Ceza Genel Kurulu 2020/109 E. , 2021/395 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 277-267
Mağdure : ...
Nitelikli yağma suçundan sanık ...’in TCK’nın 149/1-d, 168/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin Kilis Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.12.2015 tarihli ve 277-267 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.11.2019 tarih, 396-5887 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Başkan Vekili ... ve Üye ...; “20.02.1985 doğumlu ve kayden sabıkası bulunmayan aylık belli bir gelirle fırıncılık işi ile uğraşan sanık ...’in, hiçbir iş kolunda çalışmayan mağdur ... ile 30.07.2010 tarihinde resmen evlenip, bu evlilik birliğinden iki çocuğu bulunan çiftin ...’da ikamet ettikleri, olay zamanı aile ziyareti için Kilis’e geldiklerinde, sanık ...’nin işten ayrılıp farklı bir iş yapmak istediğini mağdur ...’ye aktarması üzerine aralarında tartışma çıktığı, sanık ...’nin ...’a dönme kararı alarak mağdur ile konuk olarak kaldıkları evden ayrılıp şehirlerarası otobüs terminaline geldiği, buradan mağdur ...’yi arayıp kendisi ile ...’a dönüp dönmeyeceğini bir kez daha sorup aldığı yanıt üzerine mağdurun kaldığı eve geri dönüp, ondan 3-4 ay önce borçlanarak aldığı iki altın bileziği borçlarını ödemek üzere geri istediği mağdur ...’nin kolundan tuttuğu, mağdur ...’nin 'Bilezikleri almak için kolumu kesmen gerekir.' demesi ile sanığın mutfağa yöneldiği, bunun üzerine mağdur ...’nin kolundaki bilezikleri sanığa verdiği, taraflar arasında tartışmanın devam ettiği, sanığın sinirlenip elini evin penceresine vurarak yaralandığı, olay yerine gelen polislerin tarafları emniyete götürdüğü ve iki altın bileziğe el konulduğu olayda;
Borçlanarak satın aldığı bileziklerin fiili zilyetliğini eşi olan mağdura devreden sanığın, çevreye olan borçlarını ödemede acze düşmesi üzerine önce iş kolunu değiştirmeyi düşünüp, mağdur eşin karşı çıkması üzerine bir nevi bağış gibi verdiği mal üzerindeki tasarruf hakkını değiştirip geri almaya yönelik eylemi nedeniyle sanık hakkında TCK'nın 150/1. maddesi delaletiyle, eşe karşı etkili eylem suçundan hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, yağma suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı görülmekle hükmün bozulması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.12.2019 tarih ve 99635 sayı ile;
'Mağdure ile resmî evliliği güncel aile nüfus kayıt tablosuna göre hâlen devam eden 20.02.1985 doğumlu ve kayden sabıkası bulunmayan aylık belli bir gelirle fırıncılık işi ile uğraşan sanık ...’in, hiçbir iş kolunda çalışmayan mağdur ... ile 30.07.2010 tarihinde resmen evlenip, bu evlilik birliğinden iki çocuğu bulunan çiftin ...’da ikamet ettikleri, olay zamanı aile ziyareti için Kilis’e geldiklerinde, sanık ...’nin işten ayrılıp farklı bir iş yapmak istediğini mağdur ...’ye aktarması üzerine aralarında tartışma çıktığı, sanık ...’nin ...’a dönme kararı alarak mağdur ile konuk olarak kaldıkları evden ayrılıp şehirlerarası otobüs terminaline geldiği, buradan mağdur ...’yi arayıp kendisi ile ...’a dönüp dönmeyeceğini bir kez daha sorup aldığı yanıt üzerine mağdurun kaldığı eve geri dönüp, ondan 3-4 ay önce borçlanarak aldığı iki altın bileziği borçlarını ödemek üzere geri istediği mağdur ...’nin kolundan tuttuğu, mağdur ...’nin 'Bilezikleri almak için kolumu kesmen gerekir.' demesi ile sanığın mutfağa yöneldiği, bunun üzerine mağdur ...’nin kolundaki bilezikleri sanığa verdiği, taraflar arasında tartışmanın devam ettiği, sanığın sinirlenip elini evin penceresine vurarak yaralandığı, olay yerine gelen polislerin tarafları emniyete götürdüğü ve iki altın bileziğe el konulduğu olayda;
Borçlanarak satın aldığı bilezikleri fiili zilliyetliğini eşi olan mağdura devreden sanığın, çevreye olan borçlarını ödemede acze düşmesi üzerine önce iş kolunu değiştirmeyi düşünüp, mağdur eşin karşı çıkması üzerine bir nevi bağış gibi verdiği mal üzerindeki tasarruf hakkını değiştirip geri almaya yönelik eylemi nedeniyle sanık hakkında TCK'nın 150/1. maddesi delaletiyle, eşe karşı etkili eylem suçundan hüküm kurulması gerektiği, zira, sanığın amacının hiç bir geliri bulunmayan eşine çevresine borçlanarak bir nevi yatırım olarak düşündüğü bilezikleri 3-4 ay önce aldığı ve daha sonra olay günü yeni bir iş kurmak için geri istediği olayda, kanunun aradığı manada yağma suçunun unsurlarının gerçekleşmediği görülmektedir. Sanığın, doktor raporunda belirtildiği şekilde mağdureyi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralaması ise, TCK'nın 150/1. maddesi yollamasıyla ancak eşe karşı kasden yaralama suçunu oluşturmaktadır.' görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.02.2020 tarih, 2332-586 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında hakaret suçundan verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı yağma suçunun TCK’nın 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ile eşi olan mağdurenin iş değiştirme nedeniyle telefonda tartıştıkları, mağdurenin Kilis’te annesinin evinde kaldığı, sanığın bu eve gelerek mağdureye 'Allah'ını sinkaf ederim!' şeklinde hakaret ettiği ve kolunu sıkarak bilezikleri istediği, mağdurenin takılarını vermek istemediği ve sanığa bilezikleri alabilmesi için kolunu kesmesi gerektiğini söylediği, bunun üzerine sanığın bıçak almak için mutfağa gittiği, bu davranışlardan korkan mağdurenin kolunda bulunan bilezikleri sanığa verdiği, bu olay esnasında sanığın mağdureye yumrukla vurduğu ve eliyle evin penceresinin camını kırdığı, sanığın soruşturma aşamasında mağdureden almış olduğu takıları iade ettiği, hukuk kurallarına göre kadının takıları kadının malı olup mülkiyetinin erkeğe ait olmadığı iddiası ile kamu davası açıldığı,
Mağdure hakkında düzenlenen 03.10.2015 tarihli genel adli muayene raporundan; sağ kol lateralde abrazyon, hiperemi ve ekimoz, sol maxilla üzerinde hiperemi ve sol kolda yaygın ekimoz tespit edildiği ve bu yaralanmanın basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun tespit edildiği,
Sanık müdafisi tarafından sunulan temyiz dilekçesinden; suça konu bileziklerin, sanığın patronundan borç para alınarak ileride satın alınacak eve yatırım amacıyla alındığı ve emanet olarak mağdureye verilen ailenin birikimi niteliğinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Mağdure ... kollukta; ...’da ikamet ettiğini, tatil amaçlı Kilis’e geldiğini, 01.10.2015 tarihinde altı yıllık eşi olan sanık ile sabit olan işini değiştirmek istemesi üzerine tartışma yaşadıklarını, sanığa işini değiştirmesi hâlinde onunla ...’a dönmeyeceğini söylediğini, olay tarihi olan 03.10.2015 tarihinde saat 14.30 sıralarında sanığın yanından ayrılarak ...’a gideceğini ifade ettiğini, daha sonra kendisini arayarak ...’a gelip gelmeyeceğini sorduğunu, kendisinin de işten ayrılmazsa geleceğini belirttiğini, sanığın ise işini değiştireceğini söyleyip eve geleceğini bildirdiğini, 5-10 dakika kadar sonra annesinin ikametine gelerek kendisiyle tartışmaya başladığını, bu sırada sağ kolunu sıkarak bileziklerini istediğini, kendisinin ise “Bilezikleri alman için kolumu kesmen gerekir.” dediğini, bu defa sanığın bıçak almak için mutfağa yöneldiğini, korkusundan bilezikleri sanığa verdiğini, tartışma esnasında sanığın “Allah'ını sinkaf ederim!” dediğini ve sinirlenerek elini evin penceresine vurup yaralandığını, bu esnada kendi yüzüne de yumrukla vurduğunu, bunun üzerine olay yerine gelen polis ekiplerine olayı anlattığını, sanığı ve kendisini karakola götürdüklerini, sanığın karakolda bilezikleri iade ettiğini, şikâyetçi olmadığını,
Mahkemede; olayın sanığın anlattığı şekilde olduğunu, sanığın işinden ayrılıp ...’a gideceğini söylediğini, kendisinin de ondan ayrılmak istediğini bildirdiğini, sanığın bir kaç ay önce bilezik alıp kendisine verdiğini, bileziği borçla aldığını ifade ettiğini, bilezikleri vermek istememesi üzerine sanığın kendisine bıçak çektiğini ancak bir şey yapmadığını, eli ile cama vurduğunu, kendisinin de olay daha fazla büyümesin diye bilezikleri sanığa verdiğini, o an bu şekilde davranmak istediğini, sanık ile barıştıklarını ve birlikte yaşadıklarını, şikâyetçi olmadığını, kolluktaki ifadesinde olayı abartmış olabileceğini, yüzüne yumruk atıldığını hatırlamadığını,
Beyan etmiştir.
Sanık ... müdafisi bulunmaksızın kollukta; ...’da ikamet ettiğini, tatil amaçlı Kilis’e geldiğini, mağdurenin altı yıllık eşi olduğunu, 01.10.2015 tarihinde işini değiştirmesi hususunda mağdure ile tartışma yaşadıklarını, mağdurenin işini değiştirmemesini aksi hâlde kendisi ile ...’a dönmeyeceğini söylediğini, kendisinin ise değiştireceğini bildirdiğini, 03.10.2015 tarihinde saat 15.00 sıralarında ...’a dönmek üzere Kilis otogarına gittiğinde mağdureyi arayarak kendisi ile gelip gelmeyeceğini sorduğunu, mağdurenin gelmeyeceğini bildirerek telefonu yüzüne kapattığını, kendisinin de bir an sinirlenerek mağdurenin bulunduğu kayınvalidesinin evine gittiğini, burada mağdure ile tartışmaya başladıklarını, mağdureden kendisiyle gelmesini istediğini ancak onun kabul etmediğini, bunun üzerine mağdureden ona almış olduğu bilezikleri geri istediğini, mağdurenin de bilezikleri çıkartarak kendisine verdiğini, tartışma esnasında mağdureye herhangi bir şiddet uygulamadığını veya hakaret etmediğini, ancak olay esnasında sinirden orada bulunan cama elini vurduğunu ve elinden yaralandığını, daha sonra bilezikleri eşine iade ettiğini,
Mahkemede; mağdure ile ...'a taşınma yüzünden tartıştıklarını, borçlarını ödemek için ...’a gitmek istediğini, borçla aldığı bilezikleri mağdureden istediğini ancak onun vermek istemediğini, mağdureye bilezikleri satıp borçlarını ödeyeceğini söylediğini, mağdurenin de bilezikleri çıkartıp kendisine verdiğini, bu sırada mağdurenin kolunu sıktığını,
Esas hakkındaki savunması ve iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı diyecekleri sorulduğunda ise; atılı suçlamayı kabul etmediğini, altınların mülkiyetinin kendisine ait olmadığını, mağdurenin bundan haberinin olduğunu, bu altınları aldığı '... Kebap' isimli iş yerinin sahibine bunları iade edecek olduğunu, yağma amacının olmadığını,
Savunmuştur.
Yağma suçu TCK'nın 148 ile 150. maddelerinde düzenlenmiş olup Kanun’un 148. maddesinin 1. fıkrasında;
'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması' şeklinde suçun temel hâli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de eylemin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi ile yağmada değer azlığı hükümleri düzenlenmiştir.
Kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur.
TCK'nın 'Daha az cezayı gerektiren hâl' başlıklı 150. maddesi;
'(1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.' şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde, fail hakkında tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.
TCK'nın 150. maddesinde sözü edilen “hukuki ilişkiye dayanan alacak” kavramı hukuki anlamda bir edimle yükümlü olan borçlunun şahsına karşı alacaklının kullandığı haktır. Alacak hakkı malvarlığına ilişkin, geçici, şahsa bağlı ve nispi bir yararlanma hakkıdır. Alacak hakkı herkese karşı değil sadece borçluya karşı ileri sürülebildiği, sınırlı sayıda ve belirli kişiler arasında söz konusu olduğu için nisbi bir haktır. Borç ilişkisinden doğan haklar sadece borçluya karşı ileri sürülebilir. Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak hakkı doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili Kanunda belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. Dolayısıyla TCK'nın 150. maddesi ancak, mağdurun söz konusu hukuki ilişkiye taraf olan borçlu, failin ise alacaklı olması durumunda uygulanabilecektir (Veli Özber Özek, Yeni Türk Ceza Kanunun Anlamı, Seçkin, ..., 2008, C. 2, s.1059-1061).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Evli olan sanık ile mağdure arasında sanığın işini değiştirmek istemesi üzerine tartışma yaşandığı, 03.10.2015 tarihinde sanığın ...’a dönme kararı alarak otobüs terminaline gittiği, buradan mağdureyi arayarak kendisi ile ...’a dönüp dönmeyeceğini sorduğu, aldığı olumsuz yanıt üzerine mağdurenin kaldığı kayınvalidesinin evine giderek birkaç ay önce borçlanarak aldığı iki adet altın bileziği, borçlarını ödemek üzere mağdureden geri istediği, bu sırada mağdurenin kolunu sıktığı, mağdurenin “Bilezikleri alman için kolumu kesmen gerekir!” demesi üzerine de bıçak almak için mutfağa yöneldiği, sanığın hareketlerinden korkan mağdurenin kolundaki bileziklerini çıkartarak sanığa verdiği, daha sonra sanığın mağdurenin yüzüne yumrukla vurduğu olayda; suça konu bileziklerin evlilik birliği içerisinde sanık tarafından borçla alınarak mağdureye verildiği, sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde de belirttiği üzere bu bileziklerin yatırım amacıyla alındığı, daha sonra sanığın borçları ödemek için bilezikleri geri istemesine rağmen mağdurenin iade etmediği hususları göz önünde bulundurulduğunda, suça konu bilezikler üzerinde sanık ile mağdure arasında alacak hakkı doğuran bir hukuksal ilişkinin bulunduğu ve bu hâliyle sanık hakkında TCK’nın 150. maddesinin 1. fıkrasının uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 25.11.2019 tarihli ve 396-5887 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Kilis Ağır Ceza Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli ve 277-267 sayılı nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün sanık hakkında TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.