Ceza Genel Kurulu 2008/8-63 E., 2008/108 K.
Ceza Genel Kurulu 2008/8-63 E., 2008/108 K.
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
SİLAHLA ATEŞ ETME
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 50 ]
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 52 ]
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 231 ]
"İçtihat Metni"
Sanık R.... T..... hakkında 23.12.2004 tarihinde B.... D...... S........... ve A.... S...........’nun oturdukları eve tabancayla ateş etmek suretiyle korku ve panik yaratacak şekilde ateş etmek ve başka suçları işlediğinden bahisle açılan kamu davası sonunda; Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesince 15.11.2005 gün ve 47-925 sayı ile;
“Sanığın korku ve kaygı yaratabilecek biçimde tabanca ile ateş etmek suçundan eylemine uyan ve lehine olan 5237 sayılı Yasanın 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, kişiliğine ve suçun işleniş biçimine göre 5237 sayılı Yasanın 50. maddesi gereğince hapis cezasının günlüğü takdiren 20 YTL’den 3.000 YTL adli para cezasına çevrilmesine, zoralıma ve yargılama giderine…
…” hükmedilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 02.10.2007 gün ve 7516-6497 sayı ile;
“1-…
….
2- Sanık hakkında korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan 5237 sayılı TCK.nun 170/1-c madde ve fıkrası uyarınca verilen sonuç adli para cezasının hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrildiği ve taksitlendirme olanağı bulunmadığı anlaşılmakla, tebliğnamadeki 5237 sayılı TCK.nun 52/4. madde ve fıkrası hususunda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi yönündeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre sanık R.... T..... müdafiinin korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan kurulan hükme ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle bu hükmün oyçokluğuyla (onanmasına),3-…
……” karar verilmiştir.
Onama kararına muhalif kalan Daire üyeleri A.C. Ö.... ve N. D.......;
“5237 sayılı TCK.nun 50/5. madde ve fıkrasında 'uygulamada asıl mahkumiyet bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir' hükmü ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 106. maddesinde yer alan düzenlemeler karşısında, hapis cezasından çevrilen para cezasının takside bağlanması olanağı bulunduğundan, sanık müdafiinin lehe hükümlerin uygulanması isteminin sanığa korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde ateş etme suçundan verilen cezayı da kapsadığı gözetilerek bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekliliği nedeniyle çoğunluğun bu suçtan kurulan hükmün onanmasına ilişkin kararına katılmıyoruz.”
” biçiminde karşıoy kullanmışlardır.
Bu karara karşı; Yargıtay C.Başsavcılığı’nca 14.03.2008 gün ve 5364 sayı ile;
“……5237 sayılı Yasanın 50/6. madde ve fıkrasında, adli para cezasının gereğinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilebileceğinin öngörülmesi, aynı Yasanın 52. maddesi ile 5275 sayılı Yasanın 106 ve 109. maddelerinde kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen adli para cezasının taksitlendirilmesinin engellenmesine ilişkin istisnai bir hükme yer verilmemesi ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 50, 51 ve 56. maddelerinin de taksitlendirmeyi olanaklı kılan şekilde düzenlenmesi karşısında; asıl mahkumiyet olması nedeniyle, hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen adli para cezası da taksitlendirilebilecektir.
Zira, 5237 sayılı Yasanın 52/4. madde ve fıkrasının son cümlesinin “
“Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilir”
” hükmünü, taksitlendirmenin münhasıran doğrudan verilen adli para cezasına ait olduğu şeklinde kabul de mümkün değildir.
Buna göre; sanık müdafilerinin lehe olan hükümlerin uygulanması isteğinin 5237 sayılı TCK.nun 52/4. madde ve fıkrasını da kapsadığı gözetilmeyerek, mahkemece bu konuda bir karar verilmemesi yasaya aykırıdır.”
” açıklaması ile; Özel Dairenin 2.10.2007 tarih ve 2006/7516 esas, 2007/6497 karar sayılı onama kararının kaldırılarak, Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.11.2005 tarih ve 2005/47 esas, 2005/925 karar sayılı hükmünün BOZULMASINA karar verilmesi”
” istemiyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık hakkında korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde ateş etmek suçundan verilen hükme hasren yapılmıştır.
Sanık R.... T.....’ın 23.12.2004 tarihinde B.... D...... S........... ve A.... S...........’nun birlikte oturdukları eve doğru tabancayla ateş ettiği iddiasıyla hakkında açılan kamu davası sonucunda korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 170/1-c, 52 ve 62. maddeleri uyarınca sonuç olarak 3000 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlıklar;
1- 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilmesinin olanaklı olup olmadığına,
2- “
“Lehe olan hükümlerin uygulanması”
” talebinin taksitlendirmeyi kapsayıp kapsamadığına, ilişkindir.
Suçun sübutu ve nitelendirilmesinde bir uyuşmazlık söz konusu olmadığı gibi, bu kabulde dosya içeriği itibariyle de herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
1- 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilmesinin olanaklı olup olmadığına ilişkin yapılan değerlendirme:
Kısa süreli hapis cezalarının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adlî para cezasına çevrilebileceği 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesinde öngörülmüş, aynı maddenin 5. fıkrasında da uygulamada asıl mahkûmiyetin, “
“bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir”
” olduğu belirtilmiştir.
Adli para cezasının taksitlendirilmesi ise 5237 sayılı TCY’nın 52/4. madde ve fıkrasında, “
“Hâkim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenme¬
¬mesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.”
” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCY’nın 52/1. maddesi uyarınca doğrudan hükmedilen adli para cezasının aynı maddenin 4. fıkrası hükmüne göre taksitlendirilebileceği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Sorun, kısa süreli hapis cezasının bir seçenek yaptırım olarak adli para cezasına çevrilmesi halinde de taksitlendirmenin olanaklı olup, olmadığına ilişkindir.
5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca bir seçenek yaptırım olarak öngörülen kısa süreli hapis cezasının çevrilmesi sonucu elde edilen adli para cezası ile aynı yasanın 52/1. maddesi uyarınca gün hesabıyla doğrudan hükmedilen adli para cezasının infazı kısmen farklı kurallara bağlanmıştır.
Bununla birlikte; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 6.fıkrasındaki; “
“Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır.”
” şeklindeki anlatım dolaylı olarak 5237 sayılı TCY’nın 52/4. maddesindeki taksitlendirme yetkisine işaret etmektedir.
5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi gereğince hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi sonucu hükmedilen adli para cezasının ne şekilde infaz edileceği ise 5275 sayılı CGTİHY’nın 109. maddesindeki, “
“Kısa süreli hapis cezası yerine Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre hükmedilen seçenekli yaptırımların infazında uygulanacak rejim, tüzükte gösterilir.”
” biçimindeki hükmün yollamasıyla “
“Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük”
”ün 51. maddesinin 1. fıkrasında 7 bent halinde gösterilmiştir. Maddenin ( c ) bendindeki; “
“Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, otuz günlük süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine imkân sağlanır. İlk taksitin süresinde ödenmemesi hâlinde, durum mahkemeye bildirilir. Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkemece, kısa süreli hapis cezasının kısmen infazına karar verilir ve bu karar derhâl infaz edilir”
” ve ( d ) bendindeki; “
“ Hükümde adlî para cezası takside bağlanmış ise kararda belirtilen süreye göre infaz edilir. Otuz gün içinde ilk taksitin ödenmemiş olması hâlinde, durum mahkemeye bildirilir, kararda yer almamış olsa bile Cumhuriyet savcısının talebi üzerine hükmü veren mahkemece kısa süreli hapis cezasının tamamen infazına, sonraki bir taksitin ödenmemiş olması hâlinde ise kısmen infazına karar verilir ve bu karar derhâl infaz edilir”
” biçimindeki düzenlemede taksitlendirmeden açıkça söz edilmektedir.
5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİHY’da taksitlendirmeye engel bir hüküm bulunmaması ve anılan Tüzükte, taksitlendirme halinde bu adli para cezasının nasıl infaz edileceğinin açıkça düzenlenmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; TCY’nın 50/1 (a) madde, fıkra ve bendi uyarınca kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilmesinin yasal olarak olanaklı olduğu sonucuna ulaşılmakta olup infazdaki kısmi farklılıklardan hareketle kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmasında isabet bulunmamaktadır.
2-Sanık müdafiinin “
“lehe olan hükümlerin uygulanması”
” talebinin taksitlendirmeyi kapsayıp kapsamadığına ilişkin yapılan değerlendirme:
Sanık müdafii mahkemeye hitaben verdiği savunma dilekçesinin son cümlesinde “
“lehe olan kanun maddelerinin uygulanmasını”
” genel bir ifadeyle talep etmiştir. Taksitlendirme hiç kuşkusuz adli para cezasının bir defada ödenmesi seçeneğine göre sanık lehine bir kurumdur. O halde “
“lehe olan hükümlerin uygulanması”
” talebinin taksitlendirmeyi de kapsadığının kabulü gerekir.
Şu halde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 05.02.2008 gün ve 274-18 sayılı kararında da açıklandığı üzere; kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilmesinin önünde yasal bir engel bulunmadığından sanık müdafiinin bu talebi üzerine olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir.
Bu itibarla;
1-Kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilmesinin olanaklı olmasına karşın sanık müdafiinin lehe hükümlerin uygulanmasına ilişkin talebi üzerine bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,
2-Özel Daire kararından sonra 08.02.2008 gün ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Usul Yasasının 231. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden yeniden değerlendirme yapılmasının zorunlu hale gelmesi,
Nedenleriyle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçuna ilişkin olarak Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 02.10.2007 gün ve 7516-6497 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Kocaeli 4.Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2005 gün ve 47-925 sayılı hükmün BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 13.05.2008 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.