1. Hukuk Dairesi 2022/1766 E. , 2022/4876 K.
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: EREĞLİ(KONYA) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra,dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, eşi ile arasında sorunlar olduğunu, eşinin evi terk ettiğini, davalı oğlu Emre’nin annesi ile kendisini barıştıracağı, annesinin tekrar müşterek konuta döneceği yönünde verdiği sözler ve baskıları ile maliki olduğu 102 ada 4 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma akdi ile 3492 ada 1, 2, 3, 6, 7 parsel ve 3493 ada 3 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ise satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiğini, ancak eşinin eve dönmediği gibi müşterek konuttaki eşyalarını da alarak babasının evine yerleştiğini,davalının bakım yükümlülüğünü yerine getirmediğini, temliklerin davalının baskı ve hilesi ile yapıldığını, kandırıldığını öğrendiğinde eşinin anne ve babası ile tartıştıklarını ve onları yaraladığını, bu nedenle ceza aldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, temliklerin davalının hilesi ile yapıldığı, davacı ve davalının cezaevinde bulunup davalının bakım yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesinin tebliğ işlemlerinin usulsüz yapıldığını, davalının sadece 186. madde şerhli davetiye tebliği üzerine davadan haberdar olduğunu, davalının savunmasını yapmak için talepte bulunmasına rağmen Mahkemece beyanlarının tutuklu olması nedeniyle alınamadığını, davalının tutuklu olması ve mali durumunun olmaması nedeni ile de avukat yardımı almasının mümkün olmadığını, davalının savunma hakkının kısıtlandığını, hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalının iddia edilen şekilde davacıya baskı, tehdit, hile gibi eylemde bulunmadığını, davacının düzensiz hayatını düzene sokmaya çalıştığını, ancak davacının alkol ve düzensiz yaşantısına devam ettiğini, davalının, davacının bu alışkanlıklarını bıraktırmak için uğraştığını, ancak davacının, kayınpederi ve kayınvalidesini öldürmek için silahlı eylemde bulunduğunu, bu eylemleri neticesinde kendisinin birden fazla kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan cezaevine girdiğini, bu süreç içerisinde kendisine ölünceye kadar bakma akdinin gereği davacıyı fiilen yanına alma imkanı olmadığını, davacının ölünceye kadar bakma akdine konu taşınmaz üzerinde hakkının olmadığını, söz konusu taşınmazın davalının annesinin ve annesinin ailesinin katkıları ile edinildiğini, aile konutu olarak kullanılan taşınmaz olduğunu ancak davacının tapunun üzerinde olmasından yararlanarak taşınmazı ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiğini, davacının iddia suçlama ve beyanlarının tamamının gerçeğe aykırı olduğunu, dinlenen tanık beyanlarının da gerçek dışı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27/09/2021 tarihli ve 2021/1008 Esas 2021/1148 Karar sayılı kararıyla; davacının dava konusu 3492 ada 1,2,3,6 ve 7 parsel sayılı taşınmaz ile 3493 ada 3 parsel sayılı taşınmazları 24.11.2017 tarih ve 17818 yevmiye numaralı akitle davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 102 ada 4 parsel sayılı taşınmazı ise 25.10.2017 tarih 16004 yevmiye numaralı akitle ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiği, 27.11.2017 tarihinde ise kandırıldığını anlaması üzerine ceza dosyasına konu eylemi gerçekleştirdiği, eldeki davanın ise 04.03.2019 tarihinde açıldığı dikkate alındığında TBK’nın 39. maddesindeki 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açık olup açılan davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının, davalı ve diğer akrabalarının baskısı sonucu, eşi ile bir araya geleceği sözü verilerek dava konusu taşınmazları davalıya temlikinin sağlandığını, davalıya yapılan temliklerden sonra,eşinin eve dönmediği gibi, müşterek konuttaki eşyalarını da boşalttığını ve davalının annesini, dedesinin yanına yerleştirdiğini, davalının temlikleri sağladıktan sonra, davacıya bakmadığını, tanık beyanları ile tüm iddianın ispatlandığını, İlk Derece Mahkemesi kararının doğru ve yerinde olduğunu, ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kararının eksik inceleme ile verildiğini, taşınmazların temlikinden dava tarihine kadar, davalı tarafından davacının hala ümitlendirildiğini ve yanıltılmaya devam edildiğini, davacının hilenin etkisinden dava tarihinde kurtulduğunu ve ilk fırsatta eldeki davayı açtığını, davacının, davalıya güvendiğini ve dava açılıncaya kadar beklediğini.davacının hata ve hileyi öğrendiği tarihin dava tarihine çok yakın bir zaman olup, davanın süresi içinde açıldığını, davalının devir işlemlerinden sonra, hala davacıyı eşi ile barıştıracağını,bir şansı olduğunu söyleyerek oyaladığını, davacının da oğlu olan davalıya güvendiğini, davacının artık eşi ile barışamayacağını anladığı anda eldeki davayı açtığını,davanın süresi içinde açıldığını, ayrıca, satış sözleşmesi geçersiz olup, davacıya satış bedeli de ödenmediğini, dava konusu 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden de Bölge Adliye Mahkemesi kararının yanlış olduğunu, zira bu taşınmaz yönünden hile ve aldatma iddialarının bulunmayıp, bu taşınmaz yönünden iddianın ölünceye kadar bakma akdine aykırılık nedeni ile tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğunu, ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan temliklerin hak düşürücü süreye tabi olmadığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile ve ölünceye kadar bakma akdi gereği bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.2. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi basitçe, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe ayrıca şekle bağlı bir sözleşme olarak tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme Türk Borçlar Kanunu'nun 611. maddesinde, ölünceye kadar bakma sözleşmesi bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tarif edilmiştir.
Anılan Kanun'un bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer.
Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametini temin etme yanında besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır.
Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları Türk Borçlar Kanunu'nun 617. maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirine tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Diğer taraftan, Türk Borçlar Kanunu'nun 617/son maddesi hükmüne göre; hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen, artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
Uyuşmazlığın değinilen hüküm (TBK md 617/son) uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 25.10.2017 tarihinde 102 ada 4 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakım akdi ile, 24.11.2017 tarihinde 3492 ada 1, 2, 3, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar ile 3493 ada 3 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının tamamını satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiği, davacının eşinin evi terketmesi nedeniyle, eşinin eve dönmemesi ve kendisiyle barışmaması üzerine 27.11.2017 tarihinde kayınvalidesi ve kayınpederi olan ... ve ...’un konutuna giderek her ikisini de öldürmeye teşebbüs ettiği ve yaraladığı, anılan olay nedeniyle yapılan yargılama sonucunda Ereğli (Konya)Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/250 Esas, 2020/5 Karar sayılı dosyası ile davacının mahkumiyetine karar verildiği ve kararın derecattan geçerek kesinleştiği, davacının satış suretiyle temlik ettiği taşınmazlar yönünden 27.11.2017 tarihinde hileyi öğrendiği, eldeki davanın ise 04.03.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki, davacı tarafından satış suretiyle temlik edilen 3492 ada 1, 2, 3, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar ile 3493 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hile iddiası bakımından 6098 sayılı TBK’nın 39. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği saptanarak Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3.3.3. Davacının 4 parsel sayılı taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;davacı dava dilekçesinde 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden ölünceye kadar bakma akdi gereği bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı (TBK’nın 611 vd.maddeleri uyarınca) tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de aynı hukuki neden benimsenmiş, ne varki, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hükümde bu parsel yönünden de 6098 sayılı TBK’nın 39. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği benimsenerek, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmuştur.
3.3.4. Hâl böyle olunca, dava konusu 102 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden, ölünceye kadar bakma akdi gereği bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteği hususunda (TBK’nın 611. vd.maddeleri gereği) yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince, bu husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
1. Kararın (V/3.3.2) numaralı paragrafında açıklanan nedenlerle, dava konusu 3492 ada 1, 2, 3, 6, 7 parsel ve 3493 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacının temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
2. Kararın (V/3.3.3 ve V/3.3.4.) numaralı paragraflarında açıklanan nedenlerle davacı vekilinin 102 ada 4 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazının değinilen yönden kabulü ile dava konusu 102 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 371/1-a maddesi uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.