Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2016/15952 E. , 2021/4735 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/15952
Karar No : 2021/4735
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1) …Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2) …Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN : … Bakanlığı / …
(Mülga …Bakanlığı)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 03/03/2011 tarihinde …Aile Mahkemesinde ölümle tehdit, hakaret ve dayak sebepleriyle açtığı boşanma davasında Mahkemece koruma kararının 09/05/2011 tarihinde verildiği, kararın infazı için aynı gün Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderildiği, ancak kararın infazı kapsamında gerekli önlemlerin alınmaması ve koruma kararının yerine getirilmemesi nedeniyle, boşanma aşamasında olduğu eşinin 26/05/2011 tarihinde ikamet ettiği eve gelerek silahla kendisini yaralayıp annesini öldürmesinde davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek 10.000,00 TL (04/11/2013 tarihli miktar artırım dilekçesiyle 150.000,00 TL) maddi, 10.000,00 TL (14/10/2015 tarihli miktar artırım dilekçesiyle 100.000,00 TL) manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesince; davacının kendisine ve çocuklarına karşı, boşanma davası açtığı eşi tarafından ölüm tehditleri geldiği hususunun delilleri ile birlikte ortaya konularak ilgili makamlara başvurulduğu ve bu tehdidin ciddi kabul edilerek davacı ve çocuklarının mahkeme kararı ile koruma altına alındığı, söz konusu eş hakkında gerekli tedbirlerin uygulanmasının istenilmesine rağmen son derece hassas olan bu konuda gerekli özenin gösterilmediği, …Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/05/2011 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne bildirilen yazıda tedbir uygulanacak şahsın tehdit eden …yerine mağdur davacı …'nın olduğunun belirtildiği ve davacı hakkında tedbir işlemlerinin yürütüldüğü, bu nedenle …Cumhuriyet Başsavcılığının, dolayısıyla davalı Adalet Bakanlığının olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, öte yandan, tehditlerin devam etmesi üzerine davacı tarafından emniyet birimlerine 17/05/2011 tarihinde başvuru yapıldığı, bu nedenle emniyet birimlerince asıl sorumlunun kim olduğunun anlaşılmasına rağmen, koruma kararına uymaması halinde yaptırımların ne olduğunun …'ya tebliğ edilmemesi nedeniyle, Emniyet Müdürlüğü personelince de görevin savsaklandığı ve yeterli ihtimamın gösterilmediği, nitekim davalı İçişleri Bakanlığınca konu hakkında yürütülen inceleme sonucu düzenlenen raporda da bu durumun açıkça ortaya konulduğu, dolayısıyla olayın meydana gelmesinde İçişleri Bakanlığının da sorumluluğunun bulunduğu, davacıda oluşan iş gücü kaybının tespiti için bilirkişiliğine başvurulan ... İhtisas Kurulunca düzenlenen raporda, davacının silahla yaralanmaya bağlı olarak iş gücü kaybının %18,2 oranında olduğu, geçici iş gücü kaybının ise 3 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, iş gücü kaybı ve defin masraflarından oluşan maddi zarara yönelik olarak bilirkişi marifetiyle yaptırılan hesaplama sonucu davacının maddi zararının 84.925,00 TL olduğunun anlaşıldığı, buna göre, davalı idarelerin hizmet kusuru sonucu oluşan zararları davacıya ödemekle yükümlü olduğu gerekçesiyle maddi tazminat talebinin 84.925,00 TL'lik kısmı ve 100.000,00 TL tutarındaki manevi tazminat talebinin kabulü ile toplam 184.925,00 TL tazminatın, davalı Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1) Davalı Adalet Bakanlığı tarafından, dava konusu olayda Mahkeme ve Savcılık tarafından yapılması gereken tüm hukuki işlemlerin gecikmeksizin ve eksiksiz olarak yerine getirildiği, idarelerinin herhangi bir ihmalinin ve kusurunun bulunmadığı, olay tarihi dikkate alınarak Mahkeme kararının geç uygulanması nedeniyle ortaya çıkan zarar nedeniyle idarelerine husumet yöneltilemeyeceği, davanın İçişleri Bakanlığının husumetiyle karara bağlanması gerektiği, Mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarının zenginleşmeye sebebiyet verecek derecede yüksek olduğu ileri sürülmektedir.
2) Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, dava konusu zarara sebebiyet veren olayın dava dışı üçüncü şahıs olan davacının boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından gerçekleştirilmiş olup, üçüncü kişinin kasten işlediği suç neticesinde gerçekleşen olayla idari faaliyet arasındaki illiyet bağının kesildiği, davacının zararının tazmini istemiyle adli yargıda olayın failine karşı tazminat davası açması gerektiği, Mahkemece idareleri aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilmemesi gerektiği, hükmedilen manevi tazminat tutarının zenginleşmeye sebebiyet verecek derecede yüksek olduğu ileri sürülmektedir.
3) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından, bakılmakta olan davada idarelerinin davanın her aşamasında hasım olarak görüldüğü, gerekli itirazların yapılmasına yönelik olarak bilirkişi raporları ve miktar artırım dilekçesi dahil taraflarına tebliğ edildiği, İdari Yargılama Usulü Kanunu, 14. maddesi uyarınca husumetin dilekçede ilk incelenmesi gereken husus olduğu, idarelerinin savunmaları dikkate alınarak karar aşamasında Mahkemece idareleri yönünden davanın reddi ile idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, hasım mevkiinden çıkarılmalarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından usul ve hukuka uygun olan Mahkeme kararının onanması ile davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, 03/03/2011 tarihinde …Aile Mahkemesinde ölümle tehdit, hakaret ve dayak sebepleriyle açtığı boşanma davasında Mahkemece koruma kararının 09/05/2011 tarihinde verildiği, kararın infazı için aynı gün Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderildiği, ancak kararın infazı kapsamında gerekli önlemlerin alınmaması ve koruma kararının yerine getirilmemesi nedeniyle, boşanma aşamasında olduğu eşinin 26/05/2011 tarihinde ikamet ettiği eve gelerek silahla kendisini yaralayıp annesini öldürmesinde Adalet Bakanlığı, mülga Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığının hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle 27/10/2011 tarihinde adı geçen idarelere başvurulduğu, başvurularının zımnen reddedilmesi üzerine önce 20/02/2012 tarihinde anılan idareler aleyhine adli yargı yerinde maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle dava açıldığı, bu davanın …Asliye Hukuk Mahkemesinin …tarihli ve E:…, K:…sayılı kararıyla yargı yolu nedeniyle usulden reddedilmesi üzerine aynı hasımlara karşı idari yargıda 10.000,00 TL (04/11/2013 tarihli miktar artırım dilekçesiyle 150.000,00 TL) maddi, 10.000,00 TL (14/10/2015 tarihli miktar artırım dilekçesiyle 100.000,00 TL) manevi tazminatın ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İdare Mahkemesince verilen temyize konu kararda ise, dava konusu olayda Adalet Bakanlığının ve İçişleri Bakanlığının hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle davanın açıldığı tarihten kararın verildiği tarihe kadar yargılamanın her aşamasında davalı konumunda bulunan mülga Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının nihai karar aşamasında husumetten çıkarılmak suretiyle adı geçen Bakanlık yönünden hüküm kurulmadığı kararda, davalı olarak yalnızca Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına yer verildiği ve davanın bu idareler yönünden kısmen kabul edildiği görülmüştür.
İLGİLİ MEVZUAT:
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari dava türleri; iptal, tam yargı ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmeden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış; 'Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması' başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerektiği, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği; 'Dilekçeler üzerine ilk inceleme' başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında, dilekçelerin, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından: a) Görev ve yetki, b) İdari merci tecavüzü, c) Ehliyet, d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) Süre aşımı, f) Husumet, g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği, yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; 'İlk inceleme üzerine verilecek karar' başlıklı 15. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince 14. maddenin 3. fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14. maddenin; a) 3/a bendine göre adli (…)(1) yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine, b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine, c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine, d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine, e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun yukarıda aktarılan maddelerinde; mahkemece, dava dilekçesinin ilk inceleme sırasında 'husumet' yönünden inceleneceği, davanın yanlış hasımla açıldığının ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her aşamasında gerçek davalının hasım mevkine alınması suretiyle dava dilekçesinin bu idareye tebliğ edileceği kurala bağlanmış olup; anılan kurallar ile kamu idarelerinin görev, yetki ve sorumluluklarının sayısız mevzuat hükmüyle düzenlenmiş olduğu, bu nedenle davacılar tarafından, menfaatini ya da hakkını ihlal eden işlemi/eylemi yapan veya hareketsiz kalıp yapmayan idarenin (gerçek hasmın) tespit edilmesindeki güçlük gözetilerek davacıların iddialarının salt yanlış hasım nedeniyle dinlenilmeksizin reddolunmaması, başka bir ifadeyle idari işlem veya eylemin hukukilik denetimine tabi tutulması, böylece Hukuk Devleti ilkesinin tesis edilmesi amaçlanmıştır.
Anılan kurallarda, idari dava türleri bakımından bir ayrıma gidilmemiş, daha açık bir anlatımla, idari davanın iptal, tam yargı veya idari sözleşmeden doğan uyuşmazlık nedeniyle açılmış olması noktasında farklı bir hüküm sevk edilmemiş, bu suretle husumetin düzeltilmesine yönelik kuralın bütün idari davalarda uygulanacağı kabul edilmiştir.
Öte yandan, aynı kuralın, idari yargı mercilerine, yanlış hasmın husumetten çıkarılması yetkisini de verdiği Danıştayın yerleşik içtihatları ile kabul edilmiş bulunmaktadır. Zira, dava dilekçesinin 'gerçek hasma tebliğine' karar verilmesi, yanlış gösterilen hasmın hasım mevkinden çıkarılması ile mümkündür.
Bu itibarla, tam yargı davalarında da, mahkemelerce gerçek hasmın tespit edilmesi üzerine dilekçede gösterilen yanlış hasmın husumetten çıkarılıp tespit edilen gerçek davalının husumete alınmasına ve dava dilekçesinin gerçek hasma tebliğ edilmesine karar verilebileceği açıktır.
Bununla birlikte, bakılan uyuşmazlıkta, davacının uğradığı zararın meydana gelmesinde Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile mülga Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla anılan idarelere yaptığı ön karar başvurularının reddi üzerine bu idareler aleyhine tam yargı davası açtığı ve mülga Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın davanın açıldığı tarihten Mahkemece temyize konu nihai kararın verildiği tarihe kadar yargılamanın her aşamasında davalı konumunda bulunarak davayı takip ettiği anlaşılmakta olup; adı geçen Bakanlığın, ancak nihai karar aşamasında sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine varılmasının, bu Bakanlık yönünden davanın reddi yolunda karar verilmesini gerektireceğinin, Bakanlığın husumetten çıkarılması sonucunu doğurmayacağının kabulü gerekmektedir.
Esasen aksi yorum, (Mülga) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın nihai karar aşamasına kadar davayı takip etmesinden kaynaklanan hak ve yükümlüklerinin (vekalet ücreti, yargılama gideri vs.) akıbeti hakkında da boşluk oluşması suretiyle sorun çıkmasına neden olabilecektir.
Bu durumda, Mahkemece, mülga Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yönünden uyuşmazlığın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, anılan Bakanlığın nihai karar aşamasında husumetten çıkarılmasında hukuki isabet görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeyle İdare Mahkemesi kararının usul hükümleri yönünden bozulmasına karar verildiğinden, davalı idarelerin esasa yönelik temyiz istemleri bu aşamada incelenmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (Mülga Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı)'nın temyiz isteminin KABULÜNE,
2. …İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.