9. Hukuk Dairesi 2022/2895 E. , 2022/3398 K.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE DAİR
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y K A R A R I
I. BAŞVURU
Başvurucu Avukat dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası olarak açtıkları davanın kıdem tazminatı yönünden belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağı gerekçesiyle reddine karar verildiğini, bu karara karşı istinaf başvurularının da reddedildiğini, ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince davanın tam ıslahına dair dilekçelerinin gözden kaçırıldığını, davanın tam ıslahı ile dava türünün kısmi dava olarak belirlendiğini, daha önce aynı türdeki davaların belirsiz alacak davası olarak açılıp sonuçlandırıldığını, bu davalara ilişkin emsal kararları sunduklarını ileri sürerek aynı konuda ve mahiyetteki ... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri kararları arasındaki farklılıkların giderilmesini talep etmiştir.
II. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu 09.02.2022 tarih, 2022/2 sayılı kararında;
Şartları bulunması halinde davanın belirsiz alacak davası yahut kısmi dava niteliğinde açılmasının davacının tercihine bağlı olmakla birlikte davanın türünün değiştirilmesinin tam ıslah suretiyle mümkün olabileceği, somut uyuşmazlıkta, başvurucu vekilin tam ıslah dilekçesi ile dava türünü belirsiz alacak davasından kısmi dava olarak değiştirdiği, ıslah edilen işlemin açıkça belirtildiği, ıslah dilekçesinin dava dilekçesinin unsurlarını taşıdığı anlaşılmakla davanın kısmi dava olarak değiştirildiğinin kabulü gerektiği, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 25.11.2021 tarih 2019/1410 Esas 2021/1465 Karar sayılı istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin kararı ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 11.11.2021 tarih 2019/1092 Esas 2021/1342 Karar sayılı istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin kararlarının 7036 Sayılı Kanunun 8. ve 9. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere verildiği, kesin nitelikteki kararlar arasında giderilmesi gereken bir uyuşmazlığın söz konusu olduğu, bu gerekçelerle başvurucunun uyuşmazlığın giderilmesi talebinin yerinde olduğu ve uyuşmazlığın ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2019/1092 Esas 2021/1342 Karar sayılı kararındaki uygulama gibi sonuca bağlanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
III. BAŞVURU KONUSU UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 25.11.2021 tarih 2019/1410 Esas 2021/1465 Karar sayılı kararında;
“Mahkemece alacakları talep ederken tüm alacaklar için davasının belirsiz alacak davası olarak açtığını da dava dilekçesinde dile getirmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi uygulamaları ve BAM kararları göre Kıdem tazminatı, yıllık izin ve ihbar tazminatı alacaklarına yönelik talepler bakımından ise; davacı çalışma süresini, aylık ücret miktarını, fesihte tanınması gereken ihbar süresini ve kendisine kullandırılmayan izin süresini belirleyebilecek durumdadır. Giydirilmiş ücret bakımından ise, aylık çıplak ücrete ek, para veya parayla ölçülebilen menfaat bulunduğu noktasında dava dilekçesinde bir iddia yoktur. Anılan sebeplerle, dava konusu edilen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarının davacı tarafça belirlenebilir nitelikte olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri göz önüne alınarak davacının talep ettiği kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağı ile ilgili olarak belirsiz alacak davası açamayacağından bu taleplerinin hukuki yarar nedeniyle reddine karar verilmesinin değerlendirilmekle davacı davalının istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir” gerekçesiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Davacının tavzih dilekçesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 22.12.2021 tarihli ek kararında,
“Belirsiz alacak davası konusundaki Yargıtay Daireleri arasındaki içtihat farklılıkları nedeniyle Dairemizden verilen kararlar arasında ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasında zaman zaman farklılıklar olmuştur. Daha önce Dairemizce Usul Ekonomisi gereği ayrıca istinaf edenin sıfatı gözetilerek, belirsiz alacak davası olarak açılan kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ve asgari geçim indirimi gibi alacaklar açısından tam ıslah dilekçesiyle kısmi davaya dönüştürülebileceği yönünde karar verildiği olmuştur. Ancak; 'ıslah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilmesi mümkün değildir.' (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/432 E., 2021/184 K, 02.03.2021 tarih) ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi Daireleri arasında uygulama birliğinin sağlanması özellikle de Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 07.07.2020 tarihinde kapatılması ve Başkan ve Üyelerinin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'ne görevlendirilmesi üzerine her iki Daire kararları arasında uyuşmazlık konusu hususlar görüşülerek 'ıslah yoluyla dava türü değiştirilemez. Örneğin belirsiz alacak davası kısmi davaya veya kısmi dava belirsiz alacak davasına dönüştürülemez.' şeklinde karar alınması üzerine Dairemizce denetim merci olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararları doğrultusunda son uygulamalarımız dava türünün tam ıslah yoluyla değiştirilemeyeceği şeklinde olmaktadır. Dolayısıyla Dairemizin en son uygulaması, tam ıslah yoluyla dahi dava türünün değiştirilmesi mümkün olmayacağı” gerekçesiyle davacının tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 11.11.2021 tarih 2019/1092 Esas 2021/1342 Karar sayılı kararında;
“6100 sayılı HMK'nın 'Kısmi Dava' başlıklı 109/1. Maddesinde 'Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.' hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açmasına, mahkemece kısmi dava niteliğinde alacak kalemlerine dava ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesine göre, davalının belirlenebilir alacakların belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğine ilişkin istinaf talebi yerinde değildir.”gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi istemine konu uyuşmazlık, belirsiz alacak davası olarak açılan bir davanın tam ıslah yolu ile kısmi davaya dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği noktasındadır.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”.
6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de 'karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)' belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.
Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. İş yargılamasında sıklıkla davaların yığılması söz konusu olmakla alacağın belirsiz olma kriterleri her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Diğer yandan, aynı dava dilekçesinde talep yığılması şeklinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere veya yargılama ile belirlenecek ise kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir.
Madde gerekçesinde 'Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.' şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Şu halde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Burada hukuki yarar eksikliğinin tamamlanabilir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır. 7251 sayılı Kanun ile 107. maddede yapılan değişiklikler şartları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuki yarar eksikliğini tamamlama imkânı tanımamaktadır. Dairemizce sözü edilen düzenleme, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hale gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir.
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi tarafından daha önce verilen kararlarda hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden aynı Dairenin görev alanındaki bölgelerden gelen dosyalarda birleşme öncesi uygulamalarına güven duyularak açılan davalarda aynı Dairenin önceki uygulamalarına devam edilecektir.
Hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri ve sürpriz karar verme yasağı gereği birleşme tarihinden önce yukarıda belirtilen esasları dikkate alan ilk kararın Yargıtay Kararları Dergisi veya başkaca yolla yayını tarihinden sonra açılan davalarda belirtilen ilkeler uygulanacaktır. Başka bir anlatımla açıklanan kararın yayınından önce açılan davalarda her iki Daire görev alanına giren bölgelerde verilen kararlar bakımından Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin önceki uygulamalarına devam edilecektir.
Diğer taraftan, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 07.07.2020 tarihinde kapatılması ve Başkan ve Üyelerinin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’ne görevlendirilmesi üzerine her iki Daire kararları arasında uyuşmazlık konusu hususlar görüşülerek “Islah yoluyla dava türü değiştirilemez. Örneğin belirsiz alacak davası kısmi davaya veya kısmi dava belirsiz alacak davasına dönüştürülemez.” şeklinde karar alınmıştır. Dolayısıyla, Dairemizce dava türünün tam ıslah yoluyla değiştirilmesi mümkün görülmemektedir.
Ne var ki; somut durum bakımından öncelikle Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine gerek bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bölge Adliye Mahkemesinin benzer olaylarda kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi isteminin hukuki dayanağı 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35 inci maddesinde yer alan düzenlemedir.
Söz konusu maddenin birinci fıkrasının üçüncü bendinde yer alan düzenlemeye göre “....benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde...” uyuşmazlığın giderilmesi talep edilebilir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2021 tarih 2019/1410 Esas 2021/1465 Karar sayılı kararında davanın türünün tam ıslah yolu ile değiştirilip değiştirilemeyeceğine yönelik herhangi bir gerekçe bulunmamaktadır. Ancak aynı Dairenin tavzih talebinin reddine ilişkin 22.12.2021 tarihli kararında, Dairemizin “tam ıslah yoluyla dava türünün değiştirilemeyeceği” yönündeki ilke kararına atıf yapılarak belirsiz alacak davasının tam ıslah yolu ile dahi olsa kısmi davaya dönüştürülemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 11.11.2021 tarih 2019/1092 Esas 2021/1342 Karar sayılı kararı incelendiğinde, “davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açtığı, mahkemece kısmi dava niteliğinde alacak kalemlerine dava ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesine göre, davalının belirlenebilir alacakların belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğine ilişkin istinaf talebi yerinde değildir.”gerekçesine yer verildiği görülmektedir. Söz konusu kararda, davanın türünün (tam) ıslah yolu ile değiştirilebilmesine yahut değiştirilememesine yönelik herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, belirsiz alacak olarak açılan bir davanın tam ıslah yolu ile kısmi davaya dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği noktasındadır. Talep konusu Bölge Adliye Mahkemesi kararlarından birisinde bu yönde bir gerekçe mevcut olduğu halde, diğerinde tam ıslaha ilişkin herhangi bir gerekçe yer almamaktadır. Bu halde, giderilmesi gereken bir uyuşmazlıktan da söz etmek mümkün değildir.
Açıklanan bu hukuki olgulara göre, başvuru konusu kararlarda uyuşmazlık konusu hakkında herhangi bir hukuki değerlendirme ve açıklama yer almadığından, uyuşmazlığın giderilmesi imkanı bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar karşısında uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
V. SONUÇ
... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 10/11/2021 tarih ve 2021/21 sayılı kararına istinaden iletilen mevcut talep yönünden uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığına, 15/03/2022 günü oybirliği ile kesin olarak karar verildi.