Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2021/774 E. , 2021/3313 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/774
Karar No : 2021/3313
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...'ye vesayeten ... 2- ...
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DİĞER (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların annesi ...'nin; babaları olan ve polis memurluğundan emekli ...'ye ait Karşıyaka Aile Mahkemesi kararıyla el konulan beylik tabanca ile öldürülmesi olayı ile ilgili uğranıldığı ileri sürülen 300.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle İçişleri Bakanlığına yapılan başvurunun zımnen reddi, Adalet Bakanlığına yapılan başvurunun ise ... tarih ve ... sayılı işlem ile reddedilmesi üzerine ... tarih ve ... sayılı Adalet Bakanlığı işleminin iptali ile her bir davacı için ayrı ayrı 150.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ...'nin ölümü ile sonuçlanan olay öncesinde çok sayıda Aile Mahkemesi kararı ile Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca tedbir kararları verildiği, ancak bu tedbir kararları incelendiğinde son olarak 2009 yılında yapılan talep sonrası ... Aile Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 6 ay süre ile ''...4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanun uyarınca...varsa ...'ye ait silah ve benzeri araçların genel kolluk kuvvetlerine teslim edilmesi...'' yönünde karar verildiği ve ...'ye ait silahla ilgili ilk tedbir kararının da bu olduğu, ancak bu tedbir kararının üzerinden geçen uzun zamana rağmen ... ve ... arasındaki husumetin ve anlaşmazlığın devam ettiği, 03/05/2015 tarihinde ...'nin ...'yi ruhsatlı tabanca ile kasten yaraladığı ve tehdit ettiği iddiaları ile yürütülen ceza yargılaması sırasında 11/05/2015 tarihinde ...'ye ait silahın adli emanetin … sırasına kayıtlı olarak alıkonulduğu, ilgilinin anılan suçlardan … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile beraat ettiği ve aynı kararda adli emanetin ... sırasına kayıtlı silahın ...'ye iadesine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeden 09/01/2016 tarihinde kesinleşmesi üzerine 17/02/2016 tarihinde ...'ye ait tabancanın, Karşıyaka Cumhuriyet
Başsavcılığı Emanet Memurluğu tarafından ...'ye teslim edildiği, aynı dönemde ... tarafından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 5/1-a,b,c,d maddeleri uyarınca 05/01/2016 tarihinde tedbir kararı verilmesinin istenildiği, … tarih ve Değişik İş No:…, K:… sayılı ... Aile Mahkemesi kararı ile tedbir kararı verildiği ancak anılan tedbir kararında; Kanunda yer almasına rağmen ...'ye ait silahın alıkonulması veyahut silahın kolluğa teslim edilmesi yönünde bir tedbir kararı alınmadığı ve ilgilinin silahının Mahkeme kararı uyarınca adli emanetten alınarak teslim edildiği ve teslim tarihinden sonra 06/03/2016 tarihinde tazminat istemine konu elim olayın yaşandığı, davacıların zararının doğumuna sebep olan olayın idarelerin kusurundan değil babaları olan ...'nin eyleminden kaynaklandığı göz önüne alındığında davacıların silahın iade kararı olmadan kişiye verildiği iddiasına itibar edilemediği, bu durumda, her iki davalı idare personelinin de görevlerini yerine getirirken ihmal veya bir kusurlarının bulunduğundan söz edilemeyeceği ve müteveffanın ölümü öncesinde Mahkeme kararı uyarınca silahın teslim edilmesine karar verildiği, davacıların iddiasının aksine kişinin emekli polis olmasından kaynaklı olarak silahın usulsüz olarak teslim edilmesi durumunun söz konusu olmadığı ve silahın iadesine ilişkin kararın kesinleşmesi sonrası silahın ...'ye teslim edildiği ve usulüne uygun olarak teslim edilen silahla, adı geçenin davacıların annesini öldürmesi neticesinde davacıların manevi açıdan zarara uğradıkları sabit olsa da, uğranılan zararın idarelerin kusurlu hizmetinden değil, üçüncü kişinin eyleminden kaynaklandığı ve bu konuda davalı idarelerin bir kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığından davacıların manevi tazminat talebinin karşılanmasına hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; davacıların başvurusunun, ilk derece Mahkemesi kararının davacıların Adalet Bakanlığına yönelik 26/10/2018 tarihli 'ön başvurusunun' reddine ilişkin 05/11/2018 tarihli işlemin iptali istemi yönünden incelenmesinden; olayda, her ne kadar davacı tarafça davalı idareye zarar konusunda yapılan başvuru sonucu tesis edilen 05/11/2018 tarihli davalı Bakanlık işleminin iptali istenilmekte ise de, bu işlemin 2577 sayılı Kanunun 13. maddesi kapsamında yapılan başvuruya verilen bir cevap ve tam yargı davası öncesi tesis edilen ön karar niteliğinde olduğu anlaşılmakla, idari yargı organlarınca iptal davası kapsamında incelenebilecek nitelikte kesin ve icrai bir işlem niteliği bulunmadığından, bu yönden işin esası incelenmeksizin davanın reddi gerekirken, esastan davanın reddine ilişkin kararın bu kısmında bu gerekçe ile sonuç olarak hukuksal isabetsizlik bulunmadığı, davacıların başvurusunun, ilk derece Mahkemesi kararının manevi tazminat istemlerinin Adalet Bakanlığı yönünden reddine ilişkin kısmına yönelik olarak incelenmesinden; davacıların annesinin öldürülmesinden kaynaklanan manevi zararlarının nedeni olan ölüm ile davalı bakanlığın 'idari işlevi' kapsamında üstlendiği kamu hizmetleri arasında nedensellik bulunmadığı, salt örgütlenmesi ve kurulması bakımından idari görevleri olan 'Aile Mahkemelerinin' yukarıda anılan 6284 sayılı Yasa uyarınca verdiği 'önleyici ve koruyucu önlem' kararlarının 'yargı işlevi' alanında bir görev olduğu; anılan yasada hakimin önleyici ve koruyucu tedbir kararlarının hukuka uygunluk denetimi bakımından 'itiraz yolunun' bulunduğu, adli yargıda kesinleşen önleyici veya koruyucu önlem kararlarının ve yine failin ceza yargılaması sırasında Savcılık kararı ile emanete alınan silahının yargılama
sonunda verilen karara uygun olarak teslim edilmesinin dayanağı ceza mahkemesi kararının hukuka uygunluğunun 2577 sayılı Yasanın 2. maddesi kapsamında idari yargı yerlerince denetleme yetkisi bulunmadığı, bu nedenle uğranılan maddi zararların tazmini bakımından; ilgili adli yargı kararlarının kesinleşmesi üzerine hakimin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davalarının varsa maddi hukuk kurallarına dayanılarak adli yargı yerlerinde, yoksa kararların kesinleşmesi üzerine bireysel başvuru yoluyla doğrudan Anayasa Mahkemesinde başvuruya konu edilebileceği, adli yargının yetki ve görev alanındaki yargısal sürecin hukuka uygunluk denetiminin 'idari düzen' içinde idari yargı yerlerince yapılmasına olanak bulunmadığı da gözönünde bulundurulduğunda; ölüme neden olan silahın muhafazası bakımından davalı Adalet Bakanlığının 'idari işlevi' bakımından üstlendiği bir görev ile zarar arasında nedensellik bulunmadığı görüldüğünden; ilk derece Mahkemesi kararının Adalet Bakanlığı yönünden davanın reddine ilişkin kısmında bu gerekçe ile sonucu itibariyle hukuksal isabetsizlik bulunmadığı, davacıların başvurusunun, kararın İçişleri Bakanlığına yönelik kısmı yönünden incelenmesinden; ilk derece Mahkemesince, uyuşmazlığın maddi ve hukuksal çerçevesinin salt dava dilekçesinde baba ...'in silahının hukuka aykırı olarak kolluk tarafından verilmiş olduğuna ilişkin nedenlere yönelik olarak oluşturulmasıyla yetinilmesi ve salt bu yönde bir yargılama yapılarak karar verilmesi karşısında; her ne kadar öznel bir dava olsa da, idare hukukuna özgü tam yargı davalarında yargı yeri bakımından davanın nedenleri ile yetinilemeyeceği; Mahkemenin idarenin hukuksal sorumluluğu bakımından idare hukukuna özgü tazmin borcunu doğuran nedenleri resen incelemesi gerektiği sonucuna varılarak; ilk derece Mahkemesi kararında bu yönden hukuksal isabet bulunmadığı, Dairelerince; öncelikle davacıların annelerinin yaşam hakkının korunması bakımından idarenin yükümlülüklerinin hukuksal çerçevesinin belirlenmesi gerektiği, sonra maddi çerçeve ile birlikte idarenin tazmin borcunu doğuran hukuksal sorumluluk nedenlerinin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiği sonucuna varıldığı, bu çerçevede; kararda anılan önleyici tedbirlerin bazılarının salt 'idari işlev' alanında, yaşam hakkının korunması bakımından kolluk hizmeti kapsamında yetki ve görev olarak verildiği, özellikle kolluğa ve mülki amire verilen 'önleyici tedbir alma' ve 'geçici koruma' kararı verme yetki ve görevleri kapsamında yaşam hakkının korunması bakımından idareye yüklenecek pozitif yükümlülüğün, insan yaşamına yönelik her türlü tehdidin mutlak önlenmesi gibi bir 'sonuç yükümlülüğü' getirmediği, her durumda bu yükümlülüğün 'olanak yükümlülüğü' olduğu ve yetkili mercilerin bu yükümlülüğün doğması için belirli bir kişinin yaşamının üçüncü kişinin suç eylemleri nedeniyle gerçek ve yakın bir tehdit altında bulunduğunu bilmeleri veya bilmeleri gerektiği gibi yetkileri dâhilinde, makul bir bakış açısıyla, söz konusu riski her halde önleyebilecek tedbirleri almadıklarının ortaya konulması gerektiğinin kabul edildiği, bu durumda; davacıların annelerini öldüren kişinin emekli bir polis memuru olduğu, bu nedenle ruhsatlı bir silahı bulunduğunun makul bir bakış açısıyla da anlaşılabileceği, ölen anne ... ile öldüren baba ...'in 2009 yılından sonraki dönemde evliliklerinde sorunlar yaşandığı, zaman içinde babanın ölene dönük hakaret, tehdit, saldırı, giderek silahla saldırı da bulunduğu yolunda birden fazla yakınma ve koruma başvurusu yapıldığı, ilk kez ... Aile Mahkemesinin dosyada bir örneği bulunan 12/06/2009 sayılı kararında ...'in silahına el konulması yolunda tedbir kararı verildiği, dosyada bu kararın infazı yolunda belge bulunmadığı, 03/05/2015 tarihli ailenin konutunda ...'e yönelik silahla yaralama, tehdit, saldırı yakınması üzerine kolluğun silahın muhafaza altına alınması
konusunda yetkili Aile Mahkemesinden tedbir istediği, ancak Mahkemenin bu yönden talebi reddettiği, aynı nedenle yürütülen ceza soruşturması sürecinde silaha el konulduğu, bu nedenle silahın adli emanete alındığı, ancak yargılama sonunda ...'in 'beraat' kararının kesinleşmesi üzerine kararın bir gereği olarak 'Emanet Memurluğunca' silahın 17/02/2016 tarihinde ...'e teslim edildiği, bu tarihten sonra 22/02/2016 ve 23/02/2016 tarihinde Aile Mahkemesince verilmiş koruma kararlarını ihlal ederek ...'in ...'in işyerine geldiği, telefonda mesaj ve arama ile rahatsızlık verdiği, bu kapsamda ...'in henüz boşanma davaları bulunan ...'in başka ilişkileri nedeniyle tepkili olduğu yolunda beyan ve belirlemelerin yapıldığı, önceki yakınmalarında ...'in kolluk tarafından alınan beyanlarında ...'in kendisine zarar verebileceği, silahının bulunduğu yolunda riskleri de işaret ettiği, bu durumu ile ...'in zaman içinde saldırı ve sözlü yada mesaj yoluyla tacize yönelik yakınma konusu yapılmış süregelen tutumu, 2015 yılında ceza yargılamasına da konu edilmiş, 22/02/2016 ve 23/02/2016 tarihindeki yine ceza soruşturmasına konu edilmiş fiilleri ve bu fiillerin niteliği, zaman içinde şiddeti artarak süregelmesi ve kapsamı gözönünde bulundurulduğunda; her ne kadar kolluğun ve/veya mülki amirin silahın muhafaza altına alınması bakımından yetkisi bulunmadığı görülse de; ...'in 22/03/2016 ve 23/02/2016 tarihli yakınmaları üzerine kolluk tarafından isteği üzerine ve resen uygulanabilecek önleyici tedbirler bakımından gereği gibi aydınlatılmadığı, eski kamu görevi nedeniyle silahı bulunması olasılığı çok yüksek bulunan ...'in son saldırgan davranışlarının ...'in sadakatine yönelik şüphelerinden kaynaklandığı yolundaki ifadelere karşın, artık beklenebilir olan ölümcül saldırılar bakımından ... için etkili bir koruma yolu olarak 'geçici koruma' bakımından mülki amir ve kolluğun resen uygulayabileceği 'fizikî koruma tedbiri' kapsamına alınarak, gerektiğinde her türlü teknik cihaz ve donanımlarla, yirmidört saat esasına göre kesintisiz olarak her türlü tehlikeden ve ölümüne neden olan ...'in silahlı saldırısından korunması olanağından yararlandırılmamasında; davalı İçişleri Bakanlığınca üstlendiği kolluk hizmetinin kusurlu işletildiği, bu nedenle davacıların annelerinin ölümü nedeniyle uğradığı manevi zararlarından hukuksal olarak sorumluluğu bulunduğu sonucuna varıldığından; aksi yönde verilen ilk derece Mahkemesi kararında İçişleri Bakanlığı yönünden hukuksal isabet bulunmadığı, davacıların her biri için ayrı ayrı 150.000,00 TL manevi zararın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazmini istemine gelince; idarenin hizmet kusuru ile zararın nedeni ölüm arasındaki nedensellik, ölümün idare ile ilişkisi bulunmayan üçüncü kişinin haksız fiiliyle de ilişkili olması, ölenin çocukları olan davacıların olay tarihindeki yaşı, eğitim durumu, yaşamlarını anneleriyle sürdürüyor olmaları, annelerinin öldürülmüş olması ve bu durumun yaşamlarının sonraki dönemlerine etkisi, bu nedenle yaşanan endişe, acı ve üzüntü ile manevi tazminatın niteliği, konusu ve kapsamı gözönünde bulundurularak; idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı, aynı zamanda cezalandırıcı ve her durumda zenginleşmeye yol açmayacak tutarda her bir davacı için ayrı ayrı 50.000,00 TL olarak belirlenmesi; tazminine hükmedilen tutarın davacıların idareye başvuru tarihi olan 01/11/2018 tarihinden ödeme tarihine kadar yasal faiziyle birlikte davalı İçişleri Bakanlığınca davacılara ödenmesi, manevi tazminatın ve faiz isteminin fazlaya ilişkin kısmının reddi gerektiği gerekçesiyle; … İdare Mahkemesinin 'davanın reddi' yolunda verilen … tarih, E:…, K:… sayılı kararına yönelik davacıların istinaf başvurusunun Adalet Bakanlığı yönünden gerekçeli olarak reddine, İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne, kararın İçişleri Bakanlığına ilişkin kısmının kaldırılmasına, kaldırılan kısım yönünden davacıların her biri için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminat isteminin kabulüne, hükmedilen toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın davacıların İçişleri Bakanlığına başvuru tarihi olan 01/11/2018 tarihinden ödeme tarihine kadar hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı İçişleri Bakanlığınca davacılara ödenmesine; davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat ve yasal faiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, Adalet Bakanlığı yönünden istinaf başvurularının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının düşük olduğu; davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, olayın üçüncü kişinin suça konu eyleminden kaynaklandığı, idarelerinin kusuru olmadığı, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının fazla olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından davalıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davacılar tarafından savunma dilekçesi verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların ve davalı İçişleri Bakanlığının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun Adalet Bakanlığı yönünden gerekçeli olarak reddine, İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne, kararın İçişleri Bakanlığına ilişkin kısmının kaldırılmasına, kaldırılan kısım yönünden davacıların her biri için ... TL olmak üzere toplam ... TL manevi tazminat isteminin kabulüne, hükmedilen toplam ... TL manevi tazminatın davacıların İçişleri Bakanlığına başvuru tarihi olan 01/11/2018 tarihinden ödeme tarihine kadar hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı İçişleri Bakanlığınca davacılara ödenmesine; davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat ve yasal faiz istemlerinin reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacı ve davalı idareye iadesine, 15/06/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; olayda, davalı İçişleri Bakanlığı personelinin görevlerini yerine getirirken ihmal veya bir kusurlarının bulunmadığı, davacıların iddiasının aksine kişinin emekli polis olmasından kaynaklı olarak silahın usulsüz olarak teslim edilmesi durumunun söz konusu olmadığı, silahın iadesine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi sonrası silahın ...'ye teslim edildiği, usulüne uygun olarak teslim edilen silahla adı geçenin davacıların annesini öldürmesi neticesinde davacıların manevi açıdan zarara uğradıkları sabit olsa da, uğranılan zararın İçişleri Bakanlığı'nın hizmet kusurundan değil, üçüncü kişinin suç sayılan eyleminden kaynaklandığı, bu konuda davalı İçişleri Bakanlığı'nın bir kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığından, İçişleri Bakanlığı'nın temyiz başvurusunun kabulü ile temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına bu yönden katılmıyoruz.
(XX)-KARŞI OY :
Dosyanın incelenmesinden; ...'nin ölümü ile sonuçlanan olay öncesinde çok sayıda Aile Mahkemesi kararı ile Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca tedbir kararları verildiği, ancak bu tedbir kararları incelendiğinde ... Aile Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 6 ay süre ile ''...4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanun uyarınca...varsa ...'ye ait silah ve benzeri araçların genel kolluk kuvvetlerine teslim edilmesi...'' yönünde karar verildiği ve ...'ye ait silahla ilgili ilk tedbir kararının da bu olduğu, 03/05/2015 tarihinde ...'nin ...'yi ruhsatlı tabanca ile kasten yaraladığı ve tehdit ettiği iddiaları ile yürütülen ceza yargılaması sırasında 11/05/2015 tarihinde ...'ye ait silahın adli emanetin … sırasına kayıtlı olarak alıkonulduğu, ilgilinin anılan suçlardan ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile beraat ettiği ve aynı kararda adli emanetin … sırasına kayıtlı silahın ...'ye iadesine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeden 15/02/2016 tarihinde kesinleşmesi üzerine 17/02/2016 tarihinde ...'ye ait tabancanın, Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı Emanet Memurluğu tarafından ...'ye teslim edildiği, aynı dönemde ... tarafından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 5/1-a,b,c,d maddeleri uyarınca 05/01/2016 tarihinde tedbir kararı verilmesinin istenildiği, … tarih ve Değişik İş No:…, K:… sayılı … Aile Mahkemesi kararı ile tedbir kararı verildiği ancak anılan tedbir kararında; ...'ye ait silahın alıkonulması veyahut silahın kolluğa teslim edilmesi yönünde bir tedbir kararı alınmadığı ve ilgilinin silahının Mahkeme kararı uyarınca adli emanetten alınarak teslim edildiği anlaşılmaktadır.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 5. maddesi uyarınca, Hakim tarafından, bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahların kolluğa teslim edilmesi konusunda önleyici tedbir kararı verilebilmektedir.
Olayda; … tarih ve Değişik İş No:…, K:… sayılı ... Aile Mahkemesi kararı ile tedbir kararı verilmesine rağmen anılan tedbir kararında; Kanunda yer almasına rağmen ...'ye ait silahın alıkonulması veyahut silahın kolluğa teslim edilmesi yönünde bir tedbir kararı alınmadığı görüldüğünden, adalet teşkilatının kurulması ve işleyişi ile adalet personelinin meslek öncesi ve meslek içi eğitimlerinden sorumlu olan Adalet Bakanlığı'nın olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru olduğu sonucuna varıldığından, davacıların temyiz başvurusunun kısmen kabulü ile temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının Adalet Bakanlığı yönünden istinaf başvurusunun gerekçeli olarak reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına bu yönden katılmıyorum.