1. Hukuk Dairesi 2021/4673 E. , 2022/4758 K.
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: DEVREK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Mahkemece 23/05/2019 tarihli ek karar ile istinaf talebinin reddine ilişkin verilen kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; kesin karara karşı istinaf yoluna müracaat edilemeyeceği gerekçesiyle başvurunun reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi tarafından temyiz isteğinin reddine karar verilmiş olup, iş bu ek karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyü 139 Ada 70 parsel sayılı taşınmazın davacıların babası ... tarafından 1958 yılında köy senedi ile satın alındığını, 1970 yılında üzerine ahşap ev yapıldığını, ancak 1979 yılında çıkan yangın sebebiyle evin yandığını, 1980 yılında yeniden üzerine betonarme ev yapıldığını ve kullanıldığını, 2009 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 70 parsel içinde tespiti gereken taşınmazın bir kısmının 69 nolu parselin devamı gibi gösterilmek sureti ile davalı adına tescil edildiğini belirterek tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların belirtmiş olduğu 139 Ada 70 parsel sayılı taşınmazın davacıların murisi ... adına kayıtlı olduğunu, hukuki yarar yokluğu nedeniyle, ayrıca bu taşınmaz hakkında Kadastro Mahkemesince verilmiş bir karar olması nedeniyle kesin hükümden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/03/2019 tarihli ve 2018/163 E. 2019/123 K. sayılı kararıyla; dava konusu edilen bölümün davacılar tarafından kullanıldığı, davacılar lehine zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne 23/11/2018 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 102,67 metrekarelik kısmın tapu kaydının iptali ile aynı adanın son parsel numarası verilmek üzere davacılar adına hüküm yerinde gösterilen paylar ile tapuya kayıt ve tesciline, davanın değeri itibariyle kesin olmak üzere karar verilmiş, kararın süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Mahkeme tarafından 23/05/2019 tarihli ek karar ile kesin olarak verilmiş olan hükme yönelik istinaf talebinin reddine karar vermiştir
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; tapu iptali ve tescil davalarında kesin olarak karar verilemeyeceğini, bu nedenle ek kararın kaldırılmasını, ayrıca dava konusu yer hakkında Kadastro Mahkemesinde görülmüş bir dava olması nedeniyle kesin hüküm bulunduğunu, davanın bu yönden reddi gerekirken kabulünün yersiz olduğunu, yine davacılar lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığını belirterek, kararının kaldırılmasını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
3. Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 28/10/2019 tarihli ve 2019/1106 E. 2019/965 K. sayılı kararıyla; HMK'nın 341/(2). maddesinde menkul, gayrimenkul veya davanın gayrimenkulün aynına ilişkin olup olmadığı gibi bir ayırıma gidilmeksizin 'malvarlığı davaları' olarak düzenleme getirildiği ve böylelikle sınırlama yapılmadığı dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesi tarafından, kararın kesin olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 346/(1). maddesine göre reddine karar verilmiş olmasının yerinde olduğu, bu durumda Mahkemenin verdiği 13/03/2019 tarihli karar kesin olduğuna göre, istinaf isteğinin HMK'nın 346/(1). maddesine göre reddini içeren 23/05/2019 tarihli ek karar da usul ve yasaya uygun olup ek karar kaldırılmadan asıl karar incelenemeyeceğinden, ek karara yönelen davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin belirtilen kararının süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 27/01/2020 tarihli ek karar ile 6100 sayılı HMK'nın 366. maddesi delaletiyle aynı Yasa’nın 346. maddesi gereğince, başvurunun, kesin kararın temyizine yönelik olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen 27/01/2020 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararının yerinde olmadığını öncelikli olarak ret kararının kaldırılmasını Bölge adliye Mahkemesi'nin İstinaf talebinin reddine yönelik kararının bozulmasını ve netice olarak Mahkeme kararını bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Anayasa’nın 36. maddesi’nin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşıma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.
3.2.2. 28/07/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile 'Kadastro mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.' hükmü getirilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Bahsi geçen 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.
3.3.2. Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Yasa’nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince dava değerinin kesinlik sınırı altında olduğu ve kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmiş olması yukarıda değinilen yasal düzenlemeye aykırıdır.
3.3.4. Şu halde, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken dava değeri nedeniyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi davalı vekilinin istinaf talebinin reddine dair karara yönelik temyiz talebinin 27/01/2020 tarihli ek karar ile reddine karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin temyiz talebinin reddine dair 27/01/2020 tarihli EK KARARININ KALDIRILMASINA, istinaf talebinin reddine dair kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373. maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılması amacıyla dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış tapu iptal -tescil davasıdır.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinaf talebi, değer itibariyle istinaf sınırının altında olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle istinaf incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK'da düzenlendiğine göre aynı Yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.
Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 10.280 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir. (miktar güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.
Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasası'nın ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.
Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı Yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.
3402 sayılı Yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.
Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.
Prof. Dr. Baki KURU “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki bunun kabulü mümkün değildir.
Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin keşfen 2.262 TL olarak belirlendiği, davanın kabulüne kesin olarak karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun değerden reddedildiği, temyiz talebinin de ek karar ile değerden reddedildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf talebinin değer yönünden reddine ilişkin kararın temyize geldiği dosya kapsamıyla sabittir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından taşınmaz değerinin istinaf inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğru olmakla birlikte, değerin düşük olması nedeniyle temyiz sınırının altında kaldığı için Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile temyiz talebinin reddine dair karar doğru olmakla birlikte değerin temyiz sınırının altında olması nedeniyle temyiz talebinin değerden reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeyle kararın bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.