Hukuk Genel Kurulu 2020/736 E. , 2022/558 K.
MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla))
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2010/16054 E. sayılı dosyasında başlattığı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte alınan talimata istinaden Tavşanlı İcra Müdürlüğünün 2010/509 Tal. sayılı dosyasında 12.04.2012 tarihinde borçlu...'nun kuyumcu dükkanında haciz yapıldığını ve has altın karşılığı toplam 1.207.623 TL değerinde 12.579,41 gr muhtelif altının haczedilerek icra müdürlüğünün kiraladığı banka kasasında muhafaza altına alındığını, haciz zaptı esas icra müdürlüğüne ibraz edildiğinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 97/1. maddesi gereğince takibin devamına ve talikine karar vermek üzere dosyayı re'sen icra mahkemesine gönderdiğini, İstanbul 21. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2012/581 E., 2012/391 K. sayılı kararı ile İİK'nın 97. maddesine göre istihkak iddiasının reddine, takibin devamına ve üçüncü kişinin istihkak davası açmakta muhtariyetine karar verildiğini, üçüncü kişinin İstanbul 21. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2012/697 E. sayılı dosyası ile istihkak davası açtığını, üçüncü kişi şirketin icra müdürlüğüne müracaat ederek altınların kendi ellerinde haczedildiğinden bahisle yediemin olarak kendilerine teslim edilmesi ve altınların satışının durdurulması talebinde bulunduğunu, icra müdürlüğünün icra mahkemesince takibin devamına karar verdiği ve satış kararının da ancak mahkeme kararıyla kaldırılabileceği gerekçesiyle talebi reddettiğini, üçüncü kişinin bu işlemi şikâyet yoluyla icra mahkemesine götürdüğünü, İstanbul 21. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 29.05.2012 tarihli ve 2012/728 E., 2012/559 K. sayılı kararı ile İİK'nın 88. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesindeki 'alacaklının muvafakati ve' kelimelerinin Anayasa Mahkemesinin 12.01.2012 tarihli kararı ile iptal edilmiş olduğundan, bu iptal kararından sonra artık üçüncü kişi elinde bulanan taşınır malların haczi hâlinde üçüncü kişinin kabul etmesi üzerine üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılması gerektiği, alacaklının muvafakati şartının aranmayacağı gerekçesi ile şikâyetin kısmen kabul edilerek muhafaza altındaki altınların üçüncü kişi şirkete teslimine ancak satışın durdurulmasına yönelik istemin reddine karar verildiğini, kararın alacaklı müvekkilinin savunması alınmadan dosya üzerinden verildiğini, İİK’nın 88. maddesinin 1. fıkrasının altınların icra müdürlüğünce muhafaza altına alınmasının zorunlu olduğunu çok açık bir şekilde düzenlendiğini, buna rağmen icra mahkemesince altınların aynı maddenin 2. fıkrasına göre üçüncü kişiye teslim edilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi niteliğinde olduğunu, müvekkili tarafından karar öğrenildiğinde altınlara ilişkin İİK’nın 88. maddesinin 1. fıkrasındaki özel düzenleme sebebiyle tekrar muhafazası için icra müdürlüğünde talepte bulunduklarını, icra müdürlüğünce taleplerinin altınların mahkeme kararı ile teslim edildiği gerekçesi ile reddedildiğini, bu ret kararının kaldırılması için şikâyet yoluna başvurduklarını, aynı mahkemenin 05.06.2012 tarihli ve 2012/805 E., 2012/678 K. sayılı kararı ile altınların tekrar muhafazasına karar verildiğini, altınların tekrar muhafazası kararı üzerine yedieminin hem iş yerine hem de evine gidilmiş ise de altınların bulunamadığını, altınların Tavşanlı İcra Müdürlüğünün 2010/509 Tal. sayılı dosyasında satışa çıkarıldığını, altınların satış mahalline getirilmesi için yediemine muhtıra gönderildiğini, ancak altınların satış mahalline getirilmediğinden satışın düştüğünü, mahkemece altınların üçüncü kişiye teslimine karar verilmeseydi altınların haciz mahalline getirilmemesi gibi bir durumun söz konusu olmayacağını, satışı yapılarak tahsilat sağlanacağını ileri sürerek mahkemenin açık/kesin kanun maddesine aykırı hatalı kararı sebebiyle müvekkilinin zararı olan 1.207.623TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... tarafından tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, davacının iddiasını ispata yarayacak delil sunmadığını, davacının alacağını tahsil etmek için hukukî yolların henüz tüketilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.03.2020 tarihli ve 2013/3 E., 2020/1 K. sayılı kararı ile;
“…DAVA:
Davacı vekili; Dava dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ticari kredi müşterisi Talebe Mermer San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve kefillerden olan alacağının tahsili için İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2010/16054 E.sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatmış, belirtilen dosyadan alınan talimata istinaden Tavşanlı İcra Müdürlüğünün 2010/509 Talimat sayılı dosyasından 12.04.2012 tarihinde dosya borçlularından...'nun kuyumcu dükkanında haciz yapılmış ve has altın karşılığı toplam 1.207.623,00 TL değerinde 12.579,41 gr muhtelif altın haczedilerek icra müdürlüğünün kiraladığı banka kasasında muhafaza altına alınmıştır. Haciz zaptı esas icra müdürlüğüne ibraz edildiğinde, dosyayı İİK'nun 97/1.maddesi gereğince takibin devamına ve talikine karar vermek üzere re'sen icra mahkemesine göndermiş, İstanbul 21.İcra Hukuk Mahkemesi 2012/581 E. - 2012/391 K.sayılı kararı ile İİK'nun 97.maddesine göre istihkak iddiasının reddine, takibin devamına ve 3.kişinin istihkak davası açma muhtariyetine karar vermiştir. 3.kişi İstanbul 21.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/697 E.sayılı dosyası ile istihkak davası açmış, 3.kişi şirket icra müdürlüğüne müracaatla altınların kendi ellerinde haczedildiğinden bahisle kendilerine yediemin olarak teslim edilmesi ve altınların satışının durdurulması isteminde bulunmuş, icra müdürlüğü, icra mahkemesince takibin devamına ve satış kararının da ancak mahkeme kararıyla kaldırılabileceği gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. 3.kişi bu kararı şikayet yoluyla icra mahkemesine götürmüş, İstanbul 21.İcra Hukuk Mahkemesi 29.05.2012 tarih ve 2012/728 E. - 2012/559 K.sayılı kararı ile; 3.şahıs elinde bulunan taşınır malların haczi halinde 3.şahsın kabul etmesi üzerine 3.şahsa yediemin olarak bırakılması gerekmekte olup, alacaklının muvafakat şartı aranmayacağından davacının şikayeti yerinde görülmüş olup, muhafaza altındaki altınların 3.şahıs Serdaroğlu Sarrafiye Kuyumculuk İnş. Taah. Eml. San. Ve Tic. Ltd. Şti.ye teslimine ancak satışın durdurulmasına yönelik istemin reddine karar verilmiş, karar alacaklı müvekkil bankanın savunması alınmadan dosya üzerinden verilmiş, müvekkil banka tarafından karar öğrenildiğinde, altınlara ilişkin özel düzenleme sebebiyle tekrar muhafazası için icra müdürlüğünden talepte bulunulmuş, talep, altınların mahkeme kararı ile teslim edildiği gerekçesi ile reddedilmiş, bu ret kararının kaldırılması için yapılmış olunan şikayet bu kere aynı mahkemece davamızdaki gerekçeyle kabul edilmiş ve 2012/805 E. - 2012/678 K.sayılı kararı ile altınların tekrar muhafazasına karar verilmiştir. Altınların tekrar muhafazası kararı üzerine yedi emin hem iş yerine hem de evine gidilmişse de altınlar bulunamamıştır. Altınlar Tavşanlı İcra Müdürlüğünün 2010/509 Talimat sayılı dosyasından satışa çıkarılmış, altınların satış mahalline getirilmesi için muhtıra gönderilmiş ancak altınlar satış mahalline getirilmemiş ve satış düşmüştür. Kısaca altınların kaçırıldığını iddia etmiş ve mahkemece altınların 3.kişiye teslimine karar verilmeseydi altınların haciz mahalline getirilmemesi gibi bir durumu söz konusu olmayacağını, satışı yapılarak tahsilat sağlanacağını beyan ederek mahkemenin açık/kesin kanun maddesine aykırı hatalı kararı sebebiyle müvekkilinin uğramış olduğu zararı olan 1.207.623,00-TL.'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının alacağının alması için hukuki yolların tükenmediğini, dava konusu edilen kararı ile doğduğu iddia edilen zarar arasında illiyet bağı bulunmadığını, HMK'nun 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, delillerin değerlendirilerek, soyut kanun hükümlerinin somut olaya uygulanması sonucu, hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaat doğrultusunda karar verildiğini, belirtilen nedenlerle davanın reddine ve davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini istemiştir.
İhbar olunan Hakim ... cevap dilekçesinde özetle; 3.kişinin istihkak iddiası, alacaklının kabul etmemesi üzerine reddelmiş ve takibin devamına karar verilmiştir. Mahkememizin 2012/697 esas sayılı dosyasında 3.kişinin istihkak davası açtığını ve halen derdest olduğunu, mahkememizin 2012/728 esas sayılı dosyasında 3.kişi tarafından verilen şikayet dilekçesinde haczedilen menkullerin yediemin olarak kendilerine teslimini istediklerini, icra müdürlüğünce alacaklı muvafatinin bulunmaması nedeniyle icra müdürlüğünce talebin reddine karar verildiğini, mahkememiz dosyasında memur işleminin şikayet edildiğini, İİK'nun 88/2.maddesindenin; Anayasa Mahkemesinin 12.01.2012 tarihli kararı ile alacaklının muvafatine ilişkin kısmının iptal edildiğinden bahisle haczedilen menkullerin 3.kişiye yediemin olarak teslime karar verildiğini, Mahkememizin 2012/805 esas sayılı dosyasında 3.kişinin şikayet dilekçesi üzerine haczedilen menkullerin altın olması nedeniyle İİK.nun 88/1.maddesi gereğince 29.06.2012 tarihli karar ile haczedilen altınların icra dairesince muhafaza altına alınmasına karar verildiği, davacının alacak hakkı, malvarlığının aktifini oluşturan haklardan olduğu, dava konusu karar ile bu hakkın zayii veya azalmasının söz konusu olmadığı, dava konusu karar ile sonuç arasındaki illiyet bağı, üçüncü kişi olan yedieminin suç teşkil eden eylemi ile kesildiğini, muhafaza tedbiri uygulanırken kanunu birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının uygulanması açısından sadece hukuksal bir hatalı değerlendirme olduğunu, açık ve ağır bir kusurun oluşmadığını, HMK'nun 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, devlet aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2010/16054 E. sayılı takip dosyası ile sair dosyalar.
İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
A-...nun 46. maddesi :
(1) Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
(a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
(b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
(c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
(ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
(d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
(e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
(2)Tazminat davasının açılması, hakime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.
(3)Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hakime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.
B- ...nun 49. maddesi :
Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca hakimin kararından dolayı Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı Kanun'u, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve anılan Kanun'da; “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yapılan düzenlemeyle (Kanunun 46 - 49. maddelerinde); sorumluluk sebeplerine, yargılamada görevli merciye, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirilmiş, kısaca hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem hayata geçirilmiştir. Buna göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusura, haksız fiile veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı kuralı benimsenmiştir.
GÖREV: Görevli yargı merciine ilişkin olarak HMK’nun 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde;…açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeye göre, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi Hukuk Dairesinde yapılacak idiyse, dava o Hukuk Dairesinde açılacaktır. Somut olayda, tazminat davasına konu olan husus, icra muamelesine ilişkin şikayet olup, İcra Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından bu konuda verilen kararın temyiz mercii Dairemiz olduğundan, ilk derece mahkemesi sıfatıyla davaya bakmaya da Dairemiz görevli ve yetkili bulunmaktadır.
SÜRE : Dava yasal süre içerisinde açılmıştır.
İHBAR :6100 sayılı Kanunun 48. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği, dava, kararı veren Hâkim ...’a resen ihbar edilmiştir.
HARÇ VE GİDER AVANSI: HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrasında; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır” hükmüne yer verilmiş olup, davacı, HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; dava açarken gerekli harç ve gider avansını yatırmıştır.
ÖN İNCELEME:
Davacının ...nun 120. maddesi gereğince yatırması gereken gider avansını yatırdığı, davanın Hakim ...’a re’sen ihbar edildiği, tensip tutanağının davacı vekiline, dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağının, davalı ile ihbar olunana tebliğ edildiği, davalı vekilinin ve ihbar olunanın cevap dilekçesi sunduğu, dilekçelerin, davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi sunduğu, dilekçenin davalı vekiline ve ihbar olunana tebliğ edildiği, ...nun 137 v.d. maddeleri uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmış olduğu görüldüğünden ve taraflar sulh olma durumunun söz konusu olmadığını beyan ettiklerinden ve dolayısıyla tarafların sulh olmayacakları anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 41. maddesinin 2. fıkrası gereğince tahkikata geçilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra, dava sebepleri;
Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması, şeklinde tahdidi olarak gösterilmiştir.
HMK’nun 46 ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkimin, bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptığı işlem, yürüttüğü faaliyet ve kararları nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup, kişisel kusura, haksız fiile veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
T.C. Anayasasının 138/1-2. maddesi gereğince; “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hâkimlerin Anayasa güvencesi altına alınan bağımsızlığı, ilke olarak yargı fonksiyonunun ifa edilmesi dolayısıyladır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda, özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hâkimlerin diğer devlet memurlarının tâbi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin, aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.
Tabiidir ki; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.
Hâkimlerin verdikleri kararlarından dolayı ilke olarak sorumlu tutulamayacakları esas olmakla beraber, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, hâkimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvence altına almak amacıyla, onun hukuki sorumluluğunu sınırlı olarak kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tâbi tutmuştur.
Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; HMK’nun 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten, adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin, tevil ve tefsire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerekir.
Somut olayın incelenmesinde;
Davacı banka ticari kredi müşterisi Talebe Mermer San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve kefillerden olan alacağının tahsili için İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2010/16054 E.sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmış, Tavşanlı İcra Müdürlüğünün 2010/509 Talimat sayılı dosyasından 12.04.2012 tarihinde dosya borçlularından...'nun kuyumcu dükkanında haciz yapılmış ve has altın karşılığı toplam 1.207.623,00 TL değerinde 12.579,41 gr muhtelif altın haczedilerek icra müdürlüğünün kiraladığı banka kasasında muhafaza altına alınmış, İstanbul 21.İcra Hukuk Mahkemesi 2012/581 E. - 2012/391 K.sayılı kararı ile İİK'nun 97.maddesine göre istihkak iddiasının reddine, takibin devamına ve 3.kişinin istihkak davası açma muhtariyetine karar verilmiş, 3.kişi İstanbul 21.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/697 E.sayılı dosyası ile istihkak davası açmış, 3.kişi şirket icra müdürlüğüne müracaatla altınların kendi ellerinde haczedildiğinden bahisle kendilerine yediemin olarak teslim edilmesi ve altınların satışının durdurulması isteminde bulunmuş, icra müdürlüğü, icra mahkemesince takibin devamına ve satış kararının da ancak mahkeme kararıyla kaldırılabileceği gerekçesiyle bu talebi reddetmiş, 3.kişi bu kararı şikayet yoluyla icra mahkemesine götürmüş, İstanbul 21.İcra Hukuk Mahkemesi 29.05.2012 tarih ve 2012/728 E. - 2012/559 K.sayılı kararı ile; İİK'nun 88/2.maddesindenin; Anayasa Mahkemesinin 12.01.2012 tarihli kararı ile alacaklının muvafatine ilişkin kısmının iptal edildiğinden bahisle 3.şahıs elinde bulunan taşınır malların haczi halinde 3.şahsın kabul etmesi üzerine 3.şahsa yediemin olarak bırakılması gerekmekte olup, alacaklının muvafakat şartı aranmayacağından davacının şikayeti yerinde görülmüş olup, muhafaza altındaki altınların 3.şahıs Serdaroğlu Sarrafiye Kuyumculuk İnş. Taah. Eml. San. Ve Tic. Ltd. Şti.ye teslimine ancak satışın durdurulmasına yönelik istemin reddine karar verilmiş, banka tarafından karar öğrenildiğinde, altınlara ilişkin özel düzenleme sebebiyle tekrar muhafazası için icra müdürlüğünden talepte bulunulmuş, talep, altınların mahkeme kararı ile teslim edildiği gerekçesi ile reddedilmiş, bu ret kararının kaldırılması için yapılmış olunan şikayet bu kez aynı mahkemece kabul edilmiş ve 2012/805 E. - 2012/678 K.sayılı kararı ile altınların tekrar icra kasasına konulmak suretiyle muhafazasına karar verilmiştir.
Somut olayda, mahkemece İİK.nun 88/1. ve 88/2.maddesinin uygulanması açısından yanlış yorumlandığı, itiraz üzerine somut olaya kanunun ilgili fıkrasının uygulandığı ve alacağın tahsili açısından kanun yollarının tüketilmediği görülmektedir.
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, yukarıda detaylıca açıklandığı üzere, HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatına varıldığından, işbu davanın reddine ve ...nun 49. maddesi hükmü uyarınca davacının 700-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1-HMK'nun 46.maddesi uyarınca açılan davanın REDDİNE,
2-HMK’nun 49.maddesi uyarınca davacının takdiren 700-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince; alınması gereken 83,50 TL başvurma harcı yerine 37,25 TL alındığından, eksik kalan 46,25 TL harç ile alınması gereken 113,30 TL maktu karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 159,55 TL harcın davacıdan alınarak, hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama masraflarının kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde davacıya iadesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına hesaplanan 4.950-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... Hazinesine verilmesine,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA, 14.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.