Hukuk Genel Kurulu 2006/11-725 E. , 2006/712 K.
MAHKEMESİ : Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/05/2006
NUMARASI : 2006/44 E- 146 K.
Taraflar arasındaki 'tapu iptali, tescil' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.05.2004 gün ve 1995/449-2004/185 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 22.09.2005 gün ve 2004/9850-2005/8572 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, müvekkiline ait taşınmazın, 1992 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan karar ile davalı kooperatife satıldığını ancak, sözü edilen genel kurulun toplantı nisabı sağlanmadan yapıldığını, bu nedenle kararın geçersiz olduğunu, ayrıca genel kurul ve satış tarihinde davacı kooperatifin yedek yönetim kurulu üyesi olan şahsın aynı zamanda davalı kooperatifin de başkanlığını yaptığını ileri sürerek, geçersiz karara dayalı olarak yapılan taşınmaz satışının ve davalı adına tapunun iptali ile davacı kooperatif adına tapuya yazımına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; anılan taşınmazın satışına ilişkin ilan verilmesi üzerine bedeli ödenerek satış işleminin gerçekleştiğini, müvekkilinin iyiniyetli müktesip olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; toplanan kanıtlara göre, taşınmazın davacı kooperatifin 13.06.1993 tarihli genel kurul toplantısında satılması kararının alındığı genel kurulda alınan yetkiye dayanarak satış işlemini davacı kooperatifin yönetim kurulu üyelerinden S..A..ve A..T..'ın gerçekleştirdiğini, o tarihte davalı kooperatifin başkanı olan N..'ın davalı kooperatifin yedek yönetim kurulu üyesi olmasının genel kurul kararının usulsüzlüğünü bildiği sonucuna götürmeyeceği, satış için yönetim kuruluna yetki verilen genel kurul kararlarının iptali davasının eldeki dava açısından sonuca etkili olmayacağı, zira davacı kooperatifin kendi iç işleyişi ile ilgili olan bu hususun ancak o tarihteki yöneticilerin sorumluluğu açısından etkili olabileceği, davalı kooperatifin taşınmaza iyiniyetle malik olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davacı kooperatife ait taşınmazın davalı kooperatife yapılan satışının iptali istemine ilişkindir. İptal nedeni olarak davacı kooperatifin taşınmaz satışına karar verdiği, 13.06.1993 tarihli genel kurul toplantısının, 1163 sayılı yasanın 51.maddesinde öngörülen toplantı ve karar yeter sayısı sağlanmaksızın yapıldığı gösterilmiştir.
Kooperatifler Kanunu gereğince genel kurulun yasa ve anasözleşmede öngörülen karar nisapları emredici nitelikte olup, bunlara aykırı olarak alınan kararlar yok hükmündedir.
1163 sayılı kooperatifler Kanunu'nun 42.maddesi gereğince genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyeleri seçilebilirler. Seçime ilişkin genel kurul kararı yeterli toplantı ve karar nisabı olmaksızın alınmış ise bu karar geçersiz ve yok hükmündedir. Böyle bir genel kurul kararı ile seçilen yöneticilerin kooperatifi temsil ve ilzamı da söz konusu olmaz. Bu durumda yetkisiz kişilerin yaptığı işlemler kooperatif açısından işlemde irade sakatlığı sonucunu doğurur.
Somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar resmi biçimde taşınmaz satış işlemi tekemmül ettirilmiş ve taşınmazın mülkiyeti davalı kooperatife geçirilmiş ise de, davacı kooperatifin işlemine dayanak olan 13.06.1993 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğu iddia edildiğine göre bu konuda açılmış bulunan genel kurul kararının yoklukla malül olduğunun tespitine ilişkin davanın sonucu eldeki dava açısından bekletici sorun yapılıp, sonucuna göre karar vermek gerekmektedir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibarıyle HUMK.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.11.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davadaki istem tapu iptal ve tescil olup mahkemece davalı kooperatif aleyhine açılmış taşınmazın devrine dayanak sağlayan ve yönetime satış yetkisi veren genel kurul kararının iptalinin eldeki davada bekletici sorun olup olmadığı konusunda yerel mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasındaki görüş aykırılığı nedeni ile uyuşmazlık Yüksek Hukuk Genel Kurulunun önüne gelmiştir. Hukuk Genel Kurulu özel dairenin bozma ilamında belirttiği gerekçeler ile tapu kaydının oluşmasına dayanak teşkil eden davalı kooperatifin genel kurul kararının iptali için açılan dava sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararını bozmuştur.Aşağıda açıklanan nedenler ile bu bozma kararına katılamıyorum:
Davacı kooperatifin 13.06.1993 tarihinde yapılan genel kurulunda kooperatife ait niza konusu taşınmazın satışı konusunda karar alınmış,bu karar Ticaret Sicilinde ilan edilmiş, hiç kimse tarafından bu kararın uygulanmasının durdurulması yolunda mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınmamış, ve bu kararın iptali ile ilgili olarak bir dava açılmamıştır.Bu karardan çok sonra 30.12.1993 tarihinde nizalı taşınmaz davalı kooperatife satılmış ve tapuda devri verilmiştir.Satıştan üç yıl kadar sonra 09.08.1996 tarihinde satışa dayanak teşkil eden kooperatif genel kurul kararının iptali için ve 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 51.maddesinde öngörülen toplantı ve karar yeter sayısı sağlanmaksızın yapıldığı gerekçesi ile elimizdeki davada davacı olan kooperatif tüzel kişiliği aleyhine dava açılmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki her dava açıldığı tarihteki koşullara göre sonuçlandırılır, eldeki bu davanın açıldığı 1995 tarihi itibarı ile satışa dayanak teşkil eden genel kurul kararının iptali yönünde açılmış bir dava mevcut değildir, dava 1996 yılında açılmıştır. Zaten dava dilekçesinin içeriğinden de anlaşılacağı gibi davacı hiçbir mahkeme kararı olmaksızın ve kendi yorumuna göre genel kurul kararının yok sayılması gerektiğini belirterek davasını açmış olup zaten bu hali ile ve dava tarihi göz önüne alındığında geçerli bir genel kurul kararı mevcut olduğundan koşulları bulunmayan davanın reddi gerekir idi. Daha sonra açılan bu dava halen devam etmektedir, davanın kabul ile sonuçlanması halinde davaya konu olan genel kurul kararlarının alındığı tarihten itibaren yok hükmünde sayılacağına kuşku yoktur, ancak bu yok hükmü sadece ve sadece davada taraf olanlar ve 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 53/son maddesindeki ayrık hüküm nedeni ile kooperatif tüzel kişiliği ile birlikte bütün ortaklar için de hüküm ifade edecektir.Elimizdeki davanın davalısı kooperatif üyesi değildir, genel kurul kararının iptali için açılan davada taraf da değildir ki taraf olsa bile husumetten reddi gerekir, öyle ise bu dava sonucu verilecek kararın elimizdeki davaya hiçbir etkisi söz konusu olamayacaktır. Aksi halde her genel kurul kararının iptalinde bu karara göre kooperatif ile hukuki ilişkiye girmiş olan üçüncü kişilerin bu ilişkilerinin salt bu nedenle sonlandırılması hem kararların ancak taraflar için bağlayıcı olması ilkesine, hem de Türk Ticaret Yasasının 38 ve 39.maddelerinde hüküm altına alınan sicile itimat kuralının ihlali olacaktır. Örneğin kooperatif genel kurulunun aldığı bir karar ile kooperatife ait taşınmaz üzerine bina yapımı kararlaştırılsa ve bu karara göre kooperatif üçüncü bir kişi ile sözleşme yapıp bu bina inşaatı tamamlansa, ancak yapıma onay veren genel kurul kararı nisap yokluğundan iptal edilse bu durum inşaat sözleşmesinin iptalini mi gerektirecektir,inşaatı yapan kişinin bu sözleşmeden doğan bütün hakları yok mu sayılacaktır? Kanaatimizce böyle bir sonuca varmanın hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Bu husus şimdiye kadar mevcut olan yargısal kararlar ile uyuşmadığı gibi doktrinde de böyle bir iptal kararının kooperatif ile genel kurul kararına dayanarak hukuki ilişkiye giren iyi niyetli üçüncü kişiler aleyhine hüküm doğurmayacağı da kabul edilen görüştür.( Genel kurul kararının iptaline dair ilam kesinleşince bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder.”T.K. m. 383”. İptal kararı bozucu yenilik doğuran bir hüküm olup kararı İÇ İLİŞKİDE geçmişe etkili olarak kaldırır.Ancak,iptal kararı verilmeden önce iyi niyetli üçüncü kişilerin genel kurul kararına dayanarak kazandıkları haklar saklı, üçüncü kişilerle yapılan işlemler geçerlidir.- Poroy-Tekinalp- Çamoğlu-Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku 1996 sayfa 378 ) (Aynı doğrultuda Zafer Kısa-Anonim Ortaklıkta Genel Kurul-Sayfa- 203-204-238) (Butlanın tespitine ilişkin bulunan kesin hüküm niteliği gereği geçmişe etkilidir. ANCAK bu geçmişe etki ortaklık içi ilişkide ve genel kurul kararının ortaklık ile üçüncü kişiler arasındaki hukuki ilişkinin unsurunu veya geçerliliği şartını oluşturduğu hallerde söz konusu olur.Buna karşılık yönetim kurulunun batıl genel kurul kararına müsteniden iyi niyetli üçüncü kişilerle temsil yetkisi çerçevesinde kurduğu ilişkiler bakımından TESPİTE İLİŞKİN KESİN HÜKÜM GEÇMİŞE ETKİLİ DEĞİLDİR; yani yönetim kurulunun batıl karara dayanarak üçüncü kişilerle temsil yetkisi kapsamında yapmış olduğu işlemlerin kesin tespit hükmü karşısında hükümsüz kaldığı ileri sürülemez.Çünkü iyi niyetli üçüncü kişiler ortaklığın konusuna giren bütün hukuki işlemlerin temsile yetkili olanlarca ortaklık adına yapılabileceğini kabul etmekte haklıdırlar “T.T.K.md.321/1 ve 1V) Seçimlerine dair kararın batıl olduğu tespit edilen yönetim kurulu üyelerinin iyi niyetli üçüncü kişilerle yaptıkları işlemlerin de tespit hükmünden müteessir olmayacaklardır. (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu- Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü İkinci Baskı Sayfa:114-115). Davanın butlanının ileri sürülmesini dürüstlük kuralı açısından incelersek her hak gibi genel kurul kararının butlanının ileri sürülmesi de dürüstlük kuralı çerçevesinde mümkündür (T.M.K. md. 2). Bu kurala aykırı olarak dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına istinat edilemez. (Yargıtay İçt. Bir. Büyük Genel kurulunun 30.09.1988 gün 1987/2 1988/2 Sayılı Kararı). Yargıç butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe taktir edecektir...... Bir kararın uygulanmasına ve bu uygulamanın sonuçlarına yıllarca (olayımızda satıştan itibaren üç yıl sonra genel kurul kararının iptali için dava açılmıştır) itirazsız rıza ve tahammül gösterilip de sonradan ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. (Aynı eser sayfa:116). Bundan da anlaşılacağı gibi butlanın üç yıllık aradan sonra ileri sürülmesi en azından hakkın kötüye kullanılması olup yasalarca korunması mümkün değildir.
Yüksek Hukuk Genel Kurulu ve Yüksek Özel Dairenin dava ile ilgili diğer bir görüşü de genel kurul kararının iptali için açılan davanın kabul edilmesi halinde satışa yetki veren karar da iptal edileceğinden satışın dayanağının ortadan kalkacağı ve bunun sonucu olarak da davalı adına yapılan tescilin yolsuz tescil durumuna düşeceğidir. Bu düşünce genel ilke olarak doğrudur, eğer tescilin dayanağı işlem,belge geçersiz ise alıcının iyi niyeti de sonuca etkili olmayacağından yolsuz tescil durumunda tapunun iptali ile davacı adına tescil edilmesi gerekmektedir. Örneğin sahte vekaletname ile yapılan bir satışın, veya sahte kimlik kullanılarak gerçekleştirilen bir satışın iptalinde satışa dayanak oluşturan vekaletname ve sahte kimlik nedeni ile satış sonucu oluşturulan sicil yolsuz tescil niteliğini kazanacağından iptal edilecektir.Yolsuz tescile dayanak teşkil eden işlemin oluşmasında alıcı ilk el olduğu taktirde işlemi bilip bilmemesinin sonuca bir etkisi yoktur, ANCAK bunun yanında diğer önemli kural yolsuz tescile dayanak teşkil eden ve geçersiz olan belgenin veya işlemin oluşmasında, tapu iptal ve tescil davası açan davacının bir katkısının bulunmamasıdır, eğer yolsuz tescile neden olan olayın oluşmasında bu nedenle tapunun iptali ile kendi adına tescilini isteyen tapu malikinin katkısı veya kusuru varsa yolsuz tescil iddiası ile talepte bulunulamaz. Somut olaya döndüğümüzde satış kararının alındığı genel kurulu toplantıya çağıran,tüm hazırlıkları yapan ve hukuki hiçbir eksiklik olmaksızın genel kurulu yapmak zorunda olan kooperatif tüzel kişiliği (davanın kabul edilmesi halinde) kendisinin neden olduğu eksik işlemler nedeni ile kendisinin davalı olduğu ve aleyhine oluşturulan karara dayanarak tescilin yolsuz tescil durumuna düştüğünü belirterek hak iddiasında bulunması her şey bir yana en azından hakkın kötüye kullanılmasıdır.Hiç kimse kendi kusurlu davranışı sonucu aleyhine oluşturulacak bir mahkeme kararını olaya katkısı olmayan başka bir kişi lehine doğan hakkı ortadan kaldıracak davaya dayanak yapamaz ve genel kurul kararının iptali davasında taraf olmayan eldeki davanın davalısı aleyhine sonuç doğurmasını isteyemez,istese bile mahkemelerin buna cevaz vermemesi gerekir.
Tüm bu açıklamaların sonucu olarak eldeki davada davalı ile hiçbir ilgisi olmayan davacı kooperatifin genel kurul kararının iptali için açılan davanın sonucunun beklenmesine gerek olmadığı düşüncesindeyim, ancak bu davanın sonucunun beklenmemesi davacı kooperatifin davasının reddi anlamına gelmemektedir.Bilindiği gibi vekaletin kötüye kullanılması ile ilgili hükümler aynen temsil yetkisinin kötüye kullanılması halinde de uygulanan hükümlerdir.Borçlar Yasasının 386 ve devam eden maddelerine göre vekil olan kişi vekil edenin yararlarını gözetmek zorundadır,aksine davranış vekilin vekil edene karşı sorumluluğunu gerektirir.Eğer vekili zararlandırıcı işleme vekil ile işlem yapan karşı taraf da katılmış ise yaygın anlatımla vekil ile bu kişi el ve işbirliği içerisinde vekil edeni zararlandırıcı işlemi yapmış iseler bu işlem vekil edeni bağlamayacaktır. Eldeki bu davada da araştırılması gereken konu budur. Kooperatif genel kurulunun iptali davası kabul edilsin veya edilmesin kooperatifin satışı gerçekleştiren temsilcileri vekilin göstermesi gereken özen borcunu göstermemiş ve kooperatifi zararlandırıcı satış işlemini yapmış iseler, davalı da temsilciler ile el ve işbirliği içerisinde bu zararın doğmasına katılmış ise satışın iptali yani davanın kabulü gerekecektir. Doğaldır ki bu konuda öncelikle davacı kooperatifin bir zararının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Satıştan dolayı bir zarar doğmamış ise başka hiçbir şey araştırılmaksızın davanın reddi gerekecek, zarar varsa el ve işbirliği olup olmadığı saptanacaktır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenler ile davacı kooperatifin genel kurulunda alınan kararların iptali için açılan davanın sonucunun beklenmesine gerek olmadığı, bu hususta verilen yerel mahkeme kararı doğru olduğundan direnme kararının onanması, davacının zararının bulunup bulunmadığı, varsa el ve işbirliği konusunda karar vermek üzere dosyanın Yüksek Özel Daireye gönderilmesi gerektiği düşüncesindeyim.