4. Ceza Dairesi 2019/6222 E. , 2019/17952 K.
Tehdit suçundan sanık ...’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle, 43/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 8 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın aynı eylem nedeniyle mahkûm olduğu Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli ve 2017/720 esas, 2017/778 sayılı kararı ile 5 ay 18 gün hapis cezasının işbu hapis cezasından mahsup edilmek suretiyle neticeten 3 ay 4 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, kanunî koşulları oluşmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, hapis cezasının anılan Kanun'un 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine dair, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/409 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 30/01/2019 gün ve 94660652-105-22-10577-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/07/2019 gün ve 2019/13303 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
1-Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli kararının gerekçe kısmında yer alan, “Sanık alınan savunmasında her ne kadar, 'kesinlikle eşine tehdit ve hakarette bulunmadığını' beyan ederek atılı suçlamaları kabul etmemiş ise de; müştekinin 'eşinin kendisin tüfek ile tehdit ettiği' yönündeki iddiaları, müştekinin şikâyeti sonrası evde yapılan arama sonucu av tüfeğinin ele geçirilmesi, tarafların müşterek çocukları olan tanık ...'ın 'babasının, annesini sürekli hakaret ederek aşağıladığına ve annesi ile avukatını tehdit ettiğine defaten şahit olduğuna dair anlatımları ve taraflar arasında daha önceden yine benzer suçtan yargılama yapıldığını gösterir Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/720 esas 2017/778 Karar sayılı dosyası birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmalarının inkara dayalı olduğu kanaatine varılmış ve eşini adli emanete alınan av tüfeği ile tehdit ettiği ve eşine karşı müştekinin doğrulanan iddiaları doğrultusunda hakarette bulunduğu sabit görülmüştür.” şeklindeki kabule karşın, hüküm kısmında sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/2-a ve 125/1. maddeleri yerine, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1. cümle maddesi gereğince mahkûmiyetine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye neden olunmasında,
2-Sanığın Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli ve 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu eylemini tek hareketle birden fazla mağdura karşı gerçekleştirdiğinin anlaşılması nedeniyle, işbu hapis cezasından mahsup edilmek suretiyle netice ceza belirlenmiş ise de, mahsup öncesi ceza tayin edilirken Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/720 esas sayılı dosyasına konu eylemin tek hareketle birden fazla mağdura karşı gerçekleştirildiği gözetilip 5237 sayılı Kanun'un 43/2. maddesinin de uygulanması, ardından anılan Kanun'un 62. maddesinin tatbiki suretiyle belirlenecek cezadan Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu cezanın mahsup edilmesi gerektiği nazara alınmayarak eksik ceza tayin edilmesinde,
3-Sanığa isnad edilen tehdit suçunda dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddî bir zararın bulunmaması, manevî zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmaması, sanığın duruşmadaki davranışları olumlu görülerek takdiri indirim uygulanması, sanığın hükmün açıklanmasınını geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmesi, yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak hükmolunan cezanın ertelenmesi, adlî sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 6545 sayılı sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin yapıldığı 28/06/2014 tarihinden önce, 10/03/2014 tarihinde kesinleşmesi karşısında, 5271 sayılı Kanun'un 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek, 'sanık hakkında daha önceden verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğundan ve 6545 sayılı kanun ile 5271 sayılı CMK'nın 231/8 maddesine eklenen ek cümle uyarınca yasal koşulları oluşmadığından' şeklindeki kanunî olmayan gerekçe ile 5271 sayılı Kanun'un 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle, 43/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 8 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın aynı eylem nedeniyle mahkûm olduğu Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli ve 2017/720 esas, 2017/778 sayılı kararı ile 5 ay 18 gün hapis cezasının işbu hapis cezasından mahsup edilmek suretiyle neticeten 3 ay 4 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, kanunî koşulları oluşmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, hapis cezasının anılan Kanun'un 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine dair, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/409 sayılı kararının, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli kararının gerekçe kısmında yer alan, “Sanık alınan savunmasında her ne kadar, 'kesinlikle eşine tehdit ve hakarette bulunmadığını' beyan ederek atılı suçlamaları kabul etmemiş ise de; müştekinin 'eşinin kendisin tüfek ile tehdit ettiği' yönündeki iddiaları, müştekinin şikâyeti sonrası evde yapılan arama sonucu av tüfeğinin ele geçirilmesi, tarafların müşterek çocukları olan tanık ...'ın 'babasının, annesini sürekli hakaret ederek aşağıladığına ve annesi ile avukatını tehdit ettiğine defaten şahit olduğuna dair anlatımları ve taraflar arasında daha önceden yine benzer suçtan yargılama yapıldığını gösterir Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/720 esas 2017/778 Karar sayılı dosyası birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmalarının inkara dayalı olduğu kanaatine varılmış ve eşini adli emanete alınan av tüfeği ile tehdit ettiği ve eşine karşı müştekinin doğrulanan iddiaları doğrultusunda hakarette bulunduğu sabit görülmüştür.” şeklindeki kabule karşın, hüküm kısmında sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/2-a ve 125/1. maddeleri yerine, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1. cümle maddesi gereğince mahkûmiyetine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye neden olunmasında, sanığın Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli ve 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu eylemini tek hareketle birden fazla mağdura karşı gerçekleştirdiğinin anlaşılması nedeniyle, işbu hapis cezasından mahsup edilmek suretiyle netice ceza belirlenmiş ise de, mahsup öncesi ceza tayin edilirken Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/720 esas sayılı dosyasına konu eylemin tek hareketle birden fazla mağdura karşı gerçekleştirildiği gözetilip 5237 sayılı Kanun'un 43/2. maddesinin de uygulanması, ardından anılan Kanun'un 62. maddesinin tatbiki suretiyle belirlenecek cezadan Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu cezanın mahsup edilmesi gerektiği nazara alınmayarak eksik ceza tayin edilmesinde ve sanığa isnad edilen tehdit suçunda dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddî bir zararın bulunmaması, manevî zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmaması, sanığın duruşmadaki davranışları olumlu görülerek takdiri indirim uygulanması, sanığın hükmün açıklanmasınını geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmesi, yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak hükmolunan cezanın ertelenmesi, adlî sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 6545 sayılı sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin yapıldığı 28/06/2014 tarihinden önce, 10/03/2014 tarihinde kesinleşmesi karşısında, 5271 sayılı Kanun'un 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek, 'sanık hakkında daha önceden verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğundan ve 6545 sayılı kanun ile 5271 sayılı CMK'nın 231/8 maddesine eklenen ek cümle uyarınca yasal koşulları oluşmadığından' şeklindeki kanunî olmayan gerekçe ile 5271 sayılı Kanun'un 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Kararın gerekçesinde, sanık ...'ün eylemlerinin silahlı tehdit ve hakaret suçlarını oluşturduğu kabul edilmesine karşın, hüküm fıkrasında sanığın sadece TCK'nın 106/1-1. cümlesi uyarınca cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinde, ayrıca Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26.12.2017 tarihli, 2017/720 esas ve 2017/778 karar sayılı ilamı ile verilen hapis cezasının mahsubu sonucunda belirlenen ceza miktarında isabet olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
A-5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 günlü ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
B-5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmişken, anılan Kanun maddesinin ikinci fıkrasının 'a' bendinde, tehdidin silahla işlenmesi halinde failin iki yıldan beş yıla kadar cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
C-5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnalarına, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 14/01/2014 gün ve 384-2, 03/12/2013 gün ve 1475-577, 30/05/2006 gün ve 173-145, 08/07/2003 gün ve 189-207, 13/10/1998 gün ve 205-304, 20/03/1995 gün ve 48-68 ile 02/03/1987 gün ve 341-84 sayılı kararlarında 'aynı suç işleme kararı' kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, hareketinin önceki hareketinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulu'nun 15/03/2016 tarihli ve 2014/10-847 esas, 2016/128 sayılı kararında belirtildiği üzere, suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır. Böylece suç işleme kararı denilen genel plân, niyet veya karar, zinciri oluşturan ve her biri birbirinden bağımsız olan suçları birbirine bağlayan ortak bir zemini oluşturur. Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de çeşitli suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir. Görüldüğü üzere, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün olmadığından, hangi süre içerisinde işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanacak, ancak işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç söz konusu olmayacaktır.
Zincirleme suçla bağlantılı olması nedeniyle 'hukuki kesinti' kavramı üzerinde durulması gerekmektedir. Yapılmakta olan soruşturma sonucunda toplanan delillerin failin suçu işlediği yönünde yeterli şüphe oluşturması üzerine Cumhuriyet savcısınca şüpheli hakkında CMK'nun 170. maddesi uyarınca iddianamenin düzenlenmesiyle hukuki kesinti oluşmaktadır. İddianamenin düzenlenmesiyle olaylar arasında hukuki kesinti oluştuğundan iddianamenin düzenlenmesinden sonra devam eden eylemler ise başka bir ceza soruşturmasının konusunu oluşturacaktır. Başka bir anlatımla sanık hakkında iddianame düzenlendikten sonra, sanık tarafından aynı suçun tekrar işlenmesi durumda, yeni ve ayrı bir suç söz konusu olacaktır. Buna karşın işlemiş olduğu suçtan dolayı henüz hakkında iddianame düzenlenmeden, sanığın aynı suç işleme kararıyla ve aynı mağdura karşı yeniden suç işlemesi durumunda, hukuki kesinti gerçekleşmeden aynı suçun işlenmesi söz konusu olduğundan sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Bu ahvalde sanığın her suçtan ayrı ayrı cezalandırılması yoluna gidilmeyecek, sanığa bir suçtan ceza verildikten sonra hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle cezasında artırım yapılacaktır. Buna göre, soruşturma aşamasında sanığın aynı suç işleme kararıyla, aynı mağdura karşı değişik zamanlarda aynı suçu işlediğinin tespit edilmesi durumda, soruşturma dosyalarının birleştirilerek kamu davası açılması, bu hususa riayet edilmeden kamu davalarının açılması halinde ise hukuki kesintinin oluşmasından önce sanığın aynı mağdura karşı bir suç işleme kararıyla aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin anlaşılması durumunda dava dosyalarının birleştirilerek sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi isabetli bir uygulama olacaktır.
Yine sanığın, birden fazla mağdura yönelik, birden fazla ve farklı zamanlarda eylemlerini gerçekleştirmesi durumunda, sanığın bu eylemleri, aynı kast altında tek bir suç olarak kabul edilerek, TCK’nın ilgili maddesi uyarınca belirlenecek temel ceza, zincirleme suç hükümleri gereği aynı Kanunun 43/2. maddesine göre artırıldıktan sonra, yine temel ceza üzerinden anılan Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılarak bulunacak miktarın, önceki cezaya ilavesiyle sonuç cezanın saptanması gerekecektir.
D-Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 'sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.' cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez' cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re'sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında, eşi olan katılan ...'e yönelik 08/08/2017 tarihindeki hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle, TCK'nın 106/2.a, 125/1, 53/1 ve 54/1. maddeleri uyarınca yargılanıp cezalandırılması talebiyle 16/08/2017 tarihli iddianamenin düzenlendiği, yargılama sırasında sanıkla katılan arasında daha önce de gerçekleşmiş bir tehdit eyleminin olduğunun ve bunla ilgili yargılamanın Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/720 esas sayılı dosyası üzerinden yapıldığının ve sanığın mahkumiyetine karar verildiğinin belirlendiği, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı dosyasında suç tarihinin 05/07/2017, iddianame tarihinin 07/09/2017, şikayetçilerin ... ve ..., sanığın ... olduğu, sanığın, TCK'nın 106/1-1. cümle uyarınca 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, suçun birden fazla mağdura karşı tek eylemle gerçekleştirildiğinden bahisle cezanın TCK'nın 43/2-1. maddesi uyarınca 1/2 oranında artırılmasına, TCK'nın 29 ve 62. maddeleri uyarınca neticeten 5 ay 18 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği, hükmün 18/01/2018 tarihinde kesinleştiği, incelemeye konu dosyada ise; yargılama neticesinde Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/409 sayılı kararıyla, sanığın TCK'nın 106/1-1. cümle, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 8 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı dosyasında hükmolunan 5 ay 18 gün hapis cezasının bu cezadan mahsubuna, neticeten sanığın 3 ay 4 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının TCK'nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine, 1 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın taraflara yöntemince tebliğ edildiği ve kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği, incelemeye konu hükmün gerekçesinde 'Sanık alınan savunmasında her ne kadar, ' kesinlikle eşine tehdit ve hakarette bulunmadığını' beyan ederek atılı suçlamaları kabul etmemiş ise de;; müştekinin 'eşinin kendisin tüfek ile tehdit ettiği' yönündek iddiaları, müştekinin şikayeti sonrası evde yapılan arama sonucu av tüfeğinin ele geçirilmesi, tarafların müşterek çocukları olan tanık ...'ın 'babasının, annesini sürekli hakaret ederek aşağıladığına ve annesi ile avukatını tehdit ettiğine defaten şahit olduğuna ' dair anlatımları ve taraflar arasında daha önceden yine benzer suçtan yargılama yapıldığını gösterir Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/720 esas 2017/778 Karar sayılı dosyası birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmalarının inkara dayalı olduğu kanaatine varılmış ve eşini adli emanete alınan av tüfeği ile tehdit ettiği ve eşine karşı müştekinin doğrulanan iddiaları doğrultusunda hakarette bulunduğu sabit görülmüştür. Yapılan değerlendirmeler neticesinde; Sanığın sabit görülen eylemlerinden dolayı ayrı ayrı cezalandırılmasına, sanığın daha önce Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi 2017/720 esas 2017/778 Karar sayılı ilamı ile tehdit suçundan cezalandırıldığı, bu dosya ile mevcut mahkememiz dosyasındaki suç tarihleri, iddianame tarihleri ve iddianame kabul tarihleri karşılaştırıldığında hukuki kesintinin bulunmadığı, dolayısıyla sanığın müştekiye karşı olan tehdit eylemini, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda birden fazla kez işlediği anlaşıldığından, hakkında öncelikle k hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına, uygulama yapıldıktan sonra Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi 2017/720 esas 2017/778 karar sayılı ilamı ile müştekiye yönelik tehdit eyleminden dolayı verilmiş ve kesinleşmiş olan 5 Ay 18 Gün Hapis Cezasının iş bu dosyadan almış olduğu cezadan mahsubuna ve daha önceden 3 aydan fazla kasıtlı suçtan dolayı mahkumiyetinin bulunmaması, cezasının ertelenmesi halinde yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde olumlu kanaat oluşması dikkate alınarak cezasının ertelenmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.' denilmesine karşın, uygulamanın TCK'nın 106/1-1. cümlesi uyarınca yapıldığı, 'sanık hakkında daha önceden verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğundan ve 6545 sayılı kanun ile 5271 sayılı CMK'nın 231/8. maddesine eklenen ek cümle uyarınca yasal koşulları oluşmadığından' biçimdeki gerekçeyle, sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, hakaret suçundan ise hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır.
Sanığın adli sicil kaydının incelenmesinde, 10/03/2014 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair bir adet kaydın yer aldığı görülmüştür.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
A-Hakaret suçu açısından yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi, sanık hakkında hakaret suçundan açılmış kamu davasına karşın, kurulmuş bir hüküm bulunmaması ve bahsi geçen suç kapsamında, dava zamanaşımına kadar her zaman karar vermenin mümkün olduğunun anlaşılması karşısında, hakaret suçu açısından yapılan kanun yararına bozma başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
B-Tehdit suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;
1-İncelemeye konu hükmün gerekçesinde, sanığın, eşini adli emanete alınan av tüfeği ile tehdit ettiği kabul edilmesine rağmen, uygulamanın, TCK'nın 106/2-a maddesi yerine, aynı Kanunun 106/1-1. cümlesi uyarınca yapılması suretiyle, gerekçe ile hüküm arasına çelişki oluşturularak, eksik ceza tayin edildiği anlaşılmıştır.
2-Sanığın Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu olan eyleminin ve incelemeye konu Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/409 sayılı dosyasına konu eyleminin 16/08/2017 tarihli iddianameden önce gerçekleştiği ve her iki eylem arasında hukuki kesintinin bulunmadığı, bu nedenle her iki dosya arasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılsa da; sanığın, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu eylemini tek hareketle birden fazla mağdura karşı gerçekleştirdiğinin anlaşılması nedeniyle, incelemeye konu Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/714 esas sayılı dosyasında, mahsup öncesi ceza tayin edilirken, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/720 esas sayılı dosyasına konu eylemin tek hareketle birden fazla mağdura gerçekleştirildiği de gözetilip, TCK’nın 106/1-1. maddesi uyarınca hükmolunan temel ceza, zincirleme suç hükümleri gereği TCK'nın 43/2. maddesi gereğince artırıldıktan sonra, yine temel ceza üzerinden TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılarak bulunacak miktarın, önceki cezaya ilavesinin ardından TCK'nın 62. maddesinin tatbiki suretiyle belirlenecek cezadan, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/12/2017 tarihli 2017/720 esas, 2017/778 karar sayılı hükmüne konu cezanın mahsup edilmesi gerektiği nazara alınmayarak eksik ceza tayin edildiği anlaşılmıştır.
3-Sanığa isnad edilen tehdit suçunda dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zararın bulunmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmaması, sanığın duruşmadaki davranışları olumlu görülerek takdiri indirim uygulanması, sanığın hükmün açıklanmasınını geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmesi, yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak hükmolunan cezanın ertelenmesi, adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, 6545 sayılı Kanun ile CMK'nın 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin yapıldığı 28/06/2014'den önce 10/03/2014 tarihinde kesinleşmesi karşısında, CMK'nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmemiş, 'sanık hakkında daha önceden verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğundan ve 6545 sayılı kanun ile 5271 sayılı CMK'nın 231/8 maddesine eklenen ek cümle uyarınca yasal koşulları oluşmadığından' şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle, CMK'nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Hakaret suçuna ilişkin kanun yararına bozma istemine dair, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği, yukarıdaki gerekçelerle yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK'nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Tehdit suçundan kurulan hükme ilişkin kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden;
a-Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/409 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
b-Bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine,
c-Bozulan hükmün, sanık aleyhine kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleşmesi nedeniyle, 5271 sayılı CMK'nın 309/4-b maddesi uyarınca, yeniden hüküm kurulurken, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/04/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/409 sayılı kesinleşen kararındaki cezanın gözetilmesine, 14/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.