L ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı : 1995/22 Karar Sayısı : 1995/37 Karar Günü : 15.8.1995 R.G. Tarih-Sayı :16.12.1997-23202 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Nevşehir Asliye Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Yasa'nın 21. maddesiyle değiştirilen 360. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'nın 7., 10. ve 38. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Sanığın iş yerinde ödeme kaydedici cihaz kullanmadığı ve 3100 sayılı Yasa'nın, 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Yasa'nın 38. maddesiyle değişik mükerrer 8. maddesinin birinci fıkrası yoluyla 213 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 360. maddesine aykırı davranması nedeniyle açılan kamu davasında, Mahkeme, maddenin ikinci fıkrasının iptali istemiyle başvuruda bulunmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Mahkemenin başvuru kararının gerekçesi şöyledir : 'Sanık Mustafa Tuzköylü hakkında Nevşehir C. Başsavcılığınca tanzim edilen 29.03.1995 tarih ve 1995/222 Esas sayılı iddianame ile sanığın 21.01.1995 suç tarihinde yazar kasa almayarak 213 sayılı Yasanın 360'ıncı maddesine muhalefet ettiğinden bahisle 3100 sayılı Yasanın mükerrer 8'inci maddesi delaletiyle cezalandırılması talebi ile dava açılmıştır. Sanığın mahkemedeki yapılan duruşmasında 04.05.1995 tarihinde suç tarihinin 21.01.1995 olması sebebiyle hakkında müsnet suçun sübutu halinde 4008 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin de tatbiki muhtemel bulunduğundan sanığın gerek isnat edilen iddianamedeki madde gerekse 4008 sayılı Yasa gereğince savunması alınmıştır. 4008 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılığı hususunda görüşü sorulan C. Savcısı belirtilen maddenin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğinden bahisle mütealada bulunmuştur. Mahkemenin 4.5.1995 tarihli ara kararının 3 üncü maddesi gereği 4008 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin Anayasa'nın 7, 10 ve 38 inci maddelerine aykırı olduğu cihetle bu yönde Anayasa Mahkemesine itirazen iptal talebi ile müracaat edilmesine ve gerekli evrakın tanzimi suretiyle Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir. Anayasa'ya aykırılığı iddia edilen 4008 sayılı Yasa'nın 21 inci maddesi ile ilgili kanunun kabul tarihi 24.06.1994 olup 06.07.1994 tarihinde istisnalar dışındaki maddeleri yayın ile birlikte yürürlüğe girmiştir. Gerek iptali istenilen 21 inci madde gerekse talebin dışında kalan 20 nci maddeler ceza hükmü taşıyan maddeler olup 4008 sayılı Yasanın 40 ıncı maddesi gereğince 01.01.1995 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Sanık hakkında uygulanacak olan 4008 sayılı Yasanın 21 inci maddesi '04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 360 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Kaçakçılığa teşebbüste hapis cezası, Madde 360- Bu kanun 358 inci maddesinde yazılı fiilleri işleyenler hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası hükmolunur. Kaçakçılığa teşebbüs suçu nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesi halinde para cezası miktarı hesabından hapis cezasının her bir günü için sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.' şeklindedir. Yine aynı 4008 sayılı Yasanın 20 nci maddesinde ise 4.1.1960 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinin 1 inci fıkrası değiştirilerek 344 üncü maddenin 1-6 numaralı bendlerinde yazılı kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında 345 inci maddede yazılı vergi cezalarından ayrı olarak altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile bu kadar müddet ticaret, sanat ve meslek icrasından mahkumiyeti hükmolunur şeklindedir. Yukarıda kısaca belirtildiği gibi yapılan bu değişiklikle kaçakçılık suçunu işleyen kişi hakkında para cezalarının hükmedilmesi sırasında eğer ceza kısa süreli ise (6 aydan 1 yıla kadar olan kısım için) paraya çevirmede 647 sayılı Yasanın 4 üncü madde hükümleri uygulanabilecek ayrıca 647 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde belirtilen tecil hükümleri sanık hakkında uygulanabilecektir. Buna karşılık vergi kaçıkçılık suçunu işleyen ve yasa ile fiili kaçakçılığa teşebbüs derecesinde kalan mükellefler hakkında verilecek cezanın paraya çevrilmesi sırasında asgari ücret esas alınıp bunun yarısı kadar günlük ceza ile cezalandırılabilecek mükellefin bu cezasının da ertelenmeyeceği esas alınmıştır. Bir başka açıdan bakıldığında vergi kaçakçılığına teşebbüs eden mükellef yönünden ağır para cezası ile bu para cezalarının ertelenemeyeceği hükmü getirilmiş iken suçun teşebbüs derecesinden açıp kaçakçılığı işlemiş olanlar hakkında ticaret, sanat ve meslek icraasından mahrumiyet hükümleri yasakoyucu tarafından konulmuş bulunmaktadır. Anayasa'mızın 7 nci maddesinde belirtilen yasama yetkisinin devredilemeyeceği hükümleri karşısında yasakoyucunun yasa koyma, yasa ile ceza belirleme yetkisini bir başka organ olan asgari ücret tesbit komisyonuna yani yürütmeye bırakması mümkün değildir. Keza; Anayasa'nın 38 inci maddesindeki suç ve cezaların yasallığı ilkesi karşısında yasakoyucu Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalınması ve hangi eylemlerin hangi ölçüdeki ceza ile yaptırımda bulunulacağı hangi durum ve davranışların ağırlaştırıcı veya hafifleştirici olarak kabul edileceği hususundaki taktir yetkisinin Anayasa ve ceza hukuku kurallarına uygun olması gerekir. Diğer yandan Anayasa'nın 10 uncu maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi yönünden de bu yasanın Anayasa'ya aykırı olduğu belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi 4008 sayılı Yasanın 21 inci maddesi ile 20 nci maddesi kendi aralarında Anayasa'nın 10 uncu maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi yine Anayasa'nın 38 inci maddesinde belirtilen cezaların kanunilik ilkesine aykırıdır. Ayrıca; bu yasa ile ceza verme yetkisi ve miktarı ayrıca cezanın ağırlaştırılıp hafifleştirilmesi asgari ücret komisyonunun tayin ettiği miktarla sınırlı kalacağından bu miktarı koyacak olan ve yapısı itibarı ile yürütme organı dahil olduğu şüphe götüren bir kuruluşa verilmesi Anayasa'nın yasama yetkisi devredilemeyeceği bildiren 7 nci maddesine aykırıdır. Yasanın bu maddesi ile yasa koyma ve yasa ile ceza belirleme yetkisinin başka bir organa bırakılması ceza ve ceza yerine geçecek önlemlerin ancak yasa ile konulabileceği sarahaten belirtilmiş olmasına rağmen asgari ücret komisyon kararlarının esas alınmasının kabulü suç ve cezaların kanuniliği konusundaki evrensel hukuk kurallarına aykırılığı uygulama sonunda çıkacak sonuçların her yıl veya bazen de ekonomik durumun gösterdiği çizgi doğrultusunda yılda iki defada değişebileceği yasanın 20 ve 21 inci maddelerinin kendi içinde dahi Anayasa'nın kabul ettiği eşitlik ilkesinin dışında kaldığı hususu nazara alınarak 4008 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin Anayasa'nın 7, 10 ve 38 inci maddelerine aykırı olduğu hususunda talebimizin itirazen Yüksek Mahkemenizce incelenerek Anayasa'ya aykırı olan bu hükmün iptaline karar verilmesi saygı ile arz olunur.' III- YASA METİNLERİ A- İptali İstenilen Yasa Kuralı 4.1.1961 günlü, 213 Sayılı Vergi Usul Yasası'nın 24.6.1994 günlü, 4008 Sayılı Yasa'nın 21. maddesiyle değişik 360. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir : 'Kaçakçılığa teşebbüs suçu nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesi halinde, para cezası tutarının hesabında, hapis cezasının her bir günü için sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.' B- Dayanılan Anayasa Kuralları İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır : 1- 'MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.' 2- 'MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.' 3- 'MADDE 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse kendisini veya kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Ceza sorumluluğu şahsîdir. Genel müsadere cezası verilemez. İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir. Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez.' IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER ve Lütfi F. TUNCEL'in katılmalarıyla 7.6.1995 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali istenilen yasa kuralı ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü : A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasa'nın değişik 4. maddesinde, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların her günü için en çok onbin lira hesabıyla para cezasına çevrilebilme esası getirilmekte ve genel olarak suçlunun ve suçun işlenmesindeki özellikleri gözönünde bulundurulmaktadır. Vergi Usul Yasası'nın itiraz konusu 360. maddesinin ikinci fıkrasında ise, vergi kaçakçılığına teşebbüsten dolayı hapis cezasına hükmolunması ve bu cezanın paraya çevrilmesine karar verilmesi durumunda, bir günlük hapis cezası karşılığı sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınmakta, vergi kaçakçılığına teşebbüs gibi çok özel bir durum düzenlenmekte ve vergi kaybının önlenmesine yönelik caydırıcı ve etkin önlemler getirilmektedir. Ayrıca, 360. maddenin ikinci fıkrasıyla getirilen asgari ücret ölçüsüyle, ekonomik alanda yaşanan yıllık para değerindeki kaybın para cezalarına olumsuz yönden yansıması önlenmekte ve böylece suç ve ceza arasında bulunması gereken duyarlı denge sağlanmaktadır. B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu 1- Anayasa'nın 38. Maddesi Yönünden İnceleme Anayasa'nın 38. maddesinde, suç ve cezaların yasallığı ve ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesi benimsenmektedir. Suç ve cezalara ilişkin bu ilkeler ceza hukukunun temel ilkeleriyle birlikte toplum ve bireyler yönünden en önemli güvenceleri oluşturmaktadır. Bu çerçevede yasakoyucunun, değişen ve gelişen toplum yaşamından kaynaklanan yeni gereksinimleri karşılamak amacıyla suç ve ceza alanında yeni düzenlemeler getirmesi olağandır. Hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan eylemlere ne tür ve oranda ceza verileceğini saptama, yasama organının yetkisindedir. İtiraz konusu kural uyarınca, kaçakçılığa teşebbüs nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesi durumunda, para cezasının hesabında hapis cezasının her gününe karşılık sanayi sektöründe 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık tutarının yarısı esas alınacağından, suç işleyen kişi hakkında öngörülen ceza, suç gününden önce belirlenmiş olmaktadır. Kuralın cezaların yasallığı ilkesine ve Anayasa'nın 38. maddesine aykırı bir yönü görülmemiştir. İtirazın reddi gerekir. 2- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesiyle aynı hukuksal durumda olan kişilerin aynı kurallara değişik hukuksal durumda olanların ise değişik kurallara bağlı tutulması öngörülmektedir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmemektedir. Yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılması Anayasa katında geçerli görülmemektedir. Bu mutlak yasak, birbirinin aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilmektedir. Özelliklere, ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi aykırı değil, geçerli kılmaktadır. Aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik, eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik gerçekleşmiş olacaktır. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklarla, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi durumunda Anayasa'nın eşitlik ilkesinin çiğnendiği sonucu çıkarılamaz. Kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesi, çağdaş ceza hukukunun getirdiği insancıl bir anlayıştır. Bu kuralın uygulanma koşul, sınır ve kapsamı, 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesi ile Türk Ceza Yasası'nın değişik 119. maddesinde belirlenmiştir. Gerek Türk Ceza Yasası'nda gerekse ceza kurallarını içeren öbür yasalarda özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilebilme olanağını ortadan kaldıran ve daha güç koşullara bağlayan ayrık kurallara da yer verildiği görülmektedir. Zaman içinde toplumsal gereksinmeleri karşılamak kişi ve toplum yararının zorunlu kıldığı düzenlemeleri yapmak, toplumdaki değişikliklere koşut olarak alınan önlemleri güçlendirmek, geliştirmek etkilerini daha çok artırmak ya da tersine bunları hafifletmek ya da ortadan kaldırmak yasakoyucunun yetkisindedir. 213 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 360. maddesinin ikinci fıkrasında, kaçakçılığa teşebbüs suçunun niteliği, kapsamı ve cezalandırmadaki amaç gözetilerek, bu suç nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesinde 647 sayılı Yasa'da öngörülenden farklı bir düzenleme yapılmıştır. Yasakoyucunun kaçakçılığa teşebbüs suçunda verilen hapis cezasının paraya çevrilmesinde daha ağır para cezasını öngörmesi ve erteleme olanağını kaldırması cezanın caydırıcılık etkisini arttırmak amacına yönelik bulunmaktadır. Bu nedenle, itirazın reddi gerekir. 3- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme Anayasa'nın 7. maddesinde 'Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez' denilmektedir. İtiraz konusu kuralda kaçakçılığa teşebbüs suçu nedeniyle verilen hapis cezasının paraya çevrilmesinde öngörülen asgarî ücret esası, önceden ve de yasayla belirlenmiş olduğundan kural, Anayasa'nın 7. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir. Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Yalçın ACARGÜN ile Ali HÜNER bu görüşlere katılmamışlardır. VI- SONUÇ 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Yasa'nın 21. maddesiyle değiştirilen 360. maddesinin ikinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Yalçın ACARGÜN ile Ali HÜNER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 15.8.1995 gününde karar verildi. Başkan Yekta Güngör ÖZDEN Başkanvekili Yılmaz ALİEFENDİOĞLU Üye İhsan PEKEL Üye Selçuk TÜZÜN Üye Ahmet N. SEZER Üye Samia AKBULUT Üye Yalçın ACARGÜN Üye Sacit ADALI Üye Ali HÜNER Üye Lütfi F. TUNCEL Üye Nurettin TURAN