15. Ceza Dairesi 2013/18234 E. , 2014/9306 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli mala zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret, iftira
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç,seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma,yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanılış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder.Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır.Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde,265. maddesi ile düzenlenen;“Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde,
kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Sanığın suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan,sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerekmektedir
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye ..., şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek;mağdurun ... şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, ... ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Alaşehir M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmakta olan ve idare kurulu kararı ile müşahade odasına alınması uygun görülen sanığın, 31/12/2008 tarihinde olay tutanağına göre saat:18:50 sıralarında, bulunduğu müşahade odasındaki yatağı yakması üzerine infaz koruma memurları tarafından duruma müdahale edildiği ve sanığın sakinleştirilerek müşahade odasına alındığı, olaydan 15 dakika sonra sanığın, odada bulunan ranzanın demirlerini sökerek görgü tespit tutanağında belirtildiği şekilde oda içerisinde bulunan muhtelif eşyaları kırmak suretiyle zarar verdiği, olaya müdahale etmek isteyen infaz koruma memurlarına elindeki demir çubuğu sallayarak görevlerini
yapmalarına engel olmak amacıyla için direndiği, '' hepiniz şerefsizsiniz '' şeklinde hakaret niteliğinde sözler söylediği, olaydan bir gün sonra, 01/01/2009 tarihinde olay tutanağına göre saat:08:00 sıralarında ve cezaevinde sayım yapıldığı esnada; sanığın, gürültü yaparak ranza demirlerini yerlerinden çıkarmaya çalıştığı, duvarlardan söktüğü sıva parçaları ile pet şişe uçlarını vücudunun çeşitli yerlerine sürterek kendisine zarar vermesi üzerine duruma müdahale eden infaz koruma memurları ... ve ...'ı elindeki fayans parçasıyla vurmak ve ısırmak suretiyle etkisi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde bu kişileri yaraladığı, sinkaflı sözler söyleyerek hakarette bulunduğu; ayrıca sanığın, 01.01.2009 ve 02.01.2009 tarihli düzenlenen olay tutanakları, alınan doktor raporu ve şikayetçilerin aynı doğrultudaki ifadelerinden anlaşılacağı üzere; duvardan söktüğü sıva parçalarını vücudunun muhtelif yerlerine sürterek kendisini yaralamasına rağmen, vücudunda tespit edilen bu yaraların infaz koruma memurlarının kendisine yönelik darp eylemleri sonucunda meydana geldiğini belirterek şikayetçi olması üzerine; İnfaz koruma memurları haklarında adli ve idari soruşturmaların yürütüldüğü; ancak neticesinde infaz koruma memurları şikayetçiler haklarında disiplin cezası verilmesine ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararların verilerek kesinleştiği, bu şekilde sanığın, üzerine atılı olan kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve iftira suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın işlediği fiilerinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı veya bu fiileri ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli ölçüde azaldığına dair herhangi bir somut tespitin yapılmadığı gibi buna ilişkin herhangi bir iddianın da öne sürülmediğinin anlaşılması karşısında; sanığın akıl hastası olup olmadığının belirlenmesi amacıyla adli rapor aldırılması gerektiğine ilişkin bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
1- Sanık hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve iftira suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Oluşa, sanığın savunmalarına, görgü tespit ve olay tutanaklarına, şikayetçiler ile tanıkların anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, bu şekilde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemlerinin kamu görevlisine görevi dolayısıyla hakaret ve iftira suçlarını oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin oybirliği ile ONANMASINA,
2-Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve kamu malına zarar verme suçlarıdan kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,ancak;
Sanığın, üzerine atılı olan suçları değişik zamanlarda kamu görevlilerine ve kamu mallarına yönelik olarak gerçekleştirmek suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükümlerini birden fazla ihlal ettiğinin anlaşılması karşısında; bir gün aralıklarla gerçekleştirdiği sabit olan eylemlerinin tek kabul edilip zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden, atılı suçlardan iki kez ayrı ayrı ceza verilerek fazla ceza tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi gereğince hükümlerin BOZULMASINA, 12.05.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Nitelikli mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için memura direnme suçlarından, sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararları Dairemiz tarafından oy çokluğu ile bozulmuştur. Bozma gerekçesi, bir gün ara ile meydana gelen iki ayrı zarar verme ve direnme suçunda aynı suç işleme kararı ile hareket edildiği göz önüne alınarak 5237 sayılı Kanunun 43/1. Maddesi gereğince artırım yapılması gerektiği halde; her bir eylemin bağımsız ayrı suç kabul edilmesi olarak gösterilmiştir.
İştirak etmediğim çoğunluk görüşünün neden isabetsiz olduğu konusuna geçmeden önce sanığın eylemlerini hatırlamakta yarar bulunmaktadır.
Sanığın eylemleri:
Sanığa isnat edilen eylemlerden ilki 31/12/2008 tarihlidir. Ceza evinin müşahede odasına alınan sanığın bunu protesto etmek amacıyla odadaki yatağı yakması üzerine sanığın dışarı çıkarılarak müdahale edildiği, yangının söndürülmesini müteakiben tekrar odaya alınmasından 10-15 dakika sonra hakaret ve tehditlerde bulunarak çıkardığı ranza demiri ile fayans ve lavaboları kırıp, etrafa zarar verdiği,
kendisini engellemeye çalışan vardiya görevlilerine demirle saldırmak suretiyle müdahale etmelerini önlediği şeklindedir.
İsnat edilen ikinci eylem ise; olaydan bir gün sonra; yani 01/01/2009 tarihinde meydana gelmiştir. Sanığın cezaevinden çıkarılması için görevlileri tehdit ve hakaret ettiği, ranza demirini söküp, kendisine engel olmaya çalışan vardiya görevlilerine direnip, infaz koruma memurlarından... ve ...’ın BTM ile giderilebilecek derecede demir ranza parçasıyla yaralanmalarına neden olduğundan ibarettir; ancak burada şu önemli ayrıntının gözden kaçırılmaması gerekmektedir ki, sanığın 31/12/2008 tarihindeki ilk olayda direndiği görevliler ile 01/01/2009 günlü ikinci olayda direndiği kişiler aynı kişiler olmadığından mağdurlar farklıdır.
02/01/2009 tarihinde de sanığın; oradan çıkartmazlarsa kendisini öldüreceğini söyleyerek başını duvara vurmak ve pet şişe kapakları ile vücudunu çizmek suretiyle kendisine zarar vermeye çalıştığı ve “vücudunda meydana gelen izlerin görevliler tarafından yapıldığını söyleyip şikayetçi olacağını ifade ettiği tutanak içeriği ile sabit ise de; bu konu kararda dikkate alınmadığından uyuşmazlık kapsamında yer almamıştır.
Yukarıda da değinildiği üzere sayın çoğunluk, sanığın mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarına yönelik eylemlerini, aynı mağdura karşı bir suç işleme kararı ile hareket edildiği gerekçesiyle eylemin tek kabul edilip zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bozmuştur.
Bozma gerekçesinin şu nedenlerle isabetsiz olduğunu düşünmekteyim:
A- Mala zarar verme suçu açısından; sanık cezaevinde müşahede odasına konmasını protesto etmek amacıyla ilk defa mala zarar verme suçunu işledikten sonra ikna edilip sakinleştirilmiştir. O an için sanığın suç işleme kararı sona ermiş olup; bundan bir gün sonra kendisinin cezaevinden salıverilmesini sağlamak için yeniden etrafa zarar vermesi yeni bir suç işleme kararının uygulanmasından ibarettir. Aksi halin kabulü, sanığın infaz müddeti boyunca cezaevinde yaptığı veya yapacağı tüm mala zarar verme suçlarının bir suç işleme kararı kapsamında kaldığının kabul edilmesini zorunlu kılar. Bu nedenle sanığın yeni bir suç işleme kararı ile hareket ettiğinin kabul edilmesi sonucu, iki kez cezalandırılmasına yönelik yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygundur.
B- Görevi yaptırmamak için direnme suçu açısından; mala zarar verme suçu ile ilgili anlatılanlar burada da geçerlidir; yani sanık, 31/12/2008 tarihli direnme suçuna konu bütün olaylar yatıştıktan bir gün sonra, bunalıma düşerek yeniden suç işlemeye karar vererek, kendisine engel olmaya çalışan görevlilere direnmiştir. Bu eylemin bir gün önceki eylem ile hiçbir irtibatı bulunmamaktadır.
İkinci direnme eyleminin, ilk eylemden bağımsız ayrı bir direnme suçu olduğunu kanıtlayan başka bir gerekçe daha bulunmaktadır ki, bu da her iki eylemin mağdurlarının farklı oluşudur. Suçun değişik zamanlarda işlendiği konusunda sayın çoğunluk ile aramızda ihtilaf bulunmamaktadır. Buradaki sorun, kamu görevlisi kavramı ile mağdur kavramının sayın çoğunluk tarafından eş anlamlı kullanılmasından kaynaklanmıştır.
Oysa görüşü Ceza Genel Kurulunun 02/03/2010 tarih ve 9-259-47 sayılı kararından esinlenmek suretiyle Dairemizce de benimsenmiş olup; karar gerekçelerinde (2013/19841 esas ve 2014/9339 karar sayılıda olduğu gibi) yer verilmiştir. Dairemizce bu görüşe uygun uygulama istikrarlı bir şekilde sürdürülmektedir. O halde yerel mahkemenin bu konudaki kararı da usul ve yasaya uygun olduğundan onanması cihetine gidilmeliydi.
Sonuç olarak yerel mahkeme kararının onanması gerektiğinden, mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçları ile ilgili bozma kararlarına yukarıda arz ettiğim gerekçelerle katılmamaktayım.