Hukuk Genel Kurulu 2022/323 E. , 2022/946 K.
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait hastanede çocuk sağlığı ve hastalıkları dalında doçent doktor olarak çalıştığını, ücreti geç ve eksik ödendiğinden iş sözleşmesinin müvekkilince haklı nedenle feshedildiğini, fazla çalışma yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını, yıllık izinlerinin bir kısmını kullanmadığını ileri sürerek, kıdem tazminatı, ücret, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, davacının dava dışı Tümsağ A.Ş. bünyesinde çalıştığını, alacakların zamanaşımına uğradığını, davacıdan kaynaklanan sebeplerle iş sözleşmesi sona erdiğinden kıdem tazminatına hak kazanmadığını, işyerinde fazla çalışma yapıldığında karşılığı ücretin ödendiğini, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışılmadığını, vardiya usulü çalışan personele ise tatil günü çalışması karşılığı ücretinin ödendiğini, haftada bir gün izin kullandırıldığını, davacının yıllık izinlerini de kullandığını, ücret alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin 10.11.2020 tarihli ve 2020/250 E., 2020/464 K. sayılı kararı ile; dava dışı ... A.Ş. ile davalı şirket arasında işyeri devri bulunduğu, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı nedenle feshedildiği, davacının haftalık 7,5 saat fazla çalışma yaptığı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, hafta tatili çalışmasının ise kanıtlanmadığı, kullanmadığı yıllık izin süresinin 18 gün olduğu, ücretinin ödenmediğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 15.04.2021 tarihli ve 2021/634 E., 2021/629 K. sayılı kararı ile; davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7853 E., 2021/11914 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2.Taraflar arasında, kıdem tazminatı talebinin belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Davanın İlk Derece Mahkemesince kısmen kabulü üzerine taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüyle İlk derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, davalı vekilinin dava konusu taleplerin belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olmadığına ilişkin istinaf sebebini incelemiş ve davacının ücretinin 01/03/2017 tarihli iş sözleşmesinde garanti ücret ve ciroya bağlı hak ediş toplamı olarak belirlendiği, fesih tarihi itibariyle garanti ücret kısmının 30.000,00 TL olduğu hususlarının ihtilaf dışı olduğu, her ne kadar ücretin ciroya bağlı değişen oranlardaki hak ediş kısmının belirlenebilmesi için işveren tarafından düzenlenmesi gereken belgelerin sunulması ile tahkikata ihtiyaç duyulacak ise de, kıdem tazminatı talebi yönünden tavan sınırlaması bulunduğundan ücretin ciroya bağlı hak ediş kısmının tespitinin somut olayda neticeye bir etkisinin olmadığı, ücretin tarafların kabulünde olan garanti bölümünün (30.000,00 TL) dahi tek başına, fesih tarihindeki kıdem tazminatı genel tavanını (brüt 4.426,16 TL) aştığı, dolayısıyla kıdem tazminatının hesaplanmasında her halukarda tavan tutarın esas alınması gerektiğini belirtmek suretiyle dava konusu kıdem tazminatının belirsiz alacak olarak nitelendirilemeyeceğini açıklamıştır. Bununla birlikte, davacı tarafça şartları oluşmamasına rağmen belirsiz alacak davasına konu edilen kıdem tazminatı talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmemesi gerektiği ve davanın kısmi dava olarak nitelendirilip görülmesi gerektiği kanaatine varılarak bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kıdem tazminatı alacağının belirsiz alacak olarak nitelendirilemeyeceği yönündeki gerekçesi kıdem tazminatı tavanını öngören kuralın mutlak emredici nitelikte olduğu ve ücretin tarafların kabulünde olan garanti bölümünün tek başına, fesih tarihindeki kıdem tazminatı genel tavanını aştığı nazara alındığında isabetlidir. Ancak bu hukuki tespite rağmen davanın kısmi dava olarak nitelendirilip görülmesi gerektiği sonucuna varılması yerinde değildir. Şöyle ki, davacının dava açarken kıdem tazminatı miktarını belirleyebilmesi için uhdesinde gerekli veri ve bilgilerin bulunduğunun kabul edilmesi gerekli olup, kıdem tazminatı yönünden belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Buradaki hukuki yarar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114’üncü maddesi gereğince dava şartı olup, sonradan hakim tarafından verilecek süre ile davacı tarafından ya da Mahkemece re’sen belirsiz alacak davasının kismi dava türüne tahvil edilmesi suretiyle tamamlanması mümkün olan bir dava şartı değildir. Bu nedenle belirtilen talep yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 23.11.2021 tarihli ve 2021/2100 E., 2021/1970 K. sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/1166 E., 2019/576 K. sayılı emsal içtihadına göre şartları bulunmamasına rağmen belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın, hukukî yarar yani dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddedilmemesi gerektiği, davacı tarafça belirsiz alacak davasına konu edilen kıdem tazminatı alacağı bakımından davanın kısmi dava olarak nitelendirilip görülmesi gerektiği, davalı vekilinin kıdem tazminatı talebinin belirsiz alacak olmadığına ilişkin istinafı haklı görülmüş ise de, salt bu nedenle davanın reddine karar verilmesine dair itirazının yerinde olmadığı, 03.09.2019 tarihli bilirkişi raporunun ilk seçeneğinde hesaplandığı üzere davacının toplam hak kazandığı kıdem tazminatı net 37.235,52TL talep edilen miktarın ise 6.049,30TL olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kıdem tazminatı tavanı üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı alacağının belirsiz alacak davasına konu edilmeyeceği konusunda Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında ihtilaf bulunmayan somut olayda, anılan alacak bakımından davanın kısmi dava olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, hukukî yararının tamamlanabilir bir dava şartı olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davanın usulden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, uyuşmazlık konusu olan ve Bölge Adliye Mahkemesince hüküm altına alınan kıdem tazminatı alacağının 6.049,30TL, tespit edilen miktarının ise 37.235,52TL olduğu dikkate alındığında, direnme karar tarihi olan 23.11.2021 tarihi itibariyle Bölge Adliye Mahkemelerinin verdiği kararlarda 78.630TL olan temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.
17. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
18. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 23.11.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.630TL’dir.
19. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı, kıdem tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretleri alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
21. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.11.2020 tarihli karar taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
22. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra kıdem tazminatı alacağının belirsiz alacak olarak nitelendirilemeyeceği yönündeki gerekçe isabetli bulunsa da, davanın kısmi dava olarak nitelendirilip görülmesi gerektiği sonucuna varılmasının yerinde olmadığı, davacının kıdem tazminatı alacağı yönünden belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığı, hukukî yarar tamamlanması mümkün olan bir dava şartı olmadığından belirtilen talep yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından direnme kararı verilmiştir.
23. Bu durumda direnme kararını temyiz eden davalı aleyhine 37.235,52TL olarak tespit edilen ve talep edilen miktara göre 6.049,30TL olarak hüküm altına alınan uyuşmazlık konusu kıdem tazminatı alacağı miktarının açık biçimde Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 23.11.2021 tarihinde geçerli olan 78.630TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
24. Hâl böyle olunca davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.