Ceza Genel Kurulu 2020/220 E. , 2021/632 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan)14. Ceza Dairesi
Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık ...'nin TCK’nın 103/1-a maddesi delaletiyle 103/2, 103/6, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba; suça sürüklenen çocuk ...'un TCK’nın 103/1-a maddesi delaletiyle 103/2, 103/6, 31/3 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.12.2016 tarihli ve 253-370 sayılı sanık ... hakkında verilen yönünden resen istinafa tabi olan hükümlerin Cumhuriyet savcısı, sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... müdafileri ile katılanlar vekili tarafından da istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince 19.07.2017 tarih ve 1343-1768 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 24.05.2018 tarih ve 1815-4017 sayı ile;
'...İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamaya ilişkin düzenlenen 17.10.2016 günlü celse tutanağında duruşmaya katılan zabıt katibinin ve hakkında kurulan hüküm temyiz edilmeyen sanık ...’ın istinabe yoluyla ifadesinin alınmasına dair Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince düzenlenip Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine (UYAP) kaydedilmeyen 08.04.2013 günlü, 2013/61 Talimat sayılı duruşma tutanağında mahkeme başkanı ve üyeler ile zabıt katibinin ve mahkemece kurulan hükümlere yönelik istinaf incelemesi neticesinde ... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince verilen 19.07.2017 günlü gerekçeli hükümde ise mahkeme başkanı ...’in ıslak imzaları ile UYAP üzerinde yapılan kontrole göre elektronik imzalarının bulunmadığı anlaşılmakla, söz konusu imza ve sisteme aktarım eksikliklerinin usulüne göre tamamlanmasının ardından, ilk derece mahkemesindeki yargılamaya yaşı küçük mağdure ... ile velayet hakkına sahip annesi müşteki ...’nin vekaletnameli vekilleri olarak katılan Avukatlar ... ile ...’e yokluklarında verilen ilk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğ edilmediği anlaşıldığından, anılan tebligat eksiklikleri de usulüne göre giderilip hükümlerle ilgili katılanlar vekili tarafından kanun yollarına başvurulması halinde bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra Dairemize iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,' karar verilmiş,
Anılan eksikliklerin kısmen giderilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 29.01.2019 tarih ve 9335-514 sayı ile;
'...İlk derece mahkemesinde yapılan yargılamaya ilişkin olarak sanık ...’ın istinabe yoluyla ifadesinin alınmasına dair Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince düzenlenen 08.04.2013 günlü, 2013/61 Talimat sayılı duruşma tutanağında mahkeme başkanı ve üyeler ile zabıt katibinin ıslak imzaları ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinde yapılan kontrole göre elektronik imzalarının bulunmaması nedeniyle söz konusu eksikliklerin giderilmesi için geri çevrilen dosya ile ilgili olarak mahkeme başkanı ...'in meslekten çıkartılması nedeniyle imza eksikliğinin ikmal edilemediği bildirilmiş ise de, anılan hakim yerine Adli Yargı ... Komisyonu Başkanlığınca görevlendirilecek başka bir hakim tarafından söz konusu imza eksikliğinin giderilmesinden sonra Dairemize iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,' karar verilmiş,
Söz konusu eksikliklerin tamamlanmasından sonra dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 06.11.2019 tarih ve 2793-12236 sayı ile;
'...sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Dosya içerisinde bulunan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 19.11.2015 tarihli raporunda, mağdurede dava konusu cinsel eylemlerden kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Depresyon denilen psikiyatrik bozuklukların tespit edildiği, bu bozulmada nitelikli cinsel eylemde bulunan sanıkların birlikte mağdurenin ruh sağlığını bozduğu, ancak hangi sanığın eyleminin buna sebebiyet verdiği hususunda tıbben ayrım yapılmadığı yönünde bilgi verildiği nazara alındığında, sanık ile suça sürüklenen çocuk haklarında TCK'nın 103/6. maddesinin tatbiki hususunda şüphe oluşup, şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesine istinaden bu maddenin uygulama imkanının bulunmadığı gözetilmeden ilk derece mahkemesince anılan maddenin tatbiki suretiyle mahkumiyet kararları verilmesi karşısında, anılan hükümlere ilişkin istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.12.2019 tarih ve 27218 sayı ile;
'...İtirazın konusu, Adli Tıp Genel Kurulunun mağdurenin ruh sağılığının bozulduğuna dair raporuna istinaden sanık ... SSÇ hakkında TCK'nın (6545 s.Y. ile yapılan değişiklik öncesi) 103/6 maddesi gereğince cezalarında artırım yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkindir.
İlamın Başsavcılığımıza teslim tarihi 12.12.2019'dur.
İtiraz Nedenleri: TCK'nın 6545 s.Y. ile yapılan değişiklik öncesindeki 103/6 maddesi çocuğun cinsel istismarı eyleminin mağdurun beden ya da ruh sağlığını bozmuş olması halinde sanığa verilecek cezanın 15 yıldan az olamayacağını hüküm altına almıştır. Sanık ... SSÇ'ye atılı suçun tarihi 6545 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce olması nedeniyle sanığın lehine sonuç doğurması koşuluyla TCK'nın 103/6 maddesinin uygulanabilir olduğunda şüphe yoktur.
Sanık ... SSÇ dışında mağdurun beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde basit ve nitelikli cinsel istismarı suçundan yedi kişi hakkında daha kamu davası açılmış, bu kişilerle ilgili hükümler Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi tarafından bozularak ilk derece mahkemesine iade edildiğinden temyize konu olmamıştır.
Sanık ... SSÇ'ye atılı suçların sübutu ile ilgili olarak Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Keza temyize konu diğer eylem ve sanıklarla ilgili bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık sanık ... SSÇ hakkında TCK'nın 103/6 maddesinin uygulama yeri olup olmadığı ile ilgilidir.
Mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulup bozulmadığının tespiti bakımından Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu'ndan alınan 28/08/2013 tarih ve 3484 Karar sayılı mütalaada mağdur ...'le ilgili olarak 'mağduru bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, dolayısıyla; ...’in 14.01.2012 ve 1 yıl öncesi tarihlerinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu, ruh sağlığının sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın eylemlerinin ortak etkisiyle bozulduğu, sanıklar ... ve ...'ın eylemlerinin mağdurun ruh sağlığını etkilediği ancak ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olmadığı' hususlarının tespit edildiği, Adli Tıp Genel Kurulundan alınan 19/11/2915 tarihli ve 2341 Karar sayılı mütalaada da 'mağduresi bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan (Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Depresyon) denilen psikiyatrik bozukluklar tespit edildiği, bu duruma göre; ... kızı, 15.05.1998 doğumlu ...’in 14.01.2012 ve 1 yıl öncesinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu, bu bozulmada nitelikli cinsel eylemde bulunan sanıkların birlikte bozduğu, sanık ayrımı yapılamadığı, diğer cinsel eylemde bulunanların etkilediği ancak doğrudan bozucu bir etkisi olmadığı' hususunun aynen teyit edildiği anlaşılmaktadır.
Hem Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun hem de Adli Tıp Genel Kurulunun mütalaalarında nitelikli cinsel istismara bağlı olarak mağdurun ruh sağlığının bozulduğunun, bozulmanın nitelikli cinsel istismarda bulunan sanıklarının tamamının eylemi ile gerçekleştiğinin, sanıklar arasında bir ayrım yapılmasının mümkün olmadığının bildirildiği görülmektedir. Her iki mütalaa da oy birliği ile verilmiştir. Mütalaalarda faillerin tümünün nitelikli cinsel istismar eylemleri ile mağdurda husule gelen travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılan psikiyatrik hastalık arasında illiyet bağı olduğu açıkça belirtilmiş, ayrımsız bir şekilde nitelikli cinsel istismar suçunu gerçekleştiren tüm faillerin mağdurun ruh sağlığının birlikte bozdukları kabul edilmiştir. O halde sanık ... SSÇ'nin nitelikli cinsel istismar eylemleri ile mağdurun ruh sağlığının bozulması arasında illiyet bağının bulunduğu konusunda bir şüphe bulunmamaktadır. Adli raporlarda yazılı kesin kabullere rağmen sanık ... SSÇ'nin mağdurun ruh sağlığının bozulmasına katkısının şüpheli olduğundan bahisle haklarında TCK'nın 103/6 maddesinin uygulama yeri olmadığının kabulünün, sanık ... SSÇ'nin eylemleri ile neden olduğu ağır sonuçtan sorumlu tutulmamalarına neden olacağı, bunun da yasaya aykırı olacağı, hakkaniyet ve ... duygularını rencide edeceği düşüncesine varılmıştır. Yüksek Dairenin de yakın zamanda benzer olaylarda benzer adli raporlara istinaden mağdurun ruh sağlığının bozulduğunun kabul ettiği, nitekim 26/04/2018 tarih ve 3253, 07/06/2018 tarih ve 4307, 21/06/2018 tarih ve 4518, 27/09/2018 tarih ve 5546, 04/10/2018 tarih ve 5746, 11/10/2018 tarih ve 5921, 18/10/2018 tarih ve 6116, 25/10/2018 tarih ve 6273 sayılı kararların 14. Ceza Dairesinin benzer olayda mağdurun ruh sağlığının bozulduğunu kabul ettiği kararlara örmek olarak gösterilebileceği anlaşılmakla, aksi yöndeki kabule dayanan bozma kararına itiraz etmek gerektiği,' görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 11.03.2020 tarih ve 7350-1954 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine, inceleme dışı sanıklar ... ve ... hakkında çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan verilen beraat ve inceleme dışı sanık ... hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasının reddi kararlarına yönelik istinaf başvurularının Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi; inceleme dışı sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden kılma suçundan verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karara yönelik temyiz kanun yoluna başvurulmaması; inceleme dışı sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanması suretiyle kesinleşmiş, inceleme dışı sanıklar ..., ... ve ... hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, inceleme dışı sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise Bölge Adliye Mahkemesince bozulmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... hakkında 5237 sayılı TCK’nın 103/6. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanık ...’nin katılan mağdurenin, kendisine 17 yaşında olduğunu söylediğine ve suça sürüklenen çocuk ...’ün de katılan mağdurenin 15 yaşından küçük olduğunu bilmediğine yönelik savunmalarına karşın gerekçeli kararda bu konuda bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği, bu bağlamda bu hususu değerlendirmeyen Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararının isabetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan mağdure ...’in 15.05.1998 tarihinde hastane doğumlu olduğu ve olay tarihlerinde 13-14 yaşlarında bulunduğu,
14.01.2012 tarihinde katılan ...’un adli makamlara müracaat ederek katılan mağdure hakkında kayıp ihbarında bulunduğu, katılan mağdurenin 15.01.2012 tarihinde yapılan kimlik kontrolünde polis memurları tarafından bulunarak karakola intikâlinin sağlandığı, 14.01.2012 tarihinde inceleme dışı sanıklar tarafından gerçekleştirilen eylemlerle ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında beyanlarına başvurulan katılan mağdurenin, sanık ... ile 2011 yılı Ocak-Şubat aylarında, suça sürüklenen çocuk ... ile 2011 yılı Aralık ayında cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi üzerine sanık ... suça sürüklenen çocuk hakkında da soruşturma başlatıldığı,
16.01.2012 tarihinde Turgutlu Devlet Hastanesi tarafından katılan mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; katılan mağdurenin fiziki muayenesinde; darp ve cebir izine rastlanılmadığı, jinekolojik muayenesinde; kızlık zarının saat 4-8 hizalarında yeni oluşmamış kızlık zarı yırtıkları bulunduğu, perinede cinsel ilişkide zorlamaya dair cebir izinin mevcut olmadığı,
16.01.2012 tarihinde ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce katılan mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; katılan mağdurenin perianal muayenesinde; anüste saat 3 hizasında eski yırtığa ait nedbe dokusu, anal sfinkter tonusunda azalma ve anal mukozada hafif hiperemi ile anal dolgunluk tespit edildiği, anal yoldan da ırza geçmenin bulgularının mevcut olduğu ve bu bulguların eski kronik livataya ait olduğu, hiperemi ve anal dolgunluğun livatayla olabileceği gibi kabızlık ve benzeri hastalıklar ile de meydana gelmiş olabileceği, katılan mağdurenin son bir haftada anal yoldan ırzına geçilip geçilmediği hususunun adli tahkikat ile aydınlatılması gerektiği,
16.01.2012 tarihinde ... Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince katılan mağdure hakkında düzenlenen ... kurulu raporuna göre; anılan olay nedeniyle katılan mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu ancak bu bozulmanın geçici olabileceği,
10.02.2012 tarihinde ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından katılan mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; katılan mağdurede ılımlı depresif bulgular saptandığı, yapılan muayene ve değerlendirme sonucu 7 hafta 3 gün ile uyumlu gebelik bulunduğu,
25.06.2012 tarihinde Adli Tıp Kurumu ... Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesince düzenlenen rapora göre; suça sürüklenen çocuk ...’ün katılan mağdureden alındığı bildirilen cenin için biyolojik babalığının reddedilmediği, suça sürüklenen çocuk ...’ün %99,99 ihtimalle ceninin biyolojik babası olabileceği,
31.10.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; yapılan görüşmede katılan mağdurenin anlatımları ve dosyada bulunan ifadeler sonucunda katılan mağdurede akut stres belirtilerinin bulunabileceği, maruz kaldığı olumsuz deneyimlerden psikolojik olarak büyük oranda etkilendiğinin düşünüldüğü,
31.10.2012 tarihinde ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi tarafından katılan mağdure hakkında tanzim edilen belgeye göre; katılan mağdurenin 09.02.2012 tarihinden itibaren travma sonrası stres bozukluğu ve major depresyon tanılarıyla izlendiği, kontrol muayenesinde mahkemede ifade vermesinin mevcut hastalığının belirtilerini şiddetlendirdiğinin gözlendiği, mahkeme ortamında bulunması ve ifade vermesinin ruh sağlığını olumsuz etkileyebileyeceği, tedavi ve takibinin devam ettiği,
28.08.2013 tarihinde Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca katılan mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; yapılan muayenesinde sınır düzeyde zeka saptandığı, beyanlarına itibar edilebileceği, mağduru bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan 'Travma Sonrası Stres Bozukluğu' denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, 14.01.2012 tarihinde ve bu tarihten 1 yıl önceki zaman diliminde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu, ruh sağlığının sanık ..., suça sürüklenen çocuk ..., inceleme dışı sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'ın eylemlerinin ortak etkisiyle bozulduğu, inceleme dışı sanıklar ... ve ...'ın eylemlerinin katılan mağdurenin ruh sağlığını etkilediği ancak ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olmadığı, inceleme dışı sanıklar ..., ... ve ...'ın eylemlerinin katılan mağdurenin ruh sağlığını bozmadığı,
19.11.2015 tarihinde Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca katılan mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; mağduru bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan 'Travma Sonrası Stres Bozukluğu' ve 'Depresyon' denilen psikiyatrik bozuklukların tespit edildiği, bu duruma göre katılan mağdurenin 14.01.2012 tarihinde ve bu tarihten 1 yıl önceki zaman diliminde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu, nitelikli cinsel eylemde bulunan sanıkların katılan mağdurenin ruh sağlığını birlikte bozdukları, sanık ayrımı yapılamadığı, diğer cinsel eylemde bulunanların katılan mağdurenin ruh sağlığını etkiledikleri ancak doğrudan bozucu bir etkilerinin olmadığı,
19.10.2012 tarihinde ... Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince suça sürüklenen çocuk ... hakkında düzenlenen ... kurulu raporuna göre; suça sürüklenen çocuğun, 14.01.2012 ve 2011 yılı Ocak ayında işlediği iddia olunan 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, evi terk eden çocuğu ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutmak' suçları yönünden işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabileceği, davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltacak veya kaldıracak düzeyde bir akıl hastalığının bulunmadığı, cezai ehliyetinin tam olduğu,
28.03.2014 tarihinde Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunca suça sürüklenen çocuk ... hakkında düzenlenen rapora göre; suça sürüklenen çocuğun cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve harekât serbestîsini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zekâ geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde suça sürüklenen çocuğun mezkûr suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanmadığı, bu duruma göre suça sürüklenen çocuk ...’ün 2011 yılı Ocak ayı ile 14.01.2012 tarihi arasında sanığı bulunduğu suç yönünden cezai sorumluluğunun tam olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure ... 16.01.2012 tarihinde Savcılıkta; inceleme dışı sanık ... ile ...’ta tanıştığını, daha öncesinde ... isimli bir arkadaşının olduğunu, ...’ta garsonluk yaptığını bildiği ...’nin 05xx 6xx9xx6 numaralı telefon hattını kullandığını ve bu numaralı telefonla görüştüklerini, ...’yle yaklaşık bir yıl önce ... ilçesinde rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini, o tarihte kızlığını kaybettiğini, anal yoldan da birlikte olduktan sonra kendisinden kan geldiğini, yaklaşık iki gün sonra ...’yle yeniden görüştüğünü ve bir süre sonra da ...'ya gittiğini, ...’yle telefonda bir kez daha görüştüğünü ve o tarihten sonra da iletişim kurmadığını, sorulması üzerine; ...’yle iki defa farklı tarihlerde arkadan cinsel ilişkiye girdiğini,
07.02.2012 tarihinde Savcılıkta; 2011 yılı Ocak-Şubat aylarında ...’tan tanıştığı, ...’ta garsonluk yaptığını bildiği ve 05xx 6xx9xx6 numaralı telefon hattını kullanan sanık ...’yle ilk defa sanığın evinde kimsenin olmadığı bir zamanda cinsel ilişkiye girdiğini, kızlığının da o zaman bozulduğunu düşündüğünü, kendisinden kan geldiğini hatırladığını, o an için korktuğunu ve bu durumu kimseye anlatamadığını, sanık ...’nin 'Ailene zarar veririm.' dediğini, bu nedenle sanık ... ile sadece bir defa normal yoldan cinsel ilişkiye girdiğini, ters ilişkiye girmediklerini, olay tarihinde kendi rızasıyla sanık ...’nin evine gittiğini, hâlihazırda sanık ...’nin evinin yerini bilemediğini ancak sanık ...’nin ailesiyle beraber yaşadığı evin, annesinin arkadaşının evinin karşısında olduğunu, sanık ... ile ilişkiye girdikten sonra pişman olarak sanıktan ayrıldığını ve bir daha görüşmediğini,
15.05.2012 tarihinde Savcılıkta; 2011 yılı Aralık ayı ortalarında bir gün bir kız arkadaşıyla ... Küçük Park’ta bir kafeteryaya gittiğini, orada suça sürüklenen çocuk ...'le tanıştığını, olay tarihinde yanında kız arkadaşı ...’nun bulunduğunu, suça sürüklenen çocuk ...’ün de ...'nun eski erkek arkadaşının arkadaşı olduğunu, bir süre birlikte masada oturduktan sonra ..., ...'nun eski erkek arkadaşı ve ...'le beraber bilmediği bir yere gittiklerini, daha sonra ...’nun 'Eve gidiyorum.' diyerek eski erkek arkadaşıyla birlikte bulundukları yerden ayrıldığını, ...’ün de, kendisine 'Ben seni evine götürürüm.' demesi üzerine birlikte yürümeye başladıklarını, ...’da olduğunu hatırladığı ormanlık bir alandan geçerek otobüs duraklarının bulunduğu yere gittiklerini, yolun karşısına geçip duraktan evine gitmek istediğini ancak ...’ün buna izin vermediğini, kendisini kolundan tutarak ormanlık alana götürdüğünü, burada kendisiyle zorla bir kez cinsel ilişkiye girdiğini, bu ilişki sırasında hamile kalmış olabileceğini, ilk cinsel ilişkiyi sanık ... ile yaşadığını, ondan sonra hiçbir erkekle ilişkiye girmediğini, daha sonra ise 2011 yılı Aralık ayında suça sürüklenen çocuk ... ile tanıştığını ve ikinci olarak suça sürüklenen çocuk ... ile cinsel ilişkiye girdiğini,
Mahkemede; sanık ...’nin, annesinin arkadaşının evinin karşısında oturduğunu, annesiyle misafirliğe gittiğinde ... ile tanıştığını, ...’nin, telefon numarasını istediğini, önce numarasını ...'ye vermek istemediğini, 'Arkadaş olalım.' demesi üzerine ...’ye telefon numarasını verdiğini, akabinde annesiyle birlikte evden çıktıklarını, ...’nin, kendilerini takip ettiğini, eve geldiğinde sokakta ...'yi gördüğünü, ...'ye 'Neden beni takip ediyorsun?' şeklinde mesaj gönderdiğini, ...’nin de 'Bir arkadaşıma baktım. Seni takip etmiyorum.' diyerek cevap gönderdiğini, yaklaşık bir hafta sonra ...’nin, kendisini evine çağırdığını, ...’ye 'Annem kızar.' diyerek gitmek istemediğini bildirdiğini ancak ...'nin konuşacaklarının olduğunu söyleyerek ısrar etmesi üzerine ...'yle 5-10 dakika buluşmayı kabul ettiğini, ...’nin, kendisini evden aldığını, yürüyerek onun evine gittiklerini, yol üzerinde nereye gittiklerini sorduğu ...'nin evine gittiklerini, konuşacaklarının olduğunu söylediğini, ...'ye gitmek istemediğini söylediğini ancak ısrar edince evine gitmeyi kabul ettiğini, 5-10 dakika görüşüp eve dönmeyi planladığını, ...’nin evine girdikten sonra sanığın hemen kendisinin göğüslerine ve vücudunun diğer yerlerine dokunmaya başlayıp öpmek istediğini, ...'ye izin vermeyerek evden çıkmak istediğini, ...’nin 'Evini biliyorum. Annene söylerim.' biçiminde sözlerle tehdit ettiğini, akabinde zorla kendisine önden sahip olduğunu, olayın gerçekleştiği tarihi tam olarak hatırlayamadığını, bunun ilk cinsel ilişkisi olduğunu, daha önce hiç kimseyle cinsel ilişkiye girmediğini, ...'nin evinden çıkarak otobüse bindiğini, o sırada annesinin telefonla arayarak nerede olduğunu sorduğunu, annesine bir arkadaşına gittiğini söylediğini, utandığı için bu olayı anlatamadığını, 15 gün sonra gittiği bir kafede suça sürüklenen çocuk ... ile tanıştığını, ...'ün, kendisine nerede oturduğunu sorduğunu, cevap vermek istemediğini, evine gitmek üzere otobüse binmek için durağa gittiği sırada arkasına baktığında ...'ün, kendisini takip ettiğini gördüğünü, otobüse nereden bineceğini bilmediğini, ...'ün 'Karşıya geç. Oradan bin.' dediğini, yolun karşısında ormanlık bir alan olduğunu, ...'ün, kendisine 'Gel, seni son otobüs duraklarına götüreyim.' dediğini, tam ormanın olduğu yerden geçtikleri sırada ...'ün, kendisinin göğüslerini ve bacaklarını ellemeye kalktığını, o sırada üzerinde okul kıyafetinin olduğunu, ...'ün ormanın içerisinde kendisine zorla tecavüz ettiğini, sonra otobüse bindiğini ve ağlayarak eve gittiğini, neden ağladığını soran annesine, arkadaşıyla kavga ettiğini söylediğini, sorulması üzerine; sanık ...’nin ...’daki evinin kaçıncı katta bulunduğu, apartman merdivenlerinin renginin ne olduğu ve merdivenden çıkılıp çıkılmadığı sorularına cevap vermek istemediğini, ...’nin evine giderken önce yürüdüğünü, sonra beraber otobüse bindiklerini, sorulması üzerine; ...’da bulunduğu sırada ...’yi telefonla aramadığını çünkü onunla artık hiç konuşmadığını, sorulması üzerine; sanıklardan ilk olarak ...’yi tanıdığını, sorulması üzerine; annesi ve arkadaşıyla ...’nin evine gittiklerini, evde ... ve annesinin olduğunu, kapıyı da ...'nin açtığını, içeri girip oturduklarında ...'nin annesinin 'Bak. Benim oğlum ....' demesi üzerine ...'yle selamlaştıklarını, ...'nin, kendisine ... adresi olup olmadığını sorduğunu, ...'ye ... adresinin bulunduğunu söylediğini, bu şekilde tanıştıklarını, olayların ortaya çıktığı tarih ile ...’yle ilişkiye girdiği tarih arasında yaklaşık 1 yıl 6 ay olduğunu, bu süreçte ...’yle gerçekleşen olayı kimseye anlatıp anlatmadığı, herhangi bir yere müracaat edip etmediği şeklindeki soruya cevap vermek istemediğini,
Tanık ... Mahkemede; hatırlamadığı bir tarihte evde otururken sanık ...’nin 'Ağabey beni bir yere bırakır mısın?' diye sorduğunu, kabul ettiğini ve otomobille ... Mahallesi tarafına gittiklerini, otobüs durağının bulunduğu yere geldiklerinde ...’nin otomobilden inerek durakta beklemekte olan katılan mağdurenin yanına gittiğini, konuşmaya başladıklarını, bir süre sonra katılan mağdurenin ağladığını görünce merak ederek yanlarına gittiğini, katılan mağdurenin intihar edeceğini söylediğini duyduğunu, psikolojisinin normal olmadığını fark ederek ...'yi katılan mağdurenin yanından alıp götürdüğünü ve ...'ye bir daha katılan mağdureyle konuşmamasını, irtibatı kesmesini tembihlediğini, bir süre sonra katılan mağdurenin ...'yi cep telefonundan aradığını, ...’nin katılan mağdureye konuşmak istemediğini söyleyerek telefonu kapattığını, yakın tarihlere kadar katılan mağdurenin ...'yi telefonla aramaya devam ettiğini, kimin telefonla aradığını sorduğunda ...'nin, katılan mağdurenin aradığını, annesiyle arasının iyi olmadığını, akşamları eve bazı sarhoş insanların geldiğini anlattığını kendisine söylediğini, ...'nin katılan mağdureyle görüşmek istemediğini, kendisinin de ...'ye katılan mağdureyle irtibatını kesmesini söylediğini, daha sonraki bir tarihte ...'ye ne olduğunu sorduğunda, ...'nin, katılan mağdureyle bir daha görüşmediğini kendisine bildirdiğini, sorulması üzerine; ... ile katılan mağdurenin ilişkisinin sadece mesajlaşma boyutunda olduğunu, ...'nin arkadaşlarının da katılan mağdureyi tanımadıklarını, ...’nin bazı arkadaşlarıyla her şeyini paylaştığını, bu yüzden ...'nin katılan mağdureyle ciddi bir ilişkisi olması hâlinde arkadaşlarına bu durumdan bahsedeceğini, sorulması üzerine; katılan mağdurenin, kendilerinin evine hiç gelmediğini, böyle bir durumu görmediğini ve duymadığını, gelmesi hâlinde evde mutlaka konuşulacağını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; katılan mağdurenin, ... Mahallesi'nde oturan annesinin arkadaşının evine misafirliğe geldiği esnada kendisini gördüğünü ve telefon numarasını istediğini, akabinde 'Ben .... Ne haber?' diyerek mesaj gönderdiğini, biraz sohbet ettiklerini, 1 hafta sonra katılan mağdurenin, kendisini mahallesine çağırdığını, ...’ta ... Mahallesi'nde bulunan otobüs durağında yaklaşık yarım saat katılan mağdureyle görüştükten sonra eve döndüğünü, daha sonra katılan mağdureyle görüşmediğini ancak telefonla mesajlaşmaya devam ettiklerini, katılan mağdurenin bir gün 'Annem elimden telefonu alıyor. Bir daha görüşemeyeceğiz.' şeklinde mesaj gönderdiğini, yaklaşık 4 ay sonra tanımadığı bir numaradan arayan katılan mağdurenin, kendisine '..., ben .... Şu anda ...'da halamın yanındayım. Annem ve babam beni istemiyor ....' diyerek ağladığını, telefonda biraz görüştükten sonra katılan mağdureye eve dönmesini söylediğini, katılan mağdurenin de, kendisine '...'e seni görmeye geleceğim.' dediğini, askere gittiği için katılan mağdureyle bir daha hiç görüşmediğini, 2011 yılında ...'ta garsonluk yapmadığını, askere gitmeden önce son bir buçuk yıl amcası Şener Cebeci'nin yanında pazarcılık yaptığını, katılan mağdureyle ...'ta tanışmadığını, birbirlerini mahalleden tanıdıklarını, ev adresini katılan mağdureye vermediğini ve katılan mağdurenin de, evine hiç gelmediğini,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; katılan mağdurenin annesi, komşusunun arkadaşı olduğu için ve evlerinin bulunduğu yere gelip gittiği için katılan mağdureyi gördüğünü, yaklaşık 1 yıl önce mahallede karşılaştıklarında katılan mağdurenin, peşinden geldiğini, o şekilde tanıştıklarını, karşılıklı olarak birbirlerine telefon numaralarını verdiklerini, karşılıklı mesajlaşmalarının da olduğunu, bir defasında ... Mahallesi'nde otobüs durağında buluşarak yaklaşık yarım saat görüştüklerini, katılan mağdureyle başkaca bir ilişkisinin olmadığını, ayrıca görüştükleri sırada katılan mağdurenin, kendisine 17 yaşında olduğunu söylediğini, suçlamaları kabul etmediğini, sorulması üzerine; katılan mağdurenin annesi ve babasının boşandıklarını ve katılan mağdurenin psikolojisinin de bozuk olduğunu, katılan mağdurenin, kendisini şikâyet ederek görmek istediğini düşündüğünü, aklına başka bir nedenin gelmediğini, katılan mağdurenin ilk şikâyetinde kendisinin adının geçmediğini, katılan mağdurenin daha sonra kendisinin ismini verdiğini,
17.09.2012 tarihinde Mahkemede; katılan mağdurenin 2011 yılında annesiyle birlikte, evlerinin bulunduğu yere misafirliğe geldiğini, yolda karşılaştıkları katılan mağdurenin, kendisine dikkatlice bakarak yanından geçtiğini, kendisinin telefonda müzik dinlemekte olduğunu, katılan mağdurenin bir iki defa önünden geçtiğini, üçüncü de yanına gelerek telefon numarasını istediğini, kendisinin de verdiğini, yaklaşık 5 dakika sonra katılan mağdurenin 'Ben .... Ne haber?' şeklinde mesaj gönderdiğini, önce tanıyamadığını, daha sonra konuşmaya başladıklarını, aradan birkaç gün geçtikten sonra katılan mağdurenin, kendisine 'Azdım.' şeklinde bir mesaj gönderdiğini, devamında 'Korkma ben adam yemem. Kız da değilim zaten.' dediğini, yaklaşık 10 gün sonra katılan mağdurenin, kendisine mesaj göndererek buluşmayı teklif ettiğini, 'Ben uzağa gelemem. Sen gelebilir misin?' diye sorduğunu, Kadiriye Mahallesi otobüs durağının olduğu yerde buluştuklarını, kendisini buraya ağabeyinin bıraktığını, katılan mağdureyle yaklaşık yarım saat havadan sudan konuştuklarını, devamında katılan mağdurenin, gözlerine dikkatlice bakarak 'Benimle çıkar mısın?' dediğini, şaşırarak katılan mağdureye kaç yaşında olduğunu sorduğunu, katılan mağdurenin 17 yaşında olduğunu söylemesi üzerine ona 'Ben seninle çıkamam.' dediğini, katılan mağdurenin suratının asılmaya başladığını ve kendisine ailesinin onu istemediğini, anne ve babasının onu sevmediğini, evden kaçacağını söylediğini, garip garip hareketler yapmaya başladığını, otobüs durağının koltuğuna oturup ağladığını, neden ağladığını sorduğunda katılan mağdurenin 'Kimse beni sevmiyor.' dediğini, o sırada ileride kendisini bekleyen ağabeyi ...’nin, yanlarına gelerek bir şey olup olmadığını sorduğunu, bir şey olmadığını, 5 dakika sonra geleceğini söylemesi üzerine ağabeyinin, yanlarından ayrıldığını, daha sonra katılan mağdurenin sakinleştiğini, annesinin kendisini çok sıktığını, eve gitmesi gerektiğini söyleyerek bulundukları yerden ayrıldığını, katılan mağdurenin anlamsız hareketlerini görünce rahatsız olduğunu ve telefonla arayarak bir daha görüşmeyeceğini söylemek istediğini ancak telefona katılan mağdurenin annesinin cevap verdiğini, kendisine hakaret etttiğini ve bir daha aramamasını söylediğini, kendisinin de katılan mağdureyle görüşmeyeceğini söylediğini, birkaç gün sonra katılan mağdurenin, kendisini tekrar telefonla arayarak özür dilediğini, katılan mağdureye 'Bundan sonra görüşmeyelim.' dediğini, yaklaşık 3-4 ay sonra bilmediği bir numaradan arayan katılan mağdurenin ...'da olduğunu, anne ve babasının sevmedikleri için kendisini ...'ya, halasının yanına gönderdiklerini, ...'e geleceğini, annesinin sabah saatlerinde çıkıp gecenin ilerleyen saatlerinde sevgilisiyle birlikte eve geldiğini, kendisinin uyuduğunu zannederek konuştuklarını, seviştiklerini, onları bir defa gördüğünü, bu nedenle annesinin, kendisini ...’ya gönderdiğini söylediğini, bu sözler üzerine katılan mağdureyi teselli etmeye çalıştığını, katılan mağdurenin her defasında kötü olduğunu, anne ve babasının kendisini sevmediğini, evden kaçacağını anlattığını, katılan mağdureye, kendisini aramamasını söylemesine rağmen aramaya devam ettiğini, daha sonra askere gittiğini ve katılan mağdureyle bir daha görüşmediğini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, katılan mağdureyi bir defa gördüğünü,
28.11.2012 tarihinde Mahkemede; olay tarihinde hava soğuk olduğu için babaannesinin, evlerinde kaldığını, katılan mağdurenin, evlerine gelmesine imkân bulunmadığını,
Suça sürüklenen çocuk ... Kollukta; katılan mağdureyi yaklaşık 6 ay önce Aralık ayı içerisinde ... semtinde bulunan bir eğlence kulübünde tanıdığını, katılan mağdurenin ortamda bulunan bütün erkeklerle samimi bir şekilde eğlenmekte olduğunu ve partide bulunan tanımadığı şahıslarla öpüştüğünü, bir ara kendisinin yanına gelerek adını sorduğunu, katılan mağdureye isminin ... olduğunu söylediğini, katılan mağdurenin de adının ... olduğunu ve kendisinden hoşlandığını söylediğini, katılan mağdurenin eliyle kendisinin cinsel organını elleyerek 'Benim ol.' dediğini, katılan mağdureye 'Hayır.' diyerek cevap verdiğini, o gün katılan mağdureyle ilgilenmeden partiden ayrıldığını, yaklaşık 2 hafta sonra ... isimli arkadaşının 'Bende ...'nın telefonu var. İstersen telefon numarasını verebilirim.' dediğini, katılan mağdurenin telefon numarasını ...’dan alarak katılan mağdureye buluşmak için mesaj gönderdiğini, katılan mağdurenin de bu teklifi kabul etmesi üzerine ertesi gün ... YKM Alışveriş Merkezi önünde buluşmayı kararlaştırdıklarını, katılan mağdureyle buluşmak için ... YKM önüne gitmeden önce iki kutu bira içtiğini, nadiren alkol aldığı için iki kutu biranın kendisini sersemlettiğini, katılan mağdureyle buluştuktan sonra ... semtine gitmeye karar verdiklerini ve otobüse bindiklerini, paraları olmadığı için bir mekânda oturmayarak piknik alanına gittiklerini, bu yerin ormanlık bir alan olduğunu, katılan mağdurenin, kendisini öpmeye ve cinsel organını ellemeye başladığını, çok alkollü olduğu için karşı koymadığını, katılan mağdureyle arasında ne geçtiğini hatırlamadığını, suçlamayı kabul etmediğini, olay tarihinde 17 yaşında olduğunu,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; daha önce vermiş olduğu ifadesinin doğru olduğunu ve aynen tekrar ettiğini,
17.09.2012 tarihinde Mahkemede; katılan mağdureyle partide tanıştığını, katılan mağdurenin partide erkeklerle öpüştüğünü, sonra yanına gelerek 'Benimle dans eder misin?' diye sorduğunu, kendisinin de bu teklifi kabul ettiğini, bir süre dans ettiklerini ve o sırada katılan mağdurenin cinsel organını kendisine sürttüğünü, bir süre öpüştükten sonra ...’nun yanlarına geldiğini ve katılan mağdureye '... yeter artık. Herkesle öpüşüyorsun.' dediğini, yaklaşık 2 dakika sonra katılan mağdurenin iki erkek arkadaşının geldiğini, bunlardan birinin katılan mağdurenin duygusal arkadaşı olduğunu ve bu şahsın, kendisine '... ile öpüşebilirsin ancak cinsel ilişkiye girme.' dediğini, kendisinin de bu sözleri katılan mağdurenin kulağına söylediğini, katılan mağdurenin 'Boşver. O öyle biliyor.' şeklinde sözler söylediğini, akabinde sigara içmek için dışarı çıktığını, katılan mağdurenin de yanına gelerek kendisine 'Beraber içelim.' dediğini, o sırada bulundukları yere gelen ... isimli şahsın katılan mağdureyi, kendisinin yanında görünce 'Ne işin var burada o..pu? Bir daha yanımızda gelme. Başımızı belaya mı sokacaksın? İçerideki erkeklerle yatıyorsun.' dediğini, ... isimli şahıs sinirlendiği için kendisinin de partiden ayrılmak zorunda kaldığını ancak ayrılırken katılan mağdurenin telefon numarasını aldığını ve daha sonra buluşmak için mesaj gönderdiğini, katılan mağdurenin kabul etmesi üzerine ... YKM önünde buluştuklarını, buluşmaya gitmeden önce 2 bira içtiğini, bu nedenle ne yaptığının farkında olmadığını, alkolün etkisiyle saçmaladığını, katılan mağdurenin de bu durumun farkında olduğunu, birlikte ...'de askeri lojmanların yanında bulunan piknik alanına giderek bir süre öpüştüklerini, katılan mağdurenin alt tarafında bulunan kıyafetlerini çıkarmaya başladığını ve kendisinin cinsel organını ellediğini, hayatında ilk defa başına geldiği ve heyecanlandığı için erekte olamadığını, yaklaşık yarım saat sonra katılan mağdurenin, üzerine çıktığını ve cinsel organını kendisinin cinsel organına soktuğunu, bu şekilde cinsel ilişkiye girdiklerini,
28.11.2012 tarihinde Mahkemede; katılan mağdureyle rızasıyla ilişkiye girdiğini ve 15 yaşından küçük olduğunu bilmediğini, katılan mağdurenin çocuk olduğunu bilmesi durumunda ilişkiye girmeyeceğini, olay sırasında kendisinin de 18 yaşından küçük olduğunu,
Savunmuşlardır.
Yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece verilen 19.12.2016 tarihli kararın hüküm ve gerekçe kısımlarında TCK’nın 30. maddesinin göz önünde bulundurulmamasının sebepleri tartışılmamıştır. Kararın istinaf edilmesiyle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bu kararın da sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sanık ... suça sürüklenen çocuk hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükümlerin 5237 sayılı TCK’nın 103/6. maddesinin uygulanmaması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 'Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması' başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; 'Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.' şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 'Kararların gerekçeli olması' başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; 'Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir',
'Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar' başlıklı 230. maddesinde de;
'(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir',
'Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar' başlıklı 232. maddesinde ise;
'(1) Hükmün başına, 'Türk Milleti adına' verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir',
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. 'Başlık' bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, 'sorun' bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, 'gerekçe' kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, 'sonuç (hüküm)' kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının 'gerekçe' bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK'nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 25.03.2015 tarihli ve 2014/6419 numaralı uyuşmazlık konusunun ele alındığı başka bir olaya ilişkin Bireysel Başvuru kararında;
'Anayasa’nın 'Hak arama hürriyeti' kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
'Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.'
Anayasa’nın 'Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması' kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
'Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.'
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 'Adil yargılanma hakkı' kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
'Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.'
Gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ... davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
Yargıtay uygulamasına göre; fail, cinsel ilişkide bulunduğu mağdurenin 15 yaşını doldurmadığı halde, 15 yaşını doldurduğu düşüncesiyle mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkide bulunur ve şikâyetçi olmayan mağdurenin yaşı konusundaki hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde failin hukuki durumu belirlenirken 5237 sayılı Kanun’un 30. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca suçun maddi unsurlarından olan mağdurun yaşına ilişkin bu hatası gözönünde bulundurulmaktadır. Bunun sonucu olarak, fail yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve bu suçun taksirle işlenmesi hali kanunda cezalandırılmadığından 17/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendi gereğince beraatine karar verilmesi gerekecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17/6/2014 tarih ve E.2014/14-88, K.2014/334 sayılı kararı)
... Devlet Hastanesi tarafından 9/7/2009 tarihinde düzenlenen ... kurulu raporunda, mağdurenin klinik ve radyolojik olarak 17-18 yaş civarında olduğu belirtilmiştir.
Başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde ve Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusu sırasında, mağdurenin yaşını 17 olarak zannettiğini, duruşmada ise gerçek yaşını bilmediğini, 15-16 civarında olarak bildiğini ifade etmiş; mağdure ise duruşmada 'Mürsel benim 15 yaşından küçük olduğumu polislerin kontrolü sırasında anlamıştır, daha önceden beni 15-17 yaşlarında zannediyordu, kimliğimi alıp kontrol etmemişti…' şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Başvurucu, mağdurenin suç tarihi itibarıyla görünüm olarak 15 yaşından büyük olduğunu zannettiğini ifade etmesine ve bu hususta adli rapor olmasına rağmen, bu yöndeki savunmasının neden kabul edilmediğine ilişkin olarak gerekçeli kararda bir ibareye yer verilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu tarafından, mağdurenin yaşı konusundaki esaslı hatanın kastı kaldıracağı yönünde itirazda bulunulmuş olmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında bu hususa ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği gibi temyiz aşamasında da bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir (bkz. § 8).
Bu durumda, başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren, uyuşmazlığın çözümü için esaslı bir iddia olan mağdureyi suç tarihi itibarıyla görünüm olarak 15 yaşından büyük zannettiği ve bu beyanının adli raporla doğrulandığı iddiası, tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Bu nedenle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.' sonucuna ulaşmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Özel ... Hastanesi’nin raporundan 15.05.1998 tarihinde doğduğu ve olay tarihlerinde 13-14 yaşında bulunduğu anlaşılan katılan mağdure ile sanık ...’nin 2011 yılı Ocak-Şubat aylarında, suça sürüklenen çocuk ...’ün ise 2011 yılı Aralık ayında cinsel ilişkiye girdikleri, sanık ...’nin tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde ve 17.09.2012 tarihli duruşmada katılan mağdurenin, kendisine 17 yaşında olduğunu söylediğini savunduğu, suça sürüklenen çocuk ...’ün ise 28.11.2012 tarihli duruşmada katılan mağdureyle rızasıyla ilişkiye girdiğini ve 15 yaşından küçük olduğunu bilmediğini, katılan mağdurenin çocuk olduğunu bilmesi durumunda onunla ilişkiye girmeyeceğini ifade ettiği anlaşılan dosyada;
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olması, bu bağlamda yargılama sonucunda ulaşılan kanaatin, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılmasının gerekmesi karşısında, ilk derece mahkemesince sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... hakkında TCK’nın 30. maddesinin hangi sebeple uygulanmadığına ilişkin olarak bir gerekçe gösterilmeksizin, CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aykırılık oluşturacak şekilde hata hâlinin uygulanmamasına ilişkin deliller tartışılıp değerlendirilmeden kurulan hükümlerin ve bu hükümlere dair Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararının Anayasa’da ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında esas uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2-Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 06.11.2019 tarihli ve 2793-12236 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin 19.07.2017 tarihli ve 1343-1768 sayılı kararının, İlk Derece Mahkemesince sanık ... ve suça sürüklenen çocuk ... hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükümlerin Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle bu hükümlere yönelik istinaf isteminin kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4-Bozma nedeni ve tutuklulukta geçirdiği süre birlikte gözetildiğinde sanık ...'nin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5-Dosyanın, 5271 sayılı CMK'nın 304/2. maddesine 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile eklenen (a) bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
...