1. Hukuk Dairesi 2022/46 E. , 2022/2174 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istekli dava sonunda Denizli 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 24/03/2021 tarihli 2020/333 Esas, 2021/191 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde taraflarca temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 2762 sayılı parselin tamamını mirasbırakan ...'nın bedelini ödeyerek satın alıp ½ payını davalı adına tescil ettirdiğini ve mirasbırakanın anılan taşınmazdaki adına kayıtlı ½ payı da 17.01.2001 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiğini, 344 parsel sayılı taşınmazın ise 07.06.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma koşuluyla mirasbırakan tarafından davalıya temlik edildiğini, tüm devirlerin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan kayıtların iptali ile mirasbırakan adına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş; yargılama aşamasında 344 sayılı parsel taşınmaz yönünden Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/166 Esas sayılı dosyası ile birleştirme kararı verilmiştir.
II. CEVAP
Davalı, mirasbırakan babası ve annesine ölene kadar baktığını, mirasbırakanın yaşlanması ve ihtiyacı nedeni ile payını satmaya karar verdiğini, mirasbırakan ile 15.01.2001 tarihinde yaptıkları sözleşme ile taşınmazı toplamda 100 milyar bedelle satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMENİN KARARI
Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/335 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sırasında Mahkemece 28/05/2013 tarihinde, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın tefrikine karar verilip, bu parselle ilgili dava Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/276 Esas sayılı dosyasına kaydedilmiş ve 2013/204 Karar sayılı 31/05/2013 tarihli yetkisizlik kararı verilmiş; yetkisizlik kararının temyizi üzerine Dairece, “...Ne var ki, her iki taşınmaz bakımından da aynı vakıalara dayanılarak dava açıldığına göre, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 12/3. maddesi gözetilerek işin esasının değerlendirilmesi gerekirken, taşınmazlardan biri bakımından davanın tefrik edilerek yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir…” gerekçesiyle bozulmuş; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/04/2016 tarihli 2014/86 Esas, 2016/324 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakanın dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını satmaya ihtiyacı olmadığı, satış tarihinden sonra ekonomik durumunda bir iyileşme olmadığı gibi bu taşınmazda yaşamaya devam ettiği, kız çocuklarına herhangi bir mal varlığı bırakmadığı, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının davacının 1/5 miras payı oranında iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraflar temyiz etmişlerdir.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacı vekili temyiz itirazlarında
Dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan tarafından alınıp, ½ payının davalı üzerine tescil ettirildiği, ½ payının da mirasbırakan tarafından daha sonra davalıya satış gösterilerek devredildiği sabit olup, taşınmazın tamamının davacının 1/5 miras payı oranında iptal tesciline karar verilmesi gerekirken sadece ½ pay yönünden iptal tescile karar verilmesinin doğru olmadığını, dava dilekçesinde her ne kadar mirasbırakan adına tescili istenilmiş ise de mirasçıların tamamı dava açmadığından pay oranında açılan iptal tescil davası olduğunun kabulü gerektiğini, bu nedenle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bu yönlerden bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı vekili temyiz itirazlarında
Delillerin taktirinde hata edildiğini, davalının delillerinin değerlendirilmediğini, davalının, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın ½ payını 1989 yılında 3. kişiden satın aldığını, ½ payı da 2001 yılında mirasbırakandan satın aldığını, 15/01/2001 tarihli sözleşme ve satış bedeliyle ilgili ödenen senetler olduğunu, ½ payın mirasbırakandan bedeli mukabilinde satın alındığının tanık beyanlarıyla da ispatlandığını, kızlara mal kalmamış olmasının satışın muvazaalı olduğunu göstermeyeceğini, ölünceye kadar bakma akti ile davalıya devredilen 344 parsel sayılı taşınmazla ilgili davanın aynı Mahkemenin 2012/166 Esas sayılı dosyasında birleştirildiğini ve anılan davanın reddine karar verildiğini, davalının 1992 yılında benzinlik-lokanta işinden dolayı vergi mükellefi olduğuna ilişkin kaydı olup, bunun vergi dairesinden getirtilmediğini, davalının 1993 yılından beri petrol bayi olduğunu, kazanç getiren işlerle uğraştığını, mirasbırakan ve eşine davalı tarafından bakıldığını, mirasbırakanın diğer çocuklarına da yardımda bulunduğunu, Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/166 Esas sayılı dosyasının ve o dosyayla birleşen 2012/335 Esas sayılı dosyanın incelenmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Bozma Kararı
(III.) numaralı paragrafta belirtilen Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/04/2016 tarihli 2014/86 Esas 2016/324 Karar sayılı kararı, Dairenin 11/06/2019 tarihli 2016/14884 Esas 2019/3638 Karar sayılı kararıyla; “...Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı terekeye iade talepli tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir... Hemen belirtilmelidir ki, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, özellikle mirasbırakanın dava konusu 2762 sayılı parselin ½ payını davalıya satış suretiyle temlikinin muvazaalı olduğu hususu dava dışı mirasçı Hatice'nin açtığı Tavas Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2012/312 E– 2015/168 K sayılı kararı ile belirlendiğine göre, anılan hükmün eldeki dava için güçlü delil oluşturduğu ve mirasbırakanın iradesinin tüm mirasçılar için geçerli olup mal kaçırma iradesinin mirasçılar bakımından bölünemeyeceği kuşkusuz olup bu pay bakımından davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. Davacının temyiz itirazlarına gelince, İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre; davada, mirasbırakan tarafından satış suretiyle devredilen ½ paya yönelik tapu iptal ve tescil isteği yönünden muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı, terekeye iade isteği ile eldeki davanın açıldığı, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu açıktır...Somut olayda, dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak ve terekeye iade istemli açılmış, dava dışı mirasçılar ..., Fatmana ve Hatice'nin davaya muvafakat edip etmediği açıkça sorulmadan karar verilmiştir. Öte yandan; davacının, davalı ...'in dava konusu 2762 sayılı parseldeki 06.09.1989 tarihinde 3. kişiden temellük ettiği ½ payın satış bedelinin mirasbırakan ... tarafından ödendiğini iddia ettiği, bu iddianın gizli bağış niteliğinde olduğu ve davada tenkis isteğinin de bulunduğu, ancak bu talep bakımından bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır...Hâl böyle olunca, mirasbırakan ...'nın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve davaya katılmayan mirasçılarının bulunduğu gözetilerek, davaya katılmayan ortakların olurunun alınması ya da miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi davalının 06.09.1989 tarihinde temellük ettiği 2762 sayılı parseldeki 1/2 pay yönünden yukarıdaki ilkeler uyarınca tenkis araştırması yapılması gerekirken işin esası bakımından yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş; Dairenin 16/12/2019 tarihli 2019/4241 Esas, 2019/6526 Karar sayılı kararıyla; davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
4. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Denizli 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/03/2021 tarihli 2020/333 Esas, 2021/91 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece (IV.3.) numaralı paragrafta belirtilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan tarafından davalıya satış suretiyle devredilen ½ pay yönünden iptal tescil, olmazsa tenkis isteğini miras payına hasretmek suretiyle talebini daraltmış; aynı taşınmazda 3. kişiden davalıya geçen ve gizli bağış iddiasında bulunulan ½ payla ilgili olarak ise tenkis isteğinden feragat ettiğini bildirmiş; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacının terekeye iade talebini daraltarak miras payına hasretmesi nedeniyle diğer mirasçıların muvafakatının alınmasına ya da tereke temsilcisi atanmasına gerek bulunmadığı, 3. kişiden davalıya geçen ve gizli bağış iddiasında bulunulan ½ payla ilgili ise tenkis isteğinden feragat edildiği gerekçesiyle, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan tarafından davalıya satış yoluyla temlik edilen ½ pay yönünden davanın kabulü ile bu pay yönünden davacının miras payı oranında iptal tescile karar verilmiştir.
V- TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacı vekili temyiz itirazlarında
Davacı lehine hükmedilen 4.980,90 TL vekalet ücretinin düşük olduğunu, zira alınan bilirkişi raporuna göre, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın dava tarihindeki değerinin 510.554,70 TL olarak saptandığını, ½ pay yönünden davanın kabul edildiğini, ½ paydan davacının miras payına düşen değerin dava değeri olup, vekalet ücretinin buna göre hesaplanması gerektiğini, Mahkemenin ise 1989 edinim tarihindeki değeri nazara aldığını, ya 2001 ya da dava tarihindeki değerin nazara alınması gerektiğini, harcın tamamlanmasına da gerek bulunmadığını, zira davacının adli yardımdan faydalandırıldığını, kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanması gerektiğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
2.2. Davalı vekili temyiz itirazlarında
Delillerin doğru değerlendirilmediğini, mirasbırakan ile davalı arasında düzenlenen 15/01/2001 tarihli sözleşme başlıklı belgede imzası bulunan dava dışı mirasçı...ile diğer imza sahiplerinin işbu sözleşmenin gerçek olduğunu beyan etmişler ise de Mahkemece bu sözleşmenin ve tanık beyanlarının nazara alınmadığını, mirasbırakan ile eşine davalının baktığının dosya kapsamıyla sabit olup, semenin mutlaka para olması gerekmediğini, belli bir hizmet ya da emek de olabileceğini, davacının talebini daralttığını, daraltılan talebin karşılığının tespit edilerek kabulü aşan kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bunun göz ardı edilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.2. Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaasına ilişkin 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, bizzat mirasbırakanın üzerinde tapuda kayıtlı olan taşınmazların mirasbırakan ya da vekili (temsilcisi) tarafından aslında bağış olduğu halde satış biçiminde temlik edilmesi durumunda uygulama olanağı bulur.
Bedeli ödenerek 'gizli bağış' şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı, Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarihli 586/782; 21.09.1994 tarihli 248/538; 21.12.1994 tarihli 667/856; 11.10.1995 tarihli 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş, Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Ancak gizli bağış şeklinde gerçekleştirilen işlem bulunduğu iddiası bakımından şartların mevcut olması halinde tenkis incelemesi yapılabileceği hususunda kuşku yoktur.
3.2.3. Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
3.2.4. Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli , 21/9 sayılı YİBK).
3.2.5. Bilindiği üzere, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Somut olaya gelince; dosya içeriği ve toplanan delillere göre, 1929 doğumlu mirasbırakan ...’un 29/07/2012 tarihinde ölümü üzerine çocukları davacı ..., davalı ... ile dava dışı ...’nın mirasçı kaldıkları, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın tamamı dava dışı 3. kişi Hasanali İmal’a ait iken 06/09/1989 tarihinde ½ payını mirasbırakan ...’ya, ½ payını davalı ...’e satış yoluyla temlik ettiği; mirasbırakan ...’nın da ½ payını 17/01/2001 tarihinde davalı oğlu ...’e satış yoluyla temlik ettiği, mirasçılardan Hatice tarafından açılan dava neticesinde Tavas Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/04/2015 tarihli 2012/312 Esas, 2015/168 Karar sayılı kararı ile dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın ½ payının mirasbırakan tarafından davalıya satış yoluyla temlikinin muvazaalı olduğunun saptandığı ve kararın derecattan geçerek 27/03/2019 tarihinde kesinleştiği; işbu kesinleşen kararın infazı neticesinde, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın 1/10 payının mirasçılardan Hatice, 9/10 payının davalı ... adına 25/04/2019 tarihinde hükmen tescil yolu ile tescil edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. ( IV/3. ) numaralı paragrafda yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya satış yoluyla temlik edilen ½ payı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacının temyiz itirazları ile davalının sair temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda; her ne kadar Mahkemece, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın kabul kapsamındaki ½ payı yönünden davacının 1/5 miras payı oranında iptal tescile karar verilmiş ise de, mirasçılardan Hatice’nin kesinleşen mahkeme kararına istinaden daha önceden miras payını aldığı ve davalı ... adına 9/10 payın kayıtlı olduğu gözetilmek suretiyle, dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı olan 9/10 paydan, 1/10 payın iptali ile davacı adına tesciline, kalan 8/10 payın ise davalı ... üzerinde bırakılmasına şeklinde hüküm kurulması gerekirken, bu hususun gözardı edilerek, infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan; dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın, davalı tarafından 3. kişiden edinilen ve gizli bağış iddiasında bulunulan ½ payı yönünden, davacının tenkis isteğinden feragat ettiği nazara alınarak, bu yönden olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmamış olması ve davalı lehine bu yönden vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmadığı gibi, 3. kişiden edinilen bu ½ payla ilgili olarak davacının tapu iptali ve tescil isteğinden feragat edip etmediğinin açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bu hususta bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.
Kabule göre ise; dava konusu 2762 parsel sayılı taşınmazın tamamının dava tarihi itibarıyla keşfen saptanan değeri 510.554,70 TL, kabul kapsamındaki ½ payın değeri 255.277,35 TL, bundan davacının 1/5 miras payına isabet eden değerin 51.055,47 TL olduğu gözardı edilerek, eksik harç ve davacı lehine eksik vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetli değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın yatıran tarafa geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.