4. Ceza Dairesi 2018/4423 E. , 2018/14600 K.
Tehdit suçundan sanık ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Bakırköy 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 13/03/2013 tarihli ve 2013/103 esas, 2013/313 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 500,00 Türk Lirası adlî para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Bakırköy 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/09/2017 tarihli ve 2017/194 esas, 2017/314 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 07/06/2018 gün ve 94660652-105-34-12470-2017-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/06/2018 gün ve 2018/50538 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre;
1-Sanığın katılana söylediği kabul edilen 'iyiki erkek değilsin yoksa senin ağzını yüzünü dağıtırdım' şeklinde sözlerin katılanın kadın olması nedeniyle bu olasılığın olay tarihi itibariyle gerçekleşmeyeceği açık olduğundan katılanın üzerinde korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli olmadığı gibi, geleceğe yönelik bir zarar gerçekleştirileceği anlamı da taşımadığı gözetilmeden, tehdit suçunun oluştuğu kabul edilerek sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde,
2- Her ne kadar 5237 sayılı Kanun’un 106/1-2. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik yapılmasından önceki haline göre de uzlaşma kapsamında bulunmakta olup, müşteki soruşturma aşamasında polisteki ifadesinde uzlaşmak istemediğini beyan etmiş ise de, soruşturma sonunda düzenlenen iddianamede sanık hakkında tehdit suçu ile birlikte uzlaşma kapsamında olmayan kamu görevlisine kamu görevinden dolayı hakaret suçundan da dava açıldığı, 5271 sayılı Kanun’un 253/3. maddesinin 2. cümlesindeki, 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' şeklinde düzenleme nazara alındığında, basit tehdit suçundan yapılan uzlaştırma teklifinin hukukî geçerliliğinin bulunmadığı, ancak hakaret suçundan beraat kararı verildiği dikkate alındığında, tehdit suçundan verilen adlî para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra, sanığın deneme süresi içerisinde yeni bir suç işlemesi sebebiyle yapılan ihbar üzerine yapılan yargılamada, 5271 sayılı Kanun’un 253, 254. maddelerinde 02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklik nazara alınarak kovuşturma dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilerek uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Bakırköy 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 13/03/2013 tarihli ve 2013/103 esas, 2013/313 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 500,00 Türk Lirası adlî para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Bakırköy 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/09/2017 tarihli ve 2017/194 esas, 2017/314 sayılı kararının,
1-Sanığın katılana söylediği kabul edilen 'iyiki erkek değilsin yoksa senin ağzını yüzünü dağıtırdım' şeklinde sözlerin katılanın kadın olması nedeniyle bu olasılığın olay tarihi itibariyle gerçekleşmeyeceği açık olduğundan katılanın üzerinde korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli olmadığı gibi, geleceğe yönelik bir zarar gerçekleştirileceği anlamı da taşımadığı gözetilmeden, tehdit suçunun oluştuğu kabul edilerek sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde,
2-Her ne kadar 5237 sayılı Kanun’un 106/1-2. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik yapılmasından önceki haline göre de uzlaşma kapsamında bulunmakta olup, müşteki soruşturma aşamasında polisteki ifadesinde uzlaşmak istemediğini beyan etmiş ise de, soruşturma sonunda düzenlenen iddianamede sanık hakkında tehdit suçu ile birlikte uzlaşma kapsamında olmayan kamu görevlisine kamu görevinden dolayı hakaret suçundan da dava açıldığı, 5271 sayılı Kanun’un 253/3. maddesinin 2. cümlesindeki, 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' şeklinde düzenleme nazara alındığında, basit tehdit suçundan yapılan uzlaştırma teklifinin hukukî geçerliliğinin bulunmadığı, ancak hakaret suçundan beraat kararı verildiği dikkate alındığında, tehdit suçundan verilen adlî para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra, sanığın deneme süresi içerisinde yeni bir suç işlemesi sebebiyle yapılan ihbar üzerine yapılan yargılamada, 5271 sayılı Kanun’un 253, 254. maddelerinde 02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklik nazara alınarak kovuşturma dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilerek uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediği, gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ...'e yükletilen tehdit suçunun oluşup oluşmadığının ve buna bağlı olarak uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilerek tehdit suçunun temel şekli düzenlenmişken, anılan fıkranın ikinci cümlesinde malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit düzenlenmiş ve failin mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeden hareketle hayat, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlık ve malvarlığı değerlerine yönelik tehdit dışında kalan bir ifadenin, sair tehdit olarak kabul edilebilmesi için açık bir kötülük bildirimi ve kastını içermesi veya oluşa göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde bu yönde algılanması gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarfedildiği doğal ortamın
bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir. Sair tehdit eyleminde hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK'nın 26. maddesinde 'hakkını kullanan kişiye ceza verilmez' hükmü yer almaktadır. Anayasanın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez. Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Tehdit suçunun şarta bağlanması durumunda mahkumiyet kararı verilebilmesi için sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi hususunda etkili olması gerekir. Sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi yönünde ne şekilde etkili olacağı tartışılıp açıklanmalı eğer sanığın şartın gerçekleşmesi için herhangi bir etkisinin olmayacağı açıksa suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmelidir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında katılan Vildan Baştaş'a yönelik '...şikayetçiye 'sen niye panik oluyorsun ki, yenisin, öğrencisin galiba, reçeteyi sen gelip yazacaksın, babanın hayrına mı çalışıyorsun burada, senin işin ne, bedava mı çalışıyorsun, sen yenisin galiba' şeklinde aşağılayıcı sözlerle hakarette ve de 'iyi ki erkek değilsin, yoksa senin ağzını yüzünü dağıtırdım' şeklinde sözlerle sair tehditte bulunduğu...' biçiminde tanımlanan eylemleri nedeniyle TCK'nın 125/3-a, 53/1, 106/1-son cümle ve 53/1 maddeleri uyarınca yargılanıp cezalandırılması talebiyle 17/01/2013 tarihinde kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Bakırköy 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 13/03/2013 tarihli ve 2013/103 esas, 2013/313 sayılı kararıyla hakaret suçundan beraatine, tehdit suçundan TCK'nın 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, CMK'nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle Bakırköy 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/09/2017 tarihli ve 2017/194 esas, 2017/314 sayılı kararıyla sanığın katılanı ' iyiki erkek değilsin yoksa senin ağzını yüzünü dağıtırdım' şeklinde sözlerle tehdit ettiği kabul edilerek, hükmün açıklanmasına, sanığın TCK'nın 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 500,00 Türk Lirası adlî para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, cezanın nevi ve miktarı itibariyle kesin nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın katılana söylediği kabul edilen 'iyiki erkek değilsin yoksa senin ağzını yüzünü dağıtırdım' şeklinde sözlerin, katılanın kadın olması nedeniyle bu olasılığın olay tarihi itibariyle gerçekleşmeyeceği açık olduğundan katılanın üzerinde korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli olmadığı gibi geleceğe yönelik bir zarar gerçekleştirileceği anlamı da taşımadığı gözetilmeden, tehdit suçunun oluştuğu kabul edilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan 1(bir) numaralı bozma nedeni yerinde görüldüğünden, tehdit suçundan kurulan, Bakırköy 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/09/2017 tarihli ve 2017/194 esas, 2017/314 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Karardaki hukuka aykırılık sanığın cezasının kaldırılmasını gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca,
Sanığın tehdit suçundan mahkumiyetine dair hüküm fıkrasının,
'a)Sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın BERAATİNE,
b)Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,'
şeklinde DÜZELTİLMESİNE,
3)Yukarıda yer alan bozma nedenine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan 2(iki) numaralı bozma nedeni yönünden KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA, 13/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.