykırı davranılması söz konusu olmadığından, mahkememizce takdir yetkisi kullanılarak cezanın asgari hadden verilmesi hususunda tam bir vicdani kanaat hasıl olduğundan, cezanın asgari haddinden uzaklaşılmamıştır.' gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.05.2015 tarihli ve 390901 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 454-688 sayı ile 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 15.03.2017 tarih ve 300-2015 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan hüküm kurulurken temel cezanın alt sınırdan tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın, 18.08.2008 tarihinde saat 10.00 sıralarında, sevk ve idaresindeki kamyonetle .....Caddesi'ni takiben havaalanı yönünde seyri esnasında, Doğu Caddesi kavşağında bulunan petrol istasyonundan benzin almak istediği, petrol istasyonunun girişini geçtiğini fark edince istasyona girmek için sağ şerit üzerinde geri manevra yaptığı sırada, gidiş yönüne göre yolun solundan sağına geçmekte olan yaya ...'na yolun sağına yakın bir mesafede aracın sağ arka kısmı ile çarpması sonucu adı geçenin kaldırıldığı hastanede öldüğü,
Trafik kazası tespit tutanağında; kazanın meydana geldiği yerin meskûn mahal içerisinde, orta refüjle bölünmüş, 11 metre genişliğinde, tek yönlü, çok şeritli, asfalt kaplamalı bir yol üzerinde bulunan kontrolsüz üç yönlü kavşak olduğu, olay anında yol sathının kuru ve görüşün açık bulunduğu, yol sathında çarpma noktasından önce sanığın aracına ait 3,9 metre bariz fren izinin tespit edildiği, olay yerinde yaya geçidinin bulunmadığı belirtilip sanığın sevk ve idaresindeki aracıyla geri manevra yaptığı esnada karşıdan karşıya geçmekte olan yaya ...'na aracın arka kapı ve tampon kısmıyla çarptığı kazada, sanığın 2918 sayılı Kanun'un 84. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendini ihlal ettiği, yaya ...'nun ise kural ihlalinin bulunmadığı kanaatinin bildirildiği,
Bilirkişi raporunda; sanığın, sevk ve idaresindeki araç ile kazanın meydana geldiği tek yönlü caddede geri manevra yaptığı sırada meskûn mahal içerisinde bulunması nedeniyle tedbirli ve dikkatli olması, dikiz aynaları marifetiyle aracın yan ve arka kısmını etkin bir şekilde kontrol etmesi, gerekiyorsa aracın arkasında gözcü bulundurması ve tedbirde geç kalmadan etkin bir şekilde korna ile çevredekileri ikaz etmesi gerekirken, mevcut hâl ve ortama göre tedbirsiz ve dikkatsizce araç kullanması ve gerekli tedbirleri almaması nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 67 ve Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 137. maddelerinde belirtilen manevraları düzenleyen kurallara riayet etmediği ve aynı Kanun'un 84. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendindeki “Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama” düzenlemesi kapsamında kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu, yaya ...'nun ise; trafiğe açık bulunan caddede yaya geçidi olmayan bir kesimden yolun karşısına geçmenin tehlikeli olacağını göz önüne alarak tedbirli ve dikkatli olması, yol sathına çıkmadan önce yolu etkin bir şekilde kontrol etmesi, geri manevra ile yaklaşmakta olan sanığın aracının seyir şeridine çıkmaması gerekirken tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde yol sathına çıkması, kendisini sanığın aracından koruyup kollamaması suretiyle kazaya kısmen etki ettiği şeklinde görüş bildirildiği,
Şoförlük yaparak geçimini sağlayan sanığın, E sınıfı sürücü belgesinin bulunduğu ve kaza sonrası düzenlenen adli muayene raporuna göre alkolsüz olduğu,
Yerel Mahkemece, sanık hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gerekçe olarak; “suçun işleniş biçimi ile yer ve zamanı, sanığın kastının yoğunluğu, güttüğü amaç ve saik” hususlarının gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılanlar; olayı görmediklerini, sanıktan şikâyetçi olduklarını beyan etmişlerdir.
Sanık soruşturma evresinde; olay tarihinde saat 10.00 sıralarında sevk ve idaresindeki kapalı kasa kamyonet ile .....Caddesi üzerinde seyir hâlindeyken Doğu Caddesi kavşağında bulunan petrol istasyonundan yakıt almak istediğini, petrol istasyonunun girişini geçtiğini fark edince durduğunu, aracıyla petrol istasyonunun girişine doğru geri geri gittiği sırada bir ses duyması üzerine aracını durdurduğunu, aşağı indiğinde bir şahsa aracıyla çarpmış olduğunu gördüğünü, mahkemede ek olarak; aracıyla geri manevra yapmadan önce aracın dörtlü flaşörlerini yaktığını savunmuştur.
Taksirle öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesinin birinci fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlemiş, aynı Kanun'un “taksiri” düzenleyen 22. maddesinin dördüncü fıkrasında; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “cezanın belirlenmesini” düzenleyen 61. maddesinin birinci fıkrası; “Hâkim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.”, aynı maddenin onuncu fıkrası ise, “Kanunda açıkça yazılı olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir.” şeklindedir.
Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı Kanun'un 22. maddesinin dördüncü fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrası ile 22. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
Ancak, TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasındaki bu ölçütler genel nitelikli olup her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan 'suçun işlenmesinde kullanılan araçlar', (f) bendinde yer alan 'failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı' ve (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütleri uygulanamayacaktır.
Tüm bu kanuni düzenlemeler karşısında taksirli suçlarda temel cezanın belirlenmesinde öncelikle failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, ancak kusurluluğun yanında 'suçun işleniş biçimi', 'suçun işlendiği zaman ve yer', 'suç konusunun önem ve değeri' ile 'meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı' ölçütlerinin de dikkate alınacağı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda, alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de bundan herhâlde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK'nın 61. maddesinin birinci fıkrasındaki olaya uyan diğer ölçütler ve 'orantılılık' ilkesi bir bütün hâlinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın, sevk ve idaresindeki kamyonetle gündüz vakti, meskûn mahal içerisinde, orta refüjle bölünmüş, 11 metre genişliğinde, tek yönlü, çok şeritli, asfalt kaplamalı yolda seyir hâlindeyken kontrolsüz üç yönlü kavşakta bulunan petrol istasyonundan benzin almak istediği, petrol istasyonunun girişini geçtiğini fark edince istasyona girmek için sağ şerit üzerinde geri manevra yaptığı sırada, gidiş yönüne göre yolun solundan sağına geçmekte olan yaya ...'na yolun sağına yakın bir mesafede aracın sağ arka kısmı ile çarpması sonucu adı geçenin ölümüne neden olduğu olayda; sanığın, geri manevra yaptığı esnada meskûn mahal içerisinde bulunması nedeniyle tedbirli ve dikkatli olması, dikiz aynaları marifetiyle aracın yan ve arka kısmını etkin bir şekilde kontrol etmesi, gerekiyorsa aracın arkasında gözcü bulundurması ve tedbirde geç kalmadan etkin bir şekilde korna ile çevredekileri ikaz etmesi gerekirken, mevcut hâl ve ortama göre tedbirsiz ve dikkatsizce araç kullanması nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu olması karşısında; TCK'nın 22. maddesinin dördüncü fıkrası ve 61. maddesinin birinci fıkrasındaki ölçütler ile aynı Kanun'un 3. maddesinde yer alan 'orantılılık' ilkesi bir bütün halinde değerlendirilip 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan dolayı sanık hakkında makul bir temel ceza belirlenmesi gerekirken, taksirli suçlarda uygulanması mümkün olmayan “sanığın kastının yoğunluğu, güttüğü amaç ve saik” hususları da gerekçe gösterilmek suretiyle alt hadden ceza tayin edilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, dosya muhtevası ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bulunmayan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.10.2013 tarihli ve 413-534 sayılı direnme kararına konu hükmünün, dosya muhtevası ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun şekilde sanık hakkında makul bir temel ceza belirlenmesi gerekirken, taksirli suçlarda uygulanması mümkün olmayan 'sanığın kastının yoğunluğu, güttüğü amaç ve saik' hususları da gerekçe gösterilmek suretiyle alt hadden ceza tayin edilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.02.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.