6. Ceza Dairesi 2020/2822 E. , 2021/15617 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, nitelikli yağma, alacağın tahsili amacıyla tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, dolandırıcılık ve 6136 sayılı Kanun'a aykırılık
HÜKÜMLER : Beraat, mahkumiyet ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanıklar ..., ... ve ... müdafiileri duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş iseler de; hükmolunan ceza miktarlarına göre, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’un 318. maddesi gereğince duruşmasız olarak yapılan incelemede;
TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararı da nazara alınarak, bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
I- Sanık ... hakkında örgüt kurma ve yönetme suçundan, sanıklar ... ile ... hakkında ise örgüt üyeliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ve sanıklar ..., ... ile ... hakkında örgüt üyeliği suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelen katılanların temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek ile örgüte üye olmak suçlarından doğrudan zarar görme ihtimali bulunmayan katılanların bu suçtan davaya katılmalarına imkân bulunmadığından, anılan suçlardan kurulan hükümlere ilişkin katılanların temyiz isteminin, 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,
II- Sanık ... hakkında, katılan ...’a yönelik alacağın tahsili amacıyla tehdit ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlere yönelen o yer Cumhuriyet Savcısı, katılanlar ve sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık ... hakkındaki CMK'nın 231/5. maddesi gereğince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının aynı Yasanın 231/12. maddesi gereğince itiraz yasa yoluna tabi olduğu, sanık müdafiinin vaki itirazı üzerine itiraz merci olan ... 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 gün ve 2015/44 D.İş sayılı kararı ile itirazın reddine dair kesin karar verildiği anlaşıldığından, dosyanın incelenmeksizin mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE,
III- Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna'a aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Suç konusu silâh ve 17 adet fişeğin müsaderesi konusunda zamanaşımı süresi içinde mahallinde her zaman karar verilmesi olanaklı kabul edilmiş; gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “04/01/2011” olarak yazılması gerekirken, “2007, 2008 ve 2010” olarak yazılmış olması mahâllinde düzeltilebilir maddî hata sayılmıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, sanık müdafiinin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usûl ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
IV- Sanıklar ... ve ... hakkında mağdur ...’ya yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar ... ve ...’ın, vatanî görevini yapmakta iken hastaneye sevk edilen mağdur ...’ya kurulan irtibat üzerine askerliğe elverişsizlik raporu temin etmeye çalıştıkları, bu amaçla ... isimli GATA’da görevli bir doktorun nezdinde nüfuz sahibi olduklarını dillendirdikleri, maddî menfaat taleplerinin bulunduğu ve bir cep telefonununun sanıklarca alındığı noktasında, gerek mağdur ve abisinin beyanları gerekse de tapeler kapsamında duraksama olmadığı gözetildiğinde, tebliğnamedeki sübût etmeme sebebine dayalı bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiş; dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usûl ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanıklar ... ve ... hakkında, örgüt suçlarına dair V. bölümdeki 1 no’lu bozma sebebi uyarınca, koşulları bulunmadığı hâlde TCK’nın 58/9. madde ve fıkrası ile uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkralarından sanıklar hakkında “5237 sayılı Yasa’nın 58/9. maddesinin uygulanmasına” ilişkin kısımlar çıkartılarak, diğer yönleri usûl ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
V- Sanık ... hakkında örgüt kurma ve yönetme suçundan, sanıklar ... ile ... hakkında ise örgüt üyeliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri; sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü; sanıklar ... ve ... hakkında mağdur...’na yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü; sanıklar ..., ... ile ... hakkında, katılanlar ... ve ...’a yönelik alacağı tahsil amacıyla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sanık ... hakkında, aynı katılanlara yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;
Sanık ... hakkında, ... ile birlikte katılan ...’in özgürlüğünü kısıtladığının iddia edilmesi karşısında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan zamanaşımı süresince mahallinde işlem yapılması olanaklı kabul edilmiştir.
Gerekçeli karar başlığında 6136 sayılı Kanun'a muhalefet bakımından suç tarihinin “04/01/2011” olarak yazılması gerekirken, “2007, 2008 ve 2010” olarak yazılmış olduğu, kezâ sanıklar ..., ... ve ...'ın katılan ...'a yönelik alacağı tahsil amacıyla tehdit suçunun işlendiği tarih net olarak belgelerde ve ifade tutanaklarında yer almamakla birlikte, katılan ...'ın 07.09.2010 tarihli ifadesinde suç tarihini “iki yıl önce Ramazan ayı içerisinde' olarak belirtmesi, katılan ...'ın babası olan diğer katılan ... tarafından ise 27/08/2008 tarihinde Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına verilen dilekçede süregelen olayların önceki tarihlerde gerçekleştiğinin bildirilmesi karşısında, söz konusu dilekçe tarihi suç tarihi olarak kabul edilerek, bu eksikliğin mahallinde düzeltilmesi mümkün maddî hata olduğu değerlendirilmiştir.
Ancak;
1- Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bir suç örgütünde organik ve hiyerarşik ilişki hakimdir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt mensupları üzerinde hakimiyet teşkil eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmalıdır. Örgütün varlığı için suç işleme amacıyla etrafındaki fiili birleşme ve niteliği itibariyle devamlılık aranmalıdır. Üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan suçları işlemeye elverişli olmalıdır.
Bir suç örgütünün varlığında hiyerarşik ve komplike yapılanma içinde bulunan örgütten ayrılamama ve örgütün istediği şekilde hareket etme ve yaşama zorunluluğu tespit edilmelidir.
Buradan hareketle “suç örgütü”; tam bir işbirliği ve eylem paylaşımı anlayışı çerçevesinde en az üç kişi tarafından kurulan ve bünyesinde hiyerarşik ilişki taşıyan süreklilik ve devamlılık gösterecek şekilde yapılanan, baskı, yıldırma, sindirme ve zorlama yöntemlerini kullanan korkutucu topluluk olarak tanımlanabilir.
Suç örgütünün varlığının ispatı hususu tartışmalıdır. TCK'nın 220/1. maddesi, suç örgütünün varlığı için aranan amaç suçlar ve elverişli vasıtaların tesbiti yönünden yargılamanın geniş yapılacağı ileri sürülebilir. Suç örgütünün hiyerarşik yapısını çözmek ise, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık-üstlük ilişkisinin, bunun yanında suç işleme ilişkisinin devamlılığının ve bu konudaki kararlılığının anlaşılması ile olanaklıdır.
Bir suç örgütünün varlığı için; hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut delillere, örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma, buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kayıtları ile teknik araçlarla tespit edilen veriler gibi net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemelerin tekrar ve yorumu ile suç örgütünün varlığı kabul edilemez.
Ayrıca işlenen suç ve/veya suçların, örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda ve/veya örgüt yönetici veya örgüt üyesi tarafından, şahsi nedenle de olsa, suç örgütünün güç ve imkanlarından yararlanarak işlenip işlenmediği belirlenmelidir.
Hal böyle olunca; suç örgütü kavramının ne olduğu, unsurları ve varlığının tespiti önemli olduğu kadar, hangi suçların örgütün amacı ve faaliyeti kapsamında kabul edileceğinin belirlenmesi gerekir.
Suç örgütü yöneticisi, bizzat veya bir başka örgüt mensubu ile müşterek fail olarak suç işlediğinde, ya da örgüt yöneticisi olmanın sağladığı üstünlük nedeniyle, bir örgüt mensubuna talimat verip suç işlemeye azmettirmek suretiyle (fail) sayılıp cezalandırılması gerektiğinde, asıl fail veya azmettiren olarak ceza alacaktır.
Örgüt yöneticisi bizzat ya da azmettiren olarak katılmadığında dahi, mensuplarınca örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan, örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir-komutanın bir sonucu olarak ayrıca fail olarak cezalandırılır. TCK'nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır. Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür. Elbette örgüt yöneticisinin bu kapsamda cezalandırılabilmesi, örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin bulunması halinde olanaklı olacaktır, ki bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusunda yeterli hakimiyeti bulunmasının ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün, bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır. Bu husus, kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. “Suç örgütü”; hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen, toplumu etkileyen, düzeni geniş çapta bozan, suç işleyen, kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar. “Çete” kavramı ise nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen, ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan, daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan, devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen ve mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir. Çete, bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında bir başka önemli unsur da, örgüt mensuplarının fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.04.2007 gün, 2006/253 esas, 2007/80 sayılı kararında bu husus vurgulanmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçundan hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanık ... ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan haklarında hükümlülük kararı verilen sanıklar ... ve ...’ın, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kolektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ederek örgütüne yarar sağlama maksadıyla eylemlerini gerçekleştirdiklerine ilişkin kesin, inandırıcı kanıtlar karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, genel, soyut ve geçişli ifadelere yer verilmek suretiyle sanıklar ..., ... ve ... hakkında TCK’nın 220/1-2. maddeleri uyarınca yazılı şekilde hükümler kurulması,
2- Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre; katılanlar ... ve ...’a yönelik suçun sanıklar ... ve ... tarafından işlendiğini kabulde usûl ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a) 5237 sayılı TCK'nın 150/1. maddesinin, aynı Kanunun 40/1. maddesinde belirtilen bağlılık kuralı gereği yalnızca hukukî ilişkinin tarafı olan kişiler hakkında uygulanabileceği; sanıklar ... ve ...’ın, katılanlar ... ve ... ile ... arasındaki hukukî ilişkinin tarafı olmadıkları anlaşıldığından, sanıklar ... ve ...’ın eyleminin yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde haklarında alacağı tahsil amacıyla tehdit suçundan hüküm kurulması,
b) 1 no’lu bozma bendine göre suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün varlığı saptanamadığından, yağma eylemine dâhli olmayan sanık ... hakkında, atılı suçtan beraati yerine, TCK’nın 220/5. maddesi delâleti ile yazılı şekilde alacağın tahsili amacıyla tehdit suçundan mahkûmiyet hükmü verilmesi,
3- Katılan ... ile ... arasında ticarî alışverişin olduğu, bu kapsamda 4 kilo altının Yalım tarafından Kapalıçarşı’da kuyumculuk yapan katılan ...’e verildiği, bu alışveriş sonucunda katılan ...’in ...'a borçlandığı, zaman içerisinde katılan ...’in borçlarının bir kısmını ödediği, bir kısmını ise ödeyemediği, ödeyemediği kısım için ... tarafından tediyeye zorlandığı, ...’ın katılan ...’i yanında sanık ... bulunduğu hâlde, borcunu ödememesi nedeniyle tahsil amacı ile kendine ait evde hürriyetinden yoksun bıraktığı, devamında da sanık ...’ın Yalım’la birlikte tehdit eylemlerine devam ettiği, katılanın babası ...'ın devreye girerek borcu üstlenmesi ile katılan ...’in serbest bırakıldığı, ... hakkında alacağın tarafı olduğundan bahisle TCK’nın 150/1. maddesi delâleti ile tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları verildiğinin anlaşılması karşısında; sanık ...’ın alacaklı olduğuna dair iddiası araştırılıp sonucuna göre, sanığın hukukî durumunun tayin ve tespiti yerine, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile sanık ... hakkında, nitelikli yağma suçundan yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
4- 6136 sayılı Yasa’nın 7. ve Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Âletler Hakkında Yönetmelik’in 10/4. maddesinde, Türk Silâhlı Kuvvetlerine dâhil kadrolarda çalışan subaylardan emekli olanların, meşru kaynaktan elde ettikleri silâhlarını kimliklerine işletmek suretiyle taşıyabileceklerinin anlaşılması karşısında; daha önce binbaşı olarak görev yapıp beyanına göre emekli olmak suretiyle meslekten ayrıldığını söyleyen sanık ...’in, emeklilik öncesinde zâti tabanca alarak sahip olduğu silâhını, değinilen Yasa maddesinde açıklanan taşıma hakkını ortadan kaldıran nedenler bulunmadığı takdirde taşımasının suç oluşturmayacağı, kimliğine işletmemiş olmasının da Yönetmelik hükmüne aykırılık teşkil eden idarî eksiklik olup 6136 Sayılı Yasa’ya aykırılık suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden ve yetkili makamlardan mezkûr düzenlemeler dâhilinde sanık ...’in silâh taşımaya engel işlem ya da mahkûmiyet hükmü bulunup bulunmadığı sorulmadan, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde mahkûmiyet kararı verilmesi,
5- Sanıklar ... ve ...’ın, mağdur ...'na yönelik dolandırıcılık eyleminde, mağdurun kendisinden para talep edilmediği ve herhangi bir ödemede de bulunmadığı yönündeki beyanları ile mağdurun eşi hakkında sahtecilik suçundan kamu davasının açılmış olduğunun anlaşılması karşısında; sanıkların tapelere yansıyan ücret konuşmalarının hazırlık hareketi kapsamında kaldığı, henüz suçun icrasına başlanmadığı gözetilmeden, sanıklar ... ve ... hakkında yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
1- Sanıklar ..., ... ile ... hakkında, alacağın tahsili amacıyla tehdit suçundan kurulan hükümlerde TCK’nın 106. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi yanında örgüte binaen (d) ile de uygulama yapılması gerektiği gözetilmemiş ise de, sanıkların eylemlerine uyan ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 150/1, 106/2-c-d maddelerinde düzenlenen tehdit suçu için öngörülen cezanın tür ve üst sınırına göre, aynı Kanunun 66/1-e, 67/4. maddelerinde belirtilen 12 yıllık genel dava zamanaşımının, suç tarihi olan 27/08/2008 gününden inceleme tarihe kadar geçmiş bulunması,
2- Sanık ... hakkında, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu hâlde, suç konusu silâhlar ve fişeklerin müsaderesi konusunda bir karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafileri ile katılanların ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, 14/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.