Hukuk Genel Kurulu 2016/2259 E. , 2017/1577 K.
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde,gazeteci olan davacının Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Bürosu'nda çalıştığı; ihbar olunan C. Savcıları tarafından Ergenekon olarak adlandırılan davanın 08/03/2009 günlü iddianamesinin ekinde, davacı ile o zaman CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili olan dava dışı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları telefon konuşmasının dökümüne yer verildiği; gerek davacı ve gerekse de dava dışı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sanık sıfatını taşımadıkları; mahkemece verilmiş bir karar olmaksızın dinleme yapıldığı ve bunun CMK'nun 135. maddesi hükmüne aykırılık oluşturduğu; yasa dışı dinlemenin, başkaları hakkında düzenlenen bir iddianamede suç kanıtı olarak mahkemeye sunulduğu ileri sürülerek; 20.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi, talep ve dava olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, asıl davanın derdest olması nedeniyle dava koşulunun gerçekleşmediği; ayrıca, sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunulmuştur.
İhbar olunanlar tarafından verilen dilekçelerde ise; dinlemenin mahkeme kararına dayalı olduğu, dava dışı sanıklar hakkındaki soruşturma nedeniyle yapılarak, mahkemenin takdirine sunulduğu belirtilmiştir.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkin olup; HMK'nun 46. ve devamı maddeleri hükümleri ile 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi uyarınca ikame olunmuştur.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun'un 19/a maddesi uyarınca, 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.
Açıklanan yasal düzenleme gereğince, uyuşmazlığın esası incelenmiş; asıl ceza davasının sonuçlanması koşulu aranmamıştır.
Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, HMK'nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa'da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; sanık sıfatını taşımayan davacı ile dava dışı kişi arasındaki dinleme kayıtlarına, yine dava dışı kişiler hakkında düzenlenen iddianamenin ekleri arasında yer verilmiş bulunmasıdır.
Soruşturma işlemleri sonucunda düzenlenecek iddianamenin şekli ve içeriği; mahkemeye sunulması üzerine yargılama makamlarının verebilecekleri kararlar ile bunlara karşı yasa yolları CMK'da düzenlenmiş bulunmaktadır. Dava konusu edilen husus, itiraz konusu yapılabilir. Şu durumda, hakimin hukuki sorumluluğuna ilişkin koşulların gerçekleştiğinden söz edilemez. Davanın, açıklanan bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir.
Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Takdiren 650,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline,
3-Maktu 25,20-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 270,00.-TL'den düşümü ile kalan 244,80.-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 3.000,00.-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,”
Dair oybirliği ile verilen 06.05.2014 gün ve 2013/46 E., 2014/44 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili ihbar olunanlar ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ı davalı göstererek Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde, davacının Cumhuriyet Gazetesi’nde gazeteci olduğunu, davalıların da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının CMK’nın 250. maddesiyle yetkili bölümünde görev yapan, kamuoyunda Ergenekon Terör Örgütü soruşturması olarak bilinen soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet Savcıları olduklarını, davalılar tarafından düzenlenmiş olan 2009/511 Soruşturma ve 2009/188 İddianame nolu 08.03.2009 günlü iddianamenin ekini oluşturan 70 nolu klasörün 125 ile 127 sayfaları arasında, davacı ile CHP TBMM Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu arasında yapılan bir telefon görüşmesine ait deşifreye yer verildiğini, davalılar tarafından düzenlenen 2009/511 soruşturma nolu iddianamede davacının ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun sanık sıfatlarının bulunmadığını, iddianame ekine kanıt olarak konulan telefon görüşmesinin, sanıklarından Mustafa Ali Balbay hakkında Cumhuriyet Gazetesi Ankara bürosu santralinde kullanılan telefonla ilgili olarak mahkemece verilen dinleme ve kaydetme kararına dayanılarak kaydedildiğinin belirtildiğini, müvekkili hakkında mahkemece verilmiş bir dinleme ve kayda alma kararı yok iken üçüncü şahıs konumundaki bir başka kişiyle yaptığı telefon görüşmesinin suç kanıtı olarak nitelendirilip iddianame eki olarak mahkemeye sunulmasının ve kamuya ifşa edilmesinin davalıların kişisel kusurlarına dayalı olarak gerçekleştirdikleri bir eylem olduğunu ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülmesi gerektiğini, yapılan işlemin yargısal bir faaliyet olup manevi tazminat istemini doğurucu bir hukuksal nitelik taşımadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İhbar olunanlar ..., ..., ... ve ... cevap dilekçelerinde Ergenekon olarak adlandırılan terör örgütü tarafından Cumhuriyet Gazetesinin medya yapılanmasındaki merkez üssü haline getirilmeye çalışıldığının örgüt dokümanlarından anlaşılması üzerine, Yenigün Haber Ajansı adına kayıtlı telefon numarasının mahkeme kararı ile teknik takip altına alındığını, yürütülen soruşturmada telefon hattı ile konuşan soruşturma dışındaki kişilerle ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca her hangi bir suçlama ve isnadın yapılmadığını, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması eyleminin Ergenekon terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğine dair iddialar olduğunu, iddianamenin ek klasörlerinde yer alan İlhan ve Kemal isimli şahıslar arasında yapıldığı belirtilen telefon görüşmesinde “bombaları patlatıyorsunuz” şeklinde şüpheli sözlerin bu nedenle iddianamede yer aldığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuşlardır.
İhbar olunanlar ... ve ... cevap dilekçelerinde haklarında ileri sürülen iddiaların yapmış oldukları görev ve yargı faaliyetlerine ilişkin olduğunu, soruşturma sonucunda dava açıldığını ve halen davanın derdest olduğunu, davacının belirttiği telefon görüşmesinin mahkeme kararına dayandığını, hukuka aykırı bir eylem ve işlemlerinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesince davalı sıfatı ile Maliye Hazinesine duruşma günü tebliğ edilmiş ve görevsizlik kararı verilerek dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
I-Davacı vekilinin ihbar olunanlar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İşin esasına geçilmeden önce, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19. maddesi ile 24/2/1983 gün ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesinin yürürlükten kaldırılmasının ve 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK'nın 141. maddesine eklenen 3. ve 4. fıkraların görev bakımından eldeki davaya etkileri tartışılmıştır. Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği için öncelikle görev sorunun aşılması gereklidir.
Mülga 1086 sayılı HUMK’nın 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573. maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İBK kararı ile de ceza hâkimlerinin de hâkim kavramı içinde olduğu kabul edilmişti. Cumhuriyet Savcıları ise başlık ve madde metni dikkate alındığında 1086 sayılı HUMK’nın 573 ve devamı koruması içine alınmamış, genel sorumluluk sebepleri çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmişti.
09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesi ile Mülga 1086 sayılı HUMK’nın 573. maddesinde değişiklik yapılmış, Hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştı. Aynı Kanun’un 12. maddesi ile 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na 93. maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, hâkim ve savcılar aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmişti.
Yine aynı Kanun’un Geçici 2. maddesinde görevli mahkeme konusunda düzenleme yapılmış, 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girinceye kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573. maddesindeki sebeplere dayanılarak açılacak tazminat ve rücu davalarının ve hâkimlerin bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle Devlet aleyhine açılan tazminat davasının, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği hüküm altına alınmıştı.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 46. maddesi hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, madde gerekçesinde 'Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dâhil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dâhil” olduğu ifade edilmiştir.
HMK’nın 46. maddesine istinaden açılan tazminat davalarında görevli mahkeme 47. maddede düzenlenmiş; Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği hükmü getirilmiştir.
Bu arada 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “Cumhuriyet savcıları” hakkında açılacak tüm tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu, “ceza hâkimleri” hakkında ise HMK’nın 46. maddesi haricindeki hukuksal nedene dayalı olarak açılan tazminat davaların da görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141. maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında 141. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hâller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 142. maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükmü getirilmiştir.
18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesine;
“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”
şeklinde üçüncü ve dördüncü fıkralar eklenmiştir.
Ayrıca “ceza hakimleri” ve “cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında ise 5320 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmiş; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyalar mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyalar ise esası incelenmeksizin ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141'inci ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı belirtilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, 18.09.2009 tarihli dilekçe ile ihbar olunan Cumhuriyet Savcılarının soruşturma aşamasında usule aykırı işlemler yaptıklarını iddia ederek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Dava açıldığı sırada yürürlükte olan yasa hükümleri, karar verildikten sonra yürürlükten kaldırılmış, ayrıca görevli mahkeme hakkında yukarıda belirtildiği üzere düzenlemeler yapılmıştır.
Bu nedenle görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği dikkate alındığında mevcut bu düzenlemeler karşısında ihbar olunanlar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında görevli mahkemece karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
II-Davacı vekilinin ihbar olunan ... yönünden temyiz itirazlarına gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “davaların açılacağı mahkeme” başlıklı 01.04.2015 gün ve 6644 sayılı “Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun” ile Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Devlet aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi olduğu düzenlenmiştir.
Yapılan bu kısa açıklama ışığında somut olaya gelindiğinde, davacı tarafından ihbar olunan ... ‘in İstanbul Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmakta iken yapmış olduğu soruşturma nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla Devlet aleyhine açılan eldeki davanın yargılaması sırasında, ihbar olunanın 24.02.2011 tarihli HSYK kararı ile Yargıtay üyesi olarak seçildiği anlaşılmaktadır.
...’in yeni sıfatı ve en son görevi itibariyle HMK’nın 47. maddesi hükmü gereğince ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin görevli olduğu sonucuna varılarak dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ihbar olunan ... yönünden onanması gerekir.
SONUÇ: Davacının ihbar olunanlar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden temyiz itirazlarının yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün bu yönden BOZULMASINA, davacının ihbar olunan ... yönünden temyiz itirazlarının yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA, gerekli temyiz harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, ihbar olunan ... hakkında verilen karara karşı on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık, diğer ihbar olunanlar yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.