Ceza Genel Kurulu 2017/750 E. , 2020/178 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 316-97
Yağma suçundan sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’in 765 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 495/1, 59 ve 33. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve yasal kısıtlılık altına alınmalarına; sanıklar ... ve ...'ın ise 765 sayılı TCK’nın 495/1, 65/3 ve 59. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına; ayrıca tüm sanıkların aynı Kanun'un 31. maddesi uyarınca kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına ilişkin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.02.2001 tarihli ve 270-23 sayılı hükümler, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 13.06.2001 tarih ve 8229-9741 sayı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Hükümlerin infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, hükümlülerin hukuki durumlarının 5237 sayılı TCK kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Yerel Mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, 09.08.2005 tarih ve 348 değişik iş ile; hükümlüler ... ve ... için lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1, 150/2 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; hükümlü ...'in ise lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1, 39/1, 150/2 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; 12.04.2007 tarih ve 316-97 sayı ile de; hükümlü ... için lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1-c, 39/2-c ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, inceleme dışı hükümlü ...’in de lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tüm hükümlülerin aynı Kanun'un 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına; hükümlüler Zeki ve Fevzi ile inceleme dışı hükümlü ... hakkında TCK’nın 63. maddesi uyarınca mahsuba ilişkin hükümler, hükümlüler yönünden temyiz edilmeksizin, inceleme dışı ... yönünden ise müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 31.05.2010 tarihli ve 3404-7594 sayılı kararı ile TCK'nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.10.2014 tarih ve 282408 sayı ile;
'...Müşteki... 21.11.2000 tarihli celsede verdiği ifadesinde, yağmalama eyleminden sonra hükümlü ...'in babasının tüm zararını karşıladığını belirtmiştir. Müşteki hayatını kaybettiği için de yargılamanın tüm aşamalarında tekrar beyanda bulunamamıştır. Müştekinin zararının giderildiğine dair beyanı dikkate alındığında, hükümlüler lehine TCK'nın 168. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gereklidir. Yerel Mahkemenin uyarlama kararında etkin pişmanlık hükümlerini uygulamaması ve Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bu hususu bozma sebebi yapmaması nedeniyle itiraz edilmesine karar verilmiştir.
Arz edilen nedenle, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 31.05.2010 tarih, 2008/3404 esas ve 2010/7594 karar sayılı kararının bozulması, bozmadan eyleme katılan ve hükmü itiraz konusu yapmayan hükümlüler ..., ..., ... ve ...'ın da yararlandırılması,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.05.2017 tarih ve 2120-1261 sayı ile, hükümlüler ..., ..., ... ve ... yönünden itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme hükümlüler ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur...'a karşı işledikleri nitelikli yağma suçundan uyarlama yargılaması sonucu kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca inceleme dışı hükümlü ... hakkında yapılan itiraz, Özel Dairesince kabul edilmek suretiyle uyarlama yargılamasına konu hükmün bozulmasına karar verilmiş olup bu bozmanın, hükümlüler ..., ..., ... ve ...’a sirayetine (teşmiline) yasal olanak bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; ortada herhangi bir Özel Daire kararı bulunmadığı hâlde 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 26.10.2000 tarihli ve 3322 sayılı iddianamesi ile sanıklar ..., ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanıklar ... ve ...'ın 16.10.2000 tarihinde saat 11.00 sıralarında Soma Mezbahane yolundan Esentepe yoluna doğru tek başına yürümekte olan mağdur...'ı darbetmek suretiyle cebinde bulunan 33 TL, sigara ve çakmağı zorla aldıkları iddiası ile yağma suçundan kamu davası açıldığı,
Yapılan yargılama sonucunda Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince 15.02.2001 tarih ve 270-23 sayı ile sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'in 765 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 495/1, 59 ve 33. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve yasal kısıtlılık altına alınmalarına; sanıklar ... ve ... ile Zekeriya Azgın'ın ise 765 sayılı TCK’nın 495/1, 65/3 ve 59. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; ayrıca tüm sanıkların aynı Kanun'un 31. maddesi uyarınca kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına karar verildiği,
Söz konusu hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 13.06.2001 tarihli ve 8229- 9741 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleştiği,
Hükümlerin infazı sırasında 01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi üzerine, hükümlülerin hukuki durumlarının 5237 sayılı TCK kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Yerel Mahkemece dosya üzerinden yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, 09.08.2005 tarih ve 348 değişik iş ile hükümlüler ... ve ... için lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1, 150/2 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; hükümlü ...'in ise lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1, 39/1, 150/2 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tüm hükümlülerin aynı Kanun'un 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına karar verildiği,
Hükümlüler ..., ..., ... ve ... hakkında uyarlama yargılaması sonucunda mağdur...'a karşı gerçekleştirilen nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin hükümlüler tarafından temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Hükümlü ... ile inceleme dışı hükümlüler ... ve ...'ın da hukuki durumlarının 5237 sayılı TCK kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Yerel Mahkemece duruşma açılarak yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, 12.04.2007 tarih ve 316-97 sayı ile hükümlü ... ve ... için lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1-c, 39/2-c ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; inceleme dışı hükümlü ...'in ise lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 149/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tüm hükümlülerin aynı Kanun'un 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına karar verildiği,
Hükümlü ... hakkında uyarlama yargılaması sonucunda mağdur...'a karşı gerçekleştirilen nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
İnceleme dışı hükümlüler ... ve ... hakkında uyarlama yargılaması sonucunda mağdur...'a karşı gerçekleştirilen nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin hükümlüler müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme dışı hükümlü ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün TCK'nın 53. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına; inceleme dışı hükümlü ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün ise bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için “Sirayet” ve “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesinde; “Hüküm, cezanın tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı sanık lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunmamış olan diğer sanıklara da tatbiki kabil olursa bu sanıklar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler.” hükmüne yer verilmiş, 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 306. maddesinde de; “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” şeklinde benzer bir düzenleme getirilmiştir.
Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için kural olarak süre ve istek koşullarının yerine getirilmesi gerekir. Sanıklardan birinin talebi diğer sanıkların da isteği yerine geçemez. İlgililer tarafından yasa yoluna başvurulmadığı takdirde hüküm kesinleşecektir. Ancak yasa koyucu, hükmü temyiz etmeyen sanıkların, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını önlemek, adli yanılgılara engel olmak ve adaleti sağlamak için genel kuraldan ayrılmış, temyiz isteminde bulunulmuş gibi inceleme yapılmasında yarar görmüş ve bu amaçla “bozmanın sirayetini” kabul etmiştir. 1412 sayılı Kanun’un 325. maddesi uyarınca, “Cezanın uygulanmasında kanuna aykırılık nedeniyle hüküm bozulduğu takdirde, temyiz etmeyen sanıklar dahi temyiz isteminde bulunmuş gibi hükmün bozulmasından yararlanacaklardır.”
1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş bulunan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunca, “cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılıktan dolayı” ibaresi metinden çıkartılmak suretiyle kabul edilen 5271 sayılı CMK’nın 306. maddesinin uygulanma koşulları, anılan madde gerekçesinde; “Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir ve infaz edilebilir hâle gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Yargıtay’ın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür.
Bunun için;
1. Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,
2. Sanıkların fiilinde 8 inci maddede tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,
3.Hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması,
4.Hükmün cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,
5. Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması gerekecektir.
Suç unsurlarının oluşmaması, fiilin suç olmaması, cezanın azaltılması veya ortadan kaldırılmasını gerektiren nedenler de cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılıktır.
Temyiz etmeyen deyimine; temyiz yoluna hiç başvurmayan, süresinden sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dâhildir.
Yargıtay, bozma kararında, temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır.
Bu bozmayla temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak gerekir” şeklinde ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, Yargıtay bozma kararında, temyiz etmeyen sanığın bozmadan yararlanacağı hususu gösterilmemiş olsa dahi yerel mahkemece bu durum kanun gereği resen dikkate alınacaktır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı CMUK'ta temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK'da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesi; 'Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir' biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; 'Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.' şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde yer alan 'lehe itirazda süre aranmayacağına' ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle, CMK’nın 308. maddesine;
'(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir' şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili ceza dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi bu yol, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup, bu yetki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için ön koşul; Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesidir. Hakkında temyiz incelemesi yapılarak hüküm kurulmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için öncelikle Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak verilen bir kararın bulunması gerektiği, Yargıtay ceza dairelerinin önüne gelmeden yani temyiz edilmeksizin kesinleşen kararlara karşı bu kanun yoluna başvurulamayacağı, hükümlüler ..., ..., ... ve ...’ın mağdur...’a karşı gerçekleştirdikleri nitelikli yağma suçundan Yerel Mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonucu kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleştiği, bozmanın hükümlülere sirayet edeceğine yönelik Özel Dairece verilmiş herhangi bir karar da bulunmadığı hususları birlikte gözetildiğinde hükümlüler hakkındaki Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen mahkûmiyet hükümlerinin itiraz kanun yoluna konu edilemeyeceği, bu nedenle konusu bulunmayan itirazla ilgili inceleme yapılmaksızın reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Diğer yandan, Yargıtayca bozmanın sirayetine yönelik herhangi bir karar verilmemiş olmasının Yerel Mahkemece kanun gereği resen dikkate alınması gereken sirayet hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği göz önünde bulundurulduğunda, bu hususta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulmasında hukuki yarar da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, konusu bulunmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazıyla ilgili inceleme yapılmaksızın reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının inceleme yapılmaksızın REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.03.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
.