11. Hukuk Dairesi 2020/232 E. , 2021/7096 K.
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14.HUKUK DAİRESİ (İLK DERECE SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Milletlerarası Tahkim Divanı Uluslararası Ticaret Odası Heyetince verilen 06.05.2016 gün ve 19237-C-19240 sayılı kararın iptali istemi ile İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Bölge Adliye Mahkemesine açılan davanın yargılaması sonucunda davanın reddine ilişkin verilen 20.11.2019 gün 2019/1-2019/14 sayılı karar, yasal sürede duruşmalı olarak davacılar vekilince temyiz edilmiş olmakla, duruşma için belirlenen 30.11.2021 günü hazır bulunan davacılar vekili Av. ... ile davalılar vekilleri Av. ...... ile Av. ...... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Hakem önündeki yargılamada davalı- karşı davacı olan Türk gerçek kişiler ve şirket vekili iptal dava dilekçesinde, ICC Tahkim Mahkemesi’nde karşı tarafça açılan iki ayrı davanın birleştirilerek 19237/MHM sayılı dosya üzerinden tahkim yargılamasının yürütüldüğünü, birleşen 19240/MHM numaralı dava dosyasının Krom Maden Şirketi’nin hissedarları arasındaki ihtilaftan, 19237/MHM sayılı ana davadaki ihtilafın ise Güney Krom ve Kop Krom Şirketleri’nin hissedarları arasındaki ihtilaftan kaynaklandığını, Hakem Mahkemesi’nce 19240/MHM numaralı davadaki taleplerden Tisco'nun ICBC Bankası’ndan şirketler için aldığı krediler nedeniyle yaptığı ödemelerin hisseleri oranında müvekkillerinden tahsiline ve tahkim yargılama giderlerinin müvekkillerine yüklenmesine ilişkin verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine 19240/MHM numaralı ve birleşen 19237/MHM numaralı dosyalarıyla birlikte görülen ve kendileri tarafından açılan karşı davanın reddine dair verilen kararın da usul ve yasaya aykırı olduğunu, karşı davada Tisco ve Wanbang'ın hissedarlar sözleşmesini esaslı olarak ihlal etmiş olduklarının, ilgili sözleşmelerin 5.1 (a) maddesi kapsamında temerrüt halinde olduklarının tespitini, hakemdeki davacıların genel olarak her bir hissedarlar sözleşmesini ve buna ilişkin uygulanabilir hukuku ihlal edip etmediğinin ve ihlal edilmiş ise müvekkillerinin bunun sonucunda tazminata hak kazanıp kazanmadıklarının, kazandılar ise tazminat tutarının tespitini, Güney Krom, Kop Krom ve Krom Maden Şirketleri için hissedarlar sözleşmelerinin 6.2. maddesi altında yer alan şartlardan herhangi birinin yerine getirilip getirilmediğinin tespitini, Tisco ve Wanbang'ın piyasa fiyatının çok altında Minmetals ile yaptıkları satış kontratları neticesinde müvekkillerinin uğradığı Güney Krom için 830.286,50 USD, Kop Krom için 413.890,50 USD tutarındaki zararın tazminini, Tisco ve Wanbang'ın doğrudan veya dolaylı eylemleri, ihmalleri ve şirketleri kötü yönetmeleri nedeniyle Krom Maden için 3.156.421 USD, Güney Krom için 2.552.033 USD, Kop Krom için 11.771.393,50 USD kâr kaybı tutarının tahsiline ve avukatlık ücret ve masrafları dahil olmak üzere her türlü tahkim masraf ve harcamasının karşı tarafa yükletilmesini karşı davada talep etmelerine rağmen bu taleplerinin hakemlerce reddedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ve karşı davaya ilişkin bu hükmün de iptalini istediklerini, iptal talebini, 4686 sayılı MTK'nın 15. maddesinde düzenlenen kamu düzenine aykırılık ve talep edilen konularda karar verilmemesi nedenlerine dayalı olarak ileri sürdüklerini, hakem kararının ana davadaki iptal talebine konu ICBC'den kullanılan kredilerle ilgili bölümü yönünden; iptal davasının davalısı olan Tisco'nun, müvekkilleri tarafından verilen kurumsal garantiye dayanarak ICBC Bank'tan hissedarlık sözleşmelerine konu şirketlerce kullanılan 29.743.365,69 ABD Doları tutarındaki kredileri şirketlerin ödememesi nedeniyle ICBC'ye ödemiş olması nedeniyle, Tisco tarafından ana davada talep edilen bu tutarın müvekkillerinden, Türk şirketlerindeki hisseleri oranında tahsiliyle Tisco'ya ödenmesine karar verildiğini, hakem kararının, müvekkillerinin hissedarlar sözleşmesinin 2.9.2.maddesi uyarınca garantör sıfatıyla imzaladıkları gerekçesine dayandırıldığını, bu kararın maddi hukuk açısından kamu düzenine aykırı olduğunu, çünkü, taraflar arasındaki ihtilafa Türk Kanunlarının uygulanacağının kararlaştırılmış olduğunu, bu nedenle Türk kamu düzeninin gözetilmesi gerektiğini, müvekkilleri tarafından, şirketlerin ICBC'den kullandığı kredileri temin etmek üzere şirket hisselerinin rehin olarak verildiğini, rehnin mevcudiyetine rağmen hakem önünde alacak talep edilmesinin İİK'nın 45. maddesindeki önce rehne müracaat zorunluluğunu bertaraf eder nitelikte olduğunu, bu hükmün kamu düzenine ilişkin olduğunu, bu nedenle İİK'nın 45. maddesindeki düzenlemeyi ihlal eden hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, ayrıca kredi geri ödemesi nedeniyle müvekkillerinin sorumlu tutulmasının TBK'nın 127. maddesinde belirtilen kanuni halefiyet ilkesine aykırı olduğunu, bunun sonucu olarak İİK'nın 45. maddesine dayalı savunmalarının Tisco'ya karşı da geçerli olduğunu, böylece kamu düzeninin ihlal edilmiş olduğunu, hakem heyetince kredi geri ödemesi nedeniyle müvekkillerinin sorumlu tutulması gerekçesinin hissedarlık sözleşmesi yanında TBK'nın 627/2. maddesine dayandırıldığını, TTK'nın 8. maddesine göre temerrüt faizinin ihtarla başlayacağına dair TBK'nın 117. maddesinin ihlal edildiğini, kaldı ki TTK'nın 480. maddesi uyarınca anonim şirket hissedarlarına sermaye koyma borcu dışında herhangi bir borç yüklenmesinin mümkün olmadığını, bu hükme aykırı olarak müvekkillerinin, şirketlerin kullandığı krediler nedeniyle sorumlu tutulmasının emredici bu yasal düzenlemeye ve kamu düzenine aykırı olduğunu, hakem kararının bu maddi hukuk ve kamu düzeni ihlalleri nedeniyle iptali gerektiğini, hakem kararının usuli açıdan da kamu düzenine aykırı olduğunu, Anayasa'nın 36. maddesinde ve AİHS 6. maddesinde teminat altına alınan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, böylece MTK'nın 15/2.b hükmüne göre kararın iptalinin gerektiğini, hakemler tarafından, müvekkillerinin savunmalarının ve delillerinin incelenmeden ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, özellikle Tisco ve Wanbang'ın yönetimsel kusurundan kaynaklanan nedenlerle şirketlerin ICBC'den aldığı kredilerin geri ödenemediğine ilişkin savunmaların ve buna ilişkin delillerin dikkate alınmadığını, yine ICBC'den kullanılan kredilerin hissedarlar sözleşmelerinin 2.9.2. maddesi kapsamına girmediğine ilişkin savunma ve delillerinin dikkate alınmadığını, müvekkilleri tarafından ispat edilmiş maddi vakıalar göz ardı edilerek ve gerekçede çelişkiye düşülerek hüküm verildiğini, zararın ve kredilerin geri ödenememesinin her üç Türk şirketinde yönetim çoğunluğunu elinde bulunduran Çin Şirketleri’nin kendi kusurlarından yararlanarak tazminat talep haklarının bulunmadığını, ayrıca ICBC Bank ile davalı Tisco'nun aynı devlet fonu tarafından idare edildiğini tespit ettiklerini, şirketlerin kötü yönetimi nedeniyle kredi geri ödemeleri yapılmadığından Tisco'nun rücu hakkının bulunmadığını, hissedarlar sözleşmelerinin 2.9.2. maddelerinde 'Hissedarlar, yatırımda bulunmak ve şirketin geliştirilmesini sağlamak amacıyla (eğer varsa) bankalardan alınan krediler için kendi kurumsal garantilerini verme hususunda mutabıktırlar' düzenlemesi yer aldığını, oysa hakem heyetince 14.4 milyonluk kredinin makine yatırımında kullanıldığını, kalan kısmın Aralık 2010'dan önce muaccel olan borçların ödemesinde kullanıldığının tespit edilmesine rağmen kredinin bu sözleşme hükmü kapsamında olmadığının dikkatten kaçırılarak hüküm verildiğini, yani ICBC'den kullanılan kredilerin sözleşmelerin 2.9.2. maddelerinde düzenlenen hususa ilişkin bulunmadığını, çünkü bu hükmün istisnai bir borçlanmaya ilişkin olduğunu, ICBC Bank'a müvekkilleri tarafından rehin olarak verilen hisselerin akıbetinin tahkim yargılaması sırasında araştırıldığını, hisselerin ICBC tarafından Tisco'ya devredildiğinin ve müvekkillerine iade edilmediğinin kanıtlandığını, buna rağmen müvekkillerinin ödemeye mahkum edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, avukatlık ücreti ve masrafların davadaki haklılık oranına göre dağıtılması gerekirken ve davalıların asıl davadaki tüm tazminat talepleri reddedildiği halde reddedilen kısım için müvekkilleri lehine yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle kararın iptali gerektiğini, HMK uyarınca davasının bir kısmından feragat eden davalı Çin Şirketleri’nin bu nedenle de yargılama giderlerine ve avukatlık ücretlerine mahkum edilmesi gerektiğini, bu konudaki taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine ICBC'den kullanılan kredilerle ilgili talebin reddedilen kısmı içinde müvekkilleri lehine yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, karşı davadaki taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle karşı davaya ilişkin hükmün iptalini istediklerini, bu kararın MTK'nın 15. maddesinin i bendinde düzenlenen kamu düzenine aykırılık ve ii bendinde düzenlenen talep edilen konularda karar verilmemesi nedenleriyle iptali gerektiğini, hakem heyetinin adil ve eşit yargılama ilkesini ihlal ettiğini, bu bağlamda hakem heyetinin müvekkillerinin iddia ve savunmalarını ve delillerini göz ardı ettiğini, maddi vakıalara ilişkin ispat edilen hususların ve karşı tarafın ikrarlarının değerlendirmeye alınmadığını, müvekkillerinin bazı talepleri hakkında karar alınmadığını, tarafların talepleri içinde yer almayan bir kısım konularda karar verildiğini, kararın gerekçelerinin çelişkili olduğunu, kararın bu haliyle Türk kamu düzenine açıkça aykırı olduğunu, karşı davada hissedarlık ve ortaklık yükümlülüklerinin ihlalinden kaynaklanan kâr kaybı talebinin reddine ilişkin kararın iptalinin gerektiğini, bu bağlamda müvekkilinin Krom Maden için 3.156.421 USD, Güney Krom için 2.552.033 USD ve Kop Krom için 11.771.393,50 USD tazminat talep ettiklerini, bu zararın davalı Çin Şirketleri’nin doğrudan veya dolaylı eylemleri, ihmalleri ve şirketleri kötü yönetmelerinden kaynaklandığını, hakem heyetince bu talepler listelenerek hüküm verilmiş ise de iddia ve savunmaların değerlendirilmediğini, tanık beyanlarının göz ardı edildiğini, karşı tarafın kötü yönetim eylemlerini, sözleşmelere aykırı eylemlerini kanıtlamalarına rağmen bu hususların dikkate alınmadığını, hakem heyetince karar oluşturulurken TTK'nın 376. maddesi dahil, pek çok emredici ve kamu düzenine aykırı düzenlemelerin göz ardı edildiğini ve ihlal edildiğini, hakem heyetinin Tisco ve Wanbang'ın fiillerini TBK'nın 628. maddesi kapsamında değerlendirmeyerek gerekli incelemeyi yapmadığını, şirket yönetiminde davalı Çin Şirketlerinin çoğunlukta olmasına rağmen ve finansman taahhütlerini yerine getirmemiş olmalarına rağmen ve bu hususlar hakem yargılamasında tespit edilmiş olmasına rağmen Tisco'nun sorumlu olmadığı yönündeki hakem kararının çelişkili olduğunu, hissedarlık sözleşmelerinin 2.9.5. hükmünün ihlalinden kaynaklanan tazminat talebinin reddine dair hükmün iptali gerektiğini, bu bağlamda müvekkillerinin Tisco ve Wanbang'ı temsil eden yönetim kurulu tarafından alınan kararla belirlenen fiyatlar üzerinden Tisco ve Wanbang'a yapılan satışların yönetim kurulu tarafından ortaklara maden satış fiyatının tespiti için alınmış bir karar olmaksızın genel müdür tarafından belirlenen fiyatlarla Tisco ve Wanbang'a yapılan satışların, yine genel müdür tarafından Min Metal'e yapılan satışların hissedarlar sözleşmesinin 2.9.5. maddesine aykırı olduğunu iddia ettiklerini, ancak hakem heyetinin bu iddiayı yeterince değerlendirmediğini, oysa satış fiyatlarının dosyaya sunulduğunu, iddialarının ispat edilmiş olmasına rağmen ret kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hissedarlık sözleşmelerinin 6.2. maddesi uyarınca hissedarlar sözleşmelerinin usulüne uygun olarak feshedildiğinin tespitini, bu tespit kabul görürse tarafların şirket tasfiyesinde anlaşmaya varmış kabul edilmelerini talep ettiklerini, buna ilişkin iddialarını ispatlamış olmalarına rağmen ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı Çin Şirketlerinin eylemlerinin TBK'nın 628.maddesi kapsamında değerlendirilmemesinin kamu düzenine aykırı olduğunu, hissedarlık sözleşmelerinin 5.1. maddeleri uyarınca temerrüt tespit taleplerinin reddine ilişkin kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakem heyetinin iptal talebine konu kararının MTK'nın 15. maddesinin i ve ii maddeleri uyarınca iptali gerektiğini iddia ederek anılan hakem kararının yukarıda belirtilen hükümlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Hakem önündeki yargılamada davacı-karşı davalı olan Wanbang ve Tisco vekili cevap dilekçesinde, hissedarlar sözleşmelerinde geçerli bir tahkim şartı bulunduğunu, tahkim yerinin İstanbul olup uyuşmazlığın Türk Hukuku’na göre çözümleneceğinin kararlaştırıldığını, tahkim divanı tarafından yapılan yargılama sonucunda verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, 4686 sayılı MTK'nın 15. maddesi uyarınca davacının ileri sürdüğü iptal sebeplerini ispatla yükümlü olduğunu, mahkemenin resen gözeteceği hususların uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığı ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olduğunu, hissedarlar sözleşmelerinin 7.4.1. maddelerinde, taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıkların Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) kuralları çerçevesinde çözümleneceğinin kararlaştırıldığını, tahkim kararının, tahkim yargılamasının yapıldığı tarihte yürürlükte olan 01 Ocak 2012 tarihli MTO tahkim kuralları çerçevesinde yürütülüp sonuçlandırıldığını, davacıların soyut gerekçelerle iptal talebinde bulunduklarını, ileri sürdükleri iptal sebeplerini ispatla yükümlü olduklarını, iptal davalarında sadece Kanun'da öngörülen iptal sebepleriyle sınırlı olarak inceleme yapılabileceğini ve işin esasına ilişkin değerlendirme yapılamayacağını, iptal davacılarının ileri sürdüğü kamu düzeni kavramının iptal sebeplerini genişletme amacıyla kullanılamayacağını ve sınırlı tutulması gerektiğine dair öğreti görüşleri bulunduğunu, Yargıtay yerleşik içtihadı uyarınca da MTK'nın 15. maddesi kapsamında iptal talebinde bulunan tarafın bunun somut gerekçelerini ortaya koyması gerektiğini, davacıların vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin iptal taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, çünkü tahkim kararına göre davadaki taleplerin kısmen reddedildiğini, davacının MTK'nın 16. maddesine ve Türk Hukuku’na göre davadaki haklılık oranı esas alınarak yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin hesaplanması gerektiğine ilişkin iptal sebebi ileri sürdüğünü, oysa MTK'nın 16/D maddesinde açıkça 'Aksi kararlaştırılmadıkça' bu Kanun hükümlerinin uygulanacağının açıkça belirtildiğini, yukarıda açıklandığı üzere hissedarlar sözleşmelerinde uyuşmazlıkların MTO (ICC) tahkim kurallarına göre çözülmesinin kararlaştırıldığını, bu husus dikkate alındığında Kanun'daki aksi kararlaştırılmadıkça ibaresine göre, tarafların aksini kararlaştırmış olduklarının ortaya çıktığını, yani yargılama giderlerinin MTO tahkim kurallarına göre hakem kurulunca belirlenmesinin taraflarca kararlaştırıldığının kabulü gerektiğini, hakem kurulunun da MTO tahkim kuralları çerçevesinde yargılama giderlerini ve avukatlık ücretini değerlendirerek tarafların yükümlülüklerini belirlediğini, esasa ilişkin olarak ileri sürülmüş olan iptal sebepleri yönünden; asıl davada müvekkili Tisco tarafından ICBC Bank'a yapılan ödemenin davalılardan payları oranında tahsiline ilişkin hakem hükmünün doğru olduğunu, çünkü 2010 yılında gerçekleştirilen hissedarlar toplantısında alınan karar doğrultusunda ortaklık konusu şirketler için 14.4 Milyon ABD Doları tutarında makine satın alınması ve ortaklık konusu şirketlerin ödenmesi gereken borçlarının ifası için kullanılmak üzere toplamda 29.743.366 ABD Doları kredi çekildiğini, bu kredilerin geri ödemelerinin şirketler tarafından yapılmaması üzerine müvekkili Tisco tarafından yapılmasının zorunlu hale geldiğini, bu konuda hakem kararının 598. paragrafında açık tespitin yapılmış olduğunu, müvekkilinin tahkim yargılaması kapsamında bu konudaki tahsil talebinin hissedarlar sözleşmelerinin 2.9.2. fıkrası uyarınca kabul edildiğini, anılan maddeye göre hissedarların yatırım yapmak ve şirketin gelişimi için ödünç alınan banka kredileri için garanti vermeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, bu garantinin pay oranlarına göre verildiğinin ve sorumluluğun müteselsil olacağının kararlaştırıldığını, bu sözleşme hükmü kapsamında verilen hakem hükmünün yerinde olduğunu, bu konudaki gerekli değerlendirmelerin hakem kararının 601. paragrafında yapıldığını, ICBC Bank'tan çekilen ve müvekkili Tisco tarafından geri ödemesi yapılan kredi nedeniyle işbu iptal davasının davacılarının TBK'nın 627. maddesi uyarınca sorumlu olduklarının hakem kurulunca tespit edildiğini, karşı tarafın İİK'nın 45, TBK'nın 127 ve 117 maddeleri ile TTK'nın 480. maddelerine dayalı olarak ileri sürdüğü iptal gerekçelerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, hakem kararının 604. paragrafında İİK'nın 45. maddesine dayalı savunmalarının reddedildiğini, kararda Türk ortakların sorumluluğunun rehnedilen hisselerle sınırlı olacağına dair bir sözleşme hükmü bulunmadığının tespit edildiğini, TTK'nın 480. maddesine dayalı savunmaların hakem kararının 604. paragrafında değerlendirildiğini ve sorumluluğun bu madde ile değil sözleşmenin 2.9.2 maddesiyle TBK'nın 627. maddesinden kaynaklandığının gerekçeli olarak ortaya konulduğunu, bu talebin TBK'nın 127. maddesine herhangi bir aykırılık teşkil etmediğini, Tisco'nun halefiyet hakkının sözleşmenin anılan hükmünden ve adi ortaklığa ilişkin TBK'nın 627. maddesinden kaynaklandığını, hakem heyetinin faize hükmetmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını, çünkü faizin 3095 sayılı Kanun'a uygun olarak tespit edildiğini, tahkim masraf ve harcamaları konusunda tesis edilen kararın sözleşme ve MTO tahkim kurallarına uygun olduğunu, hakem kurulunun bu konuda gerekçeli değerlendirmeler yaparak yargılama giderlerini hüküm altına aldığını, tarafların tahkim şartında kararlaştırdığı üzere MTO'nun tahkim kurallarına göre hüküm verilmesinin tarafların iradesine uygun olduğunu, bu konuda ileri sürülen iptal sebeplerinin haksız olduğunu, karşı davadaki tüm taleplerin hakem heyetince reddedilmesinin hukuka uygun olduğunu, kâr kaybı taleplerinin dayanağının bulunmadığını, bu konuda ileri sürülün tüm iddiaların hakem kararında gerekçeli olarak karşılandığını, müvekkillerinin finansman konusunda tek sorumlu olduğuna dair bir taahhüdünün bulunmadığını, dolayısıyla bu nedenle bir sorumluluğun doğmadığını, sözleşmelerden doğan taahhüdünü ihlal etmediğini, hakem kararında tüm delillerin ve vakıaların gerekçeli olarak tartışıldığını, sözleşmenin 2.9.5 maddesinin ihlal edildiğine dair iddiaların ve bu konudaki tazminat taleplerinin hukuki dayanaklarının bulunmadığını, müvekkillerinin ürün satışları konusunda sözleşme hükümlerine aykırı ve tazminatı gerektiren bir davranışlarının bulunmadığının hakem kurulunca tespit edildiğini, bu konuda gerekli değerlendirmelerin hakem kararının 772 ve 773. paragraflarında yapıldığını, diğer usulsüz satış iddialarının da yerinde olmadığının hakem kararının 790 ila 795. maddelerinde gerekçeli olarak ortaya konulduğunu, hissedarlık sözleşmelerinin 6.2. maddesi kapsamında geçerli bir şekilde feshinin söz konusu olmadığını, bu konudaki tespit taleplerinin reddinin isabetli olduğunu, kararın 832. paragrafında yapılan değerlendirmenin yeterli olduğunu, bu konudaki iptal başvurusunun reddi gerektiğini, yine müvekkili şirketlerin temerrüt halinde olduklarına yönelik iddiaların dayanıksız olup ileri sürülen iptal sebebinin haksız olduğunu, tahkim yargılamasında tüm talep ve savunmaların ayrıntılı ve gerekçeli olarak değerlendirildiğini, tüm vakıaların tartışıldığını, davacıların MTK'nın 15. maddesine atıf yaparak ileri sürdüğü iptal sebeplerinin doğru olmadığını, iptal davacılarının adil yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edilmesinin söz konusu olmadığını, yargılamanın tüm aşamalarında iddia ve savunmaların ileri sürüldüğünü ve hakem kurulunca gerekli değerlendirmeler yapılarak hüküm verildiğini, iptal davasında ileri sürülen sebeplerin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesinin bulunduğu, yabancılık unsuru taşıyan bu tahkim uyuşmazlığının 4686 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bu Kanun'a tabi olduğu, bu bağlamda iptal davasının esasının incelenmesi gerektiği, 4686 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, iptal davasının otuz gün içinde açılabileceği, bu sürenin, hakem kararının veya düzeltme, yorum ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, davacıya gerekçeli hakem kararının tebliğ tarihinin 16.05.2016 olduğu dikkate alındığında, davanın otuz günlük süre içinde açıldığı, 4686 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 6. fıkrası uyarınca iptal isteminin, davaya bakan bölge adliye mahkemesi aksine karar vermedikçe dosya üzerinden incelenerek karara bağlanacağı, eldeki davanın önce İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açıldığı, yargılama devam ederken yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanun'un 55. maddesiyle değişik 5235 sayılı Kanun'un 5. maddesi ve 7101 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle değişik 4686 sayılı Kanun'un 15/A maddesi uyarınca, iptal davalarına bakma görevinin bölge adliye mahkemelerine verildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği, ilk derece mahkemesince yargılamanın duruşmalı olarak yapılması nedeniyle yargılamaya duruşmalı olarak devam edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, incelemenin duruşmalı olarak yapılıp sonuçlandırıldığı, hakem yargılamasının davalı- karşı davacılarının, iptal davasında davacı oldukları, 4686 sayılı Kanun'un 15. maddesinde hangi hallerde hakem kararının iptal edilebileceğinin düzenlendiği, bu düzenlemeye göre öncelikle hakem kararına konu uyuşmazlığın Türk Hukuku’na göre tahkime elverişli olup olmadığının ve hakem kararının kamu düzenine aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, uyuşmazlığın, şirket hissedarlığından ve hissedarlık sözleşmelerine aykırılık iddialarına dayalı tazminat, alacak ve tespit taleplerinden kaynaklandığı, tahkime elverişlilik koşulunun gerçekleştiği, davacı vekilinin, hakem kararının İİK'nın 45. maddesine aykırı olduğunu, bu hükmün emredici nitelikte ve kamu düzenine ilişkin bir hüküm olduğunu ileri sürdüğü, İİK'nın 45. maddesinde, önce rehne müracaat kuralı düzenlenmiş olup bu düzenlemeye göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, ancak rehnin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklının kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebileceği, maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere, bu yasal düzenlemede öngörülen hususların icra takibine, yani takip hukukuna ilişkin olduğu, maddede dava açma yasağını öngören bir düzenleme bulunmadığı, bir alacak rehinle temin edilmiş olsa bile alacaklının bu alacağını ilama bağlamakta hukuki yararının bulunduğu, İİK'nın 45. maddesindeki yasağın takip aşamasında devreye gireceği, somut olayda bir an için Tisco'nun elinde rehinli hisse senetleri bulunduğu kabul edilse bile İİK'nın 45. maddesine dayalı savunmanın, hakem kararının icrası aşamasında ileri sürülebilecek bir husus olduğu, bu yasal düzenleme dava açma yasağı içermediğinden, iptal davacılarının bu konuda ileri sürdüğü iptal nedenlerinin yerinde olmadığı, davacılar vekili tahkim yargılaması sırasında, ICBC'ye rehin olarak verilen şirket hisselerinin ICBC tarafından Ticso'ya devredildiğinin ve davacılara iade edilmediğinin kanıtlandığını, buna rağmen ödemeye mahkum edilmelerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüşse de yukarıda yapılan açıklamalar nedeniyle bu iptal sebebinin yerinde olmadığı, esasen karşı davada bu rehinli hisselerin kendilerine iade edilmesi yönünde açık bir talepte bulunmadıkları, rehinli hisselerin akıbetinin ayrı bir yargılamanın ve takip aşamasında ileri sürülecek iddiaların konusunu oluşturabileceği, davacılar vekilinin kamu düzenine aykırılık sebebi olarak TTK'nın 480. maddesini gösterdiğini ve anılan yasal düzenlemeye göre anonim şirket hissedarlarına, sermaye koyma borcu dışında herhangi bir borç yüklenmesinin kamu düzenine aykırı olduğunu iddia ettiği, TTK'nın anılan maddesinin anonim şirketlerin ana sözleşmeleri düzenlenirken ve anonim şirket genel kurullarında karar alınırken gözetilmesi gereken bir hüküm olduğu, somut olayda hakem kurulunun asıl davadaki sorumluluğu taraflar arasındaki hissedarlık sözleşmelerine, hissedarlar toplantısında alınan kararlara ve protokollere dayandırdığı, bu protokollerin, ortak girişim, yani, adi ortaklık niteliğinde olduğunu belirlediği ve sorumluluğu TBK'nın 627/2 ve sözleşmenin 2.9.2 maddesine dayandırdığı, somut olayda verilen kararın TTK'nın 480. maddesiyle ilişkilendirilmesinin söz konusu olmadığı, hakem kurulunun maddi hukuk kurallarını hatalı uyguladığına dair bir denetimin, iptal davasında yapılmasının mümkün olmadığı, bu konuda kamu düzenini ihlal eden bir hususun bulunmadığı, davacılar vekilinin temerrüt faizinin başlangıcına ilişkin hakem kararının TBK'nın 117. maddesini ihlal ettiğini belirtmiş olup bu hususun kamu düzenine aykırı olduğunu ileri sürdüğü, anılan düzenlemenin Türk kamu düzeniyle ilgisinin bulunmadığı, hakem kurulunun maddi hukuk uygulamalarına ilişkin olduğu, iptal davasında böyle bir değerlendirme yapılamayacağı, aynı şekilde TBK'nın 127. maddesinde düzenlenen halefiyet hükümlerinin de dikkate alınmadığına dair iddianın kamu düzeniyle doğrudan ilgili olmadığı, kaldı ki hakem kurulunun, davalıların asıl davadaki sorumluluklarını adi ortaklığa ilişkin TBK'nın 627/2. maddesine, hissedarlar kararına ve sözleşme hükümlerine dayandırdığı, bu konudaki iptal sebebinin yerinde görülmediği, davacılar vekilinin müvekkillerinin hukuki dinlenilme ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği, hakem kararının içeriğine, sunulan hakem duruşma tutanaklarına, taraflarca sunulan dilekçelere göre tarafların hukuki dinlenilme haklarının sağlandığı, iddia ve savunma haklarının ve ispat haklarının sağlandığı, gösterilen delil ve vakıaların, tarafların her bir talebi için ayrı ayrı hakem kurulunca değerlendirilip karara bağlandığı, somut olayda temel yargısal hakların ihlal edildiğine dair bir bulgunun tespit edilemediği, kararda Türk kamu düzenini ihlal eden bir hususun bulunmadığı, iptal davasında mahkemenin kanunda sayılan iptal sebepleriyle sınırlı inceleme yapabileceği, hakem heyeti kararının esasının yerinde olup olmadığının, hukuku doğru uygulayıp uygulamadığı gibi hususların hakem heyeti kararının iptali istemli davada tartışma konusu yapılamayacağı, davacılar vekilinin müvekkillerinin, ICBC'den kullanılan kredilerle ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığını, bu talebin sözleşmenin 2.9.2. maddesi kapsamında olmadığını, kredi kullanım ihtiyacının davalıların şirketin kötü yönetmesinden kaynaklandığını savunduğu, hakem kurulunca davacıların bu ödemeden sorumlu olduklarına ilişkin değerlendirmenin TBK'nın adi ortaklığa ilişkin 627/2. maddesine ve sözleşmenin 2.9.2.maddesine dayandırıldığı, hakem kurulunun maddi hukuk uygulamalarının isabeti, kamu düzenini ilgilendirmediği müddetçe, iptal davasında denetlenemeyeceği, hakem kurulunun dayanaklarını, uzun gerekçelerle ve delilleri tartışarak ortaya koyduğu, bu konudaki iptal sebebinin yerinde görülmediği, davacılar vekilinin protokollere konu üç adet Türk Şirketi’nin yönetiminde davalıların hakim olduklarını, onların şirketi kötü yönettiklerini, taahhütlerini yerinde getirmediklerini, finansman ihtiyaçlarını karşılamayı taahhüt ettikleri halde bu taahhütleri yerine getirmediklerini ileri sürdüğü, hakem kurulunca tüm bu iddiaların değerlendirildiği, davalıların bu konuda bir kötü yönetimi nedeniyle zarar oluştuğunun kanıtlanamadığı, tüm finansmanı karşılayacaklarına dair bir taahhütlerinin bulunduğuna dair iddianın kanıtlanamadığı, davalıların sözleşme ve protokollerden doğan taahhütlerini ihlal ettiğine dair iddiaların kanıtlanamadığının gerekçeli olarak tespit edildiği, hakem kurulunun maddi hukuka ve ispata ilişkin bu kararlarının iptal davası kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davalıların elinde rehin bulunmasına rağmen ayrıca hakem nezdinde alacak talebinde bulunulmasının hukuka aykırı aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, sözleşmenin 2.9.2. maddesinde sorumluluğun rehin verilen hisselerle sınırlı olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi sözleşmede ortakların payları oranında sorumlu olduğunun kararlaştırıldığı, hakem kurulunun da bunu esas aldığının anlaşıldığı, bu konudaki iptal talebinin yerinde olmadığı, kaldı ki hakem kurulunun bu konudaki maddi hukuk uygulamalarının iptal davasında denetlenmesinin mümkün olmadığı, davacılar vekili asıl davada ileri sürdükleri savunmaların ve karşı davada ileri sürdükleri iddiaların tamamının değerlendirilmediğini, bazı talep ve savunmaları hakkında karar verilmediğini, dosyadaki tanık beyanlarının ve ikrarların dikkate alınmadan ve çelişkili gerekçelerle hüküm verildiğini ileri sürdüğü, hakem kararında her iki tarafın, gerek asıl gerekse karşı davadaki tüm iddia ve savunmalarının gerekçeli olarak değerlendirildiği, sübut konusunda hakemlerin delilleri yanlış değerlendirdiğine dair iddianın iptal davası kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, hakem kararında tanık beyanları ve taraf beyanlarının değerlendirildiği, davacılar vekilinin karşı davada ileri sürdüğü her bir talebin hakem kararında paragraf 611'den itibaren ve her bir talep ayrı bir başlık oluşturacak şekilde taraf iddia ve savunmaları ve hakem kurulunun görüşü başlıkları altında gerekçeli olarak değerlendirildiği, tüm taleplerin karara bağlandığı, bu kararların isabetli olup olmadığının ise iptal davası bağlamında değerlendirilebilecek bir husus olmadığı, davacılar vekilinin hissedarlık sözleşmesinin 6.2. maddesi uyarınca hissedarlar sözleşmesinin usulüne uygun olarak feshedildiğinin tespitini istediklerini, bu iddianın ispat edilmiş olmasına rağmen ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı Çin Şirketleri’nin eylemlerinin TBK'nın 628. maddesi kapsamında değerlendirilmemesinin kamu düzenine aykırı olduğunu, yine hissedarlık sözleşmesinin 5.1 maddesi uyarınca temerrüt tespit taleplerinin reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürdüğü, hakem kararındaki ispata ilişkin değerlendirmelerin ve maddi hukuk uygulamalarının, Türk kamu düzenini ilgilendirmediği sürece, mahkemece denetlenmesinin mümkün olmadığı, hakem kurulunca ileri sürülen tespit taleplerinin gerekçeli olarak ve Türk Hukuku uygulanmak suretiyle reddedilmiş olduğu, bu kararlarda ve gerekçelerinde Türk kamu düzenine aykırılık bulunmadığı, bu konudaki iptal taleplerinin de yerinde görülmediği, davacılar vekili gerek asıl dava gerekse karşı dava yönünden yargılama giderlerinin müvekkilleri üzerinde bırakılmasının Türk kamu düzenine ve MTK'nın 16/D maddesindeki emredici düzenlemeye aykırı olduğunu, her iki davadaki haklılık oranlarına göre yargılama giderlerinin taraflara yüklenmesi gerektiğini, müvekkilleri lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın iptalini istediği, 4686 sayılı MTK'nın 16/D maddesi uyarınca, taraflar aksini kararlaştırmadıkça yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükleneceği, davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderlerinin haklılık durumuna göre taraflar arasında paylaştırılacağı, kanunda açıkça bu hükmün, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde uygulanacağının belirtildiği, davalı tarafın davaya cevap dilekçesinde de açıkladığı üzere, tahkim koşulu içeren sözleşme maddesinde yargılamanın MTO Tahkim Kuralları’na göre yapılacağının taraflar kararlaştırıldığı, bu durumda yargılama giderlerinin taraflara yüklenmesi konusunda, tarafların sözleşmeye yansıyan iradeleri esas alınarak MTO Tahkim Kuralları’nın uygulanması gerektiği, nitekim hakemlerce verilen hükümde de MTO Tahkim Kuralları’nın yargılama giderlerine ilişkin hükümlerinin ayrıntılı ve gerekçeli olarak yorumlandığı, bu konudaki tartışmaların masraflar başlığı altında 871 vd. paragraflarda gerekçeli olarak ortaya konulduğu, yargılama giderlerinden hangi tarafın ne miktarda sorumlu olacağının belirlendiği, hakem kurulunun bu kararının gerekçesinin Türk kamu düzenini ihlal eden bir yanı bulunmadığından, isabetli olup olmadığının tartışılmasının iptal davası açısından mümkün olmadığı, kaldı ki ICC (MTO) Tahkim Kuralları’nın 37. maddesinin hakemlere geniş bir takdir alanı bıraktığı, kararda gösterilen gerekçelerle bu takdir hakkının hakemlerce kullanıldığı, bu uygulamanın gerekçelerinin ayrıntılı olarak ortaya konulduğu, bu husus hakem kurulunun takdirinde olan bir husus olup kamu düzenini ihlal eden bir hususun bulunmadığı, davacılar vekilinin gerek asıl davada gerekse karşı davada yargılama giderlerine ve avukatlık ücretine ilişkin ileri sürdüğü iptal sebeplerinin yerinde görülmediği, yine açıklanan gerekçelerle davacılar vekilinin ileri sürdüğü tüm iptal sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 13/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.