Hukuk Genel Kurulu 2021/333 E. , 2022/944 K.
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “tenfiz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunu kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; ... İnş. Tar. ve San. İşl. Tic. A.Ş.’nin tadil tasarısı ile ... San. Tic. ve Yatırım Holding A.Ş.’ye dönüştüğünü, bu şirketin de ... Holding A.Ş. ile birleştiğini, ... Holding A.Ş.’nin de unvan değişikliği ile davalı ...Ş. olduğunu, müvekkillerinden davalı tarafça tahsil edilen paraların iade edilmediğini, bu sebeple davalı aleyhine Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını, dava dilekçesinin davalı vekiline tebliğ edildiğini, dava sonucunda müvekkilleri lehine 31.060,98Euro’nun 22.07.2006 tarihinden itibaren işleyecek temel faiz oranına ek olarak %4 oranında faiziyle birlikte tahsiline karar verildiğini, ayrıca Alman Usul Kanunu’na göre, masrafların tayinine ilişkin verilen ek kararlar ile 1.604,12Euro’nun 09.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek temel faiz oranına ek olarak %5, 3.938,96Euro’nun da 07.11.2006 tarihinden itibaren işleyecek temel faiz oranına ek olarak %5 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verildiğini, yabancı mahkeme kararının usulüne uygun olarak davalı tarafa tebliğ edildiğini, kararın kesinleştiğini, apostil şerhinin düşülerek tercüme evrakının Türkiye Cumhuriyeti Essen Başkonsolosluğu tarafından noter sıfatıyla onaylandığını, 5718 Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) kapsamında yabancı mahkeme kararının tenfiz şartlarının bulunduğunu ileri sürerek Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesi'nin 327 O 211/06 numaralı dosyasından verilen 17.10.2006 tarihli karar ile yargılama masraflarına dair masraf tespit kararlarının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; yabancı mahkeme tarafından müvekkilinin savunma hakkının ihlal edildiğini, kararın usulüne uygun şekilde kesinleşmediğini, tenfiz şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2017 tarihli ve 2017/607 E., 2017/522 K. sayılı kararı ile; Fedaral Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesi'nin 327 O 211/06 sayılı davadaki kararın taraflara tebliğ edildiği, 28.01.2013 tarihinde kesinleşerek ve apostil şerhi ile onaylandığı, tenfiz şartlarının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.10.2006 tarihli 327 O 211/06 sayılı kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 28.11.2018 tarihli ve 2018/568 E., 2018/1299 K. sayılı kararı ile; davacının yabancı mahkeme kararı ile yargılama masraflarına dair masraf tespit kararlarının da tenfizini talep ettiği, dava dilekçesine tanınması talep edilen Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesinin 327 O 211/06 sayılı kararı ile 18.01.2013, 24.01.2013 ve 04.03.2013 tarihli masraflar tespit kararlarının apostil aslı ve onaylı tercümesinin eklendiği, tenfizi istenen Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesinin 327 O 211/06 sayılı kararı ile masraflar tespit kararlarının tüm mahkemelerin münhasır yetkisine giren ve kamu düzenine giren hususlardan olmadığı, MÖHUK'ta aranan karşılıklılık ilkesinin her iki ülkede mevcut olduğu, böylelikle MÖHUK'ta tenfiz için aranan koşulların oluştuğu, tebligatların Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü aracılığıyla yapılıp 1965 tarihli Lahey Sözleşmesine uygun olduğu, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, dava dilekçesinde Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesinin 327 O 211/06 sayılı kararı ile yargılama masraflarına dair tespit kararlarının da tenfizi talep edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesinin 327 O 211/06 sayılı kararı kararının tenfizine karar verilmiş olup 24.01.2013 ve 04.03.2013 tarihli masraf tespit kararları yönünden herhangi bir hüküm kurulmadığı, ancak masraf tespit kararları yönünden de tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi 27. Sivil Hukuk Dairesinin 327 O 211/06 sayılı kararı ile 327 O 211/06 sayılı 24.01.2013 tarihli ve 327 O 211/06 sayılı 04.03.2013 tarihli masraf tespit kararlarının tenfizine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.02.2020 tarihli ve 2019/695 E., 2020/1728 K. sayılı kararı ile; “…(1) Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ''31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun'un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16. Maddesi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 54. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re'sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozularak dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 tarihli ve 2020/596 E., 2020/1091 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; MÖHUK’un 54/c maddesinde kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması hususunun tenfiz şartları arasında yer aldığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 ve 2012/1 tarihli kararında kabul edildiği üzere; kamu düzeninin çerçevesinin Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyi niyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık olarak çizilebileceği, ayrıca iç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerektiği, bu durumda kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan emredici hükümlerin Türk kamu düzenini ihlal edebileceği akla gelmekte ise de her emredici kuralı ihlal eden yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenini ihlal edeceğinin söylenemeyeceği, ölçütün kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri nitelikte bir kural olduğu, böyke bir kuralın varlığını ihlal eden yabancı mahkeme ilamının tenfiz edilemeyeceği, Türk kamu ve özel hukukunda emredici bir kanun hükmünün, Türk kamu düzenine ilişkin bir kural olup olmadığının tespitinde, o kanunun düzenlenme amacının, konusunun ve koruduğu menfaatlerin gözetilmesi gerektiği, yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemiyle açılan somut uyuşmazlıkta, 7194 sayılı Kanun ile eklenen geçici 4. maddesi ile Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16. maddesi kapsamında pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklara ilişkin emredici hükümler getirmekte ise de söz konusu hükümlerin yukarıda tanımlanan ilkeler ve ölçüt çerçevesinde Türk kamu düzeninin ihlaline yol açacak, dolayısıyla yabancı mahkeme ilamının tenfizine engel olacak hükümler olmadığı, bu nedenle eldeki davada değerlendirilmesi gereken bir kanun hükmü olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 07.12.2019 tarihli ve 30971 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un (7194 sayılı Kanun) 41. maddesi ile 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen “Geçici Madde 4” hükmünün, dava konusu yabancı mahkeme kararının tenfizine dair işbu davada yapılan yargılama sırasında yürürlüğe girmiş olması karşısında tarafların iddia ve savunmalarının yukarıda anılan kanun hükmü, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi hükmü ve 5718 sayılı MÖHUK’un 54. maddesi hükmünün birlikte değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
15. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
16. Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir anlatımla, mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
17. Somut olayda ise bölge adliye mahkemesince verilen ilk kararda; dava konusu yabancı mahkeme kararının ve masraf tespit kararlarının tenfiz koşullarının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
18. Anılan kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece; taraf iddia ve savunmalarının 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi hükmü, MÖHUK’un 54. maddesi hükmü ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile birlikte değerlendirilerek hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle re’sen bozulmuştur.
19. Bozma kararı sonrasında bölge adliye mahkemesince, önceki gerekçeye ek olarak; 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesinin, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16. maddesi gereği pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklara ilişkin emredici hükümler getirmekte ise de söz konusu hükümlerin MÖHUK’un 54/1-c maddesi ile alakalı ilkeler ve ölçütler çerçevesinde Türk kamu düzeninin ihlaline yol açacak, dolayısıyla yabancı mahkeme ilamının tenfizine engel olacak hükümler olmadığı, bu nedenle eldeki davada değerlendirilmesi gereken hüküm olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
20. Görüldüğü üzere bölge adliye mahkemesince, bozma kararındaki gerekçede belirtilen hususlarla ilgili olarak yapılan değerlendirme sonrasında yeni bir gerekçeyle karar verilmiştir.
21. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, bozmaya eylemli uyma ile yapılan değerlendirme sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
22. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
23. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.06.2022 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.