4. Ceza Dairesi 2017/19488 E. , 2017/28184 K.
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1, 62, 125/1, 52/2 ve 62 maddeleri gereğince sırasıyla 5 ay hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kumluca 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 tarihli ve 2015/157 esas, 2015/291 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2016 tarihli ve 2016/106 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 24/10/2017 gün ve 94660652-105-07-5479-2017-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/11/2017 gün ve 2017/61080 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Elmalı Ağır Ceza Mahkemesince, sanığın adli sicilinde silinme koşulları oluşmamış HAGB niteliğinde kaydının bulunduğundan bahisle itiraz kabul edilmiş ise de, mercii kararının dayanağını oluşturan ve sanığın sabıkasında yer alan Finike Sulh Ceza Mahkemesinin 28/09/2011 tarihli ve 2011/149-242 sayılı kararı ile verilen mahkumiyet hükmünün 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 7/9. maddesinde düzenlenen hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlemek suçuna ilişkin olduğu, buna karşın 03/02/2012 tarihli ve 28193 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6273 sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile sabıkaya esas bu eylemin suç olmaktan çıkarılarak idarî yaptırıma dönüştürüldüğü nazara alındığında, itirazın bu nedenle reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1, 62, 125/1, 52/2 ve 62 maddeleri gereğince sırasıyla 5 ay hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kumluca 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 tarihli ve 2015/157 esas, 2015/291 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2016 tarihli ve 2016/106 Değişik İş sayılı kararının, sanığın adli sicilinde silinme koşulları oluşmamış HAGB niteliğinde kaydının bulunduğundan bahisle itiraz kabul edilmiş ise de, mercii kararının dayanağını oluşturan ve sanığın sabıkasında yer alan Finike Sulh Ceza Mahkemesinin 28/09/2011 tarihli ve 2011/149-242 sayılı kararı ile verilen mahkumiyet hükmünün 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 7/9. maddesinde düzenlenen
hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlemek suçuna ilişkin olduğu, buna karşın 03/02/2012 tarihli ve 28193 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6273 sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile sabıkaya esas bu eylemin suç olmaktan çıkarılarak idarî yaptırıma dönüştürüldüğü nazara alındığında, itirazın bu nedenle reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Suç tarihinden önce kesinleşen, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 7/9. maddesinde düzenlenen hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlemek suçuna ilişkin olarak verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, sanık ... hakkında hakaret ve tehdit suçlarından yapılan yargılama neticesinde kurulan hükümlerin, açıklanmasının geri bırakılmasına engel olup olmadığının ve bu bağlamda mercii kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle 'sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.' cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez' cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re'sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup 'İtiraz olunabilecek kararlar' başlıklı 267. maddesinde; 'Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir' şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
20/12/2009 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanununun yedinci maddesinin dokuzuncu fıkrasında, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişinin, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan fıkrada 03/02/2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6273 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişiklik yapılmış, fıkrada yer alan 'bir yıla kadar hapis' ibaresi 'Cumhuriyet savcısı tarafından üçyüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para' biçiminde yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleme eylemi suç olmaktan çıkarılmış ve idari yaptırıma dönüştürülmüştür.
TCK'nın zaman bakımından uygulama başlıklı yedinci maddesinin ikinci fıkrası 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.' biçimindedir.
5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul kenar başlıklı dokuzuncu maddesinin üçüncü fıkrası ' Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.'şeklindedir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... ve inceleme dışı olan sanık ... hakkında 29/01/2015 tarihli eylemleri nedeniyle TCK'nın 106/1-1 cümle ve 125/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı, sanıkların hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul ettikleri, Kumluca 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 tarihli ve 2015/157 esas, 2015/291 sayılı kararıyla sanıkların hakaret ve tehdit suçlarından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1, 62, 125/1, 52/2 ve 62 maddeleri gereğince sırasıyla 5 ay hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesine göre hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan karara sanıklar müdafii tarafından süresinde itiraz edildiği, mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2016 tarihli ve 2016/106 Değişik İş sayılı kararıyla, inceleme dışı sanık ... yönünden itirazın reddine, incelemeye konu sanık ... yönünden ise; sanığın adli sicil kaydında silinme koşulları oluşmamış hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunması nedeniyle, CMK'nın 231/8. maddesine aykırı olarak yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gerekçesiyle, kararın kaldırılmasına karar verildiği, bu kararın kesin nitelikte olduğu,
Sanığın adli sicil kaydının incelenmesinde; Finike Sulh Ceza Mahkemesi'nin 28/09/2011 tarihli ve 2011/149 esas, 2011/242 sayılı kararıyla, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 7/9. maddesinde düzenlenen hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlemek suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin bir adet kaydın yer aldığı,
Anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın işlediği kabul edilen tehdit ve hakaret suçları nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zararın bulunmamakta, manevi zarar ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmamaktadır. Sanığın işlediği kabul edilen suçlar nitelikleri ve süreleri itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında bulunmaktadır. Sanık ..., hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmiştir. Mahkeme tarafından 'daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda hükmün açıklanması geriye bırakıldığı takdirde sanığın ileride suç işlemekten çekineceğine dair mahkememizde olumlu bir kanaate varılmış olmakla' şeklindeki gerekçeyle, hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Sanığın adli sicil kaydında yer alan, Finike Sulh Ceza Mahkemesi'nin 28/09/2011 tarihli ve 2011/149 esas, 2011/242 sayılı kararıyla, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 7/9. maddesinde düzenlenen hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlemek suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle CMK'nın 231/8. maddesine eklenen 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.' şeklindeki düzenleme nazara alındığında, sanık hakkında yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturup oluşturmadığı hususunun, öncelikle çözümlenmesi gerekir. 20/12/2009 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanununun yedinci maddesinin dokuzuncu fıkrasında, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişinin, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan fıkrada 03/02/2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6273 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişiklik yapılmış, fıkrada yer alan 'bir yıla kadar hapis' ibaresi 'Cumhuriyet savcısı tarafından üçyüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para' biçiminde yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleme eylemi suç olmaktan çıkarılmış ve idari yaptırıma dönüştürülmüştür. TCK'nın zaman bakımından uygulama başlıklı yedinci maddesinin ikinci fıkrası 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.' biçimindedir.
Bu açıklamalar ışığında; sanığın adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dayanak teşkil eden hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleme eyleminin idari yaptırıma dönüştürüldüğünün anlaşılması karşısında, Finike Sulh Ceza Mahkemesi'nin 28/09/2011 tarihli ve 2011/149 esas, 2011/242 sayılı kararının, sanık yönünden, yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturmadığı gözetilip, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kumluca 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 tarihli ve 2015/157 esas, 2015/291 sayılı kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2016 tarihli ve 2016/106 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2016 tarihli ve 2016/106 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 15/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.