1. Hukuk Dairesi 2021/10091 E. , 2022/3051 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.07.2017 tarihli ve 2015/255 Esas - 2017/171 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 18/06/2021 tarihli ve 2017/4616 Esas - 2021/5483 Karar sayılı kararının düzeltilmesi süresinde davacı ... tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Kadastro sonucu, Sarıoğlan ilçesi, Burunören Köyü çalışma alanında bulunan 107 ada 1 parsel sayılı 3.102,27 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kamu orta malı harman yeri vasfıyla sınırlandırılarak Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Davacı ... vekili, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve taşınmazın müşterek muris ... mirasçıları adına tescili istemiyle dava açmıştır. Yargılama sırasında ... mirasçılarından ..., ..., ... ve ... de vekilleri aracılığı ile davaya muvafakat etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, davacının taşınmaz üzerinde zilyetliğinin bulunmadığını, davacı tarafça çekişmeli taşınmazın tarımsal amaçlı olarak kullanılmadığını, 3402 sayılı Yasa gereği zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığını, davacı ve murisi yönünden 3402 sayılı Yasa da öngörülen zilyetlikle iktisap koşulları ve norm sınırları yönünden gerekli araştırmaların yapılmasını talep ettiğini, komşu parsellere ait tutanak ve dayanak kayıtlarının celbi ile mahallinde tatbikini ve taşınmazın bulunduğu yönü ne şekilde okuduklarının tespitini talep ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, eldeki davanın konusu taşınmaz ile mahkemenin 1999/55 Esas, 2000/326 Karar sayılı dosyasındaki dava konusunun, hukuki nitelendirmenin ve tarafların aynı olduğu, 1999-55 E. 2000/326 K. sayılı dosyada verilen kararının Yargıtay incelemesinden geçerek onandığı ve 11/06/2001 tarihinde kesinleştiği; bu nedenle kararın taraflar açısından kesin hüküm teşkil ettiği, yasa gereği aynı konuda aynı taraflar arasında ve aynı dava nedenine dayanarak bir dava açılmış ve hüküm kesinleşmiş ise aynı konuda aynı taraflar arasında ve aynı dava nedenine dayanılarak ikinci davanın esasına girilmeyeceği, bu durumun Mahkeme tarafından resen nazara alınması gerektiği, dava konusu uyuşmazlığın daha önce kesin hükümle çözümlenmemiş olmasının dava şartı olduğu gerekçesiyle;
Davacıların davasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-i ve 115. maddeleri gereğince kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili ve müdahil davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri:
2.1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu taşınmazın tarafların müşterek murisi ...’e ait olduğu hususunun dosya kapsamı ile ispatlandığı, 150 yılı aşkın bir süredir irsen intikal eden zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz üzerinde tasarruf sürdürüldüğü, Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının dayanağı olan Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/55 Esas, 2000/326 Karar sayılı kararının eksik araştırmaya dayalı olarak verildiğini, bu aşamada muris...’nın vefatı nedeniyle mirasçıların bir araya gelememeleri nedeniyle davanın takip edilememesi sonucunda aleyhe sonuçlandığı, ziraat mühendisi bilirkişi tarafından taşınmazın uzun yıllardır işlendiği ve bahçe olarak kullanıldığının belirlendiği taşınmazın üzerinde yer alan ağaçların ise 45-50 yaşını ikmal ettiklerini, tüm bunların zilyetliğe delil olduğunu belirterek, isabetsiz kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.2. Müdahiller vekili temyiz dilekçesinde, çekişmeli taşınmazın müşterek kök murisi ...’e ait olduğu hususunun yargılama aşamasında dinlenen tanık beyanları ile ispat edildiği, taşınmazın üzerinde yer alan konutun muris tarafından inşa edildiğini, taşınmazın murise ait olduğunun tereddütsüz biçimde ortaya konduğunu, taşınmazın genel harman yeri vasfında olmadığını, buna rağmen yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
V. YARGITAY İLAMI
Hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 18.06.2021 tarihli ve 2017/4616 Esas, 2021/5483Karar sayılı kararıyla: dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna ve davacılar vekilinin 10.11.2016 ve davacı ...'in 05.05.2017 tarihli dilekçeleri içeriği dikkate alınarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine karar verilmek suretiyle onanmıştır.
VI. KARAR DÜZELTME
1. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar:
Yargıtay onama kararına karşı süresi içerisinde davacı ... tarafından karar düzeltme başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar Düzeltme Nedenleri:
Davacı ... karar düzeltme dilekçesinde, Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının dayanağı olan Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/55 Esas, 2000/326 Karar sayılı kararının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil etmediğini, çekişmeli taşınmazın irsen intikalen ataları ve murisleri tarafından 100 yılı aşkın süredir mülk edinildiğini, dava konusu taşınmazın tarafların müşterek murisi ...’e ait olduğu hususunun dosya kapsamı ile ispatlandığını belirterek, karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Dava şartlarının sıralandığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca, ' Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. ' dava şartı olarak sayılmıştır.
3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 303. maddesi kesin hükmü düzenlemekte olup,
' (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
(2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.
(3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir.
(4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.
(5) Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir.' hükümlerini içermektedir.
3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/B maddesinde 'Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.’’ hükmü getirilmiş olup, genel harman yerleri umumun istifadesine mahsus köy orta malları arasında sayılmıştır. Harman yerleri, köylerde halkın harman yapabilmesi için yetkili idarece tahsis edilen ya da çoğu zaman geleneksel olarak kullanılagelen yerlerdir. Bu yerler alınıp satılamaz, ziraat olunamaz. Genel harman yerleri üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilemez, bu tür yerler zilyetlikle iktisap edilemez.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Kadastro sonucu Sarıoğlan ilçesi, Burunören köyü çalışma alanında bulunan 107 ada 1 parsel sayılı 3.102,27 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kamu orta malı harman yeri vasfıyla sınırlandırılarak Hazine adına tapuya tescil edilmiştir.
3.3.2. Davacı ... vekili, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve taşınmazın ... mirasçıları adına tescili istemiyle dava açmıştır. Yargılama sırasında ... mirasçılarından ..., ..., ... ve ... de vekilleri aracılığı ile davaya muvafakat etmişlerdir. Davalı Hazine ise taşınmazın umumi harman yeri vasfında olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3.3.3. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/55 Esas, 2000/326 Karar sayılı kararının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 18.06.2021 tarihli ve 2017/4616 Esas, 2021/5483 Karar sayılı ilamıyla onanmıştır.
3.3.4. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı ...’in ileri sürdüğü sair karar düzeltme nedenleri yerinde değildir. Ne var ki bilindiği üzere kesin hüküm şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (HMK m. 361).Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse artık bu hükme karşı olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
3.3.5. Öte yandan maddi anlamda kesin hükmün koşulları HMK’nın 303/1. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir”. Kesin hükmün ilk koşulu her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması, ikinci koşulu müddeabihin aynılığı, üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabihin aynılığı, dava konusu yapılmış olan hakların aynı olmasıdır. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hâkimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziksel bakımdan aynı olsa bile bu şeyler üzerinde talep olunan haklar farklı ise müddeabihlerin aynı olduğundan bahsedilemez.
3.3.6. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukukî sebepten farklı olarak, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise diğer iki koşulun da bulunması hâlinde kesin hükmün varlığından söz edilebilir.Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2017 tarihli ve 2017/14-2268 E., 2017/2020 K., 20.12.2017 tarihli ve 2017/14-2272 E., 2017/2022 K. sayılı, 20.12.2017 tarihli ve 2017/14-2273 E., 2017/2023 K. sayılı, 24.01.2018 tarihli ve 2017/14-2534 E., 2018/88 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
3.3.7. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya yeniden dönüldüğünde, davacıların murisinin tarafı olduğu Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/55 Esas, 2000/326 Karar sayılı kararında isteğin el atmanın önlenmesine ilişkin olduğu, eldeki davada ise isteğin tapu iptali ve tesciline yönelik olduğu, şu halde bahsi geçen kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil etmeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki önceki tarihli el atmanın önlenmesi isteğine konu kararda çekişmeli taşınmazın 'umumi harman yeri’’ vasfında olduğunun belirlendiği ve bu kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşıldığına göre, 3402 sayılı Yasa'nın 16. maddesi uyarınca genel harman yerleri kamu menfaatine tahsis edilmiş olup özel mülkiyete konu edilemeyeceklerinden Mahkemece bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz ve bozma nedeni ise de, davanın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğru olduğundan, hükmün gerekçesinin belirtilen şekilde düzeltilmesi suretiyle onanmasına karar verilmesi gerektiği halde, yalnızca onandığı anlaşılmakla, davacının karar düzeltme isteminin yerinde olduğu görülmüştür.
VII. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle davacı yanın karar düzeltme isteğinin kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 18.06.2021 tarihli ve 2017/4616 Esas, 2021/5483Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün gerekçesinin yukarıda belirtildiği şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde yatırına iadesine, 13.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.