10. Ceza Dairesi 2021/17357 E. , 2022/1532 K.
Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas ve 2015/452 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 06/07/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında, 13/06/2009 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 31/07/2009 tarihli ve 2009/67952 soruşturma, 2009/35142 esas, 2009/11683 sayılı iddianamesi ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
2- İzmir 10.Sulh Ceza Mahkemesinin 22/10/2009 tarihli ve 2009/964 esas, 2009/1569 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın sanık tarafından temyiz edildiği,
3- Dairemizin 02/09/2014 tarihli ve 2011/1510 esas, 2014/5930 sayılı ilamı ile; 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında TCK’nın 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği,
4- Bozmadan sonra dosyanın İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/516 esasına kaydedildiği, bozma ilamına uyularak İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/11/2014 tarihli ve 2014/516 esas ve 2014/242 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun'la 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulmasına karar verildiği, sanığın yokluğunda verilen kararın doğrudan sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak MERNİS adresinde 25/11/2014 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, 03/12/2014 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştirilerek tedbirin infazı için İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
5- İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 25/12/2014 tarihli çağrı yazısının doğrudan sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 13/01/2015 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle 27/01/2015 tarihinde dosyanın kapatılmasına karar verilerek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, mahkemeye bildirimde bulunulması üzerine;
6- İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas ve 2015/452 sayılı kararı ile, hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın yokluğunda verilen kararın doğrudan sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 07/07/2015 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilerek 04/09/2015 tarihinde kesinleştirildiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık ...'nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 22/10/2009 tarihli ve 2009/964 esas, 2009/1569 sayılı kararının Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 02/09/2014 tarihli ve 2011/1510 esas, 2014/5930 sayılı ilamı ile 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 68. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında 191. madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde zorunluluk bulunması gerektiğinden bahisle bozulmasını müteakip, yeniden yapılan yargılama neticesinde, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5320 sayılı Kanun'un geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/8. maddesi uyarınca 5 yıl denetim süresi belirlenerek anılan Kanun'un 231/8-c maddesi gereğince sanığın 1 yıl süre ile tedaviye tabi tutulmak suretiyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/11/2014 tarihli ve 2014/516 esas, 2014/242 sayılı kararının itiraz edilmeden kesinleşmesini müteakip, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin gereklerine uymadığının ihbar edilmesi üzerine, hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas, 2015/452 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) Hakkında herhangi bir tedbire hükmedilen kişi, karara uygun olarak müdürlüğün hazırladığı programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymak ve katlanmak zorundadır. (2) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.42.md) Denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından yapılan çağrılara veya hazırlanan denetim planına uyarıya rağmen uyulmaması, denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülük ihlali sayılır.” şeklinde, 40. maddesinde; “(1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği belirtilir. ... (3)Düzenlenen tebligatta, yükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmadan müdürlüğe gelmemesi veya hakkında belirlenen yükümlülüklerin gereğini yerine getirmemesi halinde, denetimli serbestlik kararının niteliğine göre kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebileceği, seçenek yaptırım veya tedbirin hapse çevrilebileceği ya da koşullu salıverilme kararının geri alınabileceği gibi gelmemenin hukuki sonuçları yükümlüye bildirilir. (4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir.” şeklinde düzenlemelere yer verildiği, Yine, anılan Yönetmeliğin dördüncü kısım beşinci bölümünde yer alan 'Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ve bu tedbirin yerine getirilmesi' başlıklı 72. maddesinde ise kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişiler
hakkındaki denetimli serbestlik kararlarının infazı sırasında yürütülecek işlemler hakkında düzenlemelere yer verildiği,
Somut olayda, sanık hakkında İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/11/2014 tarihli ve 2014/516 esas, 2014/242 sayılı kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış, bu kararın yerine getirilmesi için İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce çıkartılan 25/12/2014 tarihli ve 2014/11797 DS sayılı çağrı yazısı, sanığın mernis adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince 13/01/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, sanığın yasal süresi içinde müdürlüğe başvurmaması nedeniyle evrakın kapatılarak iade edilmiş ise de, benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta 'ısrar' ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa 'önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı' uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında davaya devam olunacağının anlaşılması karşısında, bu hâliyle uyarı yazısı gönderilmeyen sanığın yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin kabul edilemeyeceği ve ısrar koşulunun gerçekleşmediği gözetilmeksizin, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas ve 2015/452 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Sanık ... hakkında, 13/06/2009 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasında, İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 22/10/2009 tarihli 2009/964 esas ve 2009/1569 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 02/09/2014 tarihli ve 2011/1510 esas ve 2014/5930 sayılı ilamı ile “6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 68. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında 191. madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, bozmadan sonra yeniden yapılan yargılama sonucunda, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/11/2014 tarihli ve 2014/516 esas ve 2014/242 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5320 sayılı Kanun'un geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/8. maddesi uyarınca 5 yıl denetim süresi belirlenerek aynı Kanun'un 231/8- c maddesi gereğince sanığın 1 yıl süre ile tedaviye tabi tutulmak suretiyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesini takiben, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin gereklerine uymadığının ihbar edilmesi üzerine, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas ve 2015/452 sayılı kararı ile, hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun'un 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; somut olayda gerekçeli kararın sanığın doğrudan MERNİS adresine tebliğ edildiği, tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1- 8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, bu nedenle kararın doğrudan sanığın MERNIS adresine tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu, kanun yararına bozma istemine konu kararın usulüne uygun şekilde kesinleşmediği,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309/1. maddesi gereğince yalnız kesinleşmiş kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği, kanun yararına bozma istemine konu kararın usulüne uygun şekilde kesinleşmediği anlaşıldığından, kararın tebliği ile usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesinden sonra gönderilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, bu nedenle kanun yararına bozma isteminin bu aşamada reddine karar verilmiştir.
D-) Karar:
Yukarıda açıklanan nedenle, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas ve 2015/452 sayılı kararının, sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleştirilmesinden sonra kanun yararına bozma incelemesi yapılabileceğinden, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/293 esas ve 2015/452 sayılı kararına ilişkin kanun yararına bozma isteminin bu aşamada REDDİNE, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 16/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.