Hukuk Genel Kurulu 2020/126 E. , 2021/83 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki 'şikâyet' isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Alacaklı İstemi:
4. Alacaklılar vekili 31.08.2012 tarihli şikâyet dilekçesinde; müvekkillerine ait taşınmazda kiracı olan borçlu şirket aleyhine İstanbul 27. İcra Dairesinin 2012/13692 E. sayılı dosyasında kira sözleşmesine dayalı olarak icra takibi başlattıklarını ve borçluya örnek 13 nolu ihtarlı ödeme emri tebliğ edildiğini, borçlu şirketin iflasın ertelenmesine ilişkin kararı sunarak takibin durdurulması yönündeki talebinin icra dairesince kabul edildiğini, bu kararın kaldırılmasına ilişkin taleplerinin icra dairesince reddedildiğini, müvekkillerinin çoğunun kira alacağı ile geçindiğini, kararın adil olmadığını ve hakkaniyete de uymadığını belirterek icra dairesinin takibin durdurulması kararı ile bu kararın kaldırılmasına yönelik taleplerinin reddi kararlarının iptali ile kaldırılmasına ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
5. İstanbul 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.11.2012 tarihli ve 2012/483 E., 2012/1752 K. sayılı kararı ile; İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 179/a maddesindeki düzenleme ile erteleme tedbirlerinin şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunmasına yönelik olduğu, ancak icra takibinin kira alacağına ilişkin olduğu ve borçlu şirketin kiralanan yerden kira bedeli ödemeden yararlanacağının düşünülemeyeceği, alacaklı kiralayana böyle bir angarya yüklenemeyeceği, borçlunun yararlanmaya devam ettiği taşınmazın kira bedeli bakımından icra takibi yapılmasına engel hâl bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile şikâyete konu müdürlük kararının kaldırılmasına, takibin devamına dosya üzerinden karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 06.05.2013 tarihli ve 2013/7267 E., 2013/17116 K. sayılı kararı ile;
“...Alacaklılar tarafından borçlu hakkında başlatılan adi kiraya ve hasılat kiralarına ait takipte, borçlunun talebi üzerine, icra müdürlüğünce İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/3 E. sayılı dosyası ile görülen iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.01.2012 tarihli tedbir kararı gereği takibin durdurulmasına karar verildiği, Alacaklıların icra mahkemesine başvurusunda takibin reddine dair icra müdürlüğü kararının kaldırılmasını talep ettikleri, mahkemece; “İİK 179/a maddesindeki erteleme tedbirlerinin şirketin malvarlığının korunmasına yönelik olduğu ancak takip kira alacağına ilişkin olup borçlu şirketin kiralanan yerden kira bedeli ödemeden yararlanacağının düşünülemeyeceği, alacaklı kiralayana böyle bir angarya yüklenemeyeceği, borçlunun yararlanmaya devam ettiği taşınmazın kira bedelleri bakımından icra takibi yapılmasına engel hal bulunmadığı” gerekçeleri ile şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/3 E. sayılı dosyası ile görülen iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.01.2012 tarihli tedbir kararı ile “ “yapılmış ve yapılacak ... icra takipleri ile ihtiyati haciz ve tedbir uygulamalarının ... tedbiren durdurulmasına' karar verildiği görülmektedir.
İflasın ertelenmesi davasında İİK' nun 179/b maddesi hükmü gereğince verilen bu tedbir kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 Sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere bütün takipler durur.
Somut olayda icra takibi İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 02.01.2012 tarih 2012/3 E. sayılı kararı tedbir kararından sonra 06.07.2012 tarihinde başlatılmış olup, tedbir kararında kira alacaklarına ilişkin olarak yapılan icra takiplerine istisna tanınmadığından ve icra hakimince tedbir kararı yorumlanamayacağından, takibin durdurulmasına dair ve alacaklının takibin devamına karar verilmesi talebinin reddine dair icra müdürlüğü kararları usul ve yasaya uygundur.
O halde mahkemece alacaklıların şikayetinin reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan, ...nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereğince hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır...” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 06.05.2014 tarihli ve 2014/154 E., 2015/397 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu şirket hakkında görülen iflasın ertelenmesi davasında verilen 16.01.2012 tarihli ihtiyati tedbir kararına göre, kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle başlatılan ilamsız tahliye takibinin durdurulup durdurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce iki husus ön sorun olarak ele alınmıştır.
Birinci Ön Sorun:
12. Birinci ön sorun; borçlu şirket hakkında İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.03.2017 tarihli ve 2016/193 E., 2017/195 K. sayılı kararı ile; davanın kabulü ile borçlu şirketin iflasına, iflasın 02.03.2017 tarihi itibariyle açılmasına karar verilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2017 tarihli geri çevirme kararı ile diğer hususlarla birlikte “Direnme kararının borçlu (müflis) şirketin iflas idaresine tebliğ edilip, temyiz süresinin de beklenmesi”ne karar verilmiş ancak yerel mahkemece tebliğ işlemi yapılmamıştır. İcra mahkemesince direnme kararı 06.05.2014 tarihinde verilmiş, direnme kararı borçlu şirket vekili tarafından 07.05.2014 tarihinde süre tutum dilekçesi ile temyiz edilmiş, mahkemenin direnme kararı borçlu şirket vekiline 15.05.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu şirket hakkında 02.03.2017 tarihinde iflas kararı verilmesi, ancak (henüz) kesinleşmemesi karşısında direnme kararının ve borçlu şirket vekilinin temyiz dilekçesinin iflas idaresine tebliğinin gerekip gerekmediği hususudur.
13. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 513. maddesi uyarınca vekâlet sözleşmesi vekilin veya vekâlet verenin iflası ile kendiliğinden sona erer. İflasın hukuki sonuçları, iflas kararının verilmesi ile (iflasın açılması anında) doğar. İflasın açıldığı anda, müflisin haczedilebilen bütün mal, alacak ve hakları kendiliğinden iflas masasını oluşturur. İİK’nın 226. maddesinin 1. fıkrası uyarınca iflas idaresi, iflas masasının kanuni mümessilidir. İflas idaresi masanın kanunî mümessili olduğundan, iflas masası ile ilgili davalar (şikâyetler) iflas idaresi tarafından (veya iflâs idaresine karşı) açılır; iflâstan önce müflis tarafından (veya müflise karşı) açılmış olan davalara (şikâyetlere), iflas idaresi tarafından devam edilir. Yani, iflas masası ile ilgili davalarda (şikâyetlerde) taraf sıfatı (müflise değil) iflas idaresine aittir.
14. Somut olayda borçlu şirket hakkında iflasın açılmasına karar verilmeden, başka bir deyişle vekâlet sözleşmesi kendiliğinden sona ermeden önce borçlu vekiline icra mahkemesi kararının tebliğ edildiği ve borçlu vekilinin kararı temyiz ettiği anlaşıldığından bu hâlde iflas idaresinin temyiz incelemesinde hiçbir rolü olmadığı için Yargıtayın temyiz incelemesi yapmasına ve karar vermesine bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle temyiz tarihinden sonra oluşan iflas idaresine direnme kararının ve borçlu şirket vekilinin temyiz dilekçesinin tebliğine gerek yoktur.
15. O hâlde direnme kararının ve borçlu şirket vekilinin temyiz dilekçesinin iflas idaresine tebliğinin gerekmediğine oy birliği ile karar verilerek birinci ön sorun aşılmıştır.
İkinci Ön Sorun:
16. İkinci ön sorun ise; borçlu şirket hakkında İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.03.2017 tarihli ve 2016/193 E., 2017/195 K. sayılı ile; davanın kabulü ile borçlu şirketin iflasına, iflasın 02.03.2017 tarihi itibariyle açılmasına karar verildiği, ancak iflas kararının (henüz) kesinleşmediği gözetildiğinde İİK’nın 194. maddesine göre eldeki şikâyet isteminin durup durmayacağı, İİK’nın 193. maddesine göre şikâyetin konusuz kalıp kalmayacağı hususudur.
17. İİK’nın 194. maddesi gereğince iflasın açılması ile duracak olan davalar, iflastan önce açılmış olup da hâlen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflas masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Meselâ alacak, taşınır mal veya taşınmaz mal davaları gibi (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2013, s. 1227).
18. Somut olayda alacaklılar vekilinin memurluk işleminin iptali istemiyle şikâyet yolu ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir.
19. Şikâyet, icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü bir yol olup, dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Özkan, M.S./Özekes, M.:İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s. 125 vd.).
20. İİK’nın 194. maddesi hukuk davaları ile ilgili olup, icra mahkemesinde görülen şikâyette uygulama alanı bulunmamaktadır.
21. Hâl böyle olunca eldeki şikâyet isteminde hukuk davalarını ilgilendiren İİK’nın 194. maddesi uygulanamayacağından ön sorunun bulunmadığına oy birliği ile karar verilmiştir.
22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında İİK’nın 193. maddesine göre şikâyetin konusuz kalıp kalmayacağı ön sorun olarak tartışılmış ise de bu hususun icra mahkemesince değerlendirilmesi gerektiğine oy birliği ile karar verilmiş ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
23. Somut olayda İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/3 E. sayılı iflasın ertelenmesi davasında 16.01.2012 tarihinde verilen tedbir kararında Servus Bilgisayar A.Ş. ve bir kısım şirketler yönünden “…tedbir talebinin kabulü ile İİK’nın 206. maddesinin 1. sırasında yazılı alacaklara ilişkin olanları hariç olmak üzere 6183 sayılı yasa ile ilişkin ve hangi sebebe dayanırsa dayansın davacı şirket hakkında yapılan icra takipleri ile şirketin menkul ve gayrimenkul malları ile bankalardaki hesapları ve paraları üzerinde 3. kişilerce yapılacak icra takipleri, ihtiyati haciz ve tedbir uygulamalarının ve temlik uygulamalarının durdurulmasına…” karar verildiği, lehine tedbir kararı verilen borçlu şirket hakkında belirtilen tedbir kararından sonra kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi yapıldığı, borçlunun talebi üzerine icra dairesince 16.07.2012 tarihinde ihtiyati tedbir kararı gereğince icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, alacaklılar vekilinin icra dairesine başvurarak takibin devamını talep etmeleri üzerine icra dairesince 29.08.2012 tarihinde alacaklılar vekilinin talebinin reddine karar verildiği, alacaklılar vekilinin memurluk işlemlerinin iptali ile takibin devamına karar verilmesi talebiyle icra mahkemesine şikâyet yolu ile başvurduğu görülmektedir.
24. İİK’nın 179/a maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı vermek ve kararın kapsamını belirlemek ticaret mahkemesinin görevine giren bir husus olup, ticaret mahkemesince verilen kararın icra dairelerince aynen uygulanması zorunludur. İcra mahkemesinin İİK’nın 179/a maddesinin amacından yola çıkarak erteleme tedbirlerinin kira alacağına dayalı icra takiplerinin yapılmasına engel olmadığı sonucuna varmak tedbir kararının yorumlanarak değiştirilmesi sonucunu doğurur. Bu durumda İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/3 E. sayılı dosyasında 16.01.2012 tarihinde verilen tedbir kararında kira alacaklarına ilişkin olarak yapılan takiplere istisna tanınmamış olup, bu tedbir kararının icra mahkemesince yorum yolu ile değiştirilmesi mümkün olmadığından aynen uygulanması zorunludur.
25. İcra mahkemesi kararından sonra borçlu şirket hakkında İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.09.2013 tarihli ve 2012/3 E., 2013/147 K. sayılı kararı ile iflasın 27.09.2013 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile ertelenmesine, erteleme süresince İcra İflas Kanunu’nun 179/b maddesinde öngörülen tedbirlerin uygulanmasına (İİK'nun 206/1. fıkrasındaki yazılı olanların ayrı tutulmasına) hükmedilmiş olup, anılan mahkeme kararında kira alacağının tahsiline yönelik takiplerin devam edeceğine ilişkin hüküm bulunmadığından sonuca etkisi yoktur. İcra mahkemesi kararı isabetsiz olup, bu yöndeki Özel Daire bozma kararı Hukuk Genel Kurulunca da benimsenmiştir.
26. Diğer taraftan, icra mahkemesinin direnme kararından önce İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.03.2017 tarihli ve 2016/193 E., 2017/195 K. sayılı ile; davanın kabulü ile borçlu şirketin iflasına, iflasın 02.03.2017 tarihi itibariyle açılmasına karar verildiği görülmektedir.
27. İflasın açılması ile takiplerin durması, iflas kararının kesinleşmesi ile düşmesi ve iflas tasfiyesi sırasında müflise karşı yeni bir takip yapılamaması hakkındaki İİK’nın 193. maddesi hükmü, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle alacaklıların, icra dairesinin veya icra mahkemesinin borçlunun iflas etmediğini bilip bilmediklerine bakılmaksızın, iflas açıldıktan sonra yapılan icra takip işlemleri geçersizdir. Şikâyet edilmese bile, bunu icra dairesi ve icra mahkemesinin kendiliğinden gözetmesi gerekir (Kuru, s. 1222,1223).
28. O hâlde, icra mahkemesince İİK’nın İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin iflasın ertelenmesi kararı tarihinde yürürlükte bulunan 179/b hükmü ile borçlu şirketin iflas etmesi nedeniyle bu kararın kesinleşip kesinleşmediği de İİK’nın 193. maddesi gereğince değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmek üzere direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.