Ceza Genel Kurulu 2021/299 E. , 2021/637 K.
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, ... 18. Asliye Ceza Mahkemesince 02.12.2009 tarih ve 1285-1095 sayı ile sanıkların eylemlerinin resmî belgede sahtecilik suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği ... 9. Ağır Ceza Mahkemesince 27.02.2012 tarih ve 118-45 sayı ile; sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 17.02.2014 tarih ve 14277-1629 sayı ile;
'...İddianamede yukarıda belirtilen sahte belgelerin düzenlenmesi eylemleri açıklanıp bunların görevi kötüye kullanma suçunun unsuru niteliğinde görüldüğünün vurgulandığı, resmî evrakta sahtecilik suçundan da dava açıldığı vurgulanıp TCK'nın 204/2. maddesince yargılamalarının yapılmasını sağlamak amacıyla görevsizlik kararı verildiği gözetildiğinde, gerek iddianamedeki anlatım ve gerekse eylem ve uygulanması gereken sevk maddesi gösterilmek suretiyle verilen görevsizlik kararı gereğince sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında resmî evrakta sahtecilik suçundan delillerin değerlendirilmesi suretiyle esastan hüküm kurulması gerekirken bu suçtan dolayı dava açılmadığı belirtilerek yazılı şekilde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, ...' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 23.06.2014 tarih ve 195-227 sayı ile;
'...Sanıklar hakkında ... C.Başsavcılığınca düzenlenen 23.11.2009 gün 2009/33429 No'lu iddianame nazara alındığında TCK'nın 204 ve devamı maddelerinde belirtilen sahtecilik suçundan açılmış herhangi bir dava mevcut değildir. İddianamenin sonuç kısmında sahtecilikten dava açılmadığı özellikle belirtilmiştir. Ancak görevsizlik kararı vermek suretiyle dava dosyasını mahkememize gönderen ... 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.12.2009 gün ve 2009/1285 E. 2009/1095 K. sayılı kararında sanıklar ... ve ...'ın TCK'nın 204/2. maddesinin (2 kez) sanıklar ... ve ...'in TCK'nın 204/2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir. İddianamede sahtecilik suçundan açılmış bir dava olmadığı buna rağmen görevsizlik kararı verilen ... 18. Asliye Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararında sahtecilik suçundan bahsedildiği ve bu sahtecilikten de sanıkların cezalandırılması gerektiği belirtilmektedir.
CMK'nın 225/1. maddesi uyarınca hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil hakkında verilir. Dava açılmayan fiilden dolayı hüküm verilemeyeceği gibi görevsizlik kararı da verilemez. Görevsizlik kararı verilse de bu görevsizlik kararı hükme esas olamaz. CMK'nın 225/1. maddesi gereği iddianamede ceza davasının önemli unsuru olan fiile duruksamaya meydan bırakmayacak biçimde yer verilmelidir. Yasada fiil sözcüğü yerine kullanılan suç kavramı göz önünde bulundurulduğunda bundan suçtan oluşturan eylemin amaçlandığı açıktır. Yine suçun yasal unsurlarının da iddianemede gösterilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Hüküm yalnız iddianamede beyan olunan suça hasredilmelidir. Buna göre, hükmün konusu iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Ceza Genel Kurulunun ve Ceza Dairelerinin benzer hukuki sorunlar nedeniyle verdiği çeşitli kararlarında sürdürdüğü istikrarlı uygulamasına göre bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesi olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan eylemin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanması gerekir. CMK 225/1. maddesi gereği mahkemeler iddianamede belirtilen olayla bağlı olup açılmayan bir davadan dolayı hüküm kuramaz ve görevsizlik kararı da veremez. CMK'nın 170/3. maddesinde iddianamenin neleri kapsayacağı belirtilmiştir. Sanıklar hakkında düzenlenen iddianamede eylemin görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu belirtilirken bu eylemin yapıcı hareketini oluşturduğu kabul edilen sahtecilikten bahsedilmesi, sahte belge düzenlemekten dava açıldığını göstermez. Bir başka ifade ile iddianamenin sonuç kısmında sahtecilikten dava açılmadığı da ayrıca belirtilmiştir. Sahtecilikten açılmış bir dava bulunmadığı, sanıkların görevde yetkiyi kötüye kullanma olarak nitelendirilen eylemleri açıklanırken sahte belgeden bahsedilmesi nazara alındığında sahtecilikten dava mevcut değildir. Sahtecilikten açılmış bir dava bulunmadığına göre iddianameye dayalı olarak verilen görevsizlik kararında sahtecilikten bahsedilip TCK'nın 204/2. maddesinin uygulanmasının gerekli olduğunun belirtilmesi CMK'nın 225/1. maddesine uygun değildir.
Bu nedenlerle sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında usulüne uygun sahtecilikten açılmış bir dava bulunmadığı...' gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hükümler gibi sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.07.2017 tarihli ve 348663 sayılı 'Bozma' istekli tebliğnamesiyle dosya kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 29.06.2021 tarih ve 4719-3198 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan açılmış kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.10.2009 tarihinde sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan TCK'nın 257/3-1, 257/1, 43 ve 53. maddeleri uyarınca dava açıldığı, ... 18. Asliye Ceza Mahkemesince 23.10.2009 tarih ve 885-30215 sayı ile; sanıkların yargılama konusu yapılmak istenen eylemlerinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tarihleri ile birlikte açıkça anlatılmaması, sanıkların düzenledikleri ya da taklit imza ile imzaladıkları belgelerden dolayı resmî belgede sahtecilik suçundan dava açılıp açılmadığının açıkça belirtilmemesi nedeniyle iddianamenin CMK’nın 170/4 ve 174. maddeleri uyarınca iade edildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.11.2009 tarihinde sanıklar hakkında “...Şüphelilerden suç tarihleri itibarıyla muhasebe müdürü olarak görev yapan ...’nın ... (İz-Sağ Özel ... Hizmetleri Turizm Medikal San. ve Tic. A.Ş.) isimli özel ... kuruluşunca 2007-2008 yıllarında muayene ve tedavileri yapılan devlet memurları adına tahakkuk ettirilip ödenmesi için ... Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğüne teslim edilen faturalar ve eklerinden oluşan ve bilirkişi raporunda 26.03.2007 tarih ve 22247 yevmiye numarası ile başlayan ve 29.03.2007 tarih 23769 yevmiye nolu belge ile biten 150 adet 34.424,25 TL tutarındaki ödeme emri belgelerine ödemelerin ...’a yapılmış izlenimini vererek kendi imzasını atmak suretiyle ve şüpheli ... ile bu parayı birlikte harcayarak mal edindiği bu suretle 26.03.2007 ila 29.03.2007 tarihleri arasında zincirleme olarak görevi kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin ettiği; yine şüpheli ...’nın 26.06.2007 tarih 60751 yevmiye nolu belge ile başlayan 06.09.2007 tarihine kadar 85483 belge ile biten dönem arasında toplam 11 adet belgeden oluşan diğer ... kuruluşlarına ödenmesi gereken 3.793,68 TL miktarındaki parayı görevi kötüye kullanmak suretiyle diğer şüpheli ... ile birlikte mal edindikleri...
Şüpheli ... ise yukarıda anlatıldığı şekilde muhasebe müdürü olan ...’nın eylemlerine katılarak ve onun talimatıyla özel ... kuruluşlarına ödeme yapılmadığı hâlde para ödemelerinde paraları vezneden alıp müdüre götürdüğü, yukarıda belirtilen ödeme belgelerini düzenlediği tarihler arasında veznedarlar ... ve ...’ın ihmalinden faydalanıp hak sahibi kendisiymiş gibi ödeme belgelerine imza atarak diğer şüpheli ... ile birlikte yukarıda miktarı belirtilen paraları paylaşarak zincirleme olarak görevi kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin ettiği;
Diğer şüpheliler muhasebe şefi ... ve ...’ın yine bilirkişi incelenmesinden de anlaşılacağı üzere muhasebe müdürlüğünde taşıma ve piyasa araştırması yapılmadığı hâlde yaptırılmış gibi belge düzenleyerek kamunun zararına neden oldukları bu suretle her iki şüphelinin de üzerlerine atılı görevi kötüye kullanma suçunu birlikte işledikleri;
Mahkemenizce yukarıda bahsedilen iade kararınızın 2 No.’lu paragrafında her ne kadar belirtilen suçlamalarla ilgili olarak ayrıca sahtecilik suçundan kamu davasının açılıp açılmadığının belli olmadığı ileri sürülmüş ise de; yukarıda anlatıldığı şekilde şüphelilerin herhangi bir resmî belge üzerinde görevleri gereğince ya da başka bir şekilde kasten sahte evrak tanzim etmek kasıtlarının bulunmadığı, tüm dosyada belirtilen suça konu ödeme belgelerindeki imzaların gerçek ve sahih belgeler üzerine atıldığı ve bu belgeler üzerinde özellikle üçüncü kişileri yanıltacak sanki hak sahiplerinin imzasının atılarak sahte bir evrak düzenlenmesinin söz konusu olmadığı yani üçüncü kişileri aldatmaya yönelik bir evrak tanzim edilmediği, kaldı ki bu ödemelerin bir çoğunun hak sahibi olmadığı hâlde bizzat muhasebe müdürü ve hizmetliye veznedarlarca ödendiği bu nedenle C.Başsavcılığımızca yapılan soruşturmada suçun hukuki nitelendirmesinde TCK’nın 204/1-2. maddesinde düzenlenen ayrı bir sahtecilik suçunun unsurları oluşmadığı için eylemlerin ‘görevi kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin etmek’ suçunun birer unsuru olduğu değerlendirilmiş olmakla ayrıca sahtecilik suçuna kamu davasının mevcut delillere göre açılmasına yer olmadığı...” açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılıp sevk maddelerinin 'TCK'nın 257/3-1, 257/1, 43 ve 53' olarak gösterildiği ve suçun “görevi kötüye kullanma” olarak adlandırıldığı,
... 18. Asliye Ceza Mahkemesince 02.12.2009 tarih ve 1285-1095 sayı ile; 'Sanıklardan suç tarihlerinde ... Defterdarlığı muhasebe müdürlüğü görevini yapan ...'nın iddianamede anlatılan 4 ayrı eyleminden dolayı 4 kez zincirleme olarak görevi kötüye kullandığı iddiasıyla kamu davası açılmış olup, bu eylemlerden birisi özel ... kuruluşlarına ait yetkililerin imzalarını taklit ederek onlara tedavi giderleri ödenmiş gibi belge düzenleyerek bu kuruluşlara ödenmesi gereken paraları alıp mal edinmek ve diğer bir eylem ise kurumda herhangi bir taşıma işi yaptırılmadığı hâlde taşıma işi ve bunun için gerekli olan pazar araştırması yapılmış gibi gerçeğe aykırı belge düzenleyerek bunun karşılığı olan parayı mal edinmektir. Bu sanığa atılı bu iki eylem yönünden yapılan değerlendirmede sanığın suç tarihinde muhasebe müdürü olarak görev yapıp imzası ile kurum adına ödemelerin yapıldığı bu nedenle çalıştığı kurumun varlıklarının ve özellikle parasının muhafaza kontrol ve sorumluluğu altında bulunduğu, bu durumda sanığın kendi sorumluluğu altında bulunan kamuya ait parayı mal edinmesi şeklindeki eyleminin zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağı yönünden kanıtların takdir ve değerlendirilmesinin keza suç niteliğini belirlemenin ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği,
Sanık ...'nın eylemlerinde aynı zamanda gerçeğe aykırı belge düzenleme söz konusu olup, C.Savcısı iddianamede her ne kadar kasten sahte evrak tanzim etme yönünden kastının bulunmadığını, belgelerin kandırıcılık özelliğine sahip olmadığını düşündüğünü, ayrıca ve özellikle düzenlenen belgeleri görevi kötüye kullanma suretiyle menfaat temin etme suçunun birer unsuru olarak değerlendirdiğini ve bu nedenle sahtecilik suçundan ayrıca dava açmadığını belirtmiş ise de, bu sahte belge düzenleme eylemlerini dava konusu yaptığını açıkça belirtmiş ancak görevi kötüye kullanma suçunun unsuru olarak değerlendirmiştir. C.Savcısının eylemle ilgili yaptığı suç nitelemesi mahkemeleri bağlayıcı nitelikte değildir. Mahkemeler açısından önemli olan dava konusu yapılan eylemdir. C.Savcısı da sahte belge düzenleme eylemini görevi kötüye kullanma suçunun unsuru olarak dava konusu yaptığını açıkça belirtmiştir. Bu durumda 5237 sayılı Yasa’nın 212. maddesi göz önüne alındığında bu maddede sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde o suçun unsurunun değil, ayrı bir suç oluşturacağı ve sahtecilik suçundan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme karşısında C.Savcısının sahtecilik eyleminin görevi kötüye kullanma suçunun unsuru olduğundan bahisle sanığın iddianamede belirttiği eylemlerinin sadece görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağına ilişkin nitelemesine katılmanın mümkün olmadığı ve sanığın iddianamedeki suçun unsuru olarak gösterilen sahtecilik eylemlerinin kendisinin de kamu görevlisi olması nedeniyle 5237 sayılı Yasa’nın 204/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bu suça bakma görevinin de ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği, yine sanıklardan ... hakkında sanık ...'nın yukarıda açıklaması yapılan 2 eylemine iştirak ettiği iddiasıyla 5237 sayılı Yasa’nın 257/3 ve 43. maddeleri uyarınca 2 kez cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de bu sanığa atılan eylemler yönünden de 5237 sayılı Yasa’nın 37/1. maddesi uyarınca sanık ...'nın eylemlerine iştirak etmesi nedeniyle aynı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi gerektiği, keza sanıklar ... ve ... hakkında taşıma ve piyasa araştırması yapılmadığı hâlde yaptırılmış gibi belge düzenleyerek kamunun zararına neden oldukları iddiasıyla görevi kötüye kullanmak suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de, sanıkların gerçeğe aykırı olarak düzenledikleri belgelerinden dolayı işledikleri iddia edilen belgede sahtecilik eylemlerinin 5237 sayılı Yasa’nın 212. maddesi karşısında görevi kötüye kullanma suçunun unsuru olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle bu madde hükmü gereğince sanıkların eylemlerinin sabit olması hâlinde haklarında 5237 sayılı Yasa’nın 204/2. maddesinin uygulanabileceği, bu madde uyarınca suç nitelemesi yapmak ve kanıtları değerlendirmek görevinin de ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği' biçimindeki gerekçeyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın ... Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, görevsizlik kararına itiraz edilmesi üzerine 26.02.2010 tarihinde kesinleştiği,
... 9. Ağır Ceza Mahkemesince 27.02.2012 tarih ve 118-45 sayı ile; sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılmadığından ceza verilmesine yer olmadığına, zimmet suçundan sanıklar ... ve ...’ın mahkûmiyetlerine, görevi kötüye kullanma suçundan sanıklar ... ve ...’ın mahkûmiyetlerine ve verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
Hükümlerin katılan vekili ve sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesince 17.02.2014 tarih ve 14277-1629 sayı ile; görevi kötüye kullanma suçundan sanıklar ... ve ... hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz edilmesi üzerine kesinleştiği ve bu kararlara yönelik temyiz isteminin reddine karar verildiği, sanıklar ... ve ...’in eylemlerinin nitelikli zimmet suçunu oluşturmasına rağmen basit zimmet suçundan hüküm kurulması, iddianame ve görevsizlik kararı göz önünde bulundurulduğunda sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması gerekirken ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetsizliklerinden hükümlerin bozulmasına karar verildiği,
Yerel Mahkemece 23.06.2014 tarih ve 195-227 sayı ile; nitelikli zimmet suçundan verilen bozma kararına uyularak sanıklar ... ve ...’ın nitelikli zimmet suçundan mahkûmiyetlerine, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan dava açılmadığından direnme kararı verilerek önceki hüküm gibi sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği,
Hükümlerin sanık ... müdafisi, sanık ... ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesince 29.06.2021 tarih ve 4719-3198 sayı ile; sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli zimmet suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar açısından bozma ilamında bir isabetsizlik olmadığından verilen direnme kararına konu hükümlerin incelenmesi için dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanun’un 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nın 225. maddesi; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” şeklinde düzenlenmiş olup bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK'nın 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK'nın 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını 'yargılamanın sınırlılığı' ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hâllerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması hâlinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede fiilin, “...Şüphelilerden suç tarihleri itibarıyla muhasebe müdürü olarak görev yapan ...’nın ... (İz-Sağ Özel ... Hizmetleri Turizm Medikal San. ve Tic. A.Ş.) isimli özel ... kuruluşunca 2007-2008 yıllarında muayene ve tedavileri yapılan devlet memurları adına tahakkuk ettirilip ödenmesi için ... Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğüne teslim edilen faturalar ve eklerinden oluşan ve bilirkişi raporunda 26.03.2007 tarih ve 22247 yevmiye numarası ile başlayan ve 29.03.2007 tarih 23769 yevmiye nolu belge ile biten 150 adet 34.424,25 TL tutarındaki ödeme emri belgelerine ödemelerin ...’a yapılmış izlenimini vererek kendi imzasını atmak suretiyle ve şüpheli ... ile bu parayı birlikte harcayarak mal edindiği bu suretle 26.03.2007 ila 29.03.2007 tarihleri arasında zincirleme olarak görevi kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin ettiği, ...şüpheli ... ise yukarıda anlatıldığı şekilde muhasebe müdürü olan ...’nın eylemlerine katılarak ve onun talimatıyla özel ... kuruluşlarına ödeme yapılmadığı hâlde para ödemelerinde paraları vezneden alıp müdüre götürdüğü, yukarıda belirtilen ödeme belgelerini düzenlediği tarihler arasında veznedarlar ... ve ...’ın ihmalinden faydalanıp hak sahibi kendisiymiş gibi ödeme belgelerine imza atarak diğer şüpheli ... ile birlikte yukarıda miktarı belirtilen paraları paylaşarak zincirleme olarak görevi kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin ettiği, ...diğer şüpheliler muhasebe şefi ... ve ...’ın yine bilirkişi incelenmesinden de anlaşılacağı üzere muhasebe müdürlüğünde taşıma ve piyasa araştırması yapılmadığı hâlde yaptırılmış gibi belge düzenleyerek kamunun zararına neden oldukları bu suretle her iki şüphelinin de üzerlerine atılı görevi kötüye kullanma suçunu birlikte işledikleri,
Mahkemenizce yukarıda bahsedilen iade kararınızın 2 No.’lu paragrafında her ne kadar belirtilen suçlamalarla ilgili olarak ayrıca sahtecilik suçundan kamu davasının açılıp açılmadığının belli olmadığı ileri sürülmüş ise de; yukarıda anlatıldığı şekilde şüphelilerin herhangi bir resmî belge üzerinde görevleri gereğince ya da başka bir şekilde kasten sahte evrak tanzim etmek kasıtlarının bulunmadığı tüm dosyada belirtilen suça konu ödeme belgelerindeki imzaların gerçek ve sahih belgeler üzerine atıldığı ve bu belgeler üzerinde özellikle üçüncü kişileri yanıltacak sanki hak sahiplerinin imzasının atılarak sahte bir evrak düzenlenmesinin söz konusu olmadığı yani üçüncü kişileri aldatmaya yönelik bir evrak tanzim edilmediği, kaldı ki bu ödemelerin bir çoğunun hak sahibi olmadığı hâlde bizzat muhasebe müdürü ve hizmetliye veznedarlarca ödendiği bu nedenle C.Başsavcılığımızca yapılan soruşturmada suçun hukuki nitelendirmesinde TCK’nın 204/1-2. maddesinde düzenlenen ayrı bir sahtecilik suçunun unsurları oluşmadığı için eylemlerin ‘görevi kötüye kullanmak suretiyle menfaat temin etmek’ suçunun birer unsuru olduğu değerlendirilmiş olmakla ayrıca sahtecilik suçundan kamu davasının mevcut delillere göre açılmasına yer olmadığı...” şeklinde anlatılarak sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesine suçun 'görevi kötüye kullanma' olarak nitelendirilerek dava açıldığı, Yerel Mahkemece sanıklar ... ve ...’ın eylemlerinin zimmet, görevi kötüye kullanma ve resmî belgede sahtecilik, sanıklar ... ve ...’ın eylemlerinin görevi kötüye kullanma ile resmî belgede sahtecilik suçlarını oluşturabileceğinden bahisle ağır ceza mahkemesine görevsizlik kararı verildiği, yargılama neticesinde ağır ceza mahkemesince sanıklar ... ve ...’ın zimmet suçundan mahkûmiyetlerine, sanıklar ... ve ...’ın görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyetlerine ve verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılmadığından bahisle ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği, hükümlerin temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan da dava açıldığı, atılı suç hakkında hüküm kurulması gerekirken sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilen olayda;
İddianame içeriğine göre sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan açık bir anlatıma yer verilmemesi, sanıklara atılı görevi kötüye kullanma suçunun açıklanması sırasında sahtecilikten söz edilmesinin resmî belgede sahtecilik suçu açısından dava açıldığı anlamına gelmemesi, TCK’nın 212. maddesindeki sahte resmî bir belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağına ilişkin düzenlemenin uygulanabilmesi için iddianamede açıkça sahtecilik suçuna ilişkin anlatımın da bulunmasının gerekmesi, iddianamede açıkça anlatılmayan bir fiilden dolayı verilen görevsizlik kararının o suçtan dava açıldığı anlamına gelmeyip görevsizlik kararında TCK’nın 204/2. maddesinin gösterilmesinin bu suçtan dava açılıp hüküm kurulacağı sonucunu doğurmaması, söz konusu fiile ilişkin Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamakla birlikte CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin açıkça belirtilen fiil hakkında verilecek olması ve iddianamede resmî belgede sahtecilik suçundan dava açılmadığının açıkça vurgulanıp belirtilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan dava açılmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin usul ve kanuna uygun olduğundan onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.06.2014 tarihli ve 195-227 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin usul ve kanuna uygun olduğundan ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.