12. Ceza Dairesi 2016/1850 E. , 2017/6348 K.
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle Öldürme
Hüküm : TCK'nın 85/1, 62/1, 51.maddeleri gereğince mahkumiyet
Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanması gerektiğine, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna; katılanlar vekilinin tayin edilen cezanın yetersiz olduğuna, erteleme ve takdiri indirim hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık hakkında denetim süresi belirlenirken ve denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlenmeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine karar verilirken uygulanan kanun maddelerinin gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,
2-TCK'nın 51/7. maddesi uyarınca, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin ve TCK'nın 51/8. maddesi gereğince denetim süresinin iyi halli olarak geçirilmesi halinde cezanın infaz edilmiş sayılacağının ihtarı yerine, infazı kısıtlar biçimde, ''Denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda verilen cezanın tamamen veya kısmen aynen çektirilmesine, denetim süresinin yükümlülüklere uygun geçirilmiş olması durumunda verilen cezanın infaz edilmiş sayılmasına '' karar verilmesi;
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hüküm fıkrasının (6).bendinin başına “TCK' nın 51/3 ve 51/6.maddelerine göre” ibarelerinin eklenmesi, hüküm fıkrasının (7).bendinin çıkarılarak yerine, “TCK' nın 51/7. maddesi uyarınca, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin ve TCK' nın 51/8. maddesi gereğince denetim süresinin iyi halli olarak geçirilmesi halinde cezanın infaz edilmiş sayılacağının ihtarına” ibarelerinin yazılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 14.09.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
Sanık ... hakkında; Gaziosmanpaşa 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; 08.12.2014 gün, 2011/684 E-2014/1214 K sayılı karar ile Taksirle Öldürme suçundan dolayı TCK'nın 85/1, 62, 51/1-3. maddeleri gereğince 1 Yıl 8 Ay Hapis Cezasına hükmedilerek verilen ceza TCK'nın 51. maddesi uyarınca ertelenmiştir.
Bu karara karşı sanık müdafi ile katılanlar vekili tarafından süresinde açılan temyiz davası üzerine, Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 10/11/2017 gün, 2016/1850 E-2017/6348 K sayılı karar ile sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının; DÜZELTİLEREK ONANMASINA, karar verilmiştir.
Yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi tarafından ' DÜZELTİLEREK ONANMASINA“ dair karara karşı aşağıda arz ve izah edilecek sebeplerle iştirak edilmemiştir.
Sanık ... hakkında; taksirli suçtan dolayı mahkumiyet kararı verilirken; sanık müdafinin son oturumda; ' lehe olan hükümlerin uygulanmasını istiyorum” şeklindeki talebine rağmen, sanık hakkında hükmedilen uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK'nın 50/1. maddesindeki adli para cezasına çevrilmesine yasal engel bulunmadığı halde; hapis cezasının TCK'nın 50. maddesindeki adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği irdelenmeden hükmolunan hapis cezasının ertelenmesine karar verilmiştir. Taksirli suçtan dolayı hükmedilen uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmasına karşın, hükmedilen cezanın TCK'nın 50/1-a maddesindeki adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmadığı yada ertelemenin daha lehe olduğu gibi yanlış gerekçelerle, yada somut olayımızda olduğu gibi lehe hükümlerinin uygulanması yönündeki talebe rağmen hapis cezasının TCK'nın 50/1-a maddesindeki adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği tartışılmadan hükmedilen hapis cezasını erteleyen yerel mahkemelerce verilen mahkumiyet hükümlerini temyizen inceleyen Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin benzer olaylardaki içtihatlarında; TCK'nın 50 ve 51. maddelerinin her ikisinin de kişiselleştirme kurumu olup, birbirlerine karşı önceliklerinin bulunmadığı sonucuna varıldığı ve bu sonucun herhangi bir istisnası belirtilmeksizin yerleşik uygulamaya dönüştüğü daha önceki karar içeriklerinden anlaşılmıştır. Somut olayımızda da Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi; yerel mahkemece verilen erteli hapis cezasından ibaret mahkumiyet hükmünü düzelterek onamak suretiyle; dolaylı bir şekilde erteli hapis cezalarının; TCK'nın 50/1-a maddesindeki adli para cezalarından daha lehe olduğu sonucuna ulaştığı net bir şekilde görülmektedir. TCK'nın 50/1-a maddesindeki adli para cezalarının, erteli hapis cezalarından daha lehe olup olmadığı tartışmasının sonucuna bağlı olarak yerel mahkeme tarafından hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine karşın, talebe rağmen adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceğinin tartışılmamasının sanık aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı konusunda Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Gerek Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 23/11/2010 gün, 2010/181 E- 2010/234 K, 23/11/2010 gün, 2010/2-180E-2010/233 K sayılı ilamları, gerekse özel dairelerin içtihatlarının tamamında; erteli hapis cezasının, adli para cezasından daha ağır olduğu özellikle vurgulanmış, hatta bu kurala uyulmaması halinde çok istisnai olarak kullanılan ve olağanüstü kanun yolu olarak adlandırılan kanun yararına bozma yoluna gidilerek, sanıklar aleyhine oluşan sonuçlar düzeltilmiştir. Yerleşik içtihada dönüşen bu uygulamalardan, özellikle taksirli suçlardan dolayı uzun süreli hapis cezalarının, adli para cezasına çevrilmesi halinde çok yüksek miktarlara ulaşması nedeniyle ekonomik durumu itibariyle ödeme olanağı bulunmayan sanıklar açısından; ödenmeyen adli para cezalarının tekrar hapis cezasına çevrilmesi durumunda sanıklar aleyhine sonuç doğuracağı endişesiyle Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi tarafından vazgeçilmiş, somut bir olaya özgü olarak verilen karara itiraz edilmesi üzerine; Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu tarafından ödenmeyen adli para cezalarının tekrar hapis cezasına çevrilmesi durumunda sanıklar aleyhine sonuç doğuracağı sonucuna varılmıştır. Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 02/10/2007 ve 04/06/2013 tarihli kararlarınında aynı doğrultuda olduğu görülmüştür.
Ancak TCK'nın 51. maddesi ile ertelenen hapis cezasının, hapisten çevrilen yada doğrudan doğruya hükmedilen adli para cezalarından daha ağır sonuçlar doğurabileceği yerleşik yargı kararları ve kanuni düzenlemeler ışığında şu şekilde özetlemek mümkündür.
1-)TCK'nın 51. maddesine göre ertelenen hapis cezası için öngörülen denetim süresi suç işlenmeden geçirilse dahi, ceza infaz edilmiş sayılacağından; sonradan suç işlenmesi halinde tekerrüre esas alınabilecek ve sonradan işlenen suçtan dolayı, belkide sonraki cezanın ertelenmesine engel teşkil edeceği gibi ayrıca adli para cezaları ile hapis cezalarının seçenek ceza olarak düzenlendiği suçlar açısından da TCK'nın 58/3. maddesi uyarınca hapis cezalarının tercih edilmesi zorunlu hale gelecektir.
2-)657 sayılı kanunun 48 maddesinin A fıkrasının 5. bendinde yer alan suçların dışındaki suçlardan dolayı hükmedilen 1 yıl hapis cezasının ertelenmesi durumunda dahi memurluk görevinin sona ermesine karşın, aynı süredeki cezanın adli para cezasına çevrilmesi halinde; memuriyet görevine devam edilebilecektir.
3-)Deneme süresi içerisinde suç işleyen kişi hakkında daha önce hükmedilen erteli hapis cezasının aynen yada kısmen infazına karar verilebilmesine karşın, 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı kanunun 81 maddesi ile 5275 sayılı kanunun 106 maddesinin üçüncü ve sekizinci fıkraları değiştirilerek on birinci fıkrasına 'infaz edilen hapsin' ibaresinden sonra gelmek üzere 'veya kamuya yararlı işte çalışmanın' ibaresinin eklenmesiyle, bu tarihten sonraki değişiklikten sonra ödenmeyen adli para cezalarının, hapis cezasına çevrilmesinden sonra 1 gün hapis cezasına karşılık olmak üzere, 2 saat kamuya yararlı bir işte çalışmasına olanak tanınarak, hapis cezası olarak infaz etme zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır.
Adli para cezalarının, erteli hapis cezalarından daha lehe sonuçlar doğurduğunun, yukarıda açıklandığı şekilde özetlenmesinden sonra; şimdide lehe hükümlerin uygulanması yönündeki talebin; adli para cezasına çevirmeyi içerip içermediğinin ve buna bağlı olarak somut olayımızda olduğu gibi sonuç cezanın ertelenmesi durumunda, hapis cezasının, adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceğinin irdelenmemesinin bozma sebebi sayılıp sayılmayacağının yerleşik uygulamalardan yararlanılarak belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/09/2014 gün, 2014/237 E-2014/407 K sayılı ilamında; Sanık müdafinin “lehe olan hükümlerin uygulanmasını istiyoruz” şeklindeki talebinin, taksirle ölüme neden olma suçundan verilen 5 yıl hapis cezasının adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda değerlendirme yapılmasını gerektirip gerektirmediğinin irdelenmesi sonucunda aşağıda özetlenen sonuca ulaşılmıştır.
5237 sayılı TCK'nın 50. maddesinin gerekçesinde; “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle şartların oluşması halinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması halinde ceza uzun süreli de olsa paraya çevrilebileceğini kabul etmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir kişiselleştirme hükmüdür.
Kanun koyucu cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hakime TCK'nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde, hükmolunan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hakimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK'nın 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlara çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusunda gerekçe göstermesi zorunlu olup, bu gerekçenin de dosya içeriği ile kanuna uygun ve yeterli olması gerekir. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/09/2014 gün, 2013/567 E-2014/409 K sayılı ilamında; Somut olayın özelliğine göre talep olmamasına karşın, sanığın ekonomik durumu dikkate alınarak hükmedilen adli para cezasının, takside bağlanmamasını dahi kanuna aykırı görerek, özel dairece verilen kararın doğru olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan bilgiler ile benzer olaylarda benimsenen içtihatlar ışığında somut olayımıza baktığımızda; yerel mahkeme tarafından mahkumiyet kararı verilirken, işlenen suçun taksirli suç olması nedeniyle hapis cezasının, adli para cezasına dönüştürülebileceği dikkate alınmamış, talebe rağmen hapis cezasının, adli para cezasına dönüştürülmeme nedeni karar yerinde irdelenmemiştir. Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin TCK'nın 50 ve 51. maddelerinin her ikisinin de kişiselleştirme kurumu olup, birbirlerine karşı önceliklerinin bulunmadığı yönündeki görüşünün doğru olduğu bir an için kabul edilse dahi somut olayımızda yerel mahkeme tarafından erteli hapis cezası ile adli para cezasının hangisinin lehe olduğu tartışılmamış, hükmedilen hapis cezasının; adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmasına karşın, talebe rağmen bu husus irdelenmemiştir. Bir başka deyişle yasal engel bulunmadığı halde hapis cezasını, adli para cezasına çevirmeme gerekçesini denetime olanak sağlayacak şekilde açıklamayan yerel mahkemece, hükmedilen hapis cezası ertelemiştir. Cezanın bireyselleştirilmesi sırasında; somut olayın özelliğine göre dosya içeriğine uygun yasal gerekçelerle hürriyeti bağlayıcı cezayı erteleyebileceği gibi adli para cezasına çevirme olanağı bulunan yerel mahkemenin böyle bir değerlendirme yapmadan hapis cezasının ertelediği anlaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı CMUK'un 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçesinde, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirmesinin yapılması, ceza kanununda öngörülen sıra ve esaslara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkûmiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçede hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve yasal olması gerekmektedir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır.
Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmakta olup, somut olayda, sanık müdafiinin sanık hakkında lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönündeki talebini kapsayan uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesini olanaklı kılan TCK'nun 50/1-a, 50/4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması suretiyle Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34 ve 230. maddelerine muhalefet edilmesinin ötesinde sanık hakkında anılan madde hükümleri dosya kapsamı ve kanun hükümleri ile bağdaşmayacak şekilde uygulanmamıştır.
Böyle bir durumda verilen hükmü denetlemekle görevli olan Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi, daha önceki bizce iştirak edilmeyen içtihatlarına uygun olacak şekilde hapis cezasının ertelenmiş olması nedeniyle, adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceğinin irdelenmemesini dikkate almayarak sanık aleyhine bir sonucun doğmasına yol açmıştır. Yerel mahkemenin, hükmedilen cezanın uzun süreli olması nedeniyle, adli para cezasına çevrilemeyeceği düşüncesinden hareketle hapis cezasını erteleme ihtimalide mevcuttur. Çünkü bu husus karar yerinde denetime olanak sağlayacak şekilde açıklanmamıştır. Böyle bir durumda; yerel mahkemece verilen kararı denetlemekle görevli olan Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin, yerel mahkemenin yerine geçerek, yerel mahkemece hiç irdelenmeyen bir hususu düzelterek onama gerekçesinde dikkate almış olması gerekir ki! Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, gerek hukuk sistemimizin gerekse yerleşik uygulamaların böyle bir uygulamaya izin vermesi düşünülemez.
Bütün ihtimalleri değerlendirmek suretiyle olayın özelliği ile sanığın kişisel durumuna göre yasal gerekçelerle bireyselleştirme yapmakta tamamen özgür olan yerel mahkeme tarafından verilen hapis cezasının yasal engelin bulunmaması nedeniyle adli para cezasını çevrilip çevrilmeyeceği irdelenmediğinden bahisle BOZULMASINA karar verilmesi gerekirken, Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin sayın çoğunluğunun yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dair kararına yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir.