1. Hukuk Dairesi 2022/2201 E. , 2022/3136 K.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 04/02/2021 tarihli 2018/554 Esas, 2021/89 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın 07/07/2009 tarihinde 45 yaşında iken öldüğünü, mirasbırakanın ölümünden sonra davalının, “Mirasbırakanın çok borcu olduğunu, bunları ödemeleri gerektiğini” söyleyerek taşınmaz satış yetkisi de içeren ... 1. Noterliğinin 07/08/2009 tarihli ve 6957 yevmiye no’lu vekaletnamesini aldığını, davalının bu süreçte 3 daireyi, otomobili ve marketi sattığını, davalının, mirasbırakandan kalan dava konusu ... ada ... parsel sayılı arsaya yapacağı inşaatı finanse edebilmek ve bankadan kredi kullanabilmek için dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 no’lu bağımsız bölümün kendisine gerçek satış gibi gösterilerek devri gerektiğini söyleyerek kendilerini kandırıp dava konusu 3 no’lu daireyi 11/12/2009 tarihinde satış yoluyla üzerine aldığını, inşaat yapılmayınca durumu sorduklarında davalının, “sizin ne arsanız ne de daireniz var” şeklinde söyleyerek bütün haklarını inkar ettiğini, durumun düzeleceği inancıyla üç yıl beklediklerini ancak geçen üç yıla rağmen aile büyüklerinin sorunu çözemediklerini ve davalının, tüm haklarını inkar ettiğini, dava konusu ... parsel sayılı arsanın hile ile alınan vekaletname kullanılarak davalı tarafından 31/08/2009 tarihinde dava dışı kuzeni D.. Ç..’a satış yoluyla devredildiğini, kısa süre sonra davalının bu taşınmazı geri üzerine aldığını, davalının hilesi ve muvazaası sonucu işlemlerin gerçekleştiğini ileri sürerek, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu ... ada ... parselde kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölümün tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, davaya cevap vermemiş; bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasındaki beyanlarında, vekaletname ile yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu, mirasbırakanın borçlarının ödenebilmesi için vekaletname ile mirasbırakana ait birkaç taşınmazın satıldığını ve borçların ödendiğini, bunun için kendi hesabından da mirasbırakanın hesaplarına para aktardığını, vekaletname ile satılan taşınmazların bedeli ile ve elden de verilmek suretiyle borçların ödendiğini, dava konusu 3 no’lu dairenin bizzat davacılar tarafından satışının yapıldığını, bu işlemde vekaletname kullanılmadığını, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın ise vekaletname ile üçüncü kişiye satıldığını, ancak daha sonra bu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle üçüncü kişiden satın aldığını, bütün talepler konusunda zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMENİN KARARI
... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/02/2015 tarihli ve 2012/448 Esas, 2015/38 Karar sayılı kararıyla; davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı, davacıların, davalı tarafından haklarının zayi edildiğini öğrendikleri ve araya aile büyüklerinin girdiği, ancak üç yıllık uğraşa rağmen bu haksızlığın giderilemediğinden eldeki davanın açılma zorunluluğunun doğduğunu ifade etmeleri karşısında 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraflar temyiz etmişlerdir.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacılar vekili temyiz itirazlarında dava konusu arsanın 07/08/2009 tarihli vekaletnameye istinaden satışının yapıldığını, dava konusu dairenin de satış gibi gösterildiğini, davalının hilesinden emin olma tarihinin dava tarihi olduğunu, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddinin doğru olmadığını, davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açık olup, taşınmazların vekaletname ile satıldığını, hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı vekili katılma yoluyla temyiz itirazlarında; davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilerek onanmasını istemiştir.
3. Bozma Kararı
(III.) numaralı paragrafta belirtilen ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/02/2015 tarihli 2012/448 Esas 2015/38 Karar sayılı kararı, Dairenin 17/04/2018 tarihli 2015/10555 Esas 2018/9159 Karar sayılı kararıyla; “...Ne var ki; mahkemenin davanın nitelendirilmesi yönünden yaptığı değerlendirmenin isabetli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir....Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, vekaletnamenin hile ile alınması ve kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır...Hal böyle olunca; öncelikle davaya konu edilen ... no.lu parsel ile ... nolu parseldeki 3 nolu bağımsız bölüme ait tedavüllü tapu kayıtlarının ve resmi akit tablolarının davacıların murisi ... ile irtibatlandırılmak suretiyle Tapu Müdürlüğünden getirtilmesi; ondan sonra, tarafların tüm delilleri toplanarak yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş; Dairenin 07/11/2018 tarihli 2018/3531 Esas, 2018/14221 Karar sayılı kararıyla, davalının karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
4. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/02/2021 tarihli 2018/554 Esas 2021/89 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece kararın (IV/3.) numaralı paragrafında yer verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın, vekaletnamenin hile ile alınması ve kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu iyiniyetli olmayan davalı vekilin, vekil edenlerin yararına ve iradesine aykırı davrandığı, vekil edenlerin yararı ile bağdaşmayacak işlemler yapan davalı vekilin sorumlu olacağı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalının haksız şekilde her iki taşınmazı da elinde bulundurduğunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacıların hile ve muvazaaya dayalı olarak eldeki davayı açtıklarını, bozma sonrası yargılamada hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, 19/11/2020 tarihli duruşmada bankalara yazılan yazıların tekidine karar verildiğini, aynı duruşmada, gelecek celse sözlü yargılamaya geçileceğinin ihtar edildiğini, ancak 04/02/2021 tarihli duruşmada, bankadan gelen yazı cevaplarını incelemek üzere süre istedikleri halde Mahkemece, celse arası incelenebileceği gerekçesiyle talebin reddine karar verilip, sözlü yargılamaya geçildiğini, banka kayıtlarının incelenmesine izin verilmeden yargılamanın bitirildiğini, davacı tarafın tanık H.. C..’nun dinlenilmesinden vazgeçtiğini ancak bu hususta beyanlarının alınmadığını, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 no’lu bağımsız bölümün davacılar tarafından bizzat satışının yapıldığını, vekaletle satış olmadığı halde bu taşınmaz yönünden de kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, hiçkimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemeyeceğini, bu taşınmazla ilgili bir kısım davacı bakımından velayeten yapılan satışın vekaleten satış gibi değerlendirildiğini, davacıların mirasbırakanının borçlarının ödendiğini, mirasbırakanın borçlarının ödenmesi için vekaletnamenin iradi olarak verildiğini, araç, taşınmaz satışı, banka ve diğer tüm borçların ödenmesi yetkilerini kapsadığını, davacı ve davalı tanıklarının, mirasbırakanın borçlarının davalı tarafından ödendiğini söylediklerini, hile ile vekaletname alınmasının söz konusu olmadığını, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın vekaletle dava dışı D.. Ç..’a alacağına karşılık satıldığını, adı geçenin mirasbırakandan 135.000 TL civarında alacağı bulunduğunu, nitekim dava dışı D.. Ç.. tarafından mirasbırakanın Yapı Kredi Bankasındaki hesabına 2000 yılı 4, 5, 8 aylarında toplam 115.650,00 TL ödeme gönderildiğini, bu kayıtları incelemek için süre istemişlerse de Mahkemece verilmediğini, bu paraların mirasbırakana verilen borç olduğunu, adı geçenin başkaca alacağı da olduğunu, davalı ...’in vekil edenin iradesine uygun olarak mirasbırakana ait borçları ödediğini ve zararlandırma kastının bulunmadığını, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı davalının, dava dışı D.. Ç..’dan geri satın almasının ilk satışı geçersiz kılmadığını, marketin mirasbırakana değil davalıya ait olduğu resmi kayıtlarla sabit olduğu halde tanıkların gerçeğe aykırı beyanda bulunduklarını, tüm talepler konusunda hak düşürücü süre ve zamanaşımının geçtiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması ile hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 390. maddesi) aynen; 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir ... veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki; üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2. Diğer yandan; vekaletnamenin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir.
3.2.3. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.4. Hemen belirtilmelidir ki; mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. 'Usuli kazanılmış hak' olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
'Usuli kazanılmış hak' kurumunun bir çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile Yargıtay içtihatlarıyla getirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
a-) Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkarsa, bu yeni İçtihadı Birleştirme Kararının mahkemede ve Yargıtay'da görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Buna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında bulunulamaz. (09.05.1960 ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
b-) İçtihadı Birleştirme Kararında olduğu gibi, bozmadan sonra yürürlüğe giren ve geçmişe etkili bir yeni yasa karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımaz.
c-) Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 günlü, 2004/10-44 E, 19 K.)
d-) Bu sayılanların dışında ayrıca, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, 'kamu düzeni' ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Somut olaya gelince; dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davacıların mirasbırakanı ...’ın 07/07/2009 tarihinde ölümü üzerine davacı eşi ... ile davacı çocukları ..., ... ve ...’in mirasçı oldukları, ... 1. Noterliğinin 07/08/2009 tarihli ve 6957 yevmiye no’lu vekaletnamesine göre, davacı ... kendi adına asaleten, küçük ... ve ...’a velayeten, davacı ... bizzat hareketle mirasbırakanları Veysal’dan kalan taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması, hak ve hisselerinin satışı ve sair konularda geniş yetkili olarak davalı Y.. Ç..’ı (mirasbırakanın kardeşi) vekil tayin ettikleri; dava konusu ... ada ... parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 1/4’er paylarla davacılara intikal ettiği ve bu taşınmazda davacıların 1/4’er payının anılan vekaletnameye istinaden davalı vekil ... tarafından 31/08/2009 tarihinde dava dışı D.. Ç..’a (Ahmet oğlu) satış yoluyla temlik edildiği, dava dışı D.. Ç..’ın da bu taşınmazı 09/09/2009 tarihinde satış yoluyla davalı vekil ...’e temlik ettiği; dava konusu ... ada ..b. parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu daire vasıflı bağımsız bölümün de tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 1/4’er paylarla davacılara intikal ettiği ve davacı ...’nin kendine asaleten, küçük ... ve ...’a velayeten, davacı ...’in de bizzat hareketle bu taşınmazdaki paylarını 11/12/2009 tarihinde davalı ...’e satış yoluyla temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dosya içeriği ve toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2.) numaralı paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, ( IV/3.) numaralı paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle davacılardan hile ile alınan vekaletname kullanılmak suretiyle dava dışı kişiye temlik edilip daha sonra davalı vekil ...’e devredilen dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmaz yönünden vekalet görevinin kötüye kullanıldığı saptanmak suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda; dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölümün davacılar tarafından bizzat davalı ...’e satış yoluyla temlik edildiği, bu satış işleminde vekaletname kullanılmadığı kayden sabittir.
Dairenin bozma ilamında, “Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, vekaletnamenin hile ile alınması ve kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.” şeklindeki hukuki nitelendirmenin, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölüm için geçerli olmadığı, zira bu taşınmazın devrinin vekaletname ile yapılmadığı, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölüm yönünden hile hukuksal nedenine dayanıldığı, anılan taşınmaz yönünden maddi hataya dayalı nitelendirmenin usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği açıktır.
O halde; dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölüm yönünden uyuşmazlığın, hile hukuksal nedeni çerçevesinde ele alınarak değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayda; dava dilekçesi içeriğinde, “davalının, mirasbırakandan kalan dava konusu ... ada ... parsel sayılı arsaya yapacağı inşaatı finanse edebilmek ve bankadan kredi kullanabilmek için dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 no’lu bağımsız bölümün kendisine gerçek satış gibi gösterilerek devri gerektiğini söyleyerek kendilerini kandırıp dava konusu 3 no’lu daireyi 11/12/2009 tarihinde satış yoluyla üzerine aldığını, inşaat yapılmayınca durumu sorduklarında davalının, “sizin ne arsanız ne de daireniz var” şeklinde söyleyerek bütün haklarını inkar ettiğini, durumun düzeleceği inancıyla üç yıl beklediklerini ancak geçen üç yıla rağmen aile büyüklerinin sorunu çözemediklerini ve davalının, tüm haklarını inkar ettiğini” şeklinde ifade edilen beyanlardan anlaşılacağı üzere, davacı tarafın dava konusu 3 no’lu daire yönünden hileye vakıf olduğu ve fakat iptal hakkını kullanmaksızın üç yıl beklediği, eldeki davanın 03/09/2012 tarihinde açıldığı, işlem tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde (TBK 39. madde) öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölüm yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu taşınmaz yönünden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Davalının ... ada ... parsel hakkında verilen kabul kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu taşınmaz yönünden ONANMASINA, alınması gerekli 16.837,04 TL onama harcından peşin alınan 5.065,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.771,34 TL onama harcının davalıdan alınmasına,
2) Davalı vekilinin 3 nolu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazının değinilen yönden kabulü ile dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 no’lu bağımsız bölüm yönünden hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ile temyiz edilen davacılar için 3.815,00'er TL duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak taraflardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.