10. Hukuk Dairesi 2020/8466 E. , 2020/7076 K.
Bölge Adliye
Mahkemesi :... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : İstanbul 19. İş Mahkemesi
Dava, davacının 01.05.1986 tarihinde davalıya ait işyerinde çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihinin 01.05.1986 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, “davacının davalı işyeri hakkındaki davasının daha sonra dava açma hakkı saklı kalmak üzere feragat nedeniyle reddine, davacının davasının davalı SGK yönünden kabulüne” dair verilen hükme karşı davalı Kurum vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmek suretiyle yeniden hüküm tesis edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2019/3757 Esas, 2020/1875 Karar, 03.03.2020 günlü kararı ile bozulmuştur.
Bozma sonrası... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince, “Davacının davasının kabulüne, Davacının 01/05/1986 tarihinde 1 gün sigortalı olarak çalıştığının ve 18 yaşını doldurduğu 25/03/1990 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tespitine, Türktaş Tavukçuluk Üretim San. ve Tic. A.Ş.'nin dava açıldığı tarihte tüzel kişiliğinin bulunmadığı, daha önce Ticaret Sicilinden silindiği, yargılama sırasında da usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılarak taraf haline getirilmediği anlaşılmakla, davalı sıfatı bulunmadığından hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.
Anılan karara yönelik davalı Kurum vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının davalı şirkette 01/05/1986 tarihinde çalışmaya başladığını, davalı Kuruma işe giriş bildirgesinin verilmesine rağmen Kurum kayıtlarında davacınını işe giriş tarihinin 1994 olarak gözüktüğünü beyanla, sigortalılık başlangıç tarihinin 01/05/1986 tarihi olarak tespitini ve kurum kayıtlarına işlenmemiş olan 6 aylık hizmetlerinin kurum kayıtlarına işlenmesini talep ve dava etmiş, 16/02/2017 tarihli celsede davacı vekili, davacının 01/05/1986 tarihinde davalı işyerinde çalıştığının tespitini talep ettiklerini, davalı işyeri hakkındaki davadan vazgeçtiklerini belirtmişlerdir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum tarafından yapılan işlemlerde Kanun ve mevzuata aykırı bir durum olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davacının davalı işyeri hakkındaki davasının daha sonra dava açma hakkı saklı kalmak üzere feragat nedeniyle reddine, Davacının davasının davalı SGK yönünden kabulüne, Davacının 01/05/1986 tarihinde bir gün sigortalı olarak çalıştığının tespitine, karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin kabulü ile... 19. İş Mahkemesi'nin 13/09/2018 tarihli, 2015/438 Esas - 2018/336 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, Davacının davalı işyeri hakkındaki davasının daha sonra dava açma hakkı saklı kalmak üzere feragat nedeniyle reddine, Davacının davasının davalı SGK yönünden kabulüne, Davacının 01/05/1986 tarihinde bir gün sigortalı olarak çalıştığının ve 18 yaşını doldurduğu 25/03/1990 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tespitine, karar vermiştir.
C- YARGITAY KARARI
Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 2019/3757 Esas, 2020/1875 Karar, 03.03.2020 günlü kararı ile özetle; “... Sosyal güvenlik hakkından 6100 sayılı Kanun hükümleri kapsamında feragat olanaksız olduğu gibi sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan da feragat edilemez. Ancak, anılan Kanunun 123. maddesinde düzenlenen hak kullanılabilir ve ileride yeniden dava açabilme hakkı saklı tutularak, davalının açık rızası ile dava geri alınabilir veya 150. maddede öngörülen hak ve olanaktan yararlanılarak dava takip edilmeyip yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılması ve giderek davanın açılmamış sayılması sonucu elde edilebilir. İnceleme konusu davada mahkemece, davadan feragat edilemeyeceği davacıya (vekiline) bildirilmeli, feragat beyanının HMK. 123 veya 150. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendilerine sorulmak suretiyle belirlenmeli, beyanın, anılan anlamlarda kullanıldığı saptandığı takdirde duruma göre 123 veya 150. maddelerde öngörülen prosedür işletilmeli, aksi durumda ise elde edilecek sonuca göre dava konusu istem hakkında karar verilmelidir.” gereğine işaret edilerek, ... Bölge Adliyesi 34. Hukuk Dairesince verilen karar sair yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
D- BOZMA SONRASI BAM KARARI
Bozma Sonrası,...Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 2020/720 Esas 2020/758 Karar, 07.07.2020 günlü kararı ile; “Davacının davasının kabulüne, Davacının 01/05/1986 tarihinde 1 gün sigortalı olarak çalıştığının ve 18 yaşını doldurduğu 25/03/1990 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tespitine,...'nin dava açıldığı tarihte tüzel kişiliğinin bulunmadığı, daha önce Ticaret Sicilinden silindiği, yargılama sırasında da usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılarak taraf haline getirilmediği anlaşılmakla, davalı sıfatı bulunmadığından hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekilince; Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve dolayısıyla yerel mahkeme kararı hukuka aykırı olduğu, davacının davasını gerekli nitelikteki delillerle ispat edemediği, çünkü yerel mahkemede davacının annesinin dışında kayıtlı tek tanık dinlendiği ve bu tanığın yetersiz beyanlarına göre hüküm tesis edildiği, bu kadar uzun süre önceki çalışmaya dair yalnızca tek tanığın beyanlarına dayanılarak hüküm tesisinin hukuka aykırı olduğu, ayrıca davacının dinlettiği tanık beyanları yeterli olmadığı gibi, yargıtayın aradığı nitelikte kayıtlı tanık olup olmadığı ve davacıyla tam olarak aynı dönemde çalışıp çalışmadıkları hususunun da yerel mahkemece yeterli bir şekilde araştırılmadığı, oysaki hizmet tespiti davaları kamu davası niteliğinde olduğu, Yargıtay uygulamalarına göre de, yerel mahkemece hükme esas olacak şekilde gerekli nitelikteki bordrolu tanıkları ve delilleri titizlikle araştırıp fiili ve eylemli bir şekilde çalışmanın tespiti neticesinde hüküm tesis edilmesi gerektiği,
Bununla birlikte talep sonucu yönünden de yerel mahkeme ilamının hukuka aykırı olduğu, çünkü davacının 1972 doğumlu olduğu, bu dönemde 18 yaşını doldurmamış olduğu, çıraklık hizmeti olabileceğine dair de araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, ayrıca yerel mahkeme ilamı kurum aleyhine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri açısından da hukuka aykırı olduğundan incelenmesi gerektiği belirtilerek verilen kararın bozulması talep edilmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Davacının 01.05.1986 tarihinde davalı şirkete ait işyerinde çalıştığının tespitini istediği davada, Bozma sonrası,... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 2020/720 Esas 2020/758 Karar, 07.07.2020 günlü kararı ile; “Her ne kadar davacıya davalı işveren hakkındaki davasından feragat etmesi nedeniyle, inceleme konusu davada mahkemece, davadan feragat edilemeyeceği davacıya (vekiline) bildirilmeli, feragat beyanının HMK. 123. veya 150. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendilerine sorulmak suretiyle belirlenmeli, beyanın, anılan anlamlarda kullanıldığı saptandığı takdirde duruma göre 123. veya 150. maddelerde öngörülen prosedür işletilmeli, aksi durumda ise elde edilecek sonuca göre dava konusu istem hakkında karar verilmesi gerekmekte ise de; ... 'nin dava açıldığı tarihte tüzel kişiliğinin bulunmadığı, daha önce Ticaret Sicilinden terkin edildiği, yargılama sırasında da usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılarak taraf haline getirilmediği anlaşılmakla, davalı sıfatı bulunmadığından bu davalı hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, Sigortalılık Başlangıç Tarihinin Tespiti davasının ise önceki hüküm gibi kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varıldığı belirtilerek hüküm kurulmuş ise de, bozmadan sonra yapılan yargılamada bozma gereği yerine getirilmeden, yine eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilerek karar verilmiştir.
09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda; Mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar.
Dairemizin bir önceki bozma ilamında belirtildiği üzere; inceleme konusu davada mahkemece, davadan feragat edilemeyeceği davacıya (vekiline) bildirilmeli, feragat beyanının HMK. 123. veya 150. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendilerine sorulmak suretiyle belirlenmeli, beyanın, anılan anlamlarda kullanıldığı saptandığı takdirde duruma göre 123. veya 150. maddelerde öngörülen prosedür işletilmeli, aksi durumda ise elde edilecek sonuca göre dava konusu istem hakkında karar verilmelidir.
2- Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288). Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile limtited şirketinin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir. Şu halde yapılması gereken iş; anılan HGK kararı çerçevesinde, tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucu beklenmeli, tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde, taraf teşkili sağlanarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Somut olayda, bozma sonrası... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince, davalı şirkete ait kayıtların... Ticaret Odasından istenmesi üzerine, davalı ....’nin 31.07.2013 tarihinde re’sen terkin edildiği anlaşılmakla, bu durumda taraf ehliyeti bulunmayan davalı şirkete ilişkin olarak, Mahkemece davacının davalı işyeri hakkındaki davasının daha sonra dava açma hakkı saklı kalmak üzere feragat nedeniyle reddine karar verildiği görülmekle, davalı şirket yönünden davanın devam etmesi halinde, ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gereklidir.
Kabule göre de, davalı işveren ...’nin karar başlığında gösterilmemesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular değerlendirilmeden ve bozma gereği inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 2020/720 Esas, 2020/758 Karar, 07.07.2020 günlü kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği, BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.