16. Ceza Dairesi 2019/1550 E. , 2020/5526 K.
İlk Derece Mahkemesi : Ardahan Ağır Ceza Mahkemesinin 29.09.2018 tarih
Suç : Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek
Hüküm : 1- Sanık ... hakkında;
TCK'nın 37/1 maddesi yollaması ile TCK'nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1,TCK'nın 53, 58/9, 63.maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi,
2- Sanıklar ..., ..., ...,...., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında ayrı.ayrı; TCK'nın 37/1 maddesi yollaması ile TCK'nın.309/1, 3713 Sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 62/1, 53, .58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına.ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
I-Sanıklar ve müdafilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
II-Sanıklar hakkında Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelemesinde;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriği; oluş ve tüm dosya kapsamına göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın
zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Somut olay, sanıkların eylemleri ve hukuki durumları değerlendirildiğinde;
Sanık ...'ın Ardahan'da bulunan 25. Hudut Tugay Komutanı olarak görev yaptığı, suç tarihinde kendisine gelebilecek bir mesaj beklentisi ile saat 21:00 civarında orduevinde bulunan gazinoda yemek programını yarım bırakarak görev yaptığı karargaha gittiği, sanığın bu şekilde bir mesajın geleceğini daha önceden bildiği, savunmasına göre 15.07.2016 günü 23.00 sıralarında karargaha Haber Merkezinden gönderilen sözde sıkıyönetim direktifinin geldiği, bu direktifte ordunun yönetime el koyduğu ve ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildiği, meşruiyetini kaybetmiş mevcut yürütme erkinin görevden el çektirildiği, meclisin feshedildiğinin yazılı olduğu ve ekli listede tüm ülkede görev yapacak sıkıyönetim komutanlarının belirlendiği, sanık ...'ın da Ardahan-Artvin sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirildiğinin yazılı olduğu, sanık ...'ın bu mesajı alır almaz kendisine bağlı bölük komutanı olan sanıkların bir kısmını bizzat arayarak karargaha çağırdığı, diğer sanıkların da karargahta görevli bölük komutanları ve diğer üstleri tarafından çağrıldıkları, sanık ...'ın emri ile çağrılan rütbeli personel ile onların hazırladıkları birlik personelin teçhizatlarını kuşandıkları, yine sanık ...'ın emri ile saat 23:30 civarında sanıklar ve teçhizatlanan askerlerin tamamının yemekhanede U düzeninde toplandıkları, sanık ...'ın saat 23:44 civarında toplanan bölük komutanları, rütbeli personel ve askerlere hitaben yaptığı konuşmada 'Ülkede demokratik ortamın kaybolduğu, bu nedenle ordunun yönetime el koyduğu ve ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildiği, Ardahan Bölgesinden de kendilerinin sorumlu olduklarını' söylediği, konuşma akabinde bölük komutanlarını çağırarak her birine ayrı yerlerde çevre güvenliğini ve emniyetini alma görevinin verildiği, yapılan görevlendirmeye göre adliye binası, valilik hizmet binası, vali konağı, Türk Telekom binası, Devlet hastanesi, Jandarma komutanlığı civarı gibi stratejik önemi olan yerlere görevlendirmenin yapıldığı, bu görevlendirmeye göre sanıkların karargahı 00.20-00.30 saatlerinde terkederek görevlendirildikleri mahallere doğru yola çıktıkları ve bu kapsamda;
Sanık ...'in devlet hastanesinin güvenliğinin alınması için görevlendirildiği, tanıkların beyanına göre; 'sanık ... bu görevlendirme kapsamında kışladan çıkmadan önce siviller ve polisler ile karşı karşıya gelmemeleri gerektiğini sıkı sıkıya kendilerini tembihlediği, hastaneye vardıklarında nöbetçi polise hitaben kendisiyle karşı karşıya gelmek istemedikleri nöbet yerinde kalması gerektiğini' söylediği, askerleri hastanenin çevresine yerleştirdiği,
Sanıklar ..., ..., ... ve ...'nın Türk Telekom binasının çevre güvenliğinin alınması için
görevlendirildikleri, tanıkların beyanına göre;'kışladan çıkmadan önce sanık ...'ın halkın küfür, hakaret etmesi halinde bile karşılık vermemeleri, sözlü ve fiziksel diyaloğa girmemeleri, herhangi bir olumsuzluk durumunda kendilerine haber verilmesi gerektiği yönünde talimat verdiği, Türk Telekom binasına vardıklarında özel güvenlik görevlisine buranın güvenliğini artık kendilerinin sağlayacaklarını binanın yerleşkesini gösterdikten sonra anahtarları teslim ederek eve gitmesi gerektiğini' söylediği, askerleri Türk Telekom binasının içerisine ve çevresine yerleştirdiği, sanıklar ..., ... ve ...'nın bu görevlendirme ve talimat doğrultusunda hareket ettikleri,
Sanık ...'in Adliye binasının güvenliğinin alınması için görevlendirildiği, sanığın beyanına göre, silahlara boş şarjör taktırdığı, askerlere vatandaşlarla karşı karşıya gelmeleri halinde sözlü ve fiziksel diyaloga girmemeleri gerektiğini sıkı sıkıya tembihlediği, adliyeye vardıklarında nöbetçi polise hitaben kendisiyle karşı karşıya gelmek istemediğini artık adliyenin çevre güvenliğini kendilerinin sağlayacağını söylediği, önce askerleri adliyeninin bina giriş kapısına daha sonra yanına gelen tugay komutanın emri ile askerleri bina dışına çıkartarak belli aralıklarla kaldırıma yerleştirdiği,
Sanıklar ... ve ...'in valilik binasının güvenliğinin alınması için görevlendirildikleri, valilik binasının güvenliğini sağlayan güvenlik güçlerinin beyanlarına göre; sanık ...'nin kendilerine 'durumu biliyorsunuz artık buranın güvenliğini kendilerinin sağlayacağını, eşyalarını alıp eve gitmeleri gerektiğini, atlar tepişir, otlar ezilir,' dediği, daha sonra askerleri valilik binası etrafında bulunan telin iç kısımlarına dizdiği, tugay komutanın talimatı ile askerleri geri çekip merkez caddesi üzerine sağlı sollu dizdirdiği, sanık ...'in de bu görevlendirme doğrultusunda birlikte hareket ettiği, 50-100 kişilik vatandaş grubunun ' asker kışlaya ' şeklinde slogan atarak oraya doğru geldiklerini tugay komutanına iletmeleri üzerine tugay komutanın talimatı ile sanıkların kışlaya döndükleri,
Sanıklar ..., ... ve ...'in valilik konutunun güvenliğinin alınması için görevlendirildikleri, güvenlik güçlerinin beyanlarına göre; sanıklar ..., ...'ın orada görevli güvenlik görevlilerine 'valilik konutunun güvenliğini almaya geldiklerini, TRT'de sıkıyönetim bildirisinin okunduğu durumu biliyorsunuz artık buranın güvenliğini kendilerinin sağlayacaklarını, 'bildirdiği, daha sonra birlikte askerleri valilik konutun karşısındaki kaldırıma dizdikleri, sanık ...'in de bu görevlendirme doğrultusunda birlikte hareket ettiği, kalabalık vatandaş grubunun slogan atarak oraya doğru geldiklerini tugay komutanına iletmeleri üzerine tugay komutanın talimatı ile sanıkların kışlaya geri döndükleri,
Sanıklar ..., ... ve ...'nın il merkez cami ile il jandarma komutanlığı arasındaki bölgenin güvenliğinin alınması için görevlendirildikleri, sanık ...'nın savunmasına ve tanıkların beyanlarına göre 'kışladan çıkmadan önce sanık ...'nın topluluk bizlere küfür, hakaret etmeleri halinde bile karşılık vermemeleri, sözlü ve fiziksel diyaloğa
girmemeleri, karşıdan ateş edilmeden silahların kullanılmaması, silah kullanmanın son çare olduğu, gerekirse dipçik ve kabze ile müdahale edilmesi gerektiği, 'şeklinde konuşma yaptığı, diğer sanıklarla birlikte şölen pastanesi, orduevi, ihale komisyonu çevresine askerleri yerleştirdikleri,
Sanık ...'ın Kongre caddesi ile valilik binası arasındaki bölgenin güvenliğinin alınması için görevlendirildiği, sanığın beyanına göre personeline kışladan çıkmadan önce vatandaş ile karşılaşılması durumunda küfür, hakaret etmeleri halinde bile karşılık vermemeleri, sözlü ve fiziksel diyaloğa girmemeleri, karşıdan ateş edilmeden silahların kullanılmaması, silah kullanmanın son çare olması gerektiği, şeklinde konuşma yaptığı, sanığın merkez cami ile valilik binası arasında belirli aralıklarla ikişerli gruplar halinde askerleri kaldırıma konuşlandırdığı,
Tugay komutanı sanık ...'ın saat 23:44 civarında 25. Hudut Piyade Tugay Komutanlığı yemekhanesinde 'TSK'nın yönetime el koyduğu ve sıkıyönetim ilan ettiği' şeklindeki konuşması ve karargahtan çıktıkları saat itibarı ile televizyon kanallarında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde azınlık bir grubun darbe kalkışmasında bulunduğu hususunda yayınların yapıldığı ve devam ettiği, mesleklerinde yeterli tecrübe ve yetkinliğe sahip oldukları anlaşılan sanıkların, karargahtan çıkış yaptıkları saat ve tugay komutanın konuşması ile darbe teşebbüsünden kesin olarak bilgi sahibi oldukları buna rağmen suç teşkil eden kanunsuz emri yerine getirmemeleri gerekirken bu kanunsuz emre uyarak il çapında önemli konumlarda birliklerin nakledilmesi ve yerleştirilmesi görevini eksiksiz olarak yerine getirmek suretiyle darbe teşebbüsüne iştirak ettikleri,
Sanık ...'ın da Tugay Komutanlığı yemekhanesinde yaptığı konuşma, il emniyet müdürü, il valisi ve Kolordu komutanı ile yaptığı telefon görüşmeleri, il çapında stratejik önemi olan yerlere birliklerin nakledilmesi ve yerleştirilmesi emrini verip aracı ile karargah dışına çıkarak dışarıdaki birlikleri yerinde denetlemesi, gelişmelerin darbeciler aleyhine seyretmesi ve halkın çağrılar üzerine toplanmaya başlaması üzerine saat 01:10 civarında emir vererek karargah dışındaki birlikleri kışlaya çektiği hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna bilerek ve isteyerek iştirak ettiği anlaşılmakla,
Yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanıkların üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, sanıkların suçunun sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; sanıklar ve müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde
görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ardahan Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.