1. Ceza Dairesi 2019/4126 E. , 2021/12209 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
MAKTUL : ...
SUÇLAR : Nitelikli Kasten Öldürme, Kasten Öldürmeye Teşebbüs, 6136 sayılı Kanun’a Muhalefet
HÜKÜMLER : 1) Sanık ... hakkında;
6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan;
6136 sayılı Kanun’un 13/1, TCK’nin 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 600,00-TL adli para cezası ile mahkumiyetine dair Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/06/2015 tarih ve 2014/294 Esas – 2015/232 Karar sayılı kararı,
2) Sanık ... hakkında
a) Maktul ...’ı nitelikli kasten öldürme suçundan; 5237 sayılı TCK’nin 37/1, 82/1-a-k, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile mahkumiyetine,
b) Mağdur ... ’ı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan; TCK’nin 37/1, 82/1-a-k, 35/1-2, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine, Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/07/2019 tarih ve 2018/383 Esas – 2019/283 Karar sayılı kararı,
3) Sanık ... hakkında;
a) Maktul ...’ı nitelikli kasten öldürme suçundan; 5237 sayılı TCK’nin 37/1, 82/1-a-d-k, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile mahkumiyetine,
b) Mağdur ... ’ı kasten öldürme suçundan; TCK’nin 37/1, 82/1-a-k, 35/1-2, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine,
4) Sanık ... hakkında;
a) Maktul ...’ı nitelikli kasten öldürme suçundan; 5237 sayılı TCK’nin 38/1, 82/1-a-k, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile mahkumiyetine,
b) Mağdur ... ’ı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan; TCK’nin 38/1, 82/1-a-k, 35/1-2, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine dair, Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/07/2019 tarih ve 2018/383 Esas – 2019/283 Karar sayılı kararı.
TEMYİZ EDENLER : Sanık ... ve müdafii, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, kasten öldürme suçlarından verilen hükümler yönünden ceza süresine göre re’sen
TÜRK MİLLETİ ADINA
Mahalli mahkemece bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle dosya okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1) Sanık ... hakkında 10/06/2015 tarihli hükümle verilen 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanığa yüklenen suçun gerektirdiği cezanın kanunda belirtilen türü ve üst haddine göre, kamu davası 5237 sayılı TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen “12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine” tabi bulunmakla, yargılamaya konu suç tarihi olan 05.12.2008 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafiinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddesi uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE,
2) Sanıklar ..., ... ve ... haklarında maktul ...’ı nitelikli kasten öldürme ve mağdur ... ’ı nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar ..., ... ve ...’in maktul ... ve mağdur ...’a karşı eylemlerinin sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde bozma nedeni saklı kalmak kaydıyla suç niteliği tayin kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre sanıklar hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ... ve müdafiinin; duruşmada ve temyiz dilekçesinde belirtilen usule, sübuta, dilekçesinde belirtilen hususlar araştırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğine, delillerin yeterli olmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiğine, sanığın sağlık durumu itibariyle atılı suçu işlemesinin mümkün bulunmadığına, duruşmada mahkemenin bozmaya karşı fiili direnmede bulunduğuna, sanık ... ve müdafiinin, duruşmada ve temyiz dilekçesinde belirtilen sübuta, tasarlama gerekçelerinin yerinde olmadığına, delillerin mahkumiyete yeterli bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiğine, şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırı davranıldığına, mahkemenin fiili direnmede bulunduğuna, sanığın TCK’nin 39. maddesinden ve haksız tahrik hükümlerinden faydalandırılması gerektiğine ilişkin bozma ilamına uyulmadığına, sanık hakkında TCK’nin 62. maddesinin uygulanması gerektiğine, sanık ... müdafiinin; duruşmada ve temyiz dilekçesinde belirtilen eksik inceleme yapıldığına, tasarlama saikinin bulunmadığına yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz sebeplerinin reddiyle;
Ancak;
a) Dosya kapsamına göre; maktul ...’in sanık ...'nın olay tarihi öncesinde boşandığı eşi olduğu, bu evlilikten birisi sanık ... olmak üzere beş çocukları bulunduğu, maktul ...’in sanık ... ile evlilikleri devam ederken mağdur ... ile tanıştığı, aralarında duygusal bir yakınlaşma meydana geldiği, mağdur ...'un maktul ...'e aldığı cep telefonunu ...'in oğlu sanık ...'in görmesi üzerine annesinin ... ile ilişkisini öğrenip babası ...'e bildirmeye giderken, ...'in bu durumu mağdur ...’a haber verdiği, ...’un istemi doğrultusunda maktul ...’in küçük kızı ...'ı da alarak evden kaçtığı, ... ve ...’un öncelikle ... iline gittikleri, oradan ...'ya ve akabinde de İstanbul'a gittikleri, maktul ... ve mağdur ...'un bu aşamadan sonra birlikte yaşamaya başladıkları, 19/04/2007 tarihinde sanık ... ile maktul ...’in boşandıkları, suç tarihinde mağdur ...’un kapıcılık yaptığı sitenin kapıcı dairesinde oturdukları, sanık ...’in beş ay kadar onlarla birlikte yaşadığı, hatta mağdur ...'un kendisine hizmetli olarak çalıştığı sitenin güvenlik şirketinde sanık ...’e iş bulduğu, ancak bu süreç içerisinde bile zaman zaman memleketine gidip geldiği, sanık ...'in de annesi maktul ...’e karşı husumeti yokmuş gibi davrandığı ve gelişmelerden babası sanık ...'i haberdar ettiği, bu şekilde sanık ... ve sanık ...'in gerek ...'in gerekse ...'un öldürülmesi gerektiği yolundaki kararlarına devam ettikleri, ancak maktul ...'in sanıklar ... ve ...'i tanıyor olması nedeniyle bu işi bir başkasına yaptırmaya karar verdikleri, sanık ...'in çocukluk arkadaşı olan sanık ... ile anlaştıkları, sanık ... ile sanık ...'ın olay gecesi maktul ve müştekinin evlerinin bulunduğu kapıcı dairesine gittikleri, maktul ... ve mağdur ...’un sanık ...'i tanımaları sebebiyle sanık ...'in kendisini göstermediği, maktul ...’in çocuğunu uyutmak için odasında bulunduğu, saat 23.00 sıralarında çok sert bir şekilde evlerinin kapısının çalınması üzerine mağdur ...’un kapıyı açtığında kafasında şapka olan sanık ...’ın elindeki tabanca ile yüzüne ve göğsüne doğru ateş ettiği, sanık ...’ın silah seslerini duyarak odadan çıkan maktul ...’e de ateş etmesi sonrasında ...’in vücuduna isabet eden iki adet ateşli silah mermi çekirdeği nedeniyle öldüğü olayda;
Her ne kadar sanıklar hakkında 'töre saikiyle öldürme' suçundan hükümler kurulmuş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/07/2012 tarih ve 2012/1-76 Esas – 2012/258 Karar sayılı kararın da ayrıntıları ile açıklandığı üzere; Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü'nde 'töre' kelimesinin; 'bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, adet, bir topluluktaki ahlaki davranış biçimleri, adap' olarak tanımlandığı, ayrıca 'saik' kelimesinin, 'sebep, güdü, kasta öngelen ve onu hazırlayan düşünce', 'öldürmenin töre saikiyle gerçekleştirilmesinin' ise 'öldürmeye yönelik kastın, töre anlayışının etkisi altında şekillenmesi' anlamlarına geldiği, genelde iyi davranış biçimlerini ifade etmek için kullanılan 'töre' kavramının zaman zaman 'kötü' davranış biçimlerini ifade etmek için de kullanılabildiği, bu anlamda, Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinin konusunu oluşturan 'töre'nin, 'belli bir davranışı gerçekleştirenin veya belli bir yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesini gerektiren', 'kötü bir töre'yi ifade ettiği, bir davranışın töreden kaynaklandığını söyleyebilmek için, bu davranışın 'bir toplulukta genel olarak benimsenmiş, yerleşmiş yaşam biçimlerinden veya değer yargılarından kaynaklanmasının' gerekli olduğu, yasal düzenlemede geçen 'saik' kelimesinin, öldürme fiilinin fail tarafından 'başka her türlü etkiden uzak olarak sırf toplumda benimsenmiş olan genel bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranılmış olmasını cezalandırmayı görev addedip onun etkisiyle' işlenmesini, başka bir deyişle, 'öldürme kastının, kötü törenin etkisiyle oluşması lüzumunu' ifade ettiği, bu durumdaki failin 'öldürme eylemini' gerçekleştirirse toplum tarafından 'saygınlık' ile ödüllendirileceğini, gerçekleştirmediği takdirde ise 'kınanacağını' düşünmesi ve bu eylemi saygınlık kazanmak ya da kınanmamak için işlemesi gerektiği, dolayısıyla 'töre saikiyle öldürme'den bahsedilebilmesi için, öncelikle mağdurun 'toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, ikinci olarak bu aykırı davranışın 'ölümle' cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, üçüncü olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin' şart olduğu, burada 'toplumdan' kastedilenin 'tüm ülke' olabileceği gibi 'köy, mahalle, geniş aile gibi' küçük bir topluluk da olabileceği, 'töre saikiyle öldürme' suçunun oluşması açısından bunlar arasında fark bulunmadığı, 'töre' kavramıyla sık sık karıştırılan 'namus' kavramının ise 'bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük' olarak tanımlandığı, bu anlamda, töre ile namusun benzer ancak farklı kavramlar oldukları, törenin belli koşullarda namusu da içine alan üst bir kavram olarak ortaya çıkabileceği durumlar var ise de, diğer koşulların bulunmadığı hallerde, sırf kişilerin sübjektif namus anlayışından, kıskançlıktan, cinsel arzu ve isteklere karşılık alamamaktan, kınamaktan, hoşlanmamaktan, tasvip etmemekten, söz geçirememekten kaynaklanan öldürme fiillerinin 'töre saikiyle öldürme' olarak nitelendirilemeyeceği, aynı şekilde, toplumun tasvip etmediği veya kınadığı davranışları işleyenlerin ya da yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesi' biçiminde gerçekleştirilen her fiilin de toplumdaki öldürme beklentisi açıkça ortaya konulmadan', sırf bu nedenle 'töre saikiyle öldürme' olarak değerlendirilemeyeceği, buna göre, 'töre cinayeti ile namus cinayetinin' aynı kavramlar olduğunun söylenemeyeceği, zira, suçta ve cezada kanunilik prensibi ile ceza hukukundaki kıyas yasağının, 'töre saikiyle öldürme' suçunun uygulanma alanını bu şekilde genişletmeye izin vermeyeceği anlaşılmakla, bu açıklamalar ışığında, somut olayda; sanıklar ... ve ... hakkında maktul ...’e yönelik tasarlayarak kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 82/1-a maddesi, sanık ... hakkında annesi maktul ...’e yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-a-d maddesi, sanıklar ..., ... ve ...’ın mağdur ...’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan TCK’nin 82/1-a ve 35. maddeleri uyarınca mahkumiyetlerine dair hüküm kurulması gerekirken, gerekçede namus saikinin oluştuğu vurgulanarak ve suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde töre saikiyle kasten öldürme suçundan TCK'nin 82/1-k maddesi uyarınca da mahkumiyetlerine karar verilmesi,
b) Sanık ...’in ölen ...’in oğlu, sanık ...’in de boşandığı eski eşi olduğu, ...’in evlilik birliği sürerken ve aynı konutta ikamet ederlerken, mağdur ... ile gönül ilişkisi kurup kaçarak birlikte yaşamaları nedeniyle, oğul ve eş olan sanıklar ... ve ... haklarında TCK’nin 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerekirken, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi suretiyle sanıklara fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık ... ve müdafii, sanık ... ve müdafii ile sanık ... müdafiinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, re'sen de temyize tabi olan hükümlerin, 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, sanıkların ceza miktarları ve tutuklulukta geçirdikleri süreler dikkate alınarak sanıklar müdafiileri ile sanık ...’ın tahliye talebinin REDDİNE, 14/09/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
14/09/2021 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı ... ...'in huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanıklar ..., ..., ... müdafii Avukatlar ..., ..., ..., ... 'nın yokluğunda 16/09/2021 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.