16. Ceza Dairesi 2020/5394 E. , 2021/4218 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, 6136 sayılı Kanuna Muhalefet, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
... için)
27.07.2016 (Sanık ... için)
Hüküm :1-Sanıklar ... ve ...’ün TCK’ nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddi,
2-Sanık ...’in TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına dair hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi,
3-Sanık ...’nın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’ nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına dair hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi
4-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve Silahlı terör Örgütüne üye olma suçlarından ayrı ayrı karar verilmesine yer olmadığına dair karar.
5-Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat,
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi,
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık ... müdafiinin duruşma talebinin ceza süresi yönünden yasal şartları oluşmadığından; sanıklar ... ve ... müdafileri ile sanık ...'in duruşmalı inceleme taleplerinin, İlk Derece Mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda savunmaya yeterli imkânın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf aşaması ve temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkânının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçları yönünden doğrudan zarar gören, davaya katılma ve hükmü temyiz etme yetkisi bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve T.C. ...'nın anılan suçlar yönünden CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılan olarak kabulüne,
I-)Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik katılan T.C. ... vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanık ...'e atılı 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçunun niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de anılan suç yönünden davaya katılma hakkı bulunmayan T.C. ... vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
II-) Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, sanıklar ..., Kamil Öğül ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından ayrı ayrı karar verilmesine yer olmadığına dair kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;
Temyizin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
Sanıklar ..., ... ve ... hakkında TCK'nın 311. maddesinde düzenlenen yasama organına karşı suç ve TCK'nın 312. maddesinde düzenlenen hükümete karşı işlenen suçlardan dolayı 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken fikrî içtima hükümlerine göre eylemin tek suç oluşturacağı kabul edilerek yazılı şekilde uygulama yapılması sonuca etkili görülmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
1-)Sanıklar ... ve ...' in Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, sanık ...' nın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine ilişkin hükümler yönünden;
Şanlıurfa T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan sanıklar ... ve ...' nın müdafileri ile Van F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan sanık ...'in İlk Derece Mahkemesine sundukları 04.07.2017, 09.10.2017 ve 09.04.2018 tarihli dilekçelerinde özetle; 'duruşmaya SEGBİS ile katılmak istemediklerini, mahkeme salonunda hazır bulunarak savunma yapmak istediklerini' belirttikleri görülmekle;
Hükümden önce 25.08.2017 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı KHK’nın 147. maddesiyle değiştirilen ve 08.03.2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7078 sayılı Kanunun 142. maddesi ile de kanunlaştırılan CMK’nın 196/4. maddesinde öngörülen zorunluluk halinin ne olduğu belirtilmeden sanıkların mahkeme salonunda hazır bulundurulmayıp SEGBİS yöntemiyle esas hakkındaki savunmaları ve son sözleri sorulmak suretiyle yargılamanın tamamlanıp CMK’nın 289/1-h maddesi kapsamında aynı Kanunun 196/4. maddesine muhalefet edilmesi,
2-)Sanık ... Öğül'ün Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyetine ilişkin hüküm yönünden;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve ... Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında
henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
Bölge Adliye ve İlk Derece Mahkemelerince sübutu kabul edilen somut olay ve bu çerçevede yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesine gelince:
Genel olarak Batman Jandarma Bölge Komutanlığında gerçekleşen olaylar:
Dairemizin 19.11.2019 tarih, 2018/6368 E, 2019/7075 K. sayılı ilamı ile haklarında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri onanan ..,...,...,...,... ve ... 'in darbenin Batman'da hayata geçirilmesi amacıyla 15.07.2016 günü saat 22:00 sıralarında Batman İl Jandarma Komutanı Jandarma Kurmay Albay Hüseyin Topuz'u derdest ettikleri, emir komuta kendisine geçen ve Kurmay Başkan vekilliği görevinde bulunan 'ün saat 22:20 sıralarında
kurmay başkanı odasında yetkili subayları toplayarak emir komutanın kendisinde olduğunu belirterek hareket merkezine gelen sözde sıkı yönetim mesajının emrindeki
personele emir ve talimat mahiyetinde ilettiği, önceden kararlaştırılan darbe planının uygulanması amacıyla sözde sıkıyönetim mesajının bağlı birliklere çekilmesi, personelin teçhizatlandırılması, nizamiyelerin güçlendirilmesi, polis dahi içeri kimsenin alınmaması ve gerekirse ateş açılması talimatı verdiği,
Olay günü kışla nöbetçi amiri olan sanık Yb. ...'ün, sözde sıkıyönetim mesajının geldiği saat 22:20 sıralarında ... ve ... ile birlikte Kurmay Başkanı odasına girdiği, burada...'den aldığı emirler doğrultusunda saat 23:00 sıralarında nizamiyeye giderek personele “arkadaşlar Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, sıkıyönetim kanunu uygulamaya girdi, kapıdan hiçbir personel çıkmayacak kapıya polis gelirse içeri almıyoruz ihtar çekiyoruz ihtara uymazlarsa ateş ediyoruz” dediği, devamında kobradaki mühimmat durumunu oradaki kobracılara sorduğu, 'mevzilerinize geçin, hazırda olun, çelik yelek ve çelik başlıklarınızı giyin, nizamiyede emniyet alın...' şeklinde emirler verdiği olayda;
Örgütsel bağı kesin olarak ortaya konamayan sanık ... ün icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğunun, suç işleme karar ve iradesine katıldığının da kanıtlanamamış olmasına, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yönetimi tarafından planlanan genel darbe planı çerçevesinde ülke çapında gerçekleştirilen Anayasal düzeni ihlal suçunun icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkı tek başına vahamet arz etmeyen, hakkında TCK'nın 24/1-4 ve 30. maddelerinin tatbik şartları da bulunmayan sanığın eylemlerinin; elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkının tek başına vahamet arz etmemesi de nazara alındığında, işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (TCK madde 39/2-c) suretiyle Anayasayı ihlal suçuna yardım etmek kapsamında kaldığı anlaşılmakla; eylemlerinin niteliği, konum ve etkinlik dereceleri de gözetilerek TCK'nın 39/2-c. maddesi uyarınca kusurlu hareketleri ile orantılı, hakkaniyete uygun bir ceza tertip edilmesi gerektiği gözetilmeden sanık hakkında hatalı değerlendirme ile doğrudan fail olarak mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafileri, sanık ... ve ..., sanık ... Tanrısever'in eşi ile katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedeni, tutuklulukta geçirilen süre ve mevcut delil durumu dikkate alınarak tahliye taleplerinin reddi ile sanıklar ..., Kamil Öğül ve ...' in tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 15.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.