T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/525
KARAR NO : 2019/334
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2016
NUMARASI : 2014/477 Esas 2016/704 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/03/2019
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; 18.06.2013 tarihli genel kurulda alınan 4 No‘lu karar ile ilgili; toplantıda bilançoların ortaklar tarafından imza altına alınmasını talep ettiğini, talebin tutanağa geçirildiğini; bilanço sunulmadığı için, talebin yerine getirilmediğini, sunulmayan bilançoların onaylanmasına ilişkin 4 nolu kararın iptali gerektiğini, 5 ve 6 nolu kararlar ile ilgili; tarihli Genel Kurul Toplantısının 5. maddesinde 01.01.2012-15.03.2012 dönemi için şirket müdürünün ibrası, 6. maddesinde 15.03.2012 - 31.12.2012 dönemi için şirket tasfiye memurunun ibrası hususunun görüşüldüğünü; aynı zamanda şirket müdürü ve tasfiye memuru olan ortak ... kendi oyları ile ibrasına karar verdiğini, genel kurul toplantısının 7.maddesinde davacının şirketten çıkarılması için mahkemeye müracaat edilmesine karar verildiğini, davacının bu karara muhalif kaldığını, gerekçesi belirtilmeksizin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının yok edilmesi amaçlandığını,18.06.2013 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili;davacının müflis ... A.Ş. şirketindeki özel asistanı ... eşi ve çocuğu ile birlikte ABD’ye kaçması üzerine, müflis ... A.Ş. müşteri hesaplarında, müsebbibi davacı olan milyonlarca dolarlık suç teşkil eden iş ve işlemlerin yapıldığının ortaya çıktığını, davacı taraf ile müvekkil şirket ve hakim hissedarı arasında da, derin husumet mevcut olduğunu, Müvekkili Şirketin 18.06.2013 tarihinde yapılan dava konusu genel kurul toplantısından önce davacıya genel kurul davetiyesi usulüne göre tebliğ edildiğini, buna rağmen, davacının tetkike amade bilgi ve belgeleri tetkik etmek üzere Şirket Merkezine gelerek inceleme yapma imkanını kullanmadığını, genel kurul yapıldıktan sonra davacının genel kurul öncesi incelemediği evrakları tetkik etmek hakkının kullandırılmadığı yönündeki dava dilekçesindeki beyanlarının kötüniyetli olduğunu, davacının 5 ve 6 nolu genel kurul kararlarının geçersiz olduğunu iddia ettiğini, şirket müdürünün ve tasfiye memurunun ibrası kararı yerinde olduğunu, zorunlu giderler dışında şirket kasasından hiçbir işlem yapmadığını, şirketin bilanço ve gelir tablosunun sağlıklı olduğunu, davacının haksız iptal talebinin reddi gerekeceğini, öte yandan, şirket müdürü ve tasfiye memuru sıfatları ile, ..., kendi ibrasına ilişkin kararda oy kullanmasının hukuka aykırı olduğu yönündeki davacı iddialarına da itibar edilemeyeceğini, müvekkil şirkette ... müvekkil şirkette toplam 5.000- TL lik sermayenin 4.750- TL’lik kısmına sahip olduğunu, dolayısı ile hakim hissedar olduğu görüleceğini,karar yeter sayısına ulaşmak için, hakim hissedar ... ortaklar kurulunda oy kullanması gerektiğini, aksi taktirde müvekkil şirketin müdür ibrası veya başka bir hususta hiçbir karar alması mümkün olmayacağını,ibra kararının iptal edilmesinin, diğer bir ifade ile ibra edilmemenin müeyyidesi %10 oranında paya sahip ortakların şahsi sorumluluk davası açabilmelerine imkan tanınması olduğunu, davacının %5 oranında hisse payının olduğunu,yalnızca şirket müdürü ... %10 dan fazla oranda payı olduğunu ve onun da kendi aleyhine dava açması düşünülemeyeceğinden bu kararının iptali de uygulamada herhangi bir sonuç doğurmayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, alınan bilirkişi raporları ve Yargıtay ilamları doğrultusunda; davacının uyuşmazlık konusu genel kurul toplantı tutanağında muhalefetinin yer aldığı görüldüğü, 4 no.lu kararın iptal edilebilir nitelikle olduğu, 5 no.lu kararda şirket müdürünün ibrası, 6 no.lu kararda ise şirket tasfiye memurunun ibrası görüşüldüğünü, bu kararlara ilişkin olarak oy hakkından yoksunluğa ilişkin TK m, 6l9’a dayanılarak, şirketin yönetimine herhangi bir biçimde katılmış olanların, müdürlerin ibrasına ilişkin kararlarda oy kullanamayacağının belirlendiğini, son celse 7 nolu genel kurul kararı ile ilgili mahkemeye müracaatla ilgili bir dava açılmadığından, 7 nolu genel kurulda alınan karar dışındaki kararların belirtilen yargıtay kararları ve son bilirkişi kurulu raporuna göre, 4 nolu kararın iptali gerekeceğine dair yargıtay ilamları doğrultusunda genel kurul kararlarının 4,5, ve 6.maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili; 7 nolu genel kurul kararının hukuka, hakkaniyete ve şirket menfaatlerine aykırı olduğunu, gerekçesi belirtilmeksizin müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarını yok etmek amacıyla müvekkilinin şirketten çıkarılmaya çalışıldığını, davalı şirket tarafından kararın uygulanması yönünde bir işlemin yapılmamış olmasının ret kararının gerekçesi olarak sunulmasının kabul edilemeyeceğini, mahkemenin karar gerekçesinde, genel kurulun ihraç kararı verme yetkisi olduğu halde mahkemeye başvurma yönünde karar oluşturulduğunu ifade etmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın reddedilen kısmının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili;reddedilen kısım yönünden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, yargı giderlerinin tamamının müvekkiline yükletildiğini, dosyada alınan 3 bilirkişi rapounda bilançonun iptaline yer olmadığı yönünde görüş bildirildiğini, son ek raporda farklı görüş oluşturulduğunu, davacıya genel kurul toplantısından önce genel kurul davetiyesinin usulüne uygun tebliğ edildiği, buna rağmen inceleme yapma imkanını kullanmadığını,davacı tarafın bilanço inceleme ve bilgi alma taleplerinin hakkın kötüye kullanılmasından ileri gitmediğini, karara esas alınan raporun önceki raporlarla çelişkili olduğundan çelişkinin giderilmesi yada yeni bir heyetten rapor alınması gerekmekte iken bu rapora dayanılarak karar verilmesinin bozma sebebi olduğunu, şirket müdürünün ve tasfiye memurunun ibrası kararının yerinde olduğunu, davacının %5 oranda hisse payının olduğunu, müdürün kendi ibrası ile ilgili kararda oy kullanmaması kuralının uygulamada kendiliğinden geçersiz hale geldiğini, müvekkili şirket müdürünün ibrası kararının iptali halinde,iki kişilik bir limited şirket olan müvekkili şirketi yönetme hakkının ortadan kalkacağını, ibra kararlarına ilişkin verilen iptal kararlarının yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE :TTK nun 622 atfıyla anonim şirketlerin genel kurul kararlarının iptali ve yokluğuna ilişkin hükümler limited şirketlere de uygulanacaktır. Davalı şirkette ortaklık pay durumu %95 (4.750) pay davadışı ortak ... ,% 5 pay(250)davacıya ait olup davaya konu ortaklar kurulunun 4 nolu kararı bilançonun ve faaliyet raporunun onaylanması ,5 ve 6 nolu karar şirket tasfiye memuru ve müdürü ... ibrası ,7 nolu kararda davacının şirket ortaklığından çıkartılması için dava açılmasına ilişkin karar alınmasına yöneliktir. Toplantı tutanağının incelenmesinde davacının müzakere sırasında görüş ve eleştirilerini bildirmiş ,red oyu kullanmış ise de kararların alınmasından sonra usulüne uygun muhalefet şerhi yazdırmamıştır. Bilançonun ve faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin 4 nolu kararın davacının %5 oranında ki red oyu ile diğer ortağın % 95 kabul oyu ile alınmıştır.Şirket müdürü ve tasfiye memurunun ibrası 5 ve 6.maddelerde ayrı bir gündem madde ile görüşüldüğünden şirket müdürünün oydan yoksunluk hali bulunmadığından %95 oy ile ve yeterli nisapla karar alındığı anlaşılmaktadır.Davacı 4 nolu karar ile ilgili olarak ; toplantıya davet ekinde bilanço gelir veya gider tablosu gönderilmediğini ,sunulduğu iddia edilen bilançoların ortaklarca imzasını teklif ettiğini ,ancak diğer ortak tarafından kabul edilmediğini ,hesap ve bilançoların genel kurulda dahi sunulmadığını ileri sürerek alınan kararın iptalini talep etmektedir. Toplantı sırasında da okunan faaliyet raporunu kabul etmediğini ,şirketin faaliyetleri hakkında bilgi verilmediğini beyan etmiştir. Davalı da bilanço ve faaliyet raporunun toplantıdan evvel şirket merkezinde hazır bulundurulduğunu davacının inceleme hakkını kullanmadığını savunmaktadır.TTK 437/1 madde de , finansal tablolar ...yıllık faaliyet raporunun toplantıdan en az 15 gün önce şirket merkezinde hazır bulundurulacağı düzenlenmiştir. Madde de düzenlenen husus yazılı belgelerin pay sahiplerine verilmesi-ortaklarca imzalanması değil, onlar tarafından istendiğinde incelenmek üzere şirket merkezinde ve varsa şubelerinde hazır bulundurulmasıdır. Başka bir deyişle, şirketin TTK 437/1’de sayılan belgeleri toplantıdan önce pay sahiplerine vermesi, teslim etmesi gerekli değildir. Belgelerin hazırlanarak toplantı tarihinden en az 15 gün önce incelemeye hazır tutulması, bu yükümlülüğün yerine getirilmiş sayılması bakımından gereklidir.Davacı sözkonusu belgelerin davacıya verilmemiş olması, bilançonun tasdiki kararının iptalini gerektiren bir sebep değildir.Davacının toplantıdan evvel belgeleri incelemek üzere şirket merkezine gittiğini ,ancak hazır edilmediğine ilişkin bir iddiası yoktur. Ancak bilançonun gerçeğe aykırı olması nedeniyle iptal kararı verilebilecek ise de yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde bilançonun gerçeğe uygun olduğu tesbit edilmiştir. Bu sebeble iptal koşullarının mevcut olduğunun kabulü halinde de alınan bu karara usulune uygun muhalefet şerhi bulunmadığından bu karar açısından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Limited şirket ortaklık kurulu kararlarında oydan yoksunluk TTK nun 619 maddesinde düzenlenmiştir. (1) bentte; herhangibir şekilde şirket yönetimine katılmış bulunanlar ,müdürlerin ibrası kararında oy kullanamazlar.Bu kural açık ibra değil TTK 424 e göre örtülü ibra kararlarında da uygulama alanı bulur.Ancak bilançonun onaylanması ve ibra ayrı ayrı gündem maddelerini teşkil ediyorsa bu durumda bilançonun onaylanması ibra anlamına gelmeyeceğinden ,bu oylama sırasında müdürler ve ibra oylamasında oydan yasaklı diğer kişiler oy kullanabilir.İbraya ilişkin 5 ve 6 nolu kararların incelenmesinde ; davacı red oyu kullanmış şirket müdürü ve tasfiye memuru şirket ortağının %95 olumlu oyu ile ibra kararı alınmıştır.Oylarıyla ibra kararı alınan ... alınan bu kararlarda oy hakkından yoksun olup ,davacının oyu da redde ilişkin bulunduğundan yeterli nisapla alınmış bir karar sözkonusu olmadığından ,alınan her iki karar da geçersizdir.bu kararlarda da davacının muhalefet şerhi yok ise de geçersiz kararlara karşı muhalefet şerhi konulmaksızın geçersizliğin tesbiti (iptali ) istenebileceğinden davalı vekilinin 5 ve 6 nolu kararlara ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.7 nolu karar ise davacının ortaklıktan çıkartılması için mahkemeye başvurulmasına ilişkindir. Davalı şirket 2 ortaktan ibarettir. Doktrinde iki kişilik limited ortaklıklarda ,haklı sebeble ortağın çıkartılması için ortaklık genel kurulu aranmaması gerektiği savunulmaktadır.Gerekçesi de: bu şekilde açılacak çıkarma davasında ortaklık herhangi bir role sahip değildir. Bu davanın gerçek tarafları ortaklığın her iki ortağıdır.Burada haklı sebeble çıkarma davası ,actio pro socio'dan doğmaktadır.(BKz Prof.Dr.Oruç Hami Şener-limited ortaklıklar s; 907) İlk derece mahkemesi , 7 nolu karara ilişkin olarak karara dayalı olarak tasarrufta bulunulmaması ; davalı şirketin davacının ihracına karar alabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Alınan kararın konusu itibariyle oybirliği mümkün olmadığı,Yargıtay 11 HD nin emsal kararlarında ortaklardan birinin haklı sebeblerle ve mahkeme kararı ile şirketten çıkartılabilmesi için mahkemeye başvuru kararını genel kurulda temsil edilen oyların en az 2/3 ünün oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile alınması gerektiği yolunda ki düzenleme nedeniyle ana sözleşmede çıkarmaya ilişkin bir hüküm olmasa bile iki kişilik limited şirketlerde de , çıkarma davası açılabilmesi için dava açılması yönünde karar alınması dava şartı kabul edildiği gözetilerek (Yargıtay 11 HD nin 2015/10688-2016/4780 karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.) kalan sermayeyi teşkil eden diğer ortağın oylarıyla bu kararın alınabileceği Dairemizce benimsenmiştir. Davacı vekilinin 7 nolu karara ilişkin,davalı vekilinin 4 nolu karara ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülerek hüküm bütünüyle kaldırılarak yeniden hüküm verilmesi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 24/11/2016 Tarih 2014/477 Esas 2016/704 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; 'Davanın KISMEN KABULÜNE; 18/06/2013 Tarihli ortaklar kurulunda alınan 5 ve 6 nolu kararların İPTALİNE, 4 ve 7 nolu kararların iptali isteminin REDDİNE,'İlk Derece Yargılamasına İlişkin Olarak; 'Alınması gereken 44,40- TL harçtan, davacı tarafından peşin yatırılan 24,30- TL harcın mahsubu ile bakiye 20,10- TL'nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından ödenen 48,60- TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,Davacı tarafından yapılan 3.800- TL bilirkişi ücreti, 218,85- TL teb-müz. masrafı olmak üzere toplam 4.018,85 - TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 2.010-TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.725- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı vekili için takdir olunan 2.725-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine'İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının(Davacı 35,90-TL davalı 35,90-TL ) istek halinde kendilerine iadesine,Davacı tarafından hükümden sonra yapılan 93,90- TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 46 -TL sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine. Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK 'nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.14/03/2019