10. Ceza Dairesi 2021/1459 E. , 2021/3542 K.
Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/12/2019 tarihli ve 2019/864 esas, 2019/1141 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 04/01/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A)Konuyla İlgili Bilgiler:
1-Şüpheli ... hakkında, 07/11/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 22/12/2014 tarihli ve 2014/108797 soruşturma, 2014/3192 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2.maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına , aynı Kanun'un 191/4. maddesi gereğince erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına, karar verildiği, kararda itiraz kanun yolu, süresi ve merciinin gösterilmediği, kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 24/12/2014 tarihinde MERNİS adresinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, 23/12/2014 tarihinde infazı için İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2-İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce infaz işlemlerine başlandığı, 29/12/2014 tarihli ve 2014/11666 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 12/01/2015 tarihinde MERNİS adresinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine göre tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunun 29/01/2015 tarihli kararıyla dosyanın kapatılarak 02/02/2015 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
3-İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca erteleme kararı kaldırılarak, 11/03/2015 tarihli, 2014/108797 soruşturma, 2015/8846 esas ve 2015/7341 sayılı iddianame ile, sanığın TCK’nın 191/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İzmir 10.Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
4-İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/05/2015 tarihli ve 2015/214 esas, 2015/333 sayılı kararı ile, sanığın TCK’ nın 191/1 ve 62.maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,,CMK’nın 231/5.maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın yüzüne karşı verilen kararın 21/05/2015 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
5-Sanığın denetim süresi içerisinde 24/08/2017 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/02/2018 tarihli ve 2017/967 esas, 2018/97 sayılı kararı ile, TCK’nın 191/1, 192/3, 62 ve 50/1-a maddeleri uyarınca 6.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını veren İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesine bildirimde bulunulmasına karar verildiği, kararın 01/03/2018 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
6-İhbar üzerine İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/06/2018 tarihli ve 2018/404 esas, 2018/570 sayılı kararı ile, hükmün açıklanmasına ve sanığın TCK’nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildiği, kararın sanık tarafından istinaf edildiği,
7-İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 04/12/2019 tarihli ve 2018/2265 esas, 2019/2210 sayılı kararı ile, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının doğrudan şüphelinin MERNİS adresinde tebliğ edildiği, tebligatın usulsüz olduğu, durma kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği,
8-Bozma üzerine İzmir 10.Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 23/12/2019 tarihli ve 2019/864 esas, 2019/1141 sayılı kararı ile davanın düşürülmesine, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının sanığa usulüne uygun tebliğ edildikten sonra sanık hakkında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına, karar verildiği, kararın 20/01/2020 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B)Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 22/12/2014 tarihli ve 2014/108797 soruşturma, 2014/3192 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, şüphelinin denetimli serbestlik tedbiri hükümlerine uymadığından bahisle infaz kayıtları kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine açılan kamu davasının yapılan yargılama sonucunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/8. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tâbi tutulmasına dair İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/05/2015 tarihli ve 2015/214 esas, 2015/333 sayılı kararının 21/05/2015 tarihinde kesinleşmesi sonrasında, sanığın denetim süresi içerisinde 15/02/2018 tarihinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbarı üzerine yapılan yargılama neticesinde hükmün açıklanması ile sanığın 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/06/2018 tarihli ve 2018/404 esas, 2018/570 sayılı kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 04/12/2019 tarihli ve 2018/2265 esas, 2019/2210 sayılı kararı ile bozulmasını müteakip yapılan yargılama sonucunda dava koşulları gerçekleşmediğinden bahisle kamu davasının düşürülmesine ilişkin İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/12/2019 tarihli ve 2019/864 esas, 2019/1141 sayılı kararı kapsayan dosya incelendi.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesinde yer alan, 'Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında ... beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.' şeklindeki, 191/3. maddesinde 'Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.' ve 191/4. maddesinde “Kişinin, erteleme süresi zarfında; a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, b)Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” şeklindeki,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesinde yer alan 'Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.' şeklindeki düzenlemeler karşısında, mahkemece kovuşturma şartının henüz gerçekleşmediği kanaatine varılması durumunda 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi gerektiği,
Somut olayda, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın şüphelinin mernis adresine doğrudan tebliğ edildiği, 7201 sayılı Kanun'un 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres esas alınarak, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının şüphelinin mernis adresine doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesi nedeniyle usule aykırı şekilde yapılmış olduğu, buna göre anılan kararın usulüne uygun olarak sanığa tebliğ edilmemesi sebebiyle kesinleşmediğinden erteleme süresinin başlamayacağı ve denetimli serbestlik tedbirinin ihlal edildiğinden bahisle sanık hakkında kamu davası açılamayacağı, bu nedenle kovuşturma şartının gerçekleşmediği cihetle, sanık hakkında açılan kamu davasında kovuşturma şartı bulunmadığından durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde düşme kararı verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilerek İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/12/2019 tarihli ve 2019/864 esas, 2019/1141 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararlara karşı itiraz yolunun açık olduğu, kararın şüpheliye tebliğ edilerek kesinleştirilmesi gerektiği, şüpheli hakkında verilen 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmeden ve kesinleşmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı, incelemeye konu dosyada ise; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 22/12/2014 tarihli ve 2014/108797 soruşturma, 2014/3192 sayılı beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve şüphelinin bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolu ve mercii gösterilmediği gibi,
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; somut olayda denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan çağrı yazılarının öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, somut olayda, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının şüphelinin MERNİS adresine doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesi nedeniyle tebligatın usule aykırı şekilde yapılmış olduğu, kararda itiraz kanun yolu, itiraz süresi ve merciinin gösterilmemesi ve kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediğinden denetimli serbestlik müdürlüğünce yapılan işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı, beş yıllık erteleme süresinin işlemeye başlamayacağı ve denetimli serbestlik tedbirinin ihlal edildiğinden bahisle sanık hakkında kamu davası açılamayacağı, bu nedenle sanık hakkında açılan kamu davasında kovuşturma şartı bulunmadığından durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde düşme kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerindedir.
Ancak;
hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS'ten alınarak dosyasına konulan nüfus kaydında sanığın 30/09/2020 tarihinde öldüğü belirtildiğinden, bu hususun araştırılarak ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 64. ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D-)Karar:
Hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS'ten alınarak dosyasına konulan nüfus kaydında sanığın 30/09/2020 tarihinde öldüğü belirtildiğinden, bu hususun araştırılarak ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın64. ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görüldüğünden İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/12/2019 tarihli ve 2019/864 esas, 2019/1141 sayılı kararının CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince değişik gerekçe ile kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine,
16/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.