Ceza Genel Kurulu 2014/81 E. , 2016/66 K.
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
2313 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık ...'ın aynı kanunun 23/son ve 5237 sayılı TCK'nun 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.02.2010 gün ve 750-40 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 21.05.2013 gün ve 14562-4593 sayı ile;
“Sanığın, olayda ele geçirilen esrarı yetiştirdiği kenevirlerden elde ettiğine ilişkin beyanının, 'suçla ilgili kişi veya kişileri gizleme' ya da 'daha az ceza alacağını sanma' amacına dayanmış olabileceği; keneviri ektiğini belirttiği yerde herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı için kenevir kökü veya hasat artığı gibi maddî bulgu elde edilmediği ve aradan geçen zaman nedeniyle elde edilmesinin de mümkün olmayacağı; bu durumlar karşısında, atılı suçu işlediğine ilişkin, soyut beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Yerel mahkeme ise 07.11.2013 gün ve 713-733 sayı ile;
“... temyiz sonucu Yargıtay 10. Ceza Dairesince sanığın 'suçla ilgili kişi veya kişileri gizleme' yada 'daha az ceza alacağını, sanma' amacına dayanmış olabileceği, tahmini ve varsayımı ile sanığın, ikrarına rağmen ve esrar maddesinin bulunmasına rağmen sanığın beraati yönünde karar verilmesi gerektiğinden bahisle mahkememiz kararı bozulmuş ise de; mevcut dosya kapsamına göre ele geçen ve hint kenevirinden elde edildiği Adli Tıp raporu ile net olarak tesbit edilen esrar maddesinin bulunması, sanığın soruşturma aşamasında müdafii huzurunda, Cumhuriyet savcılığı ve sorgu sırasında hakim huzurundaki beyanlarının tamamında ele geçen esrar maddesinin kendisinin saksıda yetiştirdiğini açıkca kabul etmesi, sanık hakkında ayrıca içmek amacı ile uyuşturucu madde bulundurmak suçundan görevli ve yetkili Sulh Ceza Mahkemesine kamu davasının açılması karşısında Yargıtay 10. Ceza Dairesinin bozma gerekçesi olarak gösterdiği tahmine ve varsayıma dayalı mantıktan hareket edilmesi durumunda sanığın ele geçen esrar maddesini 'açık kimliğini bilmediği, bir şahıstan içmek için satın aldım' şeklinde beyanda bulunması imkanı ve ihtimali mevcut iken böyle bir şey dememesi, elde esrar maddesi var iken ve hakim huzurunda açık ikrarı varken varsayımsal olarak yok sayılması ceza usulünün ve ceza yargılamasının mantığına aykırı düşeceğinden ve mahkememizin kararı usul ve yasaya uygun olduğu” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 01.02.2014 gün ve 14258 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mersin İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan istihbari çalışmalar sonucunda, sanığın ikamet ettiği adreste uyuşturucu madde ticareti yaptığı bilgisine ulaşılması üzerine Mersin Sulh Ceza Mahkemesince verilen karar uyarınca yapılan arama sonucunda 53 gram kubar esrar ve 26 gram hint keneviri bitkisi tohumunun ele geçirildiği,
Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Narkotik Şubesince düzenlenen raporda toplam ağırlığı 53 gram olan maddenin kenevir bitkisinin sap, yaprak ve tomurcuklarından ibaret olduğunun, bu maddelerden elenmek suretiyle 28.2 gram toz esrar elde edilebileceğinin, toplam ağırlığı 26 gram olan bitkisel maddenin ise kenevir bitkisinin sapçık ve tohumu olduğunun ancak bu maddeden esrar elde edilemeyeceğinin belirtildiği,
Sanık hakkında içmek için uyuşturucu madde bulundurma suçuyla ilgili olarak soruşturma evrakının tefrik edilerek ayrı bir dava açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Sanığın kolluk, savcılık ve Sulh Ceza Mahkemesinde benzer şekilde; evinde ele geçirilen uyuşturucu maddelerinin kendisine ait olduğunu, uyuşturucu madde kullandığını, bu nedenle içmek amacıyla saksıda kenevir bitkisi yetiştirdiğini, kimseye satmadığını beyan etmiş,
Mahkemede ise; esrar içtiğini, ancak kendisinin yetiştirmediğini, Ali isimli bir arkadaşının yetiştirdiğini, birlikte kullandıklarını, evinde yapılan aramada esrar maddesi bulunduğunu, olay tarihinde esrar kullandığını, suçu bu şekilde kabul ettiğini ifade etmiştir.
2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunun 3. maddesi;
'Münhasıran esrar yapmak için kenevir ekilmesi ve her ne şekilde olursa olsun esrarın ihzar, ithal, ihraç ve satışı yasaktır',
23. maddesi ise;
'Lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının iznine tabidir. Bakanlık, bu gibi amaçlarla kenevir ekimi yapılacak yerleri tespit, ilan ve üretimini kontrol eder. Bu hususlara ait uygulama esasları, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.
Her ne maksatla olursa olsun izinsiz olarak kenevir yetiştirmek yasaktır. İzinsiz yetiştirilen kenevir bitkisi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatında görevli ziraat mühendislerinin, bunların bulunmadığı yerlerde ziraat teknisyenlerinin vereceği rapor üzerine mahallin en büyük mülki amirinin emriyle zabıta tarafından imha edilir veya ettirilir.
İmhada kullanılacak araç ve gereçler, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesine konulacak ödenekten sağlanır. İmha dolayısıyla ortaya çıkan masraf, sonradan izinsiz ekim yapanlardan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edilir.
İzin belgesi almadan ya da izin belgesi almasına rağmen bilerek belgesinde belirtilen alandan fazla yerde veya izin belgesinde kayıtlı yerden başka yerde kenevir ekimi yapan kişi, elli günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.
Münhasıran esrar elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır' şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, 2313 sayılı Kanunun 3. maddesinde münhasıran esrar elde etme için kenevir ekilmesi ve her ne şekilde olursa olsun esrarın ihzar, ithal, ihraç ve satışı yasaklanmıştır. Aynı kanunun 23. maddesine göre de lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlanmış ve bu hususlara ait uygulama esaslarının Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiş, her ne maksatla olursa olsun izinsiz olarak kenevir yetiştirmek yasaklanmıştır. Kenevir ekim bölgelerinde izin belgesi almadan veya izin belgesi almasına rağmen belgesinde belirtilen alandan fazla yerde veya izin belgesinde kayıtlı yerden başka yerde ekim yapanlar hakkında para cezasına hükmolunacağı düzenlenmiştir. Lif, tohum ve benzeri amaçlarla kenevir ekimine sadece ekim bölgesinde izin verilmiş, yönetmelikle belirlenen bölgeler dışında kenevir ekimi yasaklanmıştır. Kanunda bu bölgelerdeki ekilen alanlardan bitkilerin sökülmesi ve imhası ve doğan zararın ekimi yapanlardan tahsili hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa konu esrar elde etme amacıyla kenevir ekilmesi halinde ise, ekim yapılan yerin izin verilen bölgelerden olup olmamasının bir önemi bulunmayıp, bu eylem mutlak surette yasaklanarak, anılan kanunun 23. maddesinin 5. fıkrasında suç olarak düzenlenmiştir. Kenevir ekiminin esrar elde etmeye yönelik olup olmadığı, sanığın olay öncesi, sonrası ve olay sırasındaki dışa yansıyan davranışları dikkate alınarak iç dünyası ile ilgili olan kastının neye yönelik olduğunun belirlenmesi suretiyle tespit edilecek ve esrar elde etmek için kenevir tohumunu toprağa eken veya ekilmiş kenevir bitkilerinin bakımını yapan ya da bu eylemlere iştirak edenler aynı kanunun 23/5. maddesi uyarınca sorumlu olacaktır. Kenevir ekme, kenevir tohumunun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadar geçen süreç olarak tanımlandığından, kenevir bitkisinin hasadı yapıldıktan sonra, diğer bir anlatımla bitkiler toplandıktan sonra elde edilen deliller ve diğer şartlara göre kenevir ekme suçunun yanında uyuşturucu madde ticareti ya da kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçları da oluşabilecektir.
Fakat sanığın 2313 sayılı Kanun uyarınca esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan cezalandırılabilmesi, eylemleri gerçekleştirdiğinin kesin olarak belirlenmesi şartına bağlıdır. İstikrar kazanmış olan yargısal uygulamalara göre, sözü edilen suçun sabit kabul edilebilmesi için, maddi delil olarak ekili durumda esrar elde etmeye elverişli kenevir bitkisinin henüz koparılmadan ele geçmesi ya da koparıldıktan sonra ele geçenle uyumlu kök tespitinin yapılması veya hasat artığı bulgusunun olması ya da kenevir ekimi yapıldığına ilişkin görgüye dayalı tanık beyanı bulunması hususları aranmaktadır. Ekili durumda bitki bulunamaması, kök tespiti yapılamaması, hasat artığının söz konusu olmaması ya da kenevir ekmeye ilişkin görgüye dayalı tanık anlatımının bulunmaması durumunda ise ele geçen kubar esrarın miktarı, ele geçiriliş şekli ve diğer şartlarına göre kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ya da uyuşturucu madde ticareti suçları oluşabilecektir.
Diğer taraftan ceza yargılamasında, somut olaya münhasır kanıtlardan birisi de 'beyan' delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki birisine ait olabilir. Sanığın isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabul etmesi şeklinde tanımlanabilecek olan ikrar; eylem hakkında en çok bilgisi bulunanın beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması, özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun olduğunun belirlenmesi halinde hakimin vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması itibarıyla önemli bir sübut vasıtasıdır.
Buna göre, vicdani delil sisteminin geçerli olduğu ceza muhakemesi hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm deliller gibi hakim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir kimsenin, hangi saikle olursa olsun suçlu olmadığı halde kendisini suçlu sayması, bir başkasının suçunu kabullenmesi veya daha ağır bir suçtan kurtulmak için işlemediği bir suçu işlediğini ifade etmesi mümkündür. Bu durumda, ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği, özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanının ciddiyetini ve doğacak sonuçlarını bilip bilmediği, ikrarın başka delillerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, şüpheden arınmışlığını ve güvenilirliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir.
Öte yandan, uyuşturucu madde ticareti suçlarında zaman zaman sanıkların bu suçtan kurtulmak ve daha az ceza almak maksadıyla ele geçen uyuşturucu maddeleri kullanma amacıyla bulundurduklarını belirttikleri ve kullanmaya yönelik sübutu güçlendirmek ya da suça iştirak edenleri gizlemek için ele geçen esrarı kendilerinin yetiştirdiğini ifade ettikleri görülmektedir.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 25.03.2014 gün ve 63-145 sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Evinde yapılan aramada 52 gram kubar esrar ve 26 gram kenevir tohumu ele geçirilen sanığın, kolluk ve savcılıkta uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, ele geçen esrarı kenevir ekmek suretiyle temin ettiğini ve esrar kullanıcısı olduğunu ifade etmesi nedeniyle kenevir ekme eyleminin sabit olduğu düşünülebilir ise de; ekili durumda kenevir bitkisinin ya da hasat artığının ele geçirilemediği, kök tespiti yapılamadığı, kenevir ekmeye ilişkin görgüye dayalı tanık anlatımının da bulunmadığı gibi yargılamada gelinen aşamada bu hususların tespitinin de mümkün olmadığı anlaşıldığından, sanığın diğer maddi delillerle doğrulanmayan ikrarına dayalı olarak esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.11.2013 gün ve 713-733 sayılı direnme hükmünün sanığın esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.