4. Ceza Dairesi 2017/19248 E. , 2017/28178 K.
Tehdit suçundan sanık ...'ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a. maddesi gereğince (üç kez) 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, mağdur Harun'a yönelik tehdit eylemi bakımından ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e. maddesi uyarınca beraatine dair Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2016/447 esas, 2017/319 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 16/10/2017 gün ve 94660652-105-01-8900-2017-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/10/2017 gün ve 2017/58497 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
1- Sanık hakkında mağdurlar ..., ... ve ...'ya yönelik tehdit suçunu işlediğinden bahisle ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, sanığın eylemini bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura karşı işlediği anlaşıldığından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın arttırılması gerektiğinin gözetilmemesinde,
2- Sanığın mağdur ...'ya yönelik silahtan sayılan av tüfeği ile tehdit suçundan dolayı beraatine karar verilmiş ise de, aynı olay esnasında farklı zamanda gerçekleştirdiği mağdura karşı silahtan sayılan bıçakla tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilmesi karşısında, bir suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda aynı mağdura yönelik gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın arttırılması gerektiğinin gözetilmemesinde,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...'ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a. maddesi gereğince (üç kez) 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, mağdur Harun'a yönelik tehdit eylemi bakımından ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e. maddesi uyarınca beraatine dair Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2016/447 esas, 2017/319 sayılı kararının, 'Sanık hakkında mağdurlar ..., ... ve ...'ya yönelik tehdit suçunu işlediğinden bahisle ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, sanığın eylemini bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura karşı işlediği anlaşıldığından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın arttırılması gerektiğinin gözetilmemesinde ve sanığın mağdur ...'ya yönelik silahtan sayılan av tüfeği ile tehdit suçundan dolayı beraatine karar verilmiş ise de, aynı olay esnasında farklı zamanda gerçekleştirdiği mağdura karşı silahtan sayılan bıçakla tehdit
suçundan mahkumiyetine karar verilmesi karşısında, bir suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda aynı mağdura yönelik gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın arttırılması gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediği,' gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanığın mağdurlar ..., .... ve ...'ya yönelik tehdit eylemini bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura karşı gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin ve bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin, ayrıca sanığın mağdur ... 'ya yönelik silahtan sayılan av tüfeği ile tehdit suçundan dolayı beraatine karar verilmiş ise de, aynı olay esnasında farklı zamanda gerçekleştirdiği mağdura karşı silahtan sayılan bıçakla tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilmesi karşısında, bir suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda aynı mağdura yönelik gerçekleştirdiği, eylemlerden dolayı 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın arttırılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnalarına, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
İncelenen dosyada;
Sanık ... ve inceleme dışı olan sanık .... hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, 2016/9210 sayılı soruşturma dosyası üzerinden mağdurlara yönelik gerçekleştirdikleri iddia olunan eylemleri nedeniyle ' Olay tarihinde mağdurlar ..., ... ve...'nın D-400 karayolu üzeri Hayvan barınağı civarında bekledikleri sırada şüphelilerin olay yerine geldiği, yan bakma meselesi yüzünden tartışma çıktığı, şüphelilerin müştekilere niteliği belli olmayan bıçağı gösterip 'kafanızı keserim' şeklinde söylediği, akabinde taraflar arasında kavga çıktığı, kavga neticesinde mağdurlar Mert, Harun'un basit tıbbi müdahale ile iyileşir nitelikte yaralandıkları, 3. kişilerin araya girmesi ile olayın kapandığı, kısa bir süre sonra maskeli iki kişinin mahalleye yeniden geldiği, birinin elinde av tüfeği olduğu, mağdur Harun'a hitaben 'gelsene a... Koyduğum' şeklinde söyledikleri ve elinde tüfek olan kişinin 4 el kadar ateş ettiği, açılan ateş sonucu mağdur Harun'un yanında bulunan mağdur Enes'in saçma taneleri ile basit tıbbi müdahale ile iyileşmez nitelikte yaralandığı, şüpheliler savunmalarında suçlamaları kabul etmedikleri, ilk olayda asıl kendilerinin darp edildiğini beyan ettikleri, olay nedeni ile mağdurların babalarının müşteki sıfatıyla beyanlarının alındığı ancak mağdurların yaşları ve kendilerine yönelik eylemler nedeniyle mağdur babaları olan müştekilerin şikayetçi olmadıkları hususunun dikkate alınmadığı, olayın devamında silahla ateş eden kişiler yüzlerini maske ile gizleseler de oluşa göre bu kişilerin yukarıda isimleri yazılı kişiler olduğunun değerlendirildiği, isnat edilen suçların sabit olduğu değerlendirilmekle, ' şeklindeki iddianameyle mağdurlar Mert, Harun ve Hazar'ın silahla (bıçakla) tehdit edilmeleri sebebiyle ayrı ayrı 3 er kez TCK'nun 106/2-a maddesi gereğince, mağdurlar Harun ve Mert'in darp edilmeleri olayı ile ilgili olarak ayrı ayrı 2 şer kez TCK'nun 86/2 maddesi gereğince, mağdur Harun'a yönelik, silahla ateş etmesi sebebiyle ayrı ayrı TCK'nun 106/2.a.b.c maddesi gereğince, olayla ilgisi olmayan mağdur Enes'in yaralanması ile ilgili olarak ayrı ayrı 86/1.3-e maddesi gereğince cezalandırılmaları için
kamu davası açıldığı, Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2016/447 esas sayılı dosyası üzerinde yapılan yargılama neticesinde; sanıklar hakkında basit yaralama ve hakaret suçlarından kamu davalarının düşmesine, inceleme dışı olan sanık Mehmet Can Bozüyük'ün isnad edilen diğer tüm suçlardan, sanık ...'ın ise tüfekle ve maskeli biçimde birden fazla kişiyle birlikte tehdit ve tüfekle yaralama eylemlerinden beraatlerine hükmolunduğu, sanık ...'ın mağdurlar Mert Yumru, Harun Avcı ve Hazar Dağlı'ya yönelik olayın başlangıcında gerçekleştirdiği bıçakla tehdit eyleminden TCK'nın 106/2-a maddesi uyarınca üç kez 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve TCK'nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verildiği, hükümlerin usulünce kesinleştiği anlaşılmıştır.
Sanık ... aşamalarda atılı suçlamaları inkar etmiş, mağdurlar ..., ...ve ... kollukta; sanığın elindeki bıçağı kendilerine gösterip 'kafanızı keserim' dediğini beyan etmişler yargılama sırasında da kolluk beyanını tekrar etmişlerdir.
Olayın ilk aşaması olarak nitelendirilebilecek bıçakla tehdit eylemine dair taraf beyanları dışında herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Olayın ilk aşamasından yaklaşık yarım saat ya da bir saat sonra, maskeli iki kişinin gelerek mağdur ...'yı yanlarına çağırıp içlerinden birinin av tüfeğiyle mağdura yönelik ateş etmesi biçiminde gelişen ikinci aşamanın gerçekleştiği, mağdur ...'nın ikinci aşamaya ilişkin beyanında önceki olaya atfen ikinci olayı da sanık ...'ın gerçekleştirmiş olabileceğini söylediği, yargılama sırasında ise maskeli kişileri tanımadığını belirttiği, tanık ...'nın 29.12.2015 tarihli kolluk beyanında ikinci aşamaya ilişkin olarak, maskeli kişilerden mağdur ...'yı yanına çağıran kişiyi sesinden tanıdığını, daha önce kavga eden Batuhan isimli kişi olduğunu beyan ettiği, yargılama sırasında ise bu beyanını kabul etmediği anlaşılmıştır.
Yerel Mahkeme tarafından '...sanıkların alınan savunmalarında üzerlerine atılı suçlamayı kabul etmedikleri, ilk meydana gelen olaya ilişkin olarak mağdurların huzurdaki anlatımlarında ilk meydana gelen olayda bıçağın sanıklardan Batuhan'ın elinde bulunduğunu beyan ettikleri, hatta mağdur Hazar'ın sanık ...'ın Batuhan'ı engellemeye çalıştığı, mağdur Mert'in sanık ...'ın sanık ...'ı sakinleştirip hadi yürü gidelim dediği, mağdur Harun'un sanık ...'ın elinde birşey yoktu, o bana vurmadı ben ona vurdum şeklindeki beyanlarının dikkate alınması, ikinci olaya ilişkin olarak ise; eylemi gerçekleştiren kişilerin yüzlerinin kapalı olduğunu, kim olduklarının anlaşılamadığının mağdu ve müştekilerin anlatımlarıyla da sabit olduğu, bu hususa ilişkin olarak sadece tanık Mazlum'un polis ifadesindeki 'sesden tanıdığı' yönündeki beyanının bulunduğu, bu beyanından ise huzurda dönmüş olması nedeniyle polis merkezindeki ifadesine itibar edilmemiştir. Tüm bu beyanlar ışığında sanıkların üzerlerine isnat edilen suçlar yönünden dosyaya yansımış herhangi bir başkacada delilin olmadığı, bu nedenle sanıkların savunmalarına itibar edilebileceği anlaşıldığından sanıkların üzerine atılı suçları işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nın 223/2.e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine, ancak sanık ... savunmasında kendisine iftira atıldığını iddia etmiş ise de, mağdurlar ... ve ...'nın alınan beyanlarında sanık ...'ın kelebek tabir edilen bıçağı göstererek 'sizi keserim, fazla bakmayın kafanızı
keserim' şeklinde sözlerle tehditte bulunduğu, sanığın bu beyanların aksini ispatlayacak herhangi bir somut delilin bulunmadığı anlaşıldığından sanığın üzerine atılı silahla tehdit suçunu işlediği kanaatine varıldığından sanığın TCK'nın 106/2.a maddesi gereğince ayrı ayrı üç kez cezalandırılmasına, sanığın suç kastındaki yoğunluğu, müştekilerde yaratmış olduğu olumsuz etkiler ve suç kastındaki yoğunluğu nazara alındığında sanık hakkında CMK'nın 231 ve TCK'nın 50, 51. Maddelerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.' biçimdeki gerekçeyle, sanık ...'ın ise tüfekle ve maskeli biçimde birden fazla kişiyle birlikte tehdit eyleminden beraatine, mağdurlar ..., ...ı ve ...'ya yönelik olayın başlangıcında gerçekleşen bıçakla tehdit eyleminden TCK'nın 106/2-a maddesi uyarınca üç kez 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş, takdiri indirim uygulanmamış ve cezalar ertelenmemiştir.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Bir numaralı bozma nedeni yönünden; sanık ...'ın mağdurlar ..., ... ve...'yı elindeki bıçağı göstererek 'sizi keserim, fazla bakmayın kafanızı keserim' şeklinde sözlerle tehdit ettiğinin kabul edilmesi ve aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlendiğinin anlaşılması karşısında; TCK'nın 43/2. maddesinin uygulanması yerine mağdur sayısınca hükümler kurulması hukuka aykırıdır. Bu aykırılık, CMK'nın 309/4-d bendinde düzenlenen 'daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiren hal' kapsamında ise de; TCK'nın 43/2. maddesinde cezanın, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılacağının belirtilmesi, mağdurların durumu ve sayısı nazara alındığında artırım oranının mahkemece takdirinin gerektiği anlaşılmıştır.
İki numaralı bozma nedeni yönünden; sanık ... hakkında olayın ikinci aşamasında gerçekleştirildiği iddia olunan tüfekle ve maskeli biçimde birden fazla kişiyle birlikte tehdit eyleminden, beraat hükmü kurulmasına dair Yerel Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, bu nedenle de kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan 2(iki) numaralı bozma isteminin yerinde olmadığı anlaşılmış ve reddine karar vermek gerekmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriğinde yer alan '2 (iki)' no'lu bozma nedeni yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK'nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriğinde yer alan '1(bir)' no'lu bozma nedeni yerinde görüldüğünden, Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2016/447 esas, 2017/319 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, TCK'nın 43/2. maddesindeki artırım oranının belirlenmesi gerekeceğinden, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 15/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.