Hukuk Genel Kurulu 2017/1846 E. , 2021/1669 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki 'itirazın kaldırılması' isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Bursa 6. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin karar, alacaklı tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Alacaklı İstemi:
4. Alacaklı; kendisine ait taşınmazda borçlunun 01.01.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile aylık 1200TL kira bedeli ile kiracı olduğunu, 01.01.2013 tarihi itibariyle 50TL artış ile aylık 1250TL bedelle kira sözleşmesinin 31.12.2013 tarihine kadar yenilendiğini, borçlunun taşınmaza ait kira bedellerini 01.05.2013 tarihine kadar ödediğini ancak 01.06.2013 tarihinden itibaren ödemediğini, 2013 yılının Eylül ayında evin boşaltılmış olduğunu ve anahtarların Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesine bırakıldığını tebligatla (Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.06.2013 tarihli ve 2013/64 D. İş sayılı kararının tebliği ile) öğrendiğini ve bilirkişi raporu ile birlikte teslim aldığını, ödenmeyen kiraların ve kullanıma bağlı hasarın tahsili için Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2013/8819 E. sayılı dosyasında (genel haciz yolu ile ilamsız) takip başlattığını, borçlunun takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali (kaldırılması) ile borçlunun %40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Borçlu Cevabı:
5. Borçlu vekili; müvekkilinin alacaklıya ait mecurda 01.01.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile aylık 1200TL kira bedeli karşılığında oturduğunu, 01.01.2013 tarihi itibariyle 50TL artışla 1250TL bedelle, anlaşarak evi tahliye ettiği 01.06.2013 tarihine kadar müvekkilinin kira bedellerini günü gününe ödediğini, alacaklının anahtarı teslim almak istememesi üzerine tevdi mahalli tayini için Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesine başvurduklarını ve 16.06.2013 tarihli ve 2013/65 D. İş. sayılı karar ile tevdi mahalli tayin edilerek anahtarın buraya bırakıldığını belirterek istemin reddini savunmuş, alacaklının %40’dan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Bursa 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.07.2014 tarihli ve 2014/387 E., 2014/545 K. sayılı kararı ile; alacak (takip) dayanağı olarak ibraz edilen bilirkişi raporunda belirtilen kira bedelleri, tespit harç ve masrafları ile adi kira ve hasılat kiralarına dair takiplerde ileri sürülen kira kontratının genel haciz yolu ile takipte 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 68/1. maddeleri içindeki belgeler arasında sayılamayacağı, alacağın varlığının genel mahkemelerde yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile davanın (istemin) reddine, asıl alacağın %20'si olan 2.715,00TL'nin davacı (alacaklı) taraftan alınarak davalı (borçlu) tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince 08.12.2014 tarihli ve 2014/12704 E., 2014/13589 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında hor kullanım sonucu kiralananda meydana gelen zararın tazmini, tespit dosya masrafı ile kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı borçlunun yasal süresinde itiraz etmesi nedeni ile davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması takibin devamı isteminde bulunmuştur. Mahkemece alacak yargılamayı gerektirdiğinden davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre, temyiz eden davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının kira alacağına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Takibe dayanak teşkil eden ve karara esas alınan 01.01.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı alacaklı 10.10.2013 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2013 Mayıs ayı ila Aralık ayı arasına ait kira bedellerinin tahsilini talep etmektedir. Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/64 D.iş sayılı 16.06.2013 günlü kararıyla dava konusu taşınmaza ait anahtarların teslimi için tevdi mahalli tayin edilmiş, anılan hüküm davacı alacaklıya 05.08.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu durumda taşınmazın 05.08.2013 tarihinde tahliye edildiği kabul edilmelidir. Davalı borçlu ödeme emrine itirazında kira miktarına ve kira ilişkisine itiraz etmediğine göre, tahliye tarihine kadar olan kira alacağına dair uyuşmazlığın hallinin yargılamayı gerektireceği düşünülemez. Mahkemece, tahliye tarihine kadar doğan kira alacağı yönünden işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kira alacağının tamamı yönünden de alacağın yargılamayı gerektireceğinden bahisle davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bursa 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.04.2015 tarihli ve 2015/108 E., 2015/197 K. sayılı kararı ile; Mahkeme ile Özel Dairenin görüş ayrılığının takip yolundan kaynaklandığı, genel haciz yolu ile ilamsız takipte ödeme emrinin tebliği ile takip talebine itiraz edilen alacaklının takibinin, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde usulüne göre verdikleri makbuz veya belgeye müstenit ise aynı nitelikteki belge borçlu tarafından ibraz edilmediği taktirde itirazın kaldırılması gerektiği, aksi taktirde aralarındaki ilişkinin kabulüne dair veyahut borcun ödendiğine dair beyan bulunmadığı taktirde takip konusu alacak kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğini taşımadığından itirazın kaldırılmasına konu edilemeyeceği, Özel Dairenin takip alacağının aylık kiradan kaynaklandığını nazara alarak ödemeye dair ispatı aradığı, takip İİK’nın 269 ve devamı maddeleri gereği başlatılmış olsa idi açıkça kira sözleşmesi ve aralarındaki ilişkinin itiraz konusu yapılması gerektiği itiraz yapılmadığı taktirde kabul edilmiş sayılacağı hükümlerinin uygulanacağı, mevcut dosyada ise borçlunun ilamsız takipteki borca itiraz etmediği hiç bir husus bırakmadığı, 11.10.2013 tarihli itirazın da 'alacaklı olduğunu iddia eden şahsa böyle bir borcunun bulunmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden şahsın tarafına iş bu borç ile ilgili herhangi bir ihtarname veya tebligat göndermediğini, temerrüde de düşürmediğini alacağa işletilmiş olan faize, faiz oranına açıkça itiraz ettiğini' beyan ettiği, alacaklının tahsilini talep ettiği alacak kayıtsız şartsız borç ikrarına havi imzası ikrar edilmiş belge veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren senet, resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde usulüne göre verdikleri makbuz veya belgeye dayanmadığı, anılan nitelikteki belgelere dayanmayan alacağın genel mahkemelerde yargılamayı gerektirir alacaklardan olup itirazın kaldırılması istemine konu yapılamayacağı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.06.2013 tarihli ve 2013/64 D. iş sayılı kararıyla kiralanana ait anahtarların teslimi için tevdi mahalli tayin edilmesi ve bu kararın alacaklıya 05.08.2013 tarihinde tebliğ edilmesi karşısında, kira alacağının ve kullanıma bağlı hasarın tazmininin tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlunun itirazı üzerine alacaklının talebi ile icra mahkemesince incelenen itirazın kaldırılması isteminde 05.08.2013 tarihine kadar olan kira alacağına dair uyuşmazlığın hâllinin yargılamayı gerektirip gerektirmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemenin ilk kararında “Açılan davanın reddine. Asıl alacağın %20'si olan 2.715,00TL'nin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine” karar verildiği, mahkeme kararının alacaklı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece kararın bozulduğu, mahkemece “Mahkememizin 15/07/2014 tarihli kararında direnilmesine, açılan davanın reddine” dair direnme kararı verildiği gözetildiğinde direnme kararının ilk karardan farklı olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı usulüne uygun bir direnme kararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. bendinde ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
15. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429. maddesine göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme, tarafları dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
16. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonra da ilk karardan farklı bir karar vermesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
17. Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
18. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay Dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
19. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2018 tarihli ve 2015/22-2213 E., 2018/1129 K.; 16.12.2020 tarihli ve 2020/23-112 E., 2020/1046 K. ile 24.06.2021 tarihli ve 2017/4-1338 E., 2021/838 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
20. Diğer taraftan Hukuk Genel Kurulunun 08.10.1997 tarihli ve 1997/12-517E., 1997/776 K.; 23.10.2018 tarihli ve 2017/12-734 E., 2018/1488 K. ile 28.05.2019 tarihli ve 2017/8-1916 E., 2019/616 K. sayılı kararlarında, ilamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olup, ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenmesi mümkün olmadığından, hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yol açmayacak şekilde açıkça yazılması gerektiği kabul edilmiştir.
21. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince,
Mahkemece ilk kararda;
“ …Açılan davanın REDDİNE, Asıl alacağın %20'si olan 2.715,00TL'nin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine…” karar verildiği,
Direnme kararında ise;
“…Mahkememizin 15/07/2014 tarihli kararında direnilmesine, açılan davanın reddine…” şeklinde karar verildiği, direnme kararının gerekçe kısmında alacağın %20'si olan 2.715,00TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesinin gerektiği belirtildiği hâlde hüküm kısmında kötüniyet tazminatına hükmedilmediği görülmüştür.
22. İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup, direnme kararı verilerek ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Bu durumda ortada usulüne uygun bir direnme kararının bulunduğundan söz edilemez. Mahkemece yapılması gereken, HMK’nın 294 ve 297. maddelerine uygun şekilde ilk karardaki gibi bir hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
23. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânı olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.
24. O hâlde usule uygun olmayan direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.