Ceza Genel Kurulu 2018/519 E. , 2022/266 K.
Mahkemesi:Asliye Ceza
Sanıklar ... ve ...'nın şikâyetçi ... ve inceleme dışı şikâyetçi ...'ya yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından ayrı ayrı beraatlerine ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2014 tarihli ve 115-878 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 16.10.2017 tarih ve 4534-10709 sayı ile;
“I- Sanıklar hakkında şikâyetçi ...'e yönelik kurulan hükümlerin incelenmesinde;Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, o yer Cumuriyet savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun ve takdire dayalı bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak onanmasına, II- Sanıklar hakkında şikâyetçi ...'ya yönelik kurulan hükümlerin incelenmesinde;Sanıklar ... ve ...'nın, ilk suç tarihi olan 11.11.2012 tarihinde şikâyetçi ...'e ait 07 BYS 92 plakalı aracın camını kırmak suretiyle araç içerisinde bulunan sırt çantasını çaldıklarının; yine ikinci suç tarihi olan 18.11.2012 tarihinde şikâyetçi ...'ya ait . plakalı aracın camını kırmak suretiyle araç içerisinde bulunan cüzdanı çaldıklarının, sanık ...'nın ikrar niteliğindeki kolluk beyanı, 19.11.2012 tarihli kamera görüntüsü izleme tutanağı ve söz konusu görüntüdeki kişinin kendisi olduğunu kabul eden sanık ...'ın beyanı uyarınca sabit olduğu görülerek; her iki sanığın eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b,143,151 maddeleri uyarınca ikişer kez cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde beraatlerine karar verilmesi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Bozma ilamı sonrası devam olunan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 13.03.2018 tarih ve 389-138 sayı ile, sanıkların şikâyetçiler ... ve ...’e yönelik hırsızlık suçundan ayrı ayrı olmak üzere TCK’nın 142/1-b ve 143. maddeleri uyarınca 2 yıl 2 ay hapis cezası; mala zarar verme suçundan yine ayrı ayrı olmak üzere TCK’nın 151/1. maddesi uyarınca 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, her iki suç yönünden aynı Kanun'un 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiş, bu kez hükümler sanıklar tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 04.07.2018 tarih ve 42810 sayı ile; '...Dairenizin kararın incelenmesinde, 1. fıkrada, sanıkların şikâyetçi ...'e karşı işlediği iddia edilen suçlar sebebiyle verilen hükümler hakkında onama kararı verilirken, 2. fıkranın içeriğindeki açıklamalar karşısında bu sefer aynı eylemler sebebiyle bozma kararı verildiği ve dolayısıyla hükümde karışıklık yaratıldığı sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar Dairenizin kararının 1. fıkrasında yerel mahkeme kararı kısmen onanmasına rağmen, 2. fıkrası ile aynı şikâyetçiye yönelik eylemler sebebiyle bu sefer bozma kararı verilmişse de öncelikle verilen onama kararının sanıklar açısından kazanılmış hak teşkil edeceği ve sanıklar aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından itiraz yoluna başvurulması için gereken yasal şartların bulunmadığı da gözetilerek kararın 2. fıkrasının açıklamalarında, sanıkların şikâyetçi ...'e karşı işlediği iddia edilen eylemlerle ilgili olarak yer alan açıklamaların, hüküm fıkrasından çıkarılması gerektiği,' düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 22.10.2018 tarih ve 4529-14442 sayı ile;
'I- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının incelenmesinde;Hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından sanıklar hakkında yapılan duruşma sonunda; anılan suçlardan verilen kararlara ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2014 tarihli ve 115-878 sayılı hükümlerin o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilamı ile sanıklar hakkında kurulan hükümlerin bir kısmının onanmasına, bir kısmının bozulmasına karar verildiği, bu karara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.07.2018 tarihli ve 42810 sayılı yazısı ile itiraz talebinde bulunulması üzerine dosya Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının otuz günlük itiraz süresinin dolmuş olduğu anlaşıldığından, itirazın reddine, II- Sanıkların temyiz taleplerinin incelenmesinde;Her ne kadar sanıklar hakkında mağdur ...'e karşı işlendiği iddia edilen suçlardan hüküm kurulmuş ise de, sanıkların mağdur ...'e karşı olan eylemlerinden dolayı ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.09.2014 tarihli ve 115-878 sayılı kararı ile verilen beraat hükmünün Dairemizin 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilamı ile onandığı, söz konusu kararının 2. fıkrası ile aynı mağdura yönelik eylemler sebebiyle bozma kararı verilmiş ise de öncelikle verilen onama kararının sanıklar açısından kazanılmış hak teşkil edeceği gözetilerek, yerel mahkemece sanıklar hakkında mağdur ...'e karşı olan eylemlerinden dolayı bozma sonrası kurulan mahkûmiyet hükümleri yok hükmünde sayılarak, sanıkların sadece müşteki ...’ya yönelik eylemlerinden kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik olarak yapılan temyiz incelemesinde;5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, sanıklar ... ve ...’ın temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, müşteki ...'ya yönelik, usul ve kanuna uygun ve takdire dayalı bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak onanmasına,' karar verilerek,
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında her iki şikâyetçiye yönelik eylemleri nedeniyle verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin; sanıklar hakkında şikâyetçi ...'ya yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar hakkında şikâyetçi ...'e yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının lehe mi yoksa aleyhe mi olduğu, lehe olduğu sonucuna ulaşılması hâlinde, Özel Dairece 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilam ile, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında şikâyetçi ...’e yönelik eylem bakımından kurulan beraat hükmünün hem onanmasına hem de bozulmasına karar verilmesi suretiyle kararda çelişki meydana getirilip getirilmediği, çelişki meydana getirildiğinin kabulü durumunda, Özel Dairenin 22.10.2018 tarihli ve 4529-14442 sayılı kararında sanıklar hakkında şikâyetçi ...'e yönelik eylemden dolayı bozma sonrası kurulan mahkûmiyet hükümlerinin yok hükmünde olduğunun saptanmasının yeterli olup olmadığı, yeterli olmadığı kabul edilirse, nasıl bir karar verilmesi gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden;Sanıklar ... ve ... hakkında şikâyetçiler ... ve ...’ya yönelik hırsızlık ve mala zarar verme eylemleri nedeniyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince 19.09.2014 tarih ve 115-878 sayı ile sanıkların atılı suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, hükümlerin Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 16.10.2017 tarih ve 4534-10709 sayı ile ilamın birinci bendinde, sanıklar hakkında şikâyetçi ...'e yönelik eylemler bakımından verilen beraat hükümlerinin onanmasına karar verildiği, sanıklar hakkında şikâyetçi ...'ya yönelik eylemler bakımından verilen beraat hükümlerinin incelendiği ikinci bentte ise, sanıkların hem şikâyetçi ... hem de şikâyetçi ...’ya ilişkin eylemlerinin anlatılarak her iki şikâyetçiye karşı işlenen hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının sabit olduğu kabul edilip sanıkların eylemlerine uyan TCK'nın 142/1-b, 143 ve 151. maddeleri uyarınca ikişer kez cezalandırılmaları gerektiğinden bahisle hükümlerin bozulmasına karar verildiği, Özel Daire ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 26.10.2017 tarihinde teslim edildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 04.07.2018 tarih ve 42810 sayı ile; “Özel Dairenin 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilamının birinci bendinde Yerel Mahkeme kararı kısmen onanmasına rağmen, ikinci bent ile aynı şikâyetçiye yönelik eylemler sebebiyle bu sefer bozma kararı verilmiş ise de, öncelikle verilen onama kararının sanıklar açısından kazanılmış hak teşkil edeceği ve sanıklar aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından itiraz yoluna başvurulması için gereken yasal şartların bulunmadığı da gözetilerek sanıkların şikâyetçi ...'e karşı işlediği iddia edilen eylemlerle ilgili olarak kararın ikinci bendinin açıklamalarında yer alan ve hükümde karışıklık meydana getiren ifadelerin, hüküm fıkrasından çıkarılması gerektiği,” düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı CMK'nın olağanüstü kanun yollarının yer aldığı 'Altıncı Kitap', 'Üçüncü Kısım', 'Birinci Bölüm'de 308. maddede;
'(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.' şeklinde düzenlenmiştir.Bu düzenleme ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük bir süre ile sınırlandırılmış olup bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir.
Diğer taraftan, Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre “karar” bir ... veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır. Aynı sözlükte, hukukta karar; herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm, olarak ifade edilmiştir. Yine, karar kelimesinin ifade ettiği farklı bir anlam olarak; kesin yargıyı bildiren belge belirtildikten sonra, karar; değişmeyen, düzenli durum, düzenlilik, yöntemlilik ve değişmez olma olarak da tarif edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, yargısal karar; bir yargılama işlemi sonunda belli bir yönteme bağlı olarak verilmiş, kesin yargıyı ifade eden belge olarak tanımlanabilir. Bu durumda kararın en önemli özelliği olarak, “kesinlik” karşımıza çıkmaktadır. Kesinlik kelimesinin sözlük anlamı; bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumudur. Şu hâlde; bir yargının karar olabilmesi için kesinlik ifade etmesi gerekir, bu itibarla karar çelişki içermemeli, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlaşılabilir olmalıdır. Aksi durumda, kararın infazında ortaya çıkacak tereddüt; ihtilaf ve karışıklığa neden olur.Bu bağlamda, sanık hakkında aynı eylem nedeniyle hem beraat hem de mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, Özel Dairelerce, temyiz edenin sıfatı da dikkate alınmak suretiyle hükmün bozulması cihetine gidilebilecek olup temyiz incelemesi sırasında Özel Daireler tarafından infazda tereddüt oluşturacak şekilde birbirine aykırı sonuçlara ulaşılması durumunda ise daire kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca lehe ya da aleyhe olarak itiraz olağanüstü kanun yoluna müracaat edilebilecektir. Özel Dairece verilen ve birbirine aykırılık içeren çelişkili ilamın sanık bakımından kazanılmış hak teşkil etmesi durumunda bu hukuka aykırılığın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde ileri sürülmesi gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır. Açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde; Sanıklar ... ve ... hakkında şikâyetçiler ... ve ...’ya yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından verilen beraat kararlarının Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 16.10.2017 tarih ve 4534-10709 sayı ile ilamın birinci bendinde, sanıklar hakkında şikâyetçi ...'e yönelik eylemler bakımından verilen beraat hükümlerinin onanmasına karar verildiği, şikâyetçi ...'ya yönelik eylemler bakımından verilen beraat hükümlerinin incelendiği ikinci bentte ise sanıkların hem şikâyetçi ... hem de şikâyetçi ...’ya ilişkin eylemlerinin anlatılarak her iki şikâyetçiye karşı işlenen hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının sabit olduğu kabul edilip sanıkların atılı suçlardan ikişer kez cezalandırılmaları gerektiğinden bahisle hükümlerin bozulduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ise 04.07.2018 tarih ve 42810 sayı ile; beraat hükümlerine yönelik onama kararının sanıklar açısından kazanılmış hak teşkil edeceği ve sanıklar aleyhine itiraz yoluna başvurulması için gereken yasal şartların bulunmadığı belirtilerek sanıkların şikâyetçi ...'e karşı işlediği iddia edilen eylemlerle ilgili olarak ilamın ikinci bendinde yer alan ve hükümde karışıklık meydana getiren açıklamaların, hüküm fıkrasından çıkarılması yönündeki talebin, sonuç itibarıyla sanıkların lehine olduğu, bu nedenle herhangi bir süre şartına bağlı olmadığı kabul edilmelidir.Özel Dairenin 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilamın birinci bendinde, sanıklar hakkında şikâyetçi ...'e yönelik eylemler bakımından verilen beraat hükümlerinin onanmasına karar verildiği hâlde, sanıklar hakkında şikâyetçi ...'ya yönelik eylemler bakımından verilen beraat hükümlerinin incelendiği ikinci bentte ise sanıkların hem şikâyetçi ... hem de şikâyetçi ...’ya ilişkin eylemlerinin anlatılarak her iki şikâyetçiye karşı işlenen hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının sabit olduğu kabul edilerek bu kez şikâyetçi ...'e yönelik eylemleri de kapsayacak şekilde bozma kararı vermek suretiyle ilamda aykırılık meydana getirildiği, Yerel Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda devam olunan yargılama sonucunda beraat hükümlerinin onanmak suretiyle kesinleşmiş olduğu hususu gözetilmeden aynı eylemle ilgili olarak bu kez verilen mahkûmiyet kararının hukuken bir geçerliliğinin bulunmadığı tartışmasız olmakla birlikte şeklen hukuki varlığı bulunan bu kararın, sanıkların adli sicil kayıtlarının düzenlenmesi veya başka bir suç işlemeleri durumunda kişisel hâllerinin değerlendirilmesi gibi konularda bir karışıklığa neden olma ihtimalinin de bulunduğu, ancak, yok hükmünde bulunan bu kararların, kesinleşerek hukuk dünyasında sonuç doğurması söz konusu olmayıp, koşulları gerçekleşmediğinden Yargıtayca bozulmasının da mümkün olmadığı her türlü tartışmadan uzaktır. Bununla birlikte, Özel Dairece, bu aşamada, hükmün hukuki değerden yoksun olduğunun saptanması da yeterli olmayıp hukuki değerden yoksun olan bu hüküm, Özel Dairenin 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilamının ikinci bendi açıklamalarına dayandığından, Özel Daire ilamları da “karar” niteliğine sahip olduğundan kesin hükmün bağlayıcılığı ilkesi uyarınca mevcudiyetini korumaya devam eden uyuşmazlığa konu ilamda yer alan ve çelişkiye neden olan açıklamaların karardan çıkarılması gerekmektedir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 16.10.2017 tarihli ve 4534-10709 sayılı ilamının, 'Sanıklar hakkında şikâyetçi ...'ya yönelik kurulan hükümlerin incelenmesi' başlığı altındaki 2. bendinde yer alan ve sanıkların şikâyetçi ...'e yönelik 11.11.2012 tarihinde işledikleri iddia edilen eylemlerle ilgili açıklamaların ilamdan ÇIKARILMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.